
Yeni bölümden herkese selam.
Neden oy yok neden yorum yok.
Kurguma bu kadar oy ve bu kadar yorumu layık görmeniz beni üzüyor..:)
Oy vererek bölümü okumaya başladığınızı var sayıyorum ve sizi bölüm ile baş başa bırakıyorum.
Keyifli okumalar.
***
"Alp çok korkuyorum" diyen Alin ağlamaya başladı. Alp çaresiz bir şekilde kardeşini kadının elinden kurtarmaya çalışıyordu.
"İmdat! Kardeşimi kaçırıyorlar yardım edin imdat!" Diye avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı Alp. "Boşuna bağırma ben sizin annannenizim kimse sizi elimden alamaz" dedi kaldın.
"Alp çok korkuyorum.."
"Sakın korkma Alin biz Bedihiyiz unuttun mu sakın korkma" diye çaresizce kardeşini sakinleştirmeye çalıştı küçük çocuk. Ama kendisinin içinde de büyük bir korku kapladı.
Kendinden iyice uzaklaşan kucağında ikizi olan kadına öylecek baktı. Onlara yetişmeyince olduğu yerde durdu. Güç toplamak istercesine elini kalbinin üzerine koydu. "Neredesin baba" dedi ve var gücü ile koşmak için bir adım attı ama bir santim bile ileriye gidemedi.
Kolunu tutan ele hidet ile dönüp baktı. Gördüğü yüz ile içinde su serpildi adeta. "Buradayım aslanım" diyen babası üzerine kocaman gülümsedi. Gülümsemesi ile birlikte gözünden bir yaş usulca süzülüp yere düştü.
"Burada bekle babacım" diyen Şiyar ağa küçük oğlunu arkasında bırakıp koşarak kızının peşinden gitti. Onlara yetiştiği an kadının kolundan tutup serçe kendine doğru çevirdi. Neye uğradığını şaşıran kadın anın şoku ile ellerini serbest bıraktı.
Şiyar ağa son anda kızını tutup çekti ve düşmekten kurtardı. Küçük kız babasının kucağına gelir gelmez ona sıkıca sarıldı. "Baba çok korktum" dedi hıçkırıklarının arasından.
Şiyar ağa bir eli ile kızını sarıp sarmalar iken diğer eli ile kaçmaya çalışan kadının kolunu tutuyordu. "Sakin ol babacım korkma ben buradayım" diyen Şiyar ağa kızını kucağından bıraktı.
"Git Alpin yanına kızım onu da al adabaya bin ben geliyorum" diyen babası üzerine kafasını salladı Alin. Koşarak ikizinin yanına gitti. İkili hiç konuşmadan gidip arabaya bindiler.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun" diye karşıdaki kadına bağırdı Şiyar ağa. Kadını öldürecek gibi bakıyordu. "Torunlarımı görmeye hakkım var" diyen Sevtap xanım üzerine Şiyar ağa alay edercesine güldü.
"Sen ne saçmalıyorsun! Doğduğundan beri haberinin olmadığı çocuklarımı şimdi zorla göremezsin" diye adeta kükredi Şiyar ağa. Karşısındaki bir kadın olmasaydı eğer şimdiye çoktan hastanelik etmişti.
"Onlar benim torunum" diye bağırdı Sevtap hanım öfke dolu sesi ile. "Onlar senin hiç bir seyin değil! Sen önce bir kızım var mı diye sor kendine sonra torunun var mı anlarsın" diyen Şiyar ağa adete burnundan sokuyordu.
"Avzem ve Alaz sana karşı gardını indirmezken ben onlada kızım. Onlar senin ne mal olduğunu benden önce anlamış" diyan Şiyar ağa kendine kızıyordu. Daha falza konuşmak istemeyen Şiyar ağa korumalardan birini arayıp Sevtap hanımı direk olarak karakola gönderdi.
Sonuç olarak o kadın çocuklarnı kaçırmaya çalışmıştı. Sevtap hanımı alan korumdan hemen sonra koşarak çocuklarının yanına gitti Şiyar ağa arka kapıyı açıp kızını kucağına aldı.
"İyi misin kızım iyi misin prensesim" derken arabadaki su şişesini çıkarıp kızına uzattı. "İyiyim baba sadece korktum" diyen küçük kız suyu kafasına dikti.
"Sen iyi misin oğlum" diye sorarken bu defa oğluna su uzattı. Alp sadece kafası ile babasını onaylayıp sudan sadece bir yudum aldı.
AVZEM BEDİHİ
Şiyar çocukları okuldan almaya gitmişti ama geç kalmıştı. Bunun üzerine onu aradım ve duyduğum şeyler karşında şok oldum. O kadına olan nefretim bin kat daha arttı.
