44. Bölüm
Nur / Ağa'nın Rüyası / 44. Bölüm (Emanet)

44. Bölüm (Emanet)

Nur
nurrunuuz

Yeni bölümden herkese selam.

 

Bakalım neler olacak.

 

Keyifli okumalar.

 

***

 

Deli danalar gibi etrafima bakmaya başladım. Her şeyin aslını öğrenip Şiyarı serbest bıraktıklarını söylemişlerdi ama hala gelmemişti.

 

Meğerse hiç bir yerde karpuz bulamayan Şiyar sonunda içi görünen bir manavda bulmuş karpuzu ama manav kapalıymış

 

Daha sonra manavın camının açık olduğunu görmüş manavın camından içeriye girmiş. Niyeti bir tane karpuz alıp parasını da karpuzun yerine koyup eve gelmekmiş. Ama Şiyar manavın içine girer girmez alarm sistemi çalışmış.

 

Manavın sahibi de hırsız var diye polisler ile birlikte gelmiş. Sonuçta da Şiyar hırsızı olarak ilan edilmiş.

 

Şimdi manav sahibi işin aslını anlayınca şikayetini geri çekmişti ama Şiyar henüz ortlarda yoktu. Acaba başka bir sorun mu olmuştu.

 

Alaza, Şiyarın neden hala gelmediğini sormak için ona doğru döndüm. Ona baktığım an başım dönmeye başladı. Alazın kolundan tutarak ondan destek almaya çalıştım.

 

"Avzem! Avzem iyi misin!?" Diye telaş ile soran Alaz hemen kolumdan tutup beni kendine doğru çekti. "Şiyar neden hala gelmedi" dedim zorlu bir şekilde.

 

Nedensiz bir şekilde başım dönüyor mideme ağrılar giriyordu. "Gelir şimdi sen onu boşver sen iyi misin?" diye sordu. Kendimi hiç iyi hissetmiyordum. "İyiyim" dedim ama kendimi çok güçsüz hissediyordum.

 

"Alaz, Avzemi oturt görmüyor müsün ayakta duracak hali yok" diyen Buket gelip yanıma durdu. "Gerek yok" dedim hemen ama bedenim çok güçsüz düşmüş gibi hissediyordum.

 

"Var Avzem gel otur şuraya" dedi Alaz beni sandalyelerin olduğu yere yürütmeye başlayarak. "Avzem" diyen Şiyarın sesi doldurdu kulağımı. Kafamı kaldırıp ona baktım ama bulanık bir şekilde görünüyordu.

 

"Avzem ne oldu iyi misin?" Diye sonran telaşlı sesini duydum bu defa. Nedensiz bir şekilde kendimde cevap verecek gücü bulamıyordum. Gelip yanımda durdu. Ona bakmak istedim ama net göremiyordum.

 

En son "Şiyar" dediğimi hatırlıyorum ondan sonrası ise kocaman bir karanlık..

 

Başımdaki feci ağrı ile gözlerimi ağır ağır açtım. İlk birkaç saniye olduğum yeri anlamaya çalıştım. Sanırım bir hastane odasındaydım.

 

Sağıma dönüğümde kolumda serum vardı. Daha sonra soluma döndüğümde Şiyar ile göz göze geldim. "Hatunum iyi misin? Kendini nasıl hissediyorsun" diye telaş ile sordu Şiyar.

 

"İyiyim" demekle yetindim. En son gözümün karardığını ve bayıldığımı hatırlıyorum. Elimi karnımın üzerine koydum. "Çocuklarım iyi mi?" Diye endişe ile sordum. "Üçünüz de iyisiniz" diyen Şiyar karnımın üzerindeki elimi tutu.

 

"Ben neden bayıldım" diye sordum. Şiyar daha cevap vermeden odanın kapısı açıldı ve içeriye sırası ile Canan abla, Buket ve Alaz geldi. "Uyanmışsın Avzem kontrol edeyim seni" diyen Canan abla gelip yanımda durdu.

 

"Canan abla ben neden bayıldım" diye sordum. Sonuçta o herkesten iyi bilirdi. "Stresten bayılmışsın Avzem. Ben sana hamilelik boyu stres yok demedim mi?" Diye kızarak açıklamada bulundu Canan abla.

