48. Bölüm

48. Bölüm (Küçük anne, küçük baba)

Nur
nurrunuuz

 

Yeni bölümden herkese selam.

 

Benim kurgumda zaman atlamasi olduğu için tarihlere şimdiki ile uyuşmuyor o kısıma takılmayın..!

 

Bakalım neler olacak.

 

Keyifli okumalar.

 

***

 

AVZEM BEDİHİ

 

Yavaş yavaş gözlerimi açtım. Ne ara uyuduğum hakkında hiç bir fikrim yoktu. Doğum sırasında o kadar yorulmuş harap olmuştum ki odaya gelir gelemez uyuya kalmıştım sanırım.

 

"Hatunum nasıl hissediyorsun" diye sordu görüş acıma giren Şiyar. "İyi" demekle yetindim. Çok fazla acı çekmiştim ama Alin ve Alp'i kucağıma alır almaz tüm ağrılarım geçmişti.

 

"Şiyar çocuklarım nerede?" Diye sordum. Canan abla seni odaya alınca getireceğiz demişti. "Getirirler bir-" Şiyarın cümlesi açılan kapı ile bölündü. "Avzem hanım küçük bey ve küçük hanım acıkmış" diyen hemşire kucağında Alin ve Alp ile odaya geldi.

 

"Bence önce küçük hanımı doyurun çünkü çok ağlıyor" diyen hemşire Alini kucağıma verdi. "Annem prensesim çok mu açıktın sen" dedim gözlerim doldu dolu ona bakarak.

 

"Babası sizde küçük beyi alın daha sonra annesi onu doyurusun" diyen hemşire Alp'i, Şiyarın kucağına verdi. Daha sonra ben ne yapacağımı gösterip gitti.

 

"Avzem bu çok küçük" dedi Şiyar kucağındaki Alpe bakarak. "Yendi doğdu çok normal değil mi?" Dedim gülerek. Bende kucağındaki Aline baktım. Alin'in karnı doyunca hemen uyudu.

 

Bu defa Alini, Şiyara verip Alp'i kucağıma aldım. "Bizimkilere haber verdi mi?" Diye sordum hemen. "Verdim verdim hastaneye geleceklerdi ama izin vermedim birkaç saate taburucu olacağız çünkü. Alaz ile anahtarı gönderdim hepsi bizde bizi bekliyor" diye açıklamada bulundu Şiyar.

 

Alp de karnı doyar doymaz uyuya kaldı. Şiyar ikisini de alıp hemen yanımızdaki beşiklere koydu. Daha sonra gelip yine yanıma oturdu.

 

"Bana babalık duygusunu yaşattığın için sana çok teşekkür ederim hatunum" dedikten sonra eğilip anlımdan öptü. "Bana annelik duygusunu yaşattığın için bende sana çok teşekkür ederim" dedim bende.

 

"Sen biraz uyu dinlen ben hemen çıkış işlemlerini halledip geleyim. Kendini iyi hissetmiyorsan bir gece burada kalalım ama. Canan abla taburcu ola birlirsiniz dedi ama sen kendini nasıl hissediyorsun" diye sordu Şiyar.

 

"İyim iyi sen çıkış işlemlerini hallet de bir an önce gidelim evimize" dedim hemen. Boş yere hastanede kalmaya gerek yoktu. "Tamam Ferzan abi ve Dilçem yenge de gelir şimdi zaten" diyen Şiyar odadan çıktı.

 

Bende uzandığım yerden uyumakta olan çocuklarıma bakmaya başladım. Anne olmasını beceremeyen birinin kızı olarak anne olmuştum. Nasıl da doğduğu gibi beni başkalarının üzerine atmıştı anlamıyorum.

 

Ben şuan asla ama asla çocuklarımdan ayrı kalamazdım. İkisinden biri benden gitse nefesiz kalırdım.

 

Beni düşüncelerimden çekip alan açılan kapı oldu. "Niye sırıtıyorsun" dedim odaya giren Şiyara.

 

"Baba oldum kızım ben sırıtmayayım da kim sırıtsın" dedi Şiyar çocukların baş ucunde durarak. "Yok Şiyar bu başka bir gülüş ben bilirim seni tanıyorum" dedim hemen.

