
Yeni bölümden herkese selam.
Yine emeğimin karşılığını alamayacağımı bile bile bir bölüm daha atıyorum size.
İnanım oy verip yorum yapmak yazmak kadar zor değil sevgili okurlarım.
Pamuk elleriniz oy ve yoruma lütfen.
Kurguyu okurken rüyalara çok dikkat edin kurgunun ikici serisi de o rüyalar ile bağlantılı.
Keyifli okumalar.
***
Neyin ne olduğunu anladığım yaştan itibaren bu hayatta istediğim iki şey vardı. Birincisi annem ve babamın beni de görüp sevmeleri saçlarımı okşayıp bana kızım demeleri.
Kendimi onlara göstermeye çalışrıken benliğinden olduğumun farkına bile varmıştım. Onlar beni yok saydıkça ben onlara var olduğumu göstermeye çalışmıştım.
Çocukluk aklı ya hep kendimi suçlardım. Tıpkı onların sürekli beni suçladığı gibi..
Ablam da ve Agite olup bende olamayan ne var diye merak ederdim hep. Şimdi anlıyorum da onlarda olup bende olmayan şey bir anne ve bir babaymış.
Bunu anladığım gün kendime şu cümleyi kurdum. Seni annen ve baban sevmemiş ki elalem sevsin.
Her sokakta yüzüğümde bana acınası ve tiksinç bakan insanları gördüğüm zaman bu cümle gelirdi aklıma. Bu cümleyi yıkan ise Şiyar olmuştu.
İstediğim ikinci şey ise üniversiteye gidip kendimi kurtarmak ve kendi ayaklarım üzerinde durmaktı. Sanki ben üniversiteye gidince her şey düzelecek gibi hissediyordum.
Ben daha üniversiteye gidemeden üniversiteye gideceğime olan inancımı kaybetmiştim. Bunun tek sebebi de annem ve babam zannettiğim hayatımı her daim mahveden iki insan.
Onlar akıllarına koyduğu şeyleri yaparlardı ve beni Serhat ile evlendirmeyi akıllarına koymuşlardı.
O gün Şiyarın gelip elimden tutarak bu kız benim nişanlım demesi hayatımda yaşadığım en büyük mucizemdi.
Ben o gün yeniden doğdum. Şiyar sayesinde bir daha dünyaya gelmiş oldum ben. Ama bu defa geldiğim dünya mükemmel ötesiydi.
Ben Şiyar ile evli kaldığım sürece yine tek istediğim üniversiteydi. Bu süreçte ona günden güne bağlandığımın farkındaydım. Ona bağlanmaktan ve onunla boşanmaktan çok korkuyordum.
Artık tek hayali üniversite olan ben üniversiteyi kazanmış, kazanmama yardım eden adama aşık olmuştum. Bir de üstüne o adamdan iki tane çocuğum olmuştu.
Benim aksime anne ve baba sevgisini iliklerine kadar yaşayan iki tane çocuğum. Şiyar sadece benim şansım ve mucizem değildi. Aynı şekilde çocuklarımın da şansı ve mucizesiydi.
Ben daha dün çocuk iken. Hayalleri olan küçük Avzem iken. Şimdi hayallerini yaşayan iki çocuk annesi olmuştum.
Gözlerim dolu dolu baktım çocuklarıma. Ne ara bu kadar büyümüşlerdi. Ne ara zaman bu kadar hızlı geçmişti.
"İyiki doğdunuz birtanelerim" dedim ikisini de kucağıma alıp öperek. Bugün çocuklarım bir yaşına girmişti. Onları kucağıma aldığım gün daha dün gibi aklımda iken üzerinden tam bir yıl geçmişti.
"Birtanelerin değil yenge iki tanelerin" diyen Diyar abi üzerine herkes güldü. Evet onlar benim iki tanelerim. "Hatunum çocukar pastayı kesemeyeceği için biz keselim mi?" Diye soran Şiyar üzerine kafam ile onu onayladım. Çocukları yere bıraktım.
Şiyar ile birlikte pastanın başına geçtik ve pastayı kestik. "En kötü günümüz böyle olsun" dedi Şiyar bana bakarak. "Olsun" dedim gülerek. Daha sonra bıçağı köşeye bırakip Alin'in kucağıma aldım.
