
Yeni bölümden herkese selam.
Keyifli okumalar.
***
Kalbim nedensiz bir şekilde çok hızlı atıyordu. Neden bu kadar gerildiğim hakkında hiç bir fikrim yoktu. Alt tarafı bir akşam yemeğiydi.
"Avzem sakin ol" diyen Şiyar elimi tutu. Dönüp ona baktım. "Eğer istemiyorsan dönebiliriz" dedi bu defa. Kafamı olumsuz bir şekilde salladım.
Bakışlarımı Şiyardan çekip kapının ziline bastım. Saniyeler içinde kapı açıldı. O kadının mavileri benim mavilerim ile buluştu.
"Geldin" dedi sesindeki heyecana engel olamayarak. Sadece evet anlamında kafamı salladım. "Hoş geldin kızım. Hoş geldin Şiyar geçin içeriye" dedi. Ben cevap vermezken Şiyar "hoşbulduk" dedi.
Ben ve Şiyar içeriye girerken "hoş geldin oğlum" diyordu o kadın Alaza. Daha sonra ikisi de içeriye girdi. Hep senin salonda oturduk.
"Ben Alaz ve Avzeme nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum. Beni o bataklıktan kurtardığınız için size minnettarım" dedi. Alaz alaylı bir şekilde güldü.
"İlk günden bizi sokağa atmasaydın biz çok önceden seni o bataklıktan çıkarıp hep birlikte bu evde yaşardık" dedi Alaz. Bu konunda ona katılıyordum. Her şey daha farklı olabilirdi.
"Haklısınız" dedi başını öne eğerek. Uzun bir süre hepimiz arasında sesizlik oluştu. "Ben sofrayı kurayım" dedikten sonra kalkıp müftü gitti.
"Kadın çok pişman ve telafi etmeye çalışıyor biraz daha ılımlı davaranıp neden affetmeyi denemiyorsunuz" diyen Şiyara dönüp baktım.
"Sen de hayatın boyunca şiddet görssn öz babana amca desen. Yirmi dört yaşında üvey olduğunu öğrensen. Annen tarafından istenmeyip terk edilsen sende affedemezsin" dedim hemen.
Şiyar gibi mükemmel bir ailede yaşamak isterdim. Ama çok şükür ki öyle mükemmel bir aileye gelin gelmiş anne baba sevgisi nedir az çok öğrenmiştim.
"Ne şiddeti" diyen Alaz üzerine bakışlarımı Şiyardan çekip ona baktım. "Boşver" demekle yetindim sadece. Alaz tam bir şey söyleyecek iken o kadın içeriye girdi.
"Çocuklar yemek hazır. Gelin de soğumadan yiyin" dedikten sonra tekrardan mutfağa gitti. Biz de arkasından gittik. Hepimiz yemek masasına oturduk.
Yemek faslı da sesiz sesiz bitti. Kimse konuşmuyordu yine. "Ellerinize sağlık" dedi Şiyar yemek biter bitmez. "Afiyet olsun" dedi o kadında tebessüm ederek.
Hep birlikte sofradan kalkıp salona geçtik. "Çok teşekkür ederim çocuklar beni kıramayıp geldiniz" dedi Sevtap hanım tekli koltuklardan birine oturarak. Ben ve Alazdan yine ses çıkmadı.
"Asıl biz teşekkür ederiz bu nazik davetiniz ve güzel yemekleriniz için" diyen Şiyar öldürücü bakışlar attım. "Ne demek ben her zaman bekliyorum" dedi bu defa Sevtap hanım.
"Merak etme Şiyarı iki günde bir gönderirim ben buraya" dedim sesimdeki sinire engel olamayarak. "Sende geleceksen tabi olur hatta her gece" dedi. Bu geceye zor tahammül ettim bir dahakini kaldıramazdım.
"Başka sefere biz bekleriz. Avzemin nefis yemeklerini tatmanız geriyor" dedi bu defa Şiyar. Sabır istercesine derin bir nefes aldım. "Avzemin beni kapıdan kovma olasılığı çok yüksek bu ihtimal ortadan kalkarsa seve seve gelirim. Kızımın yemeklerini tatmayı çok isterim" dedi.
"Aa sizin kızınız mi var? Hani nerede tanıştırmayacak mısınız" dedim alay eder bir ses tonuyla. Bir kızı olduğu şimdi mi aklına gelmişti.
