26. Bölüm

26. Bölüm (Veda)

Nur
nurrunuuz

Yeni bölümden herkes selam.

 

Keyifli okumalar.

 

***

 

Gözlerimi başımdaki feci ağrı ile açtım. Başım neden bu kadar ağrıyordu ki? Elimi kafamın üzerine koydum yataktan doğrularken.

 

Görüş acıma ayakta durmuş beni izleyen Şiyar girdi. "Başın mi ağrıyor Avzem' dedi. Kafam ile onu onayladım. Başım çok fazla ağrıyordu. "O kadar içersen ağrır tabi" diyince gözlerim kocaman açıldı.

 

"Ne!" Diye cırladim bir anda. Dün olanlar bir bir aklıma geldi. "Ama ben sadece meyve suyu içtim" dedim hemen. Meyve suyu dışında bir şey içmemiştim ki o hala nasıl geldim.

 

"Meyve suyunun garip tadını da mı almadın" dedi. O an jeton düştü. Meyve suyunun içinde vardı. "Allah'ım ben ne yaptım' dedim ayağa kalkarak.

 

Dün yaptıklarım bir bir gözümün önünde canlanırken Şiyar ile göz göze geldik. "Ben ne yaptım' dedim utanç ile yüzümü kapatarak. "Sana uyanırsın demiştim" diyen Şiyar pis pis gülüyordu.

 

"Of Şiyar ya" dedim banyoya kaçarak. Üzerimde daha dünki kıyafetler vardı. Hemen gidip ılık bir duş alırken abdest de aldım. Banyondan çıktıktan sonra gidip Şiyarin ramazanda bana aldığı feraceyi giydim.

 

Namaz kıldıktan sonra tövbe ettim. Bilmeden istemeden olsa da haram bir şeye bulaşmıştım. Ben uzun uzun tövbe edip dua ettikten sonra mutfağa geçtim.

 

"Sandviç yaptım. Birde kedine gel diye kahve" dedi gülerek. Masaya oturarak. "Ya dalga geçme" dedim kızar bir eda ile. "Tamam tamam" dedi ama hala gülüyordu.

 

Biz kahvaltı yaptıktan sonra Şiyar ise bende okula gittim. Kızların hepsi dün akşam yaptığım şey yüzünden benle dalga geçip durdular. Bende utançla onları susturmaya çalıştım ama nafile.

 

BİRKAÇ AY SONRA

 

Okulumun ilk dönemini sorunsuz büte kalmadan bitirmiştim. Okul bittikten sonra her ne kadar Urfa'ya dönmek istesem de hem Şiyarın işi hemde Mirşat deden dolayı gidemedik.

 

Benim doğum gününden sonra giden ablamlar da yine bizi ziyarete geldi ama bu defa Zozan anne ve Vedat baba gelmemişti. Bu defa gelişlerinde diğer gelişlerinde daha uzun kalmışlardı.

 

Otelde kaldıkları için canım sıkılsa da onların umrunda değildi. Beni düşüncelerimden çekip alan bir anda kapanan televizyon oldu.

 

"Ya Şiyar ne diye kapatıyorsun" dedim yanımda duran Şiyara. "Sıkıldım" dedikten sonra "biraz sohpet edelim" dedi. Kafam ile onu onaylarken ona doğdu döndüm. O da bana doğru döndü.

 

"Olur" dedim. Hiç bir zaman Şiyarla oturup sohpet etmemiştik. "Sana bir şey anlatacağım" diyince kafam ile onu onayladım. Merak ile ne diyeceğini bekledim.

 

"Bir adam varmış. İlk görüşte aşık olan herkesle dalaga geçermiş. Aşka inanırmış ama bunun bir süreci olduğunu düşünürmüş. İlk görüşte aşkı saçma bulan bu adam hayatında hiç aşık olmamış" dedi ve durup nefes aldı.

 

"İlk görüşte aşka inanmayan bu adam rüyasından gördüğü mavi gözlü bir kıza aşık olmuş. Kırmızı bir elbise giymiş olan mavi gözlü kızı unutmamış" diyince kaşlarımı çattım. "Peki o kızı rüyası dışında hiç görmüş mu" diyince kafası ile beni onayaldı.