 

"Çocuklarım temmuz ayının 19 da doğdu yani 7. Ayın 19 dokuz bu da 19.07 oluyor Fenerbahçenin kuruluş tarihi. Aslan evlatlarım çok güzel bir tarihte doğdu" diyen Şiyara inanamayarak baktım.

 

"Şiyar ya buna nasıl dikkat ettin" dedim hayret edercesine. "Ederim tabi Fenerbahçe benim her şeyim" dedi bu defa Şiyar. O sırada kapı açıldı içeriye ablam ve Ferzan enişte girdi.

 

"Avzem hayırlı olsun bitanem nasılsın" diyen ablam direk gelip bana sarıldı. "Teşekkür ederim abla iyiyim çok şükür" dedim hemen. Bende ayrılıp bebeklerin yanına gitti. "Ama bunlar çok güzel hayatımıza hoş geldiniz teyzelerinin canları" dedi ablam.

 

"Hayırlı olsun" diyen Ferzan enişteye Şiyar ile beraber sağol dedik. "E Avzem senin üzerini değiştirip çıkalım herkes bizi bekliyor" dedi bu defa ablam. Kafam ile onu onayladım.

 

"Şiyar puset falan arabada kaldı kızlar toplanana kadar biz de onları alıp gelelim" diyen Ferzan abi üzerine Şiyar ve Ferzan abi çıkıp gitti.

 

Ablamın yardımı ile üzerindeki hastane elbisesini indirip pijama takımı giydim. Ablam eşyalarımı topladı. Bizim işimiz bitince Şiyarlar da geldi.

 

Çocukları alıp pusetlerine koydular. Şiyar pusetleri ikisini de eline aldığında gözlerim dolu dolu onlara baktım. Bundan daha eşsiz bir manzara olamazdı.

 

Şiyar pusetlerin ikisini de Ferzan abiye verdi. Ablam da çantaları aldı. "Gel bakalım buraya küçük anne" diyen Şiyar da gelip beni kucağına aldı. "Kendim yürüye bilirim ayrıca küçük anne ne?" Dedim hemen.

 

"Yürüyemezsin ayrıca küçüksün" dedi Şiyar yürümeye başlayarak. Önden ablamlar arkasından da biz gidiyorduk. "Küçüksem neden evlenip birde üstüne çocuk yaptın" dedim bu defa.

 

"Sen benim küçüğümsün evlenirim de çocuk da yaparım" dedikten sonra anlımdan öptü. "Neden sürekli alnımdan öpüyorsun" diye sordum bu defa merak ile.

 

"Çünkü sen benimsin sen benim helalimsin sen benim aşkımın vücut bulmuş halisin çünkü sen benim ruhumun bir parçasısın. Benimsin kadın analdın mı?" Dedi son cümlesine vurgu yaparak.

 

"Anladım adam" dedim gülmeye başlayarak. "Gülüşüne kurban olurum senin" diyen Şiyar daha da sıkı sarıldım. Biz konuşurken çoktan arabanın yanına gelmiştik.

 

Ablamlar bebeklerin pusetini arka koltuğa sabitlerken Şiyar da beni ön koltuğa oturtu. Daha sonra Şiyar şoför koltuğuna oturuken ablamlar da kendi arabasına bindi ve yola çıktık.

 

Sürekli dönüp arkama bakıyordum. Anne olduğuma arkada iki bebek olduğuna hala inanamıyordum. Bana çok garip geliyordu. Anne duygusu çok başkaymış.

 

Arabanın evin önünde durması ile bakışlarımı çocuklardan çektim. Şiyar inip benim kapımı açarken ablam ve Ferzan abi de arkadan bebekleri aldılar.

 

"Gel bakalım buraya" diyen Şiyar tekrardan beni kucağına aldı. "Şiyar bırak beni ya yürüyeceğim ben. Herkes yukarıda valla utanırım" dedim hemen.

 

"Seninde dediğin gibi herkes yukarıda. Yukarıda indiririm seni" derken yürümeye başladı. Ne dersem diyeyim beni dinlemeyeceği için sesiz kalmayı tercih ettim.

 

Şiyar dediği gibi yukarıya çıkıp kapının önüne gelince beni kucağından indirdi ve zile bastı. Çok kısa bir süre sonra kapı açıldı.