"Avzem anlıyorum bana kızgınsın-' lafını tamamlamadan araya girdim. "Kızgın da değilim kırgın da değilim ben sana hiç bir şey değilim. Sen benim için yoksun" dedim sinir ile.
"Avzem lütfen böyle yapma" dedi bu defa. Sinirime engel olamayarak ayağa kalktım. "Ne yapma ne yapma. Ben senin yanına kadar gelmesem senin bana geleceğin bile yoktu. Yirmi dört yıl boyunca sen benim için yoktun bundan sonra olmasan da fark etmez. Şimdi karşımda durmuş bana an-" lafımı tamamlamadan durup derin bir nefes aldım.
"Ben eve gidiyorum" dedim salondan çıkarak. "Kız hamile biraz susan ölür müsün?" Diye bağıran Alaz da salondan çıktı. Ben dış kapıya yetişmişken Şiyar da geldi.
Kimseye bakmadan hızlı hızlı çıktım evden. Kendimi binadan dışarıya atar atmaz derin derin nefes alıp verdim. Açık hava biraz olsun bana iyi gelmişti.
"Avzem arkandan sesleniyorum neden durmuyorsun. Hızlı hızlı iniyorsun merdivenlerden ya bir şey olsa" diyen Şiyar gelip yanımda durdu.
"Yeter senin bu korumacı tavırlarından da bıktım. Merka etme çocuklarına zarar verecek bir şey yapmam" dedim ama dediğim an pişman oldum. Tüm sinirmi Şiyardan çıkarmıştım Allah kahretsin.
"Sana bir şey olacak korkusu daha ağır basıyor Avzem ama sağol çocuklarıma zarar verecek bir şey yapmadığın için. Bende, benim çocuklarıma zarar verirsin diye çok korkmuştum" diyen Şiyar arabaya doğru yürümeye başladı.
"Şiyar ben öyle demek istemedim" dedim hemen arkasından yürüyerek ama o çoktan arabaya binmişti. "Avzem ikiniz de biraz sekinleşin" diyen Alaz kolumdan tutup beni durdurdu.
"Alaz ben ne yaptım" dedim hemen. Göz yaşlarım bir bir akmaya başladı. Şiyar bunu hak etmedi ben ne yaptım. "Şşh tamam sakin ol" diyen Alaz beni tutup kendine çekti. O sırada Şiyarın arabası gitti.
"Allah kahretsin. Nefret ediyorum o kadından. Onun sinirini Şiyardan çıkardım. Ben ne yaptım Allah kahretsin" dedim. Ben nasıl Şiyara öyle bir şey söylemiştim.
ŞİYAR BEDİHİ
Derin derin nefes alarak karşımdaki karanlığa baktım. "Eve geçtiniz mi Alaz" dedim telefondaki Alaza.
"Biz geçtikte sen neredesin. Şiyar lütfen Avzme kızma bak o çok pişman sabahtan beri ağlıyor" son duyduğum kelime ile canım yandı. Keşke Avzemi o halde bırakmasaydım ama sinir ile onu kırmaktan korktum.
"Alaz ne yap et ağlamsına engel ol çok yoruldu uyusun" dedim hemen.
"Bana söyleyeceğine gel sustur" dedi bu defa Alaz.
"Gelirim ben birazdan Alaz uyumasını söyle benim aradığımı da söyleme. Ben gelene kadar eve geçme" dedikten sonra telefonu kapattım.
"İçin gidiyor ama sen gitmiyorsun" diyen Buraka dönüp baktım. "Abi bilmiyormuş gibi konuşma. Avzemin kalbini kırmak istemiyorum ikimiz de biraz sakinleşelim" dedim hemen.
"Anlıyorum ama gitmezsen ikiniz de sakinleşmeyeceksiniz" dedi bu defa da Burak. Derin bir nefes aldım. Kafamı geriye doğru attım.
"Ben o gördüğüm rüyayı atlatamıyorum Burak. İkizlerden birine bile bir şey olamasından çok korkuyorum. Avzemin rüyamdaki gibi gitmesinden çok korkuyorum. Benim tek derdim çocuklar değil Avzem de. Avzem bunu nasıl düşünür aklım almıyor. Sanki ben o hamile olduktan sonra üstüne düşmüşüm gibi davranıyor. Bilmiyor mu onu ne kadar sevdiğimi. Ulan canını ver dese veririm. Öl dese ölürüm" dedim.