"Selvi abla çabuk gel tabakalara koy bu pastayı da yiyelim" diye bağırdı Diyar abi. Sabırsızlık denince de Diyar abi. "Diyar bağırma çocuklar korkuyor. Hala sakinliğe alışamadın" diyen Payiz abla Cihan ve Dahan'ı kucağına aldı.
"Sakinlik mi? Kızım bela benim göbek adım ne sakinliği. Sen bir yıldır sakin sakin durduğuma dua et" dedi Diyar abi, Dahanı kucağına alıp oturarak.
"Diyar adam olmaz" diyen Şiyar da yerde sürünen Alp'i kucağına aldı. "Ben onu bir adam edeceğim gorecek" dedi Vedat baba tehditkar bir şekilde.
Vedat baba sayesinde Şiyar ve Diyar abi biraz durulmuştu. Tabiri caizse şu aralar akkılanmışlardı. Özellikle Şiyar çocuklardan sonra pamuk şekere dönmüştü. Tam kıvama gelip durulmuştu çok şükür.
Selvi abla, Diyar abi yüzünden hızlı hızlı pasta servisine geçmişti. Biz artık tamamen konağa taşınmıştık. Burası artık daha rahat geliyordu bize. Bende online davalara bakıyordum. Adliyeye gitmem gerektiği zaman da Zozan anne çocuklara bakıyordu.
Buket de birkaç ay bizim ile burada kaldıktan sonra kaçıp gitmişti. Ben kalabalığa alışkın değilim demişti. Daha çok Alazsız kalmaya alışık değilmiş gibime geldi ama neyse.
"Avzem buraya bak" diye Şiyar üzerine dönüp ona baktım. Yine bizim fotoğrafımızı çekiyordu. Çocuklar doğduğu günden beri her halimizi çekip duruyordu. Çocukların neredeyse gün gün fotoğrafı vardı.
"Olmuyor böyle Şiyar çekirdek ailen ile birlikte kocaman aileni de çek" dedi Zozan anne sitem edercesine. Bunun üzerine hepimiz yan yana oturduk. Selvi abla da bizim fotoğrafımızı çekti.
Sanırım bir çekirdek aile değildik. Kocaman bir ailemiz vardı.
Pastalar yendikten sonra herkes odasına dağıldı. Alp ve Alin de hiç uyuyacak göz olmadığı için bizde onlarla oynayıp biraz yorulmalarını sağlayacaktik.
"A-an-anne" kucağımdaki Alp'in söylediği kelime ile şok oldum. "Anne dedi Şiyar durydun mu oğlum anne dedi. Oğlumun ilk kelimesi anne oldu" dedim Alpin yanaklarından öperek.
"Duydum duydum maşAllah benim oğluma" dedi Şiyar da Alp'i öperek. Her geçen gün çocuklarım sayesinde tarifi olmayan farklı farklı duygular yaşıyordum.
"Kızım da ilk baba diyecek değil mi kızım söyle bakayım baba" dedi Şiyar, Aline zorla baba dedirtmeye çalışarak. "Belki kızım da ilk anne diyecek" dedim hemen.
"Dinleme anneni kızım hayde baba de. Babasının prensesi ilk baba diyecek değil mi güzel kızım hayde baba de" dedi Şiyar. Resmen kıza zorla baba dedirtecekti.
"Zo-Zo" zo zo diyip durdu kızım. Ne söylemeye çalışıyordu acaba. "Hiç baba diyecek gibi değil" dedim gülerek. Şiyar bozulmuş bir şekilde baktı.
"Hadi kızım annenin inadına baba de prensesim. Ba-ba baba" Siyar, Alini zorla konuşturmaya çalışırken Alp huysuzlaşmaya başladı. Sanırım oğlumun uykusu geldi.
Ben Alpe süt verirken Şiyar hala Aline baba dedirtmek peşindeydi. Alp uyuyunca beşiğe koydum. Siyardan, Alini aldım. Onu da uyutup artık uyumam gerekiyordu. Çok yorulmuştum.