 

"Hoş geldiniz çocuklar. Nasılsın kızım" Zozan anne beni sorarken kapıdaki herkes direk olarak bebeklere bakıp onların yanına giti. "Hoş buldum Zozan anne iyiyim" dedim gülmseyerek.

 

Vedat baba "hani benim torunlarım" derken bizde kapıdan içeriye girdik. "Görüyor musun Şiyar pabucumuz hemen dama atıldı" dedim hemen.

 

"Benim ki sen gelince atılmıştı zaten hatunum" dedi Şiyar gülerek. "Aşk olsun çocuklar ne zaman sizi sevmeyi bıraktık" diye sitem etti Vedat baba.

 

O sırada Şiyarın yardımı ile içeriye gidip koltuğun üzerinde uzandım. Şiyar da benim yanıma otururken ailenin hepsi Alin ve Alp'in üzerindeydi. Biz de onlara gülerek bakıyorduk.

 

"Tiyşe" diyen Sanem yanıma geldi. Bana uzamaya çektiği için Şiyar onu kucağına aldı. "Efendim teyzem" dedim bende hemen.

 

"Tiyşe bebekleri mi seveceksin artık beni sevmeyecek misin?" Diye sordu Sanem kuşum. Tüm ilgi çocuklarımın üzerine gidince kıskanmıştı.

 

"Hayır tabiki de seni de seveceğim onları da sen bizim ilk göz ağrımızsın sen bizim Sanem kuşumuzsun" dedim yerimden hafiften doğrulup Sanemi yanaklarından öperek.

 

"Tek beni sev tiyşe" diyince Şiyar ile birlikte güldük. "Tamam teyzem" dedim. Sanem tatmin olunca Şiyarın kucağından inip gitti.

 

"Hatunum seni odaya götüreyim istersen" diye sordu Şiyar. Kafam ile onu onayladım. "Çok iyi olur duş almam lazım" dedim hemen. Hastanenin kötü kokusu üzerime sinmişti.

 

Şiyar bir anda beni kucağına aldı. "Şiyar ne yapıyorsun herkes burada Vedat baba, Mirşat dede" dedim hemen utanç ile. Şiyarda zaten utanma duygusu yoktu. "Onların bizi gördüğü mü şunların haline bak" diyen Şiyar salondan çıktı.

 

Haklıydı çocuklardan dolayı hiç biri bizi görmüyordu. Zannedersin evin ilk torunu Alin ve Alp. Böyle bir ilgi sevgi yok.

 

Odaya girdiğimizde şok içinde odaya baktım. "Şiyar bu ne!?" Diye sordum hemen. Odanın her bir köşesinde papatya vardı. Oda odalıktan çıkmış papatya tarlasına dönmüştü.

 

"Papatya" dedi Şiyar beni kucağında indirerek. Gözlerimi kocaman açtım. "Şaka yapıyorsun ciddi olmazsın bende başka bir şey zannetim. Alla alla demek papatya denilen şey bu" dedim alay edercesine.

 

"Şuan bak ya dalga geçiyor. Kızım seviyorsun diye papatya aldım" dedi sahte bir alınganlık ile. Seviyorum diye papatya almamıştı papatya oda almıştı resmen. "Şiyar sen papatya almamışsın ki papatya tarlası almışsın. Papatya tarlasına bu kadar papatya yok" dedim bu defa.

 

"Ne yapsam memnun kalmıyorsun kaldın anca dır dır" diyen Şiyar dolabın önüne gitti. Dır dır mi demisti o az önce. "Dır dır ne ya hanzo kocalar gibi. Sen yaptığın her şeyde aşırıya kaçmasan bende şikayet etmem" dedim bu defa.

 

"Sen bunu da beğnemezsin şimdi" diyen Şiyar dolaptan çıkardığı kadife kutuyu bana verip aç dedi. Kutuyu açtığımda içinde, ucunda papatya olan bir kolye vardi.

 

"Çok güzel ama az önce aşırıya kaçma dedim yine papatya" dedim kahkaha atarak. Şiyar ise somurtmak ile meşguldü. "Seviyorsun diye ama neyse. Git gir duşuna ben sana papatya çayı yapacağım" diyen Şiyar çıkıp gitti.

