

Yeni bölümden herkese selam.
Keyifli okumalar.
***
Ben Şiyar Bedihi. Şanlıurfa'nın en büyük aşiretinin ağası. Dedem Şanlıurfa'nın ileri gelen ağlarından biri. Dedem ne derse ne gibi bir hüküm koyarsa onu kabul eder tüm aşiretler.
Her ne kadar bu hükümler çoğu kişinin hayatını mahvedecek derecede olsa da. Çünkü o bir Bedihi.
Her ne kadar kişiliğim çocuksu, şakacı, yumuşak olsa da. Konağın dışına çıktığım an taş kesiliyordu. Öyle olmak zorundaydı.
Mecburen örnek aldığımız dedem gibi acımasız oluyorduk ben, Diyar ve Ferzan abi. En çok da Ferzan abi dedemi örnek alıyordu. Çünkü kötü bir kazada kaybetmiş olduğumuz babası yani amcam da dedeme çok benziyordu.
Ben Şiyar Bedihi. Şanlıurfa'nın acımasız ağasının torunu. Onun gibi acımasız görünmek zorunda olan Şiyar Bedihi. Şanlıurfa'nın normal aşiretlerinden olan. Dedemin sözü üzerine söz söyleyemeyen Mervani aşiretinin. Güzeller güzeli küçük kızına Avzem Mevaniye aşık olmuştum.
Ve şu anda aynanın karşısına geçmiş onun için hazırlanıyordum. Evet ben Şiyar ağa, sabah uyandığında yüzünü yıkadığı zaman bile aynaya bakmayan ben Şiyar ağa şimdi aynanın karşısına geçmiş bana abi diyen kız için hazırlanıyordum.
İstesem hemen onu kendi karım yapa bilirdim. Onu buna mecbur bıraka bilirdim. Ama böyle bir şey asla yapmayacaktım. Kıyamazdım ki yavru ceylanıma.
Evet uğrasacaktım, çabalayacaktım benim onu sevidiğim gibi onun da beni sevmesi için elimden geleni yapacaktım. Ama asla ona zorla sahip olmayacaktım.
Onun bana gelmesini bekleyecektim. Baktım ki o bana gelmiyor susup aşkımı içime gömecektim. Onu da bu saçma töreler ile kendime mahkum etmeyecektim.
Benim yavru ceylanım özgür olacaktı..
•••
Tam karşıma oturmuş maviş gözler ile ablasına bakıyordu. Bu ikinci gündü. Yavru ceylan ve diğerleri ile tam iki gündür geziyorduk. Şimdi ise bir kafede oturmuş bu gün nereye gideceğimizi düşünüyorduk.
"Sence Şiyar nereye gitmeliyiz" dedi Dilçem yenge. Gözlerimi mavişlereden alıp Dilçem yengeye baktım. "Şükrü Saracoğlu" dedim içimdeki heyecana engel olamayarak.
Dilçem yenge yüzünü ekşitti. "Lan Dilçem Galatasaraylı" dedi Ferzan abi. Bu sefer ben yüzümü ekşittim. "O zaman biz gidelim Dilçem yenge kalsın" diye bir fikir attım ortaya.
"Höst lan biz gidelim sen kal!" Diye çıkıştı Ferzan abi. Ama ne kıymetli sevgilisi varmış. "Tamam hayde gidelim o zaman" diyerek ayağa kalktım. Diyar gömleğimin ucundan tutup beni oturttu.
"Ben gitmem" diyerek kollarını bağladı Dilçem yenge. "İyi ben tek giderim" dedim. Fenerbahçe benim kırmızı, beyaz, mor, yeşil, pembe, mavi hatta gökkuşağı çizgimdi.
"Ama olmaz ki hep beraber gezecektik" diyen kişi benim maviş gözlü yavru ceylanımdı. O gitme derse gitmezdim ama gitmem gerekiyor Fenerbahçem. Oğlum şuan ikisi arasında kaldım ya ben.
"E şimdi gitmezsek Şiyar geri kalan tüm günlerimizi mahveder" dedi Diyar. Beni iyi tanıyorsun sevgili ikizim. "O zaman ben ve Dilçem sizden ayrılalım yarın ortak gezeriz" diye bir fikir attı ortaya Ferzan abi.