"Onun siniri sana değildi ki annesineydi. Sadece sana patladı. Hamile hali ile her şey çok üstüne geldi onun. İçine atı atı en son patlayacaktı o da sana patladı" dedi Burak. Kafamı olumsuz bir şekilde salladımm
"Bir insan söyleyemediği ne varsa sinir anından söylermiş. Ben şimdi ne yapayım Burak. Avzem için endişelenmeyi mi bırakayım. Ona olan ilgimi mi bırakayım" dedim tekrardan derin bir nefes alarak.
"Tabiki de hayır Şiyar. Avzeme karşı çok fazla alınıp kırıldığın için böyle düşünüyorsun. Sen onu ne kadar çok seviyorsan o da seni o kadar çok seviyor. Dokuz ay sık dişini hamilelik hormonları onu ele geçirmiş durumda. O bile yaptığı şeylere akıl sır erdirmiyor" dedi Burak.
"Kaç kere hamile kaldın Burak" dedim alaya karışık bir şekilde. "Boş yapma lan. Karım kadın doğum uzmanı" diyen Buraka dönüp baktım.
"Sizin ne tür bir ilişkiniz var lan. Oturup hastaları mı birbirinize anlatıyorsunuz" dedim yine alaya karışık bir şekilde. "He kardeşim aynen öyle" dedikten sonra ayağa kalktı.
"Kalk git evine bende evime gidip karımla hastaları çekiştireceğim" diyince bende ayağa kalktım. "Eve gideyim de Avzemle biz de deneyelim. Ben ona milletin kokmuş ağzını anlatayım. O da bana milletin kokmuş hayatını anlatsın" dedim.
"Senin bir seyin kalmadı ha böyle saçma sapan espiriler yaptığına göre çok iyisin" dedi arabasına doğru yürümeye başladı. "Kafandan saçma sapan düşünceleri at. Avzem seni çok seviyor aynı şekilde ilgini de seviyor" dedi Burak.
"İyi geceler" dedim arabama binerek. Avzemi öyle bırakıp gittiğim için köpek gibi pişmandım ama o an Avzemin kalbini kırmaktan korktum.
Kısa bir sürede eve gelmiştim. Kapının önünde durduğumda anahtarım ile kapıyı açtım. Ben salona geçmeden Alaz salondan çıktı.
"Avzem koltuğun üzerinde uyuya kaldı" dedi direk olarak. "Neden odaya gitmedi" dedim hemen. O hali ile koltukta nasıl uyumuştu. "Dinlemedi inatçı keçi. Sen geldiğine göre ben gidiyorum" dedi Alaz.
"Tamam Alaz eyvallah" dedim. Alaz çıkıp giderken bende salona girdim. İnatçı karım koltuğun üzerinde oturur pozisyonda uyumuştu.
Gidip odadan bir çarşaf ve yastık getirdim. Yastığı koltuğun üzerine yerleştirdim. Avzemin omuzundan tutarak koltuğa uzandırdım.
"Şiyar" dedi uykulu bir sesle. "Söyle" dedim bende. Gözlerimi kısık bir şekilde açarak bana baktı. "Geldin" diyince kafam ile onu onayladım.
"Şiyar ben çok özür dilerim gerçekten öyle söylemek istendim nasıl oldu bilmiyorum bir andan ağzımdan kaçtı" konuşurken hem sesi titredi hemde gözleri doldu.
"Özür dilme güzel karım olur öyle şeyler" dedim çekip sarılarak. Bu halde sinir ile söylenmiş bir söz yüzünden Avzemin kalbini kıracak değildim.
"Şiyar çok pişmanım ben nasıl öyle söyledim bilmiyorum. O kadının sinirini senden çıkardım. Senin beni düşündüğünü biliyorum beni ne kadar sevdiğini de biliyorum gerçekten ben öyle söylemek istemdim. Allah kahretmesin o kelimlere nasıl ağz-" Avzem lafını tamamlamadan dudağıdan öptüm.
"Özür dilme kadın tamam kızmadım sana. Bendeki de kafa car car car sus. Yoksa başka türlü sustururum" dedim. Yavru kedi gibi bana bakmaya başladı. "Tamam sustum" dedi hemen.
"Hayde uyuyalım" dedim koltuğu uzanıp Avzemi kendime doğru çekerek. "Burada mı uyuyacağız" dedi. Bende o sırada getirmiş olduğum çarşafı üzerimize örtüm. "Evet" demekle yetindim sadece.