 

"Kız hamile olduğunu öğrendiği günden beri stres altında. Yok üvey olduğunu öğrenir. Yok annesini öğrenir. Olmayan kardeşi ortaya çıkar. Kuma olayını unutmayalım. Şimdide kocası hırsızlık yaptı. Ama çok güçlü bir kız Avzem ben olsam şimdiye düşük yapmıştım" diyen Buket sanki normal bir şey anlatıyordu.

 

"Allah korusun" dedim hemen. Ne yaşarsam yaşayayım evlatlarım benden giderse işte o zaman güçlü kalamazdım.

 

"Şiyar bence siz İzmir'e tekrardan dönün" diyen Canan abla bir yandan beni muane ediyordu.

 

"Bence de İzmir'e gidelim çocuklar doğduktan sonra gelelim. Şanlıurfa'da olaysız günümüz yok" dedi Şiyar hemen Canan ablaya hak vererek. "Saçmalama Şiyar" dedim.

 

"Şimdilik bir sıkıntı yok Avzem. Serumun biterse eve gide bilirsin. İki hafta sonra gel de artık bebişlerin cinsiyetlerini öğrenelim" diyen Canan abla ile içime bir heyecan doldu.

 

"Tamam" dedim sesimdeki heyecana engel olamayarak. "Tekrardan geçmiş olsun ben çıkış işlemini hallederim" diyen Canan abla çıkıp gitti.

 

***

 

Buket oturmuş olduğu koltukta karnını tuta tuta kahkaha atıyordu. "Koskocam ağasın ağa. Urfa'nın en büyük aşiretinin Ağası Şiyar ağa gitsin karpuz çalsın. Herkese yayacağım bunu herkese" diyen Buket hala kahkaha atmaya devam ediyordu.

 

"İşte ağa da olsan paşa da olsan başın sıkıştığında her şeyi yapa biliyorsun" diyen Alaz da Buket gibi gülüyordu. "Deselerdi Şiyar ağa hırsız olacak inanmazdım. Hırsızlık da yapmazsın be ağam" diyen Buket tabiri caizse anıra anırsa gülüyordu.

 

"Güleceğine kalk git mutfağa karpuz kes de çocuklarım ve karım yesin" diye Bukete çıkıştı Şiyar.

 

"Sakın karpuz falan getimeyin. Uzun bir süre karpuz görmek istemiyorum. Hamilelik boyunca ilk kez canım bir şey çekti o da bana haram oldu. Tövbe bir daha bir şey istersem" dedim hemen. Karpuz lafını duyunca bile midem bulanıyordu.

 

"Öyle deme Avzem. Çok özür dilerim böyle olacağını bilmiyordum" diyen Şiyara altan altan baktım. O koltuğun üzerinde otururken bende koltuğun üzerinde uzanmış kafamı onun dizlerinin üzerine koymuştum.

 

"Özür dilme hayatım sen ne yaptıysan bizim için yaptın" dedim hemen. Buket tekrardan gülmeye başladı. "Şiyarın karpuz çaldığı gerçeğini atlatamıyorum" dedi gülmesi izin verdikçe.

 

"Kalkın gidin lan evimden. Saat oluş sabahın beşi gidin zıbarın" diyen Şiyar elini kafamın altına koyarak ayağa kalktı ve beni kucağına aldı. "Giderken karpuzları da kendinizle götürün" dedikten sonra benimle birlikte oturma odasından çıktı.

 

"Kovulduğumuz yerde durmayız be yürü Alaz" diyen Bukete arkamızdan çıktı ve mutfağa girdi. Alaz da arkasında gitti. Karpuzu aldıktan sonra dış kapıya yöneldiler. "Yarın nişanda görüşürüz" dedi Alaz.

 

"Hayır görüşmeyiz" diyen Buket kapıyı kapattı. "Oldu ha bunlar" diyen Şiyar yatak odasına girdi. "Bence de" dedim bende.

 

Şiyar beni yatağa bırakıp kendisi de geldip yanıma uzandı. "Bunca saatir ayaktayız sanırım nişana yetişmeyeceğiz" dedi Şiyar. Kesinlikle bu yorgunlukla anca yarın akşam uyandırdık.

 

"Şiyar neden kendini riske atıp manavın içine girdin" dedik kafamı Şiyarın göğüsüne koyarak. "Sen ve çocuklarım için yapamayacağım hiç bir şey yok hatunum" dedi kollarını bana sararak.

 

"Ya adam şikayetini geri çekmeseydi" dedim bu defa. Adam şikayetini çekmeseydi uğraşırdık davayla falan. Şiyar da bu sürede kalırdı nezarathanede.