"Rahat bırak kızımı ne zaman ne demek isterse söyler" dedim kucağımda Alin ile yatağa oturarak. "Zo-zan, Zozan" ağzım açık bir şekilde Aline baktım.
"Kızımın ilk kelimesi babaannesinin ismi oldu Siyar şansına küs" dedim kahkaha atarak. Biz sürekli ona Zozan anne dediğimiz ve Vedat baba da sürekli Zozan diye seslendiği için kızım babaanne demek yerine Zozan demişti.
"Çocuklarımın ikisi de hayal kırıklığı" dedi Şiyar yatağa uzanarak. Maalesef çocuklarmızdan biri annesine diğeri de babaannesine aşık çıkmıştı.
Alin de uyuyunca beşiğe koyup bende gidip yatağa uzandım. Şiyara sarılırken çok kısa bir sürede uyuya kalmıştim.
Sabah uyandığımda yanımda Şiyar yoktu. Büyük ihtimalle yine çocukların yanındaydı. İlk olarak banyoya gidip elimi yüzümü yıkayıp çıktım.
Ardından çocukların odasına girdim. Tam tahmin ettiğim gibi Şiyar beşiğin başında durmuş çocuklara bakıyordu. "Günaydın hayatım" dedim bende yanlarına giderek. Çocuklar da uyanıktı.
"Günaydın hatunum" diyen Şiyar da eğilip alnımdan öptü. "Size de günaydın ballarım" dedim. İkisini de şuan deli gibi öpmek istesem de yanakları yara oluyor diye öpmedim. Bazen kendimi tutamayıp öpüyordum ama.
"Şunlara bak ya. Resmen ikisinin de gözü anneleri gibi masmavi. Bari birinizki benim ki gibi siyah olsaydı" diye sitem etti Şiyar. Çocuklarımın ikisinin gözü de aynı benimki gibiydi.
Tıpkı ben ve Alazın gözlerinin o kadının aynısı olduğu gibi..
"Sen çocukların gözüne takılacağına kumral oluşlarına takıl. İkisi de Diyar abiye benzedi. Alp büyüyünce onun kopyası olmazsa bende bir şey bilmiyorum" dedim. Ben babasının kopyası bir çocuk beklerden amcasının kopyası çıkıştı benim oğlum.
"Dahan da benim kopyam ama. Kıvırcık saçlar esmer ten siyah gözler" dedi Şiyar. Cihan da bizim çocuklar gibi kumral iken Dahan esmerdi. Aplin büyünce Diyar abinin kopyası olacağı gibi Dahan da Şiyarın kopyasi olacaktı.
Eğer Payiz abla ile aynı gün aynı saat doğum yapsaydık kesinlik ile Dahan ve Alp'in karıştığını düşünecektim..
5 YIL SONRA
Ben dolaptan tabakları çıkarıp masaya koydum. Tüpün üzerinde kaynakta olan yumurtaların altını kapattım. O sıra Alp koşarak mutfağa girdi. Bir yandan da "anne anne" diye bağırıyordu.
"Yavaş annecim düşeceksin" dedim hemen. Alp olduğu yerde durup nefesini düzene koymaya çalışti. "Anne kızgın boğalar yine karşı karşıya geldi" dedim kahkaha atarak.
"Çok ayıp oğlum ikizin ve babana öyle deme bir daha" dedim hemen. Alp gülmeye devam ederken "ama anne cidden öyleler. Tıpkı benim çizgi filmlerde izlediğim kızgın boğalar gibiler" dedi. Maalesef ki Alp bu konuda çok haklıydı.
"Gel bak anne gel bak" derken kolumdan tutup çekmiştirmeye başladı. "Tamam oğlum yavaş geliyorum" dedim bende onunle birlikte yürüyüp salona giderek.
"Bana bak baba" diyordu Alin. Kafasını Şiyarın kafasına dayamış öfke ile soluyordu. "Sana baktım kızım" diyen Şiyar da onun gibi kızgın kızgın bakıyordu. Resmen çocuk ile çocuk oluyordu.
"Kabullen artık baba. Ben beşiktaşlıyım ve akşam maçı biz alacağız" dedi Alin. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Fenerbahçe manyağı Şiyarın kızı maalesef ki beşiktaş manyağı olmuştu.