 

"Görüldüğü rüyadan üç gün sonra İstanbul'a gitmiş. Kitaplara ilgi duyan bu adam gittiği kütüphanede kitapları incelerken dikkatini çekecek bir kitabı eline almış. Kitabı alan başka biri daha varmış. Kitap bu ikilinin arasından çıkarken adam dünyasındaki kızın mavileri ile karşılaşmış. Kız tıpkı rüyadaki gibi kırmızı bit elbise giymiş bir şekilde mavi gözlerle adamın tam karşısındaymış" dedi.

 

Kaşlarımı çatarken nedensiz bir şekilde Şiyarla ilk karşılaştığımız gün aklıma geldi.

 

GEÇMİŞ

 

Rafların arasında gezinmeye devam ettim. Bir tane rafta seyrek seyrek dizilmiş olan kitaplara baktım.

 

Oradaki siyah beyaz kalın bir kitap gözüme takıldı. Merak ile o yöne doğru yürüdüm. Hızlı bir şekilde kitabı tuttum. Ama başka bir daha benim kadar hızlı davranmış ve o da kitabı tutmuştu.

 

Rafın karşısında görmediğim biri kitabı tutmuştu. Ani bir şekilde elimi kitaptan çektim. "Hayır hayır alın kitabı" dedi kadife bir ses. O da kitaptan elini çekmişti. Bende bunu fırsat bilerek kitabı aldım.

 

Çektiğim kitap ile boşluk oluştu. Oluşan boşluğun ardından esmer bir yüz bana çatık bir kaş o kaşların aksine şaşkın bir surat ifadesi ile bakmaktaydı. "Sen" dedi az önce kitabı almamı söyleyen kadife ses.

 

ŞİMDİKİ ZAMAN

 

"Şiyar" dedim. Az önce anlattığı kütüphanede karşılaşma hikâyesi bizim kütüphanede karşılaşma hikâyesine çok benziyordu.

 

"Dur dinle" diyince kafam ile onu onayladım. "Adam o an şaşkınlığını üzerinden atamadığı için kızın gidişini bile görmemiş. Bir daha kızı bulamayacağını düşünen adam onu bir anda ailesnin icinde buldu" dedi ve tekrardan durdu.

 

"Şiyar ilk Avzemi rüyasında gordu" diyince afalladim. Elimi tutup kafasının üzerine indirdi "önce buradan bir türlü çıkarmadiğı mavi gözlü Avzemini" dedi ve durdu.

 

Bu defa elimi kalbinin üzerine koydu. "Daha sonra buradan çıkaramadı" dedi. Neye uğradığımı şaşırıken kalbim deli gibi çarpıyordu. "Şiyar" dedim fısıltı ile. Ne diyeceğimi ne tepki vereceğimi bilmiyordum.

 

"Sana bu hikaye saçma gelebilir Avzem ama ben seni rüyamda görüp aşık oldum. Bana bakan mavilerine aşık oldum. Sana bakmaya bile kıyamıyorum kızım ben" dedi.

 

"Senden bir şey isteye bilir miyim" diyince kafam ile onu onayladım. Konuşacak gücü kendimde bulamıyordum. "Eğer bir gün sende bana aşık olursam kırmızı bir elbiseyle gel bana. Seni gördüğüm ilk günkü gibi" dedi.

 

"Tamam" dedim yine kısık çıkan sesim ile. Ona aşık olur muyudum bilmiyorum ama eğer bir gün olursam kırmızı diyecektim.

 

"Seni seviyorum Avzem hatun.."

 

***

 

"Şiyar ben çok korkuyorum" dedim önümdeki yola bakarak. "O kadar çalıştık korkma. Hem ben yanındayım" dedi. Derin bir nefes aldım.

 

Şiyar bana söz verdiği gibi araba kullanmayı öğretiyordu ama ben çok korkuyordum. Her hafta sonu aynı şeyi yaşıyordum her seferinde tedirgin oluyordum.

 

"Avzem hayde bak boş yoldayız korkacak bir şey yok" dedi. Cesaretimi toplayıp arabayı çalıştırdım. "Şiyar gördün mü bu defa tekte çalıştırdım" ddim heyecan ile. Normalde arabayı çalıştırmayı bile en az üncü denememde başarıyodum.