Dilçem yengenin gitmesi demek Avzemin gitmesi demek. Bu da olmaz. Allah kahertsin iki taraftan da vaz geçemiyordum. "Avzem sen kiminlesin" diye sordu Payiz.
Hayde be mavi gözlü rüyalarımın prensesi benim ekibi seç. "ablamlar baş başa kalsın diyorum o zaman" yes be işte bu.
Utanmasam kalkıp masanın üzerinde göbek atacaktım. Dilçem yenge de kabul etti oldu bu iş. "Biz neden hiç baş başa kalmıyoruz Diyar" diyerek bir anda trip attı Payiz.
O an Diyar neye uğradığını şaşırdı. Bizde aynı şekilde bu tepkiyi beklemiyorduk. "Kalalım gülüm" dedi hemen Diyar. Ama bir kere Payiz tiribe girmişti. "Kalalım demekle olmuyor Diyar ağa" dediği an Diyar ayağa kalktı.
Payizin elinden tutu ve kaldırdı. "O zaman biz kaçar" diyerek gerçekten kaçarak kafeyi terk ettiler. "Size iyi maçlar" diyen Ferzan abi de Dilçem yengeyi alarak olay yerini terk etti.
Ne yani şimdi biz Avzem ile baş başmı kalmıştı. Durun içimdeki kelebekler durun bende farkındayım. Ne oluyordum lan bana. Şiyar Bedihi gitmiş, Şiyar pamuk gelmişti yerine.
Bizde çok vakit kaybetmeden kafeden çıkıp Şükrü Saracoğlu stadına gittik. İki renk ancak bu kadar güzel olurdu bir arada. Çok şükür ki boş yer bulup geçtik.
"Sen hangi takımı tutuyorsun Avzem" diye sormadan edemedim. "Tutmuyorum" diye bir yanıt almayı beklemiyordum. "O zaman artık Fenerbahçelisin diyelim mi?" Diye sordum bu kez de.
Çok şey mi istiyordum ne. Yok ya çok şey istemiyordum. Sonuçta istesem şimdi benim ile evlenmesini istiyor olurdum. "Olur" dedi masum bir gülümseyle.
Bu kız beni ne hale getirmişti. Ne hale getiriyordu.
•••
Hiç durmadan koşuyordum. Nefes nefese kalmıştım ama koşmaya devam ediyordum. Artık durmak dinlenmek istiyordum ama duramıyordum.
Ayaklarıma bir türlü söz geçiremiyordum. Ben durmaya çalıştıkça inadına daha fazla hızlanıyorlardı.
Bu zifiri karanlıkta düşmekten korkuyordum. Bastığım yeri görmüyordum. Sanırım düzlük bir alandaydım. Yoksa böyle takılmadan koşmamın hiç bir imkanı yoktu.
Önümde bir aydınlık olduğunu farkettim. Karanlık yavaş yavaş terk ediyor yerini aydınlık alıyordu.
Sonunda adımlarım yavaşlamaya başlamıştı. Henüz tam anlamıyla durmayın adımlarım aydınlığın tam ortasında durmuştu.
Keskin nefeslerimi sakinleştirmeye çalıştım. Bir süre nefesimi düzene koymaya çalıştım. Biraz zaman alsa da sonunda düzene giridi.
Kafamı kaldırıp etrafıma baktım. Bomboş kurak bir araziydi. Hiç bir şey yoktu. Sadece kuru toprak ve ben.
Her yeri aynı olan boş arazide bir süre öylece durdum. Burada durmanın bir manası olmadığını farkettim. Yürümeye karar verdim ama yürüyemedim. Az önce durduramadığım ayaklarımı şimdi yürümek için kullanamıyordum.
Çok uğraş verdim ama olmadı. Sanki ayaklarım olduğum yere çivi ile çakılmıştı. Defalarca denedim ama olmadı.
Uzaktan gelen ayak seslerini duydum. Bana yavaş yavaş yaklaşan biri vardı. Mırıldanarak bir şeyler söylüyordu. Gittikçe netleşiyordu. Az önce kuru olan toprak onun atığı her bir adımdan sonra yemyeşil bir bahçeye döbüşüyordu.
Bastığı yere can veriyordu adeta. Tam anlamıyla görüş alanıma giren kişi Avzem' di. Bana doğru geliyordu. Arkasında da hayat getiriyordu.