"Sen Fenerbahçelisin ve akşam maçı biz kazanacağız kızım sende bunu kabullensen iyi olur" dedi Şiyar. Konu Fenerbahçe olunca Alini bile tolere edemiyordu beyfendi.
"Anne sence hangisi kazanacak" diye sordu yanımda duran Alp. Kısa bir şekilde düşünüyormuş gibi yaptım. "Maçı soruyorsan berabere kalırlar. Alin takımını değiştirir mi diye soruyorsan asla" dedim. Kızım tıpkı babası kadar inatçıydı.
"Sence hangi durum daha kötü" diye sordu bu defa Alp. İkisi de birbirinden beter bir durumdu galiba. "Bilmiyorum" dedim. Bakışlarım tekrardan bizim iki inatçı keçiyi buldu. Köprünün üstünde karşı karşıya gelmiş keçilere çok benziyorlardı şuan.
"Ben Fenerbahçeli falan değilim" dedi Alin sinirden bağırarak. Şiyar biraz daha inat etmeye devam ederse Alin onun üzerine atlayacaktı. "Sen Fenerbahçelisin" dedi yine Şiyar. Susup kıza uysana be adam.
"Er yada geç kabulleneceksin baba benim Beşiktaşlı olduğumu" dedi Alin. Az öncenin aksina daha sakin bir şekilde. "Bence inat etmeyi bırak kızım günün sonunda sen Fenerbahçeli olacaksın" dedi Şiyar.
"Bir şeyi unutuyorsun baba" diyen Alin geriye doğru çekildi. "Neyi unutuyorum" diyen Şiyar da geriye doğru çekildi.
"Ben senin kızının inat senden bana miras" diyen Alin üzerine Alp ile birlikte kahkaha atmaya başladık. "Laflara bak laflara büyümüş de küçülmüş" dedi hemen Şiyar.
"Çocukla uğraşırsan olacağı bu tabiki. Hadi kızım kahvaltıya okula geç kalacaksınız" dedim mutfağa doğru yürümeye başlayarak. Alp benim ile birlikte mutfağa gelirken Alin ve Şiyarın da birazdan geleceğini umuyordum.
Alp sandalyesine otururken onun tabağına kahvaltılıkları koydum. "Ellerine sağlık anne" diyen Alp kahvaltısını yapmaya başladı. "Affetiye olsun annem" derken diğer kahvaltıları da tabaklara koymaya başladım.
O sırada bizim iki inatçı keçi de gelip oturdu sofraya. Hep birlikte sesiz sesiz kahvaltımızı yaptık. Çocuklar okula başladığından beri yani iki aydır tekradan eve dönmüştük.
İlk gunlerde hepimiz için ev yabancı gelse de alışmıştık. Şimdi ise ev bize daha rahat ve sakin geliyordu. Sürekli konağa gidiyorduk ama. Alin babaannesine aşık biriydi çünkü günlük olarak görmese olamazdı. Alp de sevse de Alininki aşktı.
Çocuklar kahvaltılarını bitirip giyinmeye giderken bende onlara beslenme çantası hazırladım. O sırada da Şiyar sofrayı topladı. İşimiz bittiğinde herkes ayakkabısını giymeye başladı.
"İyi dersler çocuklar" diyen Şiyar eğilip çocuklara tek tek sarılıp öptü. "Sana da hayırlı işler baba" dedi Alin ve Alp aynı anda. Çoğunluk ile aynı anda konuşuyorlardı zaten.
"Sana da hayırlı işler hatunum" diyen Şiyar gelip alnımdan öptü ve çıkıp gitti. Bizde hazır olduğumuzda evden çıktık. Çocuklar arabaya binince yola çıktık.
Arabayı okulun önünde durdurunca çocukları indirdim. "Alin kimsenin saçını çekmek laf söylemek yok annecim tamam mı?" Dediğimde Alin kafası ile beni onayaldı. "Alp sende kimseye bulaşmıyor kavga etmiyorsun. Cihan ve Dahan da biri ile kavga edince kavgaya dahil olmak yerine ayırıyorsun annecim tamam mı?" Dediğimde Alp de kafası ile beni onayaldı.