 

"Evet gördüm hatunum. Ben sana başarırsın diyorum ama senin kendine güvenin yok ki' dedi. Haklıydı korktuğum için kendime güvenmiyordum ve bu da başarısızlığa yol açıyodu.

 

Ben arabayı sürmeye başlarken bir kaplumbağa bile benden daha hızlı gidiyordu. Ben biraz sürdükten sonra yol kalabalıklaşmaya başladı. Köşede arabayı durdurudum.

 

"Trafikte surmeye hazır değilim' dedim. Şiyar kafası ile beni onayaldı. "Seni artık ehliyete yazalım" dedi. Bence hazır değildim ama Şiyara göre hazırdım.

 

"Eve gidelim. Yarın Burak ve Canan gelecekmiş" dedi. Onları en son Şanlıurfadayken görmüştüm. Şiyarın şoför koltuğuna geçmesi ile beraber eve geldik.

 

Her zamanki gibi birlikte yemek hazırladık. Şiyar bilmiyor beceremiyordu ama elinden geldiğince bana yardım ediyordu. Onun düşüncesi bile yetmiyordu benim için.

 

Biz yemek yerken boncuk gelip kendini bacaklarıma sürdü. "Kızım sende mi acıktın" dedim onu kucagima alarak. Kucağıma sokulup uzandı. Bende onu sevmeye başladım.

 

"Şu kediye özeniyorum bazen" diyen Şiyara baktım. "Neden" dedim boncuğu sevmeye devam ederken. "Sen tarafından seviliyor" dedi buruk bir şekilde.

 

Şiyara karşılık vermeyi çok isterdim ama henüz duygularımdan emin değildim. Yada emindim ama doğdu zamanı bekliyordum.

 

Ben boncuğu doğurduktan sonra Şiyarla birlitke sofrayi toplayıp film izledik. Film bitince odaya geçtik. Ben yatağa otururken Şiyar da gelip oturdu.

 

"Avzem" diyince dönüp ona baktım. "Efendim" dedim. Gözlerimin içine baktı en deririnine. "Eğer bana bir gün bir şey olursa. Hep yanındaymışım gibi hayatına devam et" dedikten sonra elini kalbimin üzerine koydu.

 

"Ben hep buradayım yanında" dedi. Elimi onun elinin üzerine koydum. "Neden böyle konuşuyorsun. Sanki yarın gidecekmişsin gibi" dedim. Sanki bir yere gidyordu da bana veda ediyordu.

 

"Yarın ne olacağını bilemeyiz Avzem iki günlük dünya" dedi ve durdu. "Seni çok sevdiğimi ve hep yanına olduğumu unutma" dedi. Gözlerinin içinde anlam vermediğim bir ifade vardı.

 

"Şiyar benden sakladığın bir şey mi var" diye sordum. Gözlerinde tedirgin bir ifade oluştu yada korkuku bir ifade pek anlam veremedim. "Yok" dedi gozlerini benden kaçırarak.

 

"Eğer bir şey varsa senden duymak istiyorum Şiyar" dedim. Beni kendine doğru çekip yatağa uzandı. Sorum cevapsız kalırken içimde kocaman bir huzursuzluk oluştu.

 

Nedensiz bir şekilde ikimiz de hiç uyumadım. Benim içimdeki huzursuzluk ve kafamın içinde beni kemirip duran sorular uyutmazken Şiyarin neden uyumadığını bilmiyordum.

 

Sabah ilk iş olarak kahvaltı hazırladım. Benim kahvaltı hazırlma işi bitince kapı çaldı. Burak abi, Canan abla, Faruk abi ve Melek abla geldi. Hep birlikte oturup kahvaltı yaptık. Grupça bir aya gelice çok eğlenceli olmuşlardı.

 

Ayrı ayrı da eğlencelilerdi ama bir arada daha güzeldi. Erkekler oturma odasına giderken bizde mutfağı topluyorduk. "Yarın böyle kız kıza alışverişe mi çıksak" dedi Cana abla.