Öldürmek istiyordum onu. Sadece hayatımdan gitmesini değil bu dünyadan da gitmesini istiyorsun. İliğim ile kemiğim ile nefret ediyordum ondan.
Benden ne istiyordu. Çocuklarımdan ne istiyordu. Bana her şeyi yapsın ama çocuklarımın saçının teline zarar verecek olursa o kadının ölümü kesinlikle elimden olacaktı.
Şimdi benim yavrularım ne de korkmuşlardır. Bu sebep bile o kadını parçalara ayrıma nedenim için yeterliydi. Alp güçlüydü ama Alin korkudan mahvolmuştur şimdi. Çocuklarıma bu berbat anı yaşattığı için onu pişman edecektim.
Sonunda kapının çalması ile koşarak gidip kapıyı açtım. Önden Alin girdi. "Kızım iyi misin annem" dedim hemen ona sarılarak. O da küçük kolları ile bana sarıldı. "İyiyim annecim korkma" dedi. Kendi korkusunu geçmiş benim korkumu tesseli etmeye çalışıyordu küçük kızım.
"Annen kurban olsun sana" dedim yanaklarından öperek. Ardından ayağa kalkıp Şiyara baktım. "Alp nerede Şiyar" dedim endişeli bir şekilde. Şiyar kapıdan içeriye girip eli ile arkasındaki Alp'i gösterdi.
"Alp" dedim ama Alp bana bakmak yerine ayakkabılarını indirip içeriye girdi. Sırtındaki çantayı çıkarıp büyük bir sinir ile yere fırlattı. Ben şaşkın şaşkın ona bakarken o ayaklarını yere vura vura odasına doğru yürümeye başladı.
Biz arkasından giderken Alp odasına girdi, kapıyı çarparak kapattı ve kilitledi. Ardından odadan kırılma dökülme sesleri gelmeye başlayınca asıl şoku o zaman yaşadım.
"Alp sana benzemdi diye üzülürken bu huyunun benzemesinden bahsetmemiştim" dedim. Sesinde sadece çaresizlik vardı. Oğlum da babası gibi sinirini kendini odaya kapatıp kırıp dökerek çıkarıyordu.
"Anne baba, Alp ne yapıyor ben çok korkuyorum" diyen kızıma baktım. Bende babanı ilk böyle gördüğümde çok korkmuştum ama bir şey olmuyor kızım delidir ne yapsa yeridir.
"Bunlar iyice ben ve Diyar" oldu diyen Şiyar alay edercesine güldü. Daha sonra gidip kapıya iyice yaklaştı. "Alp babacım yastığa sert vur, öyle daha iyi geliyor. Cam kırma ama onu biraz daha büyüyünce yaparsın. Yastık yorgana çalış oğlum. Ama istersen sandalya kıra bilirisin o da çok iyi geliyor" dedi Şiyar.
"Allah'ım sen bana sabır ver. Babası ne ki oğlu ne olsun" dedim bende sinir ile. Çocuğa verdiği akıla bak. Dur diyeceğine yap diyordu. "Babası ile onu yaparken böyle demiyordun ama" Şiyar konuşurken telaş ile Alin'in kulağını kapattım.
"Ne diyorsun sen, yürü git salona" dedikten sonra Alini bırakıp Şiyarın koluna bir tane vurdum. "Kızım görüyor musun annen bana şiddet uyguluyor babaannen sorarsa söyle annem babamı vuruyor de" dedi alay edercesine.
"Babaannem neden sorsun ki" diyen Alin'in kafası iyice karıştı. Sabır istercesine derin bir nefes aldım. "Git baban salonda sana anlatsın" dedim Şiyara öldürücü bakışlar atarak. "Git sende git yol boyu bizim ile konuşmayan oğlun ile konuş o senin ile konuşur" derken ikisi de salona doğru yürümeye başladı.
"Annesi ney ki oğlu ne olsun" dedi benim az önce ona söylediğim şeyi söyleyerek. Ben onlara umursamaz bakışlar atarken onlar gitti. Ben de sonunda sesler kesilmiş olan Alpin odasının kapısını önünde durdum.
"Alp annecim kapıyı açar mısın? Biraz konuşalım" dedim. Alp sessizliğini korurken kapının kildinin açılma sesi geldi. Bunun üzerine kapıyı açıp içeriye girdim. Alp sırtı dönük bir şekilde yatakta oturuyordu.
Yatağın etrafından dolanıp önünde durdum. "Alp neden ağlıyorsun bu sinirin neden annecim" dedim hemen yanına oturarak. Alp uzunca bir süre sessizliğini korudu. Bende onun ile birlikte sustum çünkü sakinleşmeye ihtiyacı vardı.