 

Kesinlikle bilerek yapıyordu. Yoksa neden papatya zehirlenmesi geçirelim ki? Bende gidip sıcak bir duş alıp bornozumu giyerek çıktım. Çünkü duşa girmeden önce pijama takımı almayı unutmuştum.

 

Ben duştan çıktığımda Şiyar gelmişti. "Pijama takımı almamışın ben senin için üzerinde papatya olan pijama çıkardım" dedi pijama takımını bana uzatarak. "Bilerek yapıyorsun değil mi?" Diye sordum.

 

"Evet" dedi omuz silkerek. Umursamazlık seviyesi de tavan "Papatya zehirlenmesi geçirelim" dedim pijamaları Şiyarın elinden alarak. "Sence geçirmedik mi? Yeterli değil diyorsan daha fazla papatya ala bilirim" dedi alay edercesine.

 

"Lütfen al Şiyar çok az papatya var" dedim. O sırada da üzerimi giyindim. "Gel saçını kurutlalım da papatyalı tokalar takalım saçına" dedi bu defa. Sabır istercesine derin bir nefes aldım.

 

Şiyar beni umursamdan gelip saçımı kuruttu. Şuan olduğum yerde uyuya kala bilirdim. "Uyukum mu geldi" diye sordu Şiyar. "Hıhım" diye mırıldandım, o sırada kapı çaldı.

 

"Gençler müsait misiniz? İkizlerimiz acımış" dedi kapının arkasından ablam. "Sanırım bize artık uyku yok. Müsaitiz abla gel" dedim olduğum yerden kalkarak. Ablam da ikizlerim ile odaya girdi. Alin ağlıyordu.

 

"Ne oldu annem ne oldu kızım" dedim Alini kucağıma alarak. "Küçük bey de aç ama bu cadı gibi ağlamıyor" dedi ablam. Sanırım kızım yaramaz oğlum da akllı olacaktı.

 

"Akıllı oğlum benim" dedi Şiyar, Alp'i kucağına alarak. Ablam çıkarken ben Aline süt vermeye başladım. "Avzem annem diyor ki bir hafta gelip konakta kalın. En azından sen tam iğleşne kadar konakta kalmamızı istiyor ne dersin" diye sordu Şiyar.

 

"Çok iyi olur ya ben oradaki odamız yaşantımızı da özledim" dedim uyuyan kızımı yatağın üzerine bırakıp oğlumu kucağıma alarak.

 

"Ben anneme kabul ettiğimizi söyleyim o zaman. Bize sürprizi de varmış" dedi Şiyar. Kafam ile onu onayladım. "Ne sürprizi" diye sordum hemen.

 

"Bilmiyorum" dedi Şiyar. O sırada Alp de uyudu onu da Ali'nin yanına bıraktım. "Sende uyu biraz. Bende o sırada bizim eşyaları toplayayım. Siz uyanınca da konağa geçeriz" dedi Şiyar.

 

"Çok iyi olur ben çok yorgunum" dedim. Yerimden kalkacak iken Şiyar beni durdurdu. "Uzan sen ben çocukları beşiğe koyarım" dedi Şiyar çocukları alıp beşiklerine koyarak. Çocuklar bir.az büyüyene kadar beşiklerini bizim odamıza koymuştuk.

 

"Çok teşekkür ederim hayatım" dedim uzanarak. Şiyar gelip alnımdan öptü. "İyi uykular hatunum" dedi. Çocuk kısa bir sürede uyuya kaldım.

 

Yine bir ağlama sesi doldurdu kulağımı. Hemen olduğum yerden kalktım. Bu defa Alp ağlıyordu. Biraz daha ağlamaya devam ederse Alin uyanacaktı.

 

Hemen kalkıp beşiğin başında durdum ve onu kucağıma aldım. Şiyar ortalarda yoktu. Ben Alp'i doyurup altını temizledikten sonra yine uyudu. Bu defa Alin uyandı. Allah'tan aynı anda uyanmamışlarıdı.

 

Aynı şeyleri ona da yaptığımda o da uyuya kaldı. Ben Alini beşiğe koyarken kapı açıldı ve Şiyar içeriye girdi. "Uyandınız mi siz" dedi kapıyı kapatarak.