"İyi geceler hayatım" dedi boyun girintime kafasını koyup boynumu öperek. "Rahat dur Avzem" dedim hemen. Kafasını kaldırıp göğüsümün üzerine koydu. "Tamam" dedi.
"İyi geceler hatun" dedim saçlarının arasından öperek. Avzem çok kısa bir sürede uyuya kaldı. O sırada boncuk gelip üzerinize kıvrıldı.
Bu küçük koltuğun üzerinde bir boncuk eksikti zaten.
***
AVZEM BEDİHİ
Sinemin nişanı için alışverişe çıktığım gün kendime aldığım bol tişörtü üzerine giydim. Altıma da rahat bir tayt giydim. Son iki haftadır sürekli rahat bir seyler giyme ihtiyacı duyuyordum. Elimde olsa büroya bile pijama ile gidecektim.
Odadan çıktığında mutfaktan tıkırtı sesleri geliyordu. Şiyar birazdan maç başlayacak diye atıştırmalık hazırlıyordu. Mutfağa gidip arkasından sarıldım.
"Avzem hatun" dedi hemen bana doğru dönerek. "Efendim hayatım" dedim bende. Şiyara karşı hala çok mahçuptum. O benim için o kadar şey yaparken ben çok bencilce davranmıştım. O günün sabahı defalarca Şiyardan özür dilemiştim. Nasıl olur da böyle bir şey söylerdim aklım almıyordu.
"Geçelim mi içeriye" diye sorunca kafam ile onu onayladım. Atıştırmalıkları alıp oturma odasına geçtik. Maçın başlamasına daha vardı. Elinizdikleri orta sehpanın üzerine bırakıp oturduk.
"Ben sana bu tişört bol dedim illa aldın ban çuval gibi olmuş" dedi Şiyar bana bakarak. "Bilerek böyle aldım" dedim hemen. Ne kadar bol olsa o kadar rahat ediyordum. Ben artık tek kişi değildim üç kişiydim.
"E madem bol aldın hakkını verelim" diyen Şiyar tişörtün etek kısmını hafiften yukarıya kaldırdı. "Şiyar ne yapıyorsun delirdin mi?" Dedim ama beni duymazlıktan gelerek kafanı tişörtün etek kısmından geçirip kafa kısmından çıkardı.
"Tişörtün içinde iki velete yer var da bana mı yok" dedi burnunun dibindeki Şiyar. "Velet deme çocuklarıma" dedim gülerek. Remsen bir tişörtün içinde iki pardon dört kişiydik.
"Şiyar ya çık tişörtümün içinden" dedim sahte bir şekilde kızarak. "Çıkarım ama şuan değil" dedi. Bu adam gerçekten deliydi.
"Koskoca adamsın şu hareketlerine bak ya" dedim gülerek. "Kusura bakma karımın yanında çocuk oluyorum" dedi Şiyar.
"Estağfurullah ağam kusur bizdedir" dedim hemen. Yapışık ikizler gibi koltuğun üzerinde oturuyorduk. "Şiyar maç başladı böyle mi izleyeceksin" dedim bu defa.
"Maçı izlemek için şuan çıkıyorum ama akşam o tişörtün içinde birlikte uyuyacağız" diyen Şiyar tişörtün içinden çıktı. "Peki" dedim sadece. Maç başladıği için ikimiz de sustuk.
Maç Fenerbahçe ve Rize spor arasında oynanıyordu. Daha ilk dakikalarda Rize spor bir gol attı. "Gol gol" diye sevinç çığlıkları atmaya başladım.
"Ne golü kızım biz atmadık karşı taraf attı" diye sinir ile bağırdı Şiyar. "Fenerbahçeyi tutugumu kim söyledi. Rize sporu tutuyorum ben. Bence sende onu tut" dedim Şiyara gıcıklık olsun diye.
"Saçma sapan konuşma. İki kolumu kes yine de Fenerbahçemden vaz geçmem. Ayrıca sende Fenerbahçelisin" diyince sinir ile ona döndüm. "Bana ne Rize sporluyum ben" dedim. Bu iş gıcıklıktan çıkmış inada binmişti.
"Tamam o zaman görelim gün sonu kim kazanıyor" dedi Şiyar. O da benim gibi işi inada bindirmişti. Bakışlarımız tekrardan televizyonu buldu. Dakikalar içinde Rize spor takrardan gol atti.