 

"Çekmeseydi bende yatardım üç beş gün. Yine olsa yine yaparım hatumum" dedi bu defa Şiyar.

 

"Şiyar anlıyorum beni, bizi düşündüğün için yapıyorsun ama bizim sana ihtiyacımız var. Yanımızda olmama ihtiyacımız var. Ben sana bir şey olacak korkusu yaşıyorum Şiyar. Artık kendini riske alacak şeyler yapma. Bizden önce biraz kendine de düşün" dedim endişeli bir şekilde.

 

"Özür dilerim hatunum seni bu kadar korkutuğumu bilmiyordum. Söz bir daha ki sefere daha dikkatli olacağım" dedi saçlarımın arasından öperek.

 

"Seni çok seviyorum iyiki hayatıma girdin. Şiyar sen benim hayatımdaki en büyük şansımsın. Senin gibi biriyle evli olduğum için dünyanın en şanslı kadını olabilirim" dedim.

 

Şu ana kadar almadığım tüm sevgiyi saygıyı Şiyar tarafından almışım. Sevilmenin sayılmanın ne demek olduğunu iliklerime kadar hissediyordum.

 

"Asıl sen ve çocuklarım benim şansımsınız Avzem iyiki varsınız" dedi elini karnımın üzerine koyarak. Şiyar mükemmel bir eş olduğu gibi mükemmel de bir babaydı bu şimdiden anlaya biliyordum.

 

"İyi geceler sevgilim" dedim bana sarılan Şiyara. "İyi geceler hatun" dedi o da.

 

***

 

Aynanın karşısına kendime baktım. Pembe elbise üzerime yakışmıştı bence. Elimi hafiften belirgin olan karnımın üzerine koydum. Bebeklerim ile teyzesinin nişanına katılacaktım. Umarım düğüne de onlar kucağımdayken katılırdım.

 

 

"Bir insan her hali ile mi güzel olur" diyen Şiyar kollarını belime doladı. "Bir insan her hali ile mi yakışıklı olur" derken ona doğru döndüm. Şiyar gözlerime baktı. Gözlerimin en derinine.

 

"Şiyar ağa bir çift mavi tanımıştı" dedi ve durdu. "Biri" dedi sağ gözünü öptü. "Huzur demekti" bu defa sol gözümü öptü. "Diğeri aşk demekti onun için" dedi. İçim erdi adam içim.

 

"Şiyar ya böyle şeyleri nereden buluyorsun. Sen her böyle konuştukça ben sana daha çok aşık oluyorum" dedim hemen. O muhteşem gülüşünü bana bahşetti.

 

"Ben bulmuyorum senin mavilerini görüldüğüm an kelimeler ağzımdan dökülü veriyor" diyince kocman gülümsedim. "Çıkalım artık yetişemeyeceğiz" diyen Şiyar üzerine kafam ile onu onayladım. Birlikte odadan çıktık.

 

"Şiyar bu günlük topuklu ayakkabılarımı ver giyeyim hem yanımdasın bir şey olmaz" dedim. Şiyar sayesinde sürekli spor ayakkabısı giyiyordum.

 

"Tamam hangisini istiyorsun" diye sordu. "Gümüş gri olanı" dedim hemen. Bu elbisenin altına o güzel giderdi. Şiyar yukarı dolaba kaldırmış olduğu ayakkabımı çıkardı.

 

"Gel bakalım buraya" diyen Şiyar belimden beni tutup kaldırdı ve vestiyer dolabının üzerine oturtu. Daha sonra önümde diz çöküp ayakkabımı giydirmeye başladı.

 

"Ben giyerdim" dedim hemen. Ama o beni umursamdan giydirdi. "Bundan iki ay sonra kendin giyemeyeceksin zaten alıştırma yapalım" dedi Şiyar olduğu yerden kalkarak.

 

"İki ay sonra şiko olacaksın diyorsun yani" dedim hemen somurtarak. "Yok hatunum bebişlerimiz büyüyecek diyorum" dedi.

 

"E bebekler büyüyünce bende şişko oluyorum işte" dedim somurtmaya devam ederek. "Güzelliğinin hacmi artacak sadece sevgilim" dedi Şiyar anlımdan öperek.

 

"Al işte kendin itiraf ettin şişko olacaksın dedin" dedim kollarımı birbirine doladım. "Bana bak hatun" diyen Şiyar çeneden tutup ona bakmamı sağladı.