 

"Uyandık Şiyar çocuk ağlıyordu ya ben uyanamasaydim sen neredeydin?" Diye sordum hemen.

 

"Bizimkiler gitti bende iki dakika markete indim hatunum özür dilerim çok ağladı mi?" Diye sordu suçlu bir şekilde.

 

"Yok çok ağlamadı hemen somurtma seni biraz kızdırayım dedim" dedim gülerek. Beşiğin başından çekilip yatağa oturdum. "Hazırlanıp çıkalım istiyorsan bizimkiler zorla gitti annem evden kovdu hepsini" dedi Şiyar gülerek.

 

"Zozan anne nerede?" Diye sordum. O da mı gitmişti yoksa. "Gitti bize yemek yapacakmış çalışanlara güvenemezmiş. Hem akşam Sinemler ve Burakalar da gelecekmiş. Ayrıca Faruklar da bilet kesmiş yarın gelecekler" dedi Şiyar.

 

"Gerçekten mi Melek ablayı çok özledim" dedim hemen. Onca yıl yanyanaydik şimdi ise çok uzak. "Meleki özlediğin kadar beni özlemiyorsun" dedi Şiyar. Bu az önce beni Melek abladan mi kıskanmıştı?

 

"Seni neden özleyeyim ki hep yanımdasın" dedim. Yine somurtarak bana baktı. "Gideyim ben o zaman sende beni özle" dedi. Ayağa kalkıp gidip yanında durdum.

 

"Şiyar sen çocukların doğması ile çocuk oldun. Bebeğim üç tane oldu" dedim hemen. Bugün mızmız huysuz çocuklar gibi davranıyordu.

 

"Ne alaka ya ne çocuğu? Benim bebeğe benzer halim mi var?" Dedi bu defa. Kafam ile onu onayladım. "Evet hemede kocman bir bebek" dedim.

 

"Gösteririm ben sana çocuğu, bebeği" dedi tehditkar bir şekilde. Gidip dolaptan kıyafet çıkardım. "Sen bana küçük anne derken iyiydi" dedim dolatan rahat bir kıyafet alarak.

 

"Küçük annesin sen" dedi inatçı kocam.

 

"Sende koca bebeksin" dedim bende. İnatsa inat.

 

***

 

Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Çünkü güldükçe karnıma ağrılar giriyordu. Bu ortamda gülmemek pek mümkün değildi.

 

"Dedim ki Şiyar ne oldu? Diyor doğum başladı. Bakıyorum etrafa Avzem yok. Avzem nerede diyorum evde unuttum diyor. Allah'tan karşılaştık yoksa kız olmadan hastaneye gidecekti" diyen Alaz üzerine herkes terkardan bir kahkaha attı.

 

"Seni de görürüm Alaz bey o anın telaşını yaşayan bilir" dedi Şiyar yine somurtarak. Bugün onun somurtma günüydü galiba.

 

"Kızdırmayın Şiyarı" dedim hemen. Şiyarın bakışları bu defa beni buldu. "Sen hiç konuşma bana ettiğin beddualar ile ben yarına yetişemem artık" dedi Şiyar. O an canımın ağrısı ile ne dediğimi mi biliyordum ben acaba?

 

"Allah korusun öyle deme" dedim hemen. O sırada evin çalışanı salona girdi. "Ağam, Haşmet ağa ve Hamiyet xanım geldi" diyince anında gülen yüzüm düştü. Benim her güzel anima karabasan gibi çökmeseler olmazdı zaten.

 

"İçeriye al" diyen Mirşat dede üzerine çalışan çıkıp gitti. "Şiyar biz odaya çıkalım mı?" Dedim hemen. Onları görmek bile istemiyordum.

 

"Çıkalım hatunum" diyen Şiyar ayağa kalkıp benim de kalmam yardımcı oldu. O sırada salona o ikisi girdi. Mirşat dede hoş geldiniz diyince onlar da hoş bulduk dedi. Ben ve Şiyar hariç herkes ile bu konuşma gerçekleşti.

 

"Avzem hayırlı olsun kızım nasılsın" diye sordu Hamiyet xanım. Bakışlarım Şiyarı buldu. "Gidelim mi artık" dedim sabır istercesine derin bir nefes alarak.