Yüzüme kocaman bir gülümseme yayıldı. "Avzem" dedim ama o beni duymadı. Hala mırıldanarak bana doğru geliyordu. Belki de beni duymamıştır. "Avzem" dedim bu kez daha güçlü bir sesle. Ama yine duymadı.
Artık tam anlamıyla yanıma yetişti ama bir kez olsun dönüp bana bakmadım. "Avzem buradayım" dedim ama yine duymadı ve bakmadı. Mırıldanarak yanımdan geçti. "Avzem duymuyor musun beni" dedim yine tepki yok.
Arkasından gidecektim ki yine adım atmadım. Ayaklarım bir türlü kıpırdamıyordu. "Avzem" diye bağırdım avazım çıkana kadar. Ama o yürümeye devam ediyordu.
Yavaş yavaş görüş alanımdan kayboluyordu. "Avzem" dedim son kez ve tamamen kayboldu.
Çok çabaladım çırpındım ama yerimden kıpırdayamadım. Bir türlü hareket edemedim. Orada bilmem ne kadar süre kaldım. Avzem gelmiş kuru toprağa can vermiş beni de görmeden gitmişti.
O burada olasydı belki bana yardım ederdi. Olmuyordu bir türlü gidemiyordum. Hareket edemiyordum. Ben buradan nasıl kurtulacaktım.
Kulağıma bu kez sesli nefes alış verişler geldi. Bir de yanan çalı sesleri. Arkamdan geliyordu. Avzeme bir şey mi olmuştu. Tüm gücüm ile "Avzem" diye bağırdım. Allah kahertsin ki buradan kıpırayamaıyordum.
Sesler gittikçe yakınlaşıyordu. Avzem koşarak yanımdan geçti. Az önce arkasından yemyeşil çiçekler otlar getiren Avzem bu kez ateş çıkarıyordu.
Avzemin geçtiği her yer yanıyordu. "Avzem" diye bağırdım bir kez daha. "Yardım et" diye bağırdı bu kez. Az önce beni fark etmeyen Avzem koşarken arkasını döndü ve "beni kurtar" dedi acı bir sesle.
Gitmeye çalıştım. Ama olmadı Avzem yardım isteyerek gitti. Ama ben ona yardım edemedim. Onun yanına gidemedim kıpırdayamadım.
Avzemin az önce arkasınsan çıkarmış olduğu ateş benim etrafımı sardı. O gitti ve ben ateşler içinde kaldım. O benden yardım istemişti ama şimdi ben kimden yardım isteyecektim.
Yavaş yavaş yanan ateş elbiselerimi tutuşturdu. Vücudum yanmaya başladı. "Yardım edin" diye bağırdım ama kimse yoktu. "Avzem" diye bağırdım bu kez.
"Avzem" derken uykudan kendimi attım. Soluk soluğa kalmıştım. Etrafa göz gezdirdim. Konakta kendi odamdaydım. Biz ne ara Urfa'ya gelmiştik hatırlamıyordum.
Elimi alnıma attım sıcaktı, çok sıcaktı. Az önceki rüyanın etkisinden olsa gerek. Ter içindeydim. Bu nasıl bir rüyaydı.
Ne oluyordu bana. Avzem neden rüyamda giriyordu ve neden benden yardım istiyordu. Hiç bir şekilde anlam veremiyordum. Bir şeyler oluyordu ve benim ona yardım etmem gerekiyordu.
Yataktan kalktım. Çok sıcaktı. Üzerimdeki ince tişörte rağmen çok sıcaktı. Gidip odamın camını açtım. Ama dışarıdan da sıcak hava geliyordu.
En iyisi dışarıya çıkmamıtı. Belki o zaman üzerimdeki bu sıcaklıktan kurtulurum diye düşündüm. Ben kapıya doğru bir kaç adım atmıştım ki odamın kapısı açıldı.
İçeriye Avzem girdi.
Evet odama Avzem geldi. Ne işi vardı ki burada. "Avzem" dedim şaşkın bir şekilde. "Uyandın demek" diyerek gülümsedi. Ben ise hala onun burada ne işi olduğunu düşünüyordum.
Buraya geldiğini bilsem kendime çeki düzen verirdim. Rüyadan dolayı terlemiştim de bilseydim duş falan alırdım. "Ne oldu? Neden bana öyle bakıyorsun" dedi kaşlarını çatarak.