 

"Sen her kilo aldıkça bebeklerimiz büyüyecek. Sen her kilo aldıkça güzelliğin artacak. Sen her kilo aldıkça ben seni daha çok seveceğim" dedi. İster istemez yüzümde bir gülümseme oluştu.

 

"Şişko olasam da sever misin beni?" Diye sordum. Ah şu hamilelik hormonları. "Ben senin dış görünüşüne değil içine aşığım kadın. Sana aşığım. Ha soruna gelecek olursak şişko olsan da seni seviyorum zayıf olsanda seni seviyorum. Ben seni seviyorum" dedi. Ben yine erime moduna geçtim.

 

"Bende seni seviyorum" dedim kollarımı boynuna dolayarak. O da elini belime dolayıp beni olduğum yerden kaldırdı ve yere bıraktı. "Artık gidelim" demem üzerine sonunda yola çıktık.

 

Yol bana büyük bir eziyet gibi gelmişti. Midem bulanıp durmuştu. İki de bir duruyorduk. Midem çok bulanıyordu ama öğürmeler dışında hiç bir şey yoktu.

 

Sonunda Gaziantepe vardığımızda derin bir nefes aldım. Dönüş yolunu düşünmek bile istemiyordum. Sinemin evine gittiğimizde Buket ve Alaz çoktan oraya gelmişti. Biz yolda sürekli durduğumuz için geç kalmıştık.

 

"Sinem çok güzel olmuşsun" dedim direk olarak Sineme sarılarak. "Teşekkür ederim bitanem. Sende çok güzelsin Avzem hamilelik çok yakışmış" dedi. Kahrolsun ki gözlerim yine doldu.

 

"Çok teşekkür ederim" dedim hemen. Bu hamilelik hormonları beni mahvetti. Her şeye gözüm doluyordu.

 

Geri kalan saatlerde isteme olmuştu. Tuzlu kahveden sonra evden çıkıp nişan için tutulan mekana geçmiştik.

 

Şiyar sayesinde hiç halaya girmemiştim. O benim halay çekmeme izin vermediği için bende inat olsun diye onun çekmesine izin vermemiştim. Alaz ve Buket ikimiz yerine de oynamıştı.

 

Dans müziğinin çalmasıyla birlikte Şiyar beni dansa kaldırdı. Çok sıkılmıştım oturmaktan. Sonunda bir hareketlilik. Bu adam doğuma kadar böyle beni sıkarsa patlarım ben.

 

ŞİYAR BEDİHİ

 

"Sıkıldım mı?" Diye Avzemin kulağına doğru fısıldadım. Dönüp bana baktı. "Sayende" dedi maviş gözlerini devirerek.

 

"Korkuyorum ne yapayım. Sana çocuklarıma bir şey olmasından endişeleniyorum" dedim. O gün gördüğüm rüyadan sonda daha fazla korkmaya başlamıştım. Sanki gözümün önünde bile bir şey olacaktı da ben onların koruyamayacaktım.

 

"Şiyar sen dünyada gördüğüm en güzel babası. Dünyanın en iyi eşisin. Çocuklarımın çok iyi bir babası var" diyince kocaman gülümsedim. "Benim çocuklarım dünyanın en mükemmel annesinde sahip" dedim.

 

Müziğin durması ile bizde yerimize oturduk. Nişan yüzüğünün takılması ile nişan merasimi sona erdi. Kalabalık dağılmış sadece Sinemin ve Karemin ailesi ve yakınları kalmıştı.

 

"Terkardan sizi çok tebrik ederim. Umarım çok mutlu olursunuz" diyen Avzem, Sineme sarıldı. "Hayırlı olsun kardeşim" dedim bende Kereme sarılarak.

 

"Artık biz gidelim" diyen Avzem üzerine kafamı kaldırıp. "O kadar yol geldiniz burada kalın lütfen" dedi hemen Sinem. "Çok isterdik ama yarın hepimizn işi gücü var" dedi Buket.

 

"Bir gün muhakkak kalmaya gelin ama benden sonra çok şey olmuş hepsini yüz yüze dinlemem gerekiyor" diyen Sinem üzerine hepimiz güldük.

 

"İnşAllah sizi de bekleriz. Gidelim artık biz" diyen Avzem hala herkesle vedalaşıp yola çıktık. Saat epey geç olmuştu.

 

Avzem dün onlar ve bugün yol tutmasi yüzünden baya harap olmuştu. Kızın hamilelik boyunca yaşamadığı şey kalmamıştı. Artık gerçek anlamda biraz dinlenmesi gerekiyordu.