 

"Nereye gidiyorsunuz torunlarımı daha görmedim" dedim Haşmet ağa. Ben sakin kalmaya çalıştıkça bunlar sabrımı sınıyordu.

 

"Benim çocuklarım sizin torunuz değil. Bana anne, baba ola bildiniz mi ki çocuklarıma da dede nene olasınız" dedim. Benim de sakinliğim sabrım bir yere kadardı.

 

"Şiyar" dedim burnumda soluyarak. Şiyar bir eliyle Alini kucağına alırken diğerini de benim koluma koydu destek olmak istercesine. "Buket Alp'i alabilir misin?" Diyince Buket de Alp'i kucağına aldı ve salondan çıktık.

 

Biz merdivenlerin başına yetişince Şiyar durdu. "Buket Alp'i bırakıp gelip Alini al ben Avzemi kaldıracağım Avzem yürümesin" diye Şiyar üzerine Buket gitti.

 

"Ben çıka bilirim" dedim hemen. Merdivenden çıkmak benim için biraz zor olsa da yürüdüm. "Çıka bilir misin diye sorduğumu hatırlamıyorum?" Diyen Şiyar üzerine sustum.

 

Buket kısa bir süre sonra gelip Alini alınca Şiyar da beni kucağına aldı ve odamıza girdik. Buket Alini bırakıp gitti. Şiyar direk olarak beni yatağa uzandırdi.

 

Zozan annenin sürprizi de Alin ve Alpe hemen bizim yan odanızı onlara hazırlamıştı. Beşik bir sürü oyunca çalışma alanı yapmışti. Ayrıca bizim odadan direk o odaya giden kapı yapmıştı. Bu benim için çok kolay olacaktı.

 

"Şiyar boncuğu getirmedik biz evde tek korkar o" dedim hemen. Boncuk da artık bizim bir parçamız olmuştu. "Sen uyurken ben boncuğu Alazlara çıkarmıştım biz gelene kadar o bakacak" diyen Şiyar üzerini değiştirip gelip yanıma uzandı.

 

"Şiyar sende çok yoruldun uyu dinlen biraz" dedim hemen. Kafanı göğüsümün üzerine koydu. "Sana ve çocuklarıma bakınca tüm yorgunluğum gidiyor" dedi. O sırada bende onun saçları ile oynuyordum.

 

"Öyle diyorsun ama sesinden bile yorgunluğun belli oluyor" dedim hemen. Dün akşamdan beri uyumamış hatta doğru düzgün oturmamıştı.

 

"Yok yorgun değilim ama sen saçım ile biraz daha oynamaya devam edersen uyuya kalacağım" dedi mayışmış bir şekilde.

 

"Bende onu istiyorum zaten uyu" dedim saçları ile oynamaya devam ederek. Şiyarın saçlarını çok seviyordum. Umarım oğlumun da saçları onunki gibi olurdu.

 

"Sende uyusan iyi olacak çünkü bu bücürler yarım saat ara ile uyanackar" dedi. Evet artık bize uyku haramdı. "Bu ışıltı hayatı biz seçtik" dedim gülerek.

 

"Evet yine olsa yine seçerim" dedi Şiyar. Sesi uyudu uyuyacak gibi geliyordu. "İyi geceler hayatım" dedim. Benim de üzerime bir uyku bastırmıştı.

 

"İyi geceler hatun" dedi Şiyar da. Ve çok kısa bir sürede uyuya kaldı. Bende ondan hemen sonra uyudum..

 

***

 

Bölüm sonu.

 

Yorumlarınızı alayım.

 

Bu defa sakin bir bölüm yazdım ama bu sakinliğe alışmayın..

 

Takip edip oy verdiğinizi düşünüyorum.

 

Bir dahaki bölümde görüşmek üzere.

 

Instagram; nurrunuuz

 

Tiktok; nurrunuzq

 

 

 

Bölüm : 26.02.2025 12:06 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Nur / Ağa'nın Rüyası / 48. Bölüm (Küçük anne, küçük baba)
Nur
Ağa'nın Rüyası

51.41k Okunma

3.63k Oy

0 Takip
54
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...