"Gol be gol. Ne oldu Şiyar ağa üst üste iki gol" dedim sevinç naraları atarak. Şiyarın yüzü düştü. Dakiklara birbirini kovalarken ilk yarı bitmek üzereydi. +8 dakikada Fenerbahçe'de biri gol attı.
"Aslanım be aslanım" diye Şiyar bu defa sevinç çığlıkları attı. "Çok sevinme biz hala öndeyiz" dedim hemen. Futbol hakkında pek bir bilgim olmadığı gibi Rize spor hakkında da hiç bir şekilde bilgim yoktu ama bu iş inada binmişti bir kere.
"Bence sende çok sevinme benim takımım bu defa yüzümü kara çıkarmayacak" dedi Şiyar. Devre arası bitene kadar birbiribimze kötü kötü bakışlar atıp durduk. Köprüde buluşmuş iki inatçı keçi gibi.
Sonunda devre arası bitti. Uzun bir süre hiç kimse gol atmadi. Benim için hava hoştu iki-bir öndeydik. Maçın bitmesine dakikalar kala Fenerbahçe yine gol attı.
"Džekom be benim Džekom" diye sevinç çığlıkları attı bu defa Şiyar. Acilen bir gol atmamız gerekiyordu. Bu maç berbere bitmezdi. Yada Şiyar kazanmış bir şekilde bitemezdi.
Ben Rize spor gol atacak diye beklerken Fenerbahçe yine gol attı. "Yusuf, Yusuf, Yusufff işte bu Yusuf En-Nesyriii" diyen Şiyar sevinçten ayağa kalkıp üzerindeki formayı indirerek armasını öptü.
Bu olamazdı ben kaybedemezdim. Nasıl olur da bu maç döner Şiyar kazanırdı. Ben bu yenilgiyi kabul etmiyordum.
"Banane Rize spor kazanacak" diyerek ağlamaya başladım. Ben o takımı tutmuştum o kazanacaktı. "Avzem kaybeti ben ne yapa bilirim neden ağlıyorsun" diyen Şiyar hemen yanıma oturdu.
"Senin yüzünden kaybettik banane ben kazanacaktım" derken hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Halimelik hormonları problemi.
"Tamam hatunum sen kazandın ben kaybetim tamam ağlama" dedi hemen Şiyar. Ağlayan gözlerim ile ona baktım. "Çocuk mu kandırıyorsun ben kaybettim işte" derken deli gibi ağlıyordum.
"Ben sana kaybetmiştim kızım futbolda kazansam ne yazar" diyen Şiyar bana sarıldı. "Öyle mi diyorsun" derken burnunu çektim.
"Evet öyle diyorum sümüklü" diyen Şiyar peçeteyi alıp burnumu sildi. "Sensin sümüklü" dedim hemen.
"Tamam o da benim" diyince gülmeye başladım. O da gülümeye başladı. "Gelecek misin?" Dedim tişörtümün ucunu hafiften yukarıya kadırarak.
"Seve seve" diyen Şiyar tişörtümün içine girdi. Beni çekip koltuğa uzandı. Elimi Şiyarın yanaklarına koyup bebek sever gibi sevdim. "Benim kocamm" dedim kelimelerin üzerine baskı yaparak.
"Benim karımm" dedi o da aynı şekilde. Daha sonra yanaklarımdan sulu sulu öptü.
***
Ben yemeği fırından çıkarırken kapı çalmaya başladı. Yemeği tezgahın üzerine indirip elimdeki eldiveni çıkardıktan sonra hızlı hızlı yürüyerek kapıya gitim. Kapıyı açar açmaz ablam, kucağındakı Sanem kuşum, Ferzan enişte ve Payiz abla görüş alanıma girdi.
"Hoş geldiniz" dedim hemen. Hep birlikte içeriye girip hoş bulduk dediler. Ben ablama sarılırken Sanem "tiyşe" diyordu. Onu hemen kucağıma aldım. "Teyzesinin kuşu" dedim yanaklarından öperek.
"Avzem seni çok özledim" diyen Payiz abla bana sarıldı. Bende hemen ona sarıldım. "Bende seni çok özledim" dedim hemen. Birbirmize o kadar alışmıştık ki onlar buradan gittikten sonra çok üzülmüştüm.