 

"Geçen gün o kadın geldi ofisime" diyen Avzem üzerine düşüncelerimden sıyrıldım. "Bir buket papatya almış ben severim diye" dedikten sonra alay edercesine güldü.

 

"Bilemediği bir şey var ben papatyayı sadece sen alırsan severim. Sevdiğim değer verdiğim birisi alırsa severim" dedi. Annesi ve babası tarafından çok canı yanıyordu.

 

"Çöpe mi attin" diye sordum. Çöpe atmadığından emindim. "Artacaktım ama nedensiz bir şekilde atamadım" dedi. Derin bir nefes aldı.

 

"O kadın en azından çabalıyor ama o adam. Ablam söyledi benim her şeyi öğrendiğim günün sabahı gitmiş yine. Yine kaçmayı seçmiş korkak adam" dedi.

 

Avzem yukfa yürekliydi onca şeye rağmen annesini ve babasını affedebilirdi. Hatta annesi babası sandığı amcası ve yengesinin de ama karşıdaki kişinin ona adım atması gerekiyordu. Avzem şimdiye kadar o kadar karşılıksız kalmış ki ona adım atımadan güvenip adım atamıyordu haklı olarak.

 

"Yarın için bizi yemeğe çağırdı. Kabul etmeyecektim ama nasıl olduysa bir anda kabul ettim" dedi sinir ile. Siniri kendineydi. Biliyordu çünkü böyle yaparka annesine umut veriyordu.

 

"Ne güzel işte gidelim kaynanama" dediğim an sınırlı bakışları beni buldu. "Dalga geçme" dedi hemen. "Tamam tamam sustum" dedim. Şu sıralar Avzemi sinirlendirmek isteyeceğim son şey bile değildi.

 

"Maalesef ki yarın gideceğiz. Neyseki sen ve Alaz yanımda olacaksınız" derken geriye doğru yaslandı. "Biz her zaman yanındayız" dedim ses çıkarmadı.

 

Bir süre sesiz sesiz yola devam ettik. Çok şükür ki bu defa Avzemi yol tutmamıştı. "Avzem" dedim kısa bir an ona bakarak ama uyuduğunu fark ettiğim an sustum.

 

Sonunda eve geldiğimizde saat epey geç olmuştu. Arabadan inip Avzemin olduğu kısma gittim. Uyandırmamaya özen göstererek kucağıma aldım.

 

Yavaşça yürüyüp eve çıktım. Sesiz bir şekilde evin kapısını açıp içeriye girdim. Avzemi yatağın üzerine indirirken uyanacak gibi oldu.

 

"Şiyar" dediye homurdandı. "Efendim hatunum" dedim bende hemen. "Beni bırakma olur mu senden başka kimsem yok" dedi. Uyku sersemliği ile sayıklıyordu. "Ben seni hiç bir zaman bırakmam Avzem. Ama sen tek değilsin benden sonra çocuklarımız var" dedim ama Avzem duymadı çünkü çoktan uyumuştu.

 

Gidip ilk olarak ayakkabılarını çağırdım. Böyle uyuyamayacağını bildiğim için onu uyandırmamaya çakışarak kıyafetlerini de indirip pijamalarını girdim.

 

Bende üzerimi değiştirip yanına uzandım. Avzemi kendime doğru çekerek sarıldım. "Seni çok ama hatunum" dedikten sonra alnıdan öptüm.

 

"Anneniz artık size babanızın emaneti evlatlarım" derken de elimi Avzemin karnının üzerine koydum. Bu saatten sonra gözüm hiç bir şekilde arkada kalmayacaktı.

 

Avzem artık avukattı ve kendi ayakları üzerinde duruyordu. İki tane de çocuğumuz vardı. Nasıl gözüm arkada kalsınki?

 

***

 

Bölüm sonu.

 

Kitabın ilerleyişi sizce nasıl.

 

Hemen yorumlarınızı alayım.

 

Oy verip takip etmeyi unutmayın.

 

Instagram nurrunuuz

 

Tiktok nurrunuzq

 

Yeni bölümde görüşmek üzere.

 

Bölüm : 02.02.2025 21:13 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Nur / Ağa'nın Rüyası / 44. Bölüm (Emanet)
Nur
Ağa'nın Rüyası

51.4k Okunma

3.63k Oy

0 Takip
54
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...