 

"Çok iyi olur benimde sizin yardımınıza ihtiyacım var zaten" dedim hemen. İkisi de dönüp bana baktı. "Hangi konuda" dedi Melek abla.

 

"Kırmızı bir elbise almak istiyorum. Biraz kararsız biriyim de seçimimde yardımcı olun" dedim. İki gün sonra Şiyarın karşısına o kırmızı elbise ile çıkacaktım.

 

"Kolay kız ben hemen seçerim sana" dedi Melek abla. Ben kafam ile onu onaylarken çayı alıp içeriye geçtik. "Şiyar sen ve Avzem çeşme yapacaktınız" dedi Faruk abi.

 

"Benim bir kaç gün sonra İstanbul'a gitmem gerekiyor bir haftalığına ondan sonra" dedi Şiyar. Benim neden bundan haberim yoktu.

 

"Hayır olsun niye" diye sordu Faruk abi. Bunun cevabını bende merak ediyordum. "Öyle birkaç işim var. Avzem de bir hafta sizde kalır ortak. Evde tek bırakırsam içim rahat etmez" dedi bu defada da.

 

Beyfendi plan kurmuştu. Her şeyi çoktan ayarlamıştı ama benim bundan haberim yoktu. "Ay çok güzel olur" dedi Melek abla.

 

"Şiyar" dedi Burak abi. Şiyar, Burak abiye bakarak kafasını olumsuz bir şekilde salladı. "Siz ne saklıyorsunuz" dedi Cana abla.

 

"Hiç hiç bir şey" dedi hemen Burak abi. Şiyarda bir haller vardı ama anlamamıştım. Bu konu kapanırken akşam Şiyara ne olduğunu soracaktım.

 

Biz sohpet ederken Şiyarin burnu bir anda kanamaya başladı. O banyoya doğru koşarken bende arkasından gittim. Şiyar zar zor burnunun kanamasını durdurdu.

 

"Şiyar iyimisin" diye sordum korku ile. Rengi atmıştı bir anda. "İyiyim. Sadece başım dönüyor'" dedi duvardan güç alarak. İyiyim diyordu ama hiç iyi görünmüyordu.

 

"Şiyar hastaneye gidelim' dedim korku ile. O banyondan çıkınca bende arkasından çıktım. "Gerek yok" dedi salona gecerken. Bende arkasından gittim.

 

"Şiyar iyi görünmüyor-" ben lafımı tamamlamadan Şiyar gözlerimin önünde yere yığılıp kaldı. "Şiyar" diye çığlık attım. Hemen gidip yanına oturup kafasını dizlerimin üzerine koydum.

 

"Şiyar! Şiyar uyan" dedim ağlayarak.

"Canan hemen telefonumdan doktor Sinani ara" diyen Burak abi de yere diz çöktü. "Melek çalıştığın hastanede hemen İstanbula özel ambulans uçak ayarla" dedi.

 

"Burak ne oluyor ne İstanbulu" dedi Faruk abi. Panik ile ona baktım. Bir şeyler vardı ve bunu tek Burak abi biliyordu. "Burak abi konuşsana ne oldu Şiyar!" Dedim bağırarak.

 

"Avzem" dedi ve durdu. Çıldırmak üzereydim. "Burak abi san ne oluyor dedim" diye bağırdım ağlamam el verdikce. "Avzem, Şiyarın beyninde tümör var ve hemen ameliyat olması gerekiyor" dedi.

 

Başımdan aşağıya kaynar sular döküldü adeta. Kucağımda ruhsuz bir şekilde yatan Şiyara baktım. "Şiyar!" Diye haykırdım.

 

Şiyar dün akşam hissetmiş ve bana veda etmişti. Hayır hayır bu olamazdı. Bizim sonumuz böyle olamazdı..

 

***

 

Hemen yorumlarınızı alayım.

 

Oy vermeyi ve takip etmeyi unutmayın.

 

Bakalım bundan sonra neler olacak.

 

 

Bölüm : 19.12.2024 01:06 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Nur / Ağa'nın Rüyası / 26. Bölüm (Veda)
Nur
Ağa'nın Rüyası

51.4k Okunma

3.63k Oy

0 Takip
54
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...