"Diyar abi yok mu?" Diye sordum hemen. Bu gece hepsini yemeğe çağırmıştım ama Zozan anne, Vedat baba ve Mirşat dede bir aile dostlarına davetli oldukları için gelememişlerdi.
"Şiyar ile geliyorlar yoldalar " diyen Payiz abla, ablamlara ile birlikte içeriye geçti. O sırada tekrardan kapı çaldı. "Geldile bile" dedi Ferzan enişte. Ama kapıyı açtığımda karşımda Şiyar ve Diyar abi yerine Alaz ve Buket vardı. Onları da yemeğe çağırmıştım.
Biz hep birlikte içeriye geçip oturduk. Bir yandan bizimkiler ile sohpet ederken bir yandan da Sanem ile oynuyordum. Uzun zamandır vakit geçirmiyorduk.
"Bu bizim iki salak daha gelmdi arayayım ben" diyen Ferzan abi telefonunu çıkardı. Bir süre sonra "Şiyar açmıyor Diyarı arayayım" dedi. Yine bir süre sonra. "Diyar da açmadı" dedi.
Hemen telefonumu elime alıp Şiyarı aramaya başladım. Şiyar telefonu açmayınca içimi bir korku sardı. Bir yandan ben Şiyarı ararken diğer yandan Payiz aba Diyar abiyi arıyordu ama ikisi de açmıyordu.
"Başlarına bir şey mi geldi acaba?" Diye sordu Payiz abla. İçimdeki korku daha da artı. Payiz abla buraya geldiğinde yola çıktılar demişti. Onlar geleli yaklaşık bir saat olmuştu.
"Kötü düşünmeyin hemen kim bilir onların aklında ne var da ne yapıyorlar" dedi Ferzan enişte. Onun dediği gibi olumlu düşünmeye çalıştım. Arada bir saat daha geçti ama ikisi de hala ortada yoktu.
"Ferzan enişte hemen gidip su ikisini bul aradan iki saat geçti valla stresten korkudan şurada doğuracağım" dedim endişeli bir şekilde. "Avzem den hemen sonra da ben doğuracağım valla" dedi Payiz abla da benim gibi endişli bir şekilde.
"İkiniz de doğurmayın bekleyin ben bir hastaneye telefon edeyim" diyen Ferzan abi odadan çıktı. Nerede kalmıştı bu ikisi. Şiyar hayatta bu kadar geç kalmazdı.
"Avzem biraz sakin olur musun? Canan abla sana ne dedi hatırla. Sende sakin ol Payiz abla sizin için stres hiç iyi değil" dedi Alaz endişeli bir şekilde. Kafam ile onu onayladım ama elimde değildi.
Ferzan abinin odadan çıkıp gitmesi üzerine yarım saat geçti. "Ferzan abi hastaneye gidip gelseydin şimdiye bilgi edinmiştin" diyen Payiz abla da kalkıp odadan çıktı hemen arkasından bende çıktım.
"Haklısın Payiz ben bir gidip bakayım" diyen Ferzan abi dış kapıya doğru yürümeye başladı. O sırada kapı çaldı. "Geldiler işte boşuna endişe ettiniz" dedi Ferzan abi.
Payiz abla ile yan yana durmuş ikimizin de bir eli karnında bir eli belinde Ferzan abinin kapıyı açmasını bekliyorduk. Ferzan abinin kapıyı açması ile şok oldum. Payiz abla ile aynı anda;
"ŞİYAR"
"DİYAR"
Diye çığlık artık. Ben Şiyar derken o Diyar dedi. "Ne oldu lan size" diye sordu Ferzan abi. Tabiri caizse ikisinin de ağzı burnu yer değiştirmişti.
"Ne olacak bu gerizekli yüzünden eşek sudan gelene kadar dayak yedik" dedi Şiyar sinir ile. Dayak yemişler birde üstüne gidip pansuman yapıp eve gelmişler.
"O da bir şey mi dayak yemek ile kalamdık bir de bıçaklandık" diyen Diyar abi üzerine gözlerim kocaman açıldı. "Ne!?" Diye çığlık attık bu defa.
Böyle bir şeyi normal bir şeymiş gibi anlatıyorlardı birde.
***
Bölüm sonu
İkizlerimiz yine belaya bulaşmış.
Kavga gürültü artık onlar için günlük bir rutin haline geldi.
Bölüm hakkında yorumlarınız alayım.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 51.41k Okunma |
3.63k Oy |
0 Takip |
54 Bölümlü Kitap |