"O zaman iyi derler" dedim ikisini de öperek. Onlar okulun içine girerken arkalarından baktım bir süre. Maalesef çocuklarım çok kavgacıydı. Özellikle Cihan ve Dahan fazlası ile kavgacıydı. Nede olsa babaları Diyar abi.
Sanırım çocuklarda en akıllısı hatta tek akıllısı Sanem di. Maalesef Efede çok kavgacı ve yaramadı. Çocuklar Şiyar, Diyar abi ve Ferzan enişteye benzemişti. Keşke Vedat baba ve Zozan anneye benzeselerdi sakin sesiz ne de güzel olurdu.
YAZARIN ANLATIMIYLA
Alp arkadaşı ile konuşa konuşa merdivenlerden aşağıya inmeye başladı. Bugün ki beden eğitimi dersinde yapmış oldukları maçı kendilerice yorumluyordı.
Sonunda bahçeye yetiştikleride "Alin sence nasıl oynadık bugün bir-" Alp sağ tarafındaki Aline karşı konuşmaya başlarken bir anda orada Alinin olmadığını fark etti.
"Alin" diye bağırdı küçük çocuk. Nedensiz bir şekilde telaşa kapıldı. "Alin neredesin" diye bağırırken bahçenin içinde deli gibi ikizini arıyordu.
"Melissa, Alini gördün mü?" Diye sordu Alinin en yakın arkadaşına. "Yok görmedim az önce senile birikte çıktı sınıftan" diyen yanıtladı Melissa. Alp gördüğü herkese Alini sordu ama gören kimse yoktu.
En son koşarak kendini okulun bahçesinden dışarıya attı. "Alin" diye avazı çıktığı kadar bağırdı. Korkudan kalp atış hızı artmıştı küçük çocuğun. "Alp buradayım" diyen sese doğru baktı. Alin bir kadının karşında durumuşu. Koşarak Alinin yanına gitti.
"Niye haber vermeden gidiyorsun Alin çok korktum" dedikten sonra Aline sıkı sıkı sarıldı Alp. "Özür dilerim Alp" diyen Alin de kardeşine sarıldı.
"Yürü gidelim" dedi Alp, Alinin elinden tutarak. "Alp bak bu kadın bizim anneannemiz miş" diyen Alin üzerine olduğu yerde durup karşımdaki kadın baktı Alp.
"Bizim annannemiz yok ki" dedi kadının mavilerine kendi mavilerini dikerek. "Benim ben varım işte Alp ben sizin annannenizim" diyen kadına öfkeli bir şekilde baktı Alp.
"Yalan söylüyorsun Alin yürü gidiyoruz" diyerek Alini çekiştirerek yürümeye başladı. "Alp! Alp" diye bağıran Alinin seninde sonra Alin ve Alpin elleri ayrıldı. Alp bir hışım ile arkasını döndü.
"Bıkar Alini pis cadı" diye bağırdı. Bir yandan da kucağında Alin olan kadını küçük elleri ile yumruklamaya başladı. "Ne inatçı çıktın sende annen gibi. Alin anneannesinin gülü biz gidelim ikizin bize inanmıyor" diyen kadın yürümeye başladı.
"Alp! Alp yardım et çok korkuyorum. Bırak beni! Alp" diyen Alin çırpınmaya başladı. "Alin! Bırak kardeşimi pislik kadın" diyen Alp arkalarından gidip kadını vurmaya devam etti.
"Alp çok korkuyorum" diyen Alin ağlamaya başladı. Alp çaresiz bir şekilde kardeşini kadının elinden kurtarmaya çalışıyordu.
"İmdat! Kardeşimi kaçırıyorlar yardım edin imdat!" Diye avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı Alp. "Boşuna bağırma ben sizin annannenizim kimse sizi elimden alamaz" dedi kaldın.
"Alp çok korkuyorum.."
***
Bölüm sonu.
Hemen yorumlarınızı alayım.
Sizce bundan sonra ne olacak.
Alini alan kişi sizce kim?
Oy verip takip ettiğinizi düşünüyorum.
Instagram; nurrunuuz
Tiktokta; nurrunuzq
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 51.4k Okunma |
3.63k Oy |
0 Takip |
54 Bölümlü Kitap |