"Şey" dedim ve durdum. Çünkü ne diyeceğimi bilmiyordum. "Bak yine camı açmışsın. Ben sana uyurken camı açma hasta olursun demiyor muyum?" Diyerek cama doğru gitti ve kapattı.
"Nasıl?" Diye bildim zoraki bir şekilde. Şuan yaşadığım şeye anlam veremiyordum. "Bak terlemişsin işte" diyerek yanıma geldi ve elimi tutarak beni yatağa oturttu.
Elimi tutarak..
Şaşkın bir şekilde elimi tutan eline baktım. Ne oluyordu bana. Bu yaşadığım şey gerçekti. "Sen benim hayatımı kurtardın Şiyar. Senin sayende bu günlere geldim. Şimdi de benim görevim sana iyi bakmak lütfen söz dinle" dedi. Bana abi demedi Şiyar dedi.
Ne demekti senin sayende bu günlere geldim. Ben ne yapmıştım ki hayatı kurtulmuştu. "Anlamadım" dedim bu kez. Acaba ben kafayı falan mı yemiştim. Delirmiş ola bilir mıydım ki?
"Mütevazı olma Şiyar. İkimiz de her şeyi biliyoruz" dedi bana gülümseyerek. "Neyi biliyoruz Avzem? Ben sana ne yaptım? Sen neden buradasın?" dedim yaşadıklarımı anlamaya çalışarak.
Cevap vermedi bana sadece öylede yüzüme bakmaya devam etti. "Avzem konuşsana" dedim ama yine cevap yok. Kesin ben delirmiş olmalıydım.
"Nasıl kurtardım seni" dedim bana ses yok. Ben birkaç kez bu soruyu sorarken Avzemden ses çıkmadı.
Sonunda bu sesizliği bozan kaba bir ses oldu. "Şiyar" dedi. Hım diye homurdandım. "Kalksan oğlum geç kalacağız" diyen sese yine hım diyerek homurdandım.
"Lan kalk. Hım, hım ne hım. Kalk zaten uyumaktan başka bir şey yapmıyorsun" diyince beni odamdan çekip alan bir şey oldu.
Ani bir şekilde gözlerimi açtım. Görüş alanıma tepemde duran Ferzan abi girdi. Hemen etrafıma göz gezdirdim. İstanbul'daki evdeydim. Şanlıurfa'da değil İstanbuldaydım. Avzem de yoktu.
Rüya içinde rüya mı görmüştüm ben şimdi. Ne oluyordu bana. "Benim ben Ferzan üç harfli bir varlık değil" dedi Ferzan abi. Tekrardan bir hım çıktı ağzımdan.
"Sana da!" Dedi dişlerinin arasından sonra durdu. "Kalk lan git bavulunu al uçağı kaçıracağız şimdi. Uyumaktan salak oldun başımıza" dedi söylene söylene.
Ben ise biraz olsun gördüğüm rüyanın etkisinden kurtulmaya çalıştım. Neydi o ya. Nasıl bir rüyaydı. Ben olduğum yerden kalkarken "Dilçemler Urfa'ya varmış mı Fezan abi" diye sordu.
Onlar bizden önce gidecekti. Birlikte gidersek insanlar laf eder diye. Çünkü bir hafta falan sonra Dilçem yengeyi istemeye giecektik. "Evet Payiz. Hayde Diyarı çağır da gidelim artık yoksa uçağı kaçıracağız" demesi üzerine Payiz onu onaylayıp gitti.
Bende kalkıp odama gittim.
Bavulu alıp odadan çıktım. Şanlıurfa'da yaşayacağım onca olaylardan habersiz bir şekilde Şanlıurfa'ya doğru yol aldım..
***
Bölümü nasıl buldunuz?
Karakterlerin hakkında neler söylemek istersiniz?
Bir yandan Fenerbahçe aşkı bir yanda Galatasaray aşkı..
Şanlıurfada neler yaşanacak acaba?
Bizleri neler bekliyor?
Şiyar gözlerini Avzemen alamıyor.
Şiyar diyorum
Avzeme diyorum aşık diyorum sanki diyorum.
Yeni bölümde görüşmek üzere.🌼
Yorumlarını bekliyorum.
Oy verip takip etmeyi unutmayın.
Tiktok;nuurunuuz
İnstagram;nurrunuuz
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 51.41k Okunma |
3.63k Oy |
0 Takip |
54 Bölümlü Kitap |