"Anne" dedi sonunda konuşmaya başlayarak. "Anlat annecim" dedim tüm yönümü ona doğru çevirdim. Ama o bana bakmıyor göz teması kurmuyordu.
"Ben çok korkak birisiyim Alini koruyamadim eğer babam gelmeseydi" dedi ve devamını getiremeden hıçkırıklara boğuldu. Alp'i kendime çekerek sıkıca sarıldım. Saçlarının arasından öptüm.
"Sen korkak falan değilsin oğlum sadece o kadın büyüktü ve senin gücün yetmedi" dedim. Alpin bu halinden sonra o kadını kimse elimden alamazdı. Oğluma bu duyguları yaşattığı için onu pişman edecektim.
Uzun bir süre Alp bana sarılmış bir şekilde ağladı. "Hem sen diyorsun oğlum baban yetişti sizin arkanızda dağ gibi babanız var" dedim onu tesseli etmeye çalışarak. Alp sonunda geriye doğru çekilip bana baktı.
"Hep babam olamayacak anne. Benim, bizim tek kaldığımız anlar da olacak o zaman ne kendimi ne de Alini koruya bilirim. Güçsüz ve korkak birsiyim ben. Bugün Alini koruyamadım" dedi burnunu çekerek.
Oğlum resmen büyümüş de küçülmüştü. Çoğu şeyin farkındadyı. Her zaman arkamızda biri olamaya bilirdi. "Sen ve babam olmadığınız sürece ben bir hiçim anne. İkizini korumayı bile beceremeyen bir hiç" bu sözler karşında afalladım.
"Oğlum o ne biçim sözler. Sen benim hayatımda gördüğüm en cesur çocuklardan birisin. Hem sen bağırmasaydın baban sizi göremeyecekti" dedim. Alpin kendini güçsüz hissetmesi benim kendimi kötü hisseteme sebep oluyordu.
"Sen ve babam benden hiç gitmeyin olur mu anne" diyen Alp tekradan bana sarıldı. Küçük oğlumu kollarımın arasında sarıp sarmalar iken onun bu konuşmalarına anlam veremedim. Nedensiz bir şekilde bu konuşma sonrası içime bir sıkıntı geldi.
Çocuklarımı artık gözümün önünden bir saniye bile ayırmayacaktım..
•••
Alin hanımın isteği üzerine bugün konağa gelmiştik. Babaannesi ile vakit geçirmesi gerekiyormuş. Biz onlar okuldan çıkmadan önce geldik. Onları Cihan ve Dahanı alan şoför alıp getirecekti.
"Böyle bir arada olduğumuz zamanlara bayılıyorum" diyen Ferzan enişte geriye doğru yaslandi. Bende çok seviyordum sürekli yan yana olup sohpet etmeyi.
"Al benden de o kadar ben zaten kalabalık insanıyım" dedi Diyar abi. Onu hepimiz biliyorduk. Daha onlar ile ilk tanıştığımız gün bunu anlamıştım. Çünkü Diyar abi balayını bile kalabalık yapmıştı.
"Bende son günlerimde çocuklarımın yanımda olmasını seviyorum" diyen Vedat babaya baktım. Neden son günlerim demişti ki? "Allah korusun Vedat ne son günü" diyen Zozan anne yanında duran sehpaya üç kere vurdu.
"O ne biçim laf baba bir durum var da bizim mi haberimiz yok" dedi Şiyar endişeli bir şekilde. Hepimiz pür dikkat Vedat babaya baktık. "Bir şey olduğu yok bakmayın öyle. Yaşlandım artık" diye kendince bir açıklamada bulundu.
"Baba" diyen Diyar abi, Vedat babaya doğu yaklaştı. Hafif fısıltılı ses ile. "Sakin ol daha senden önce dedem var hemen sırayı geçme" dedi. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Vedat baba tam bir şey söyleyecek iken Diyar abi kafasına baston yedi.
"Eşek sıpası, ben seni bir sıraya koyarım görürsün" az önce salona giren Mirşat dede, Diyar abinin sözde kısık ses ile söylediği şeyi duymuştu. "Dede ben öyle söylemek istemdim Allah sana uzun ömürler versin. Zaten sen bizim hepimizi gömeden gitmesin" diyen Diyar abinin özrü kabahatinden beterdi.
"Sus bence Diyar gittikce batıyorsun" dedi ablam. Bence de artık susması gerekiyordu. "Konuşmaya devam et ben seni gömeyim buraya" diyen Mirşat dede bastonu ile bir kez daha Diyar abiye vurup salondan çıkıp gitti. Oturmak için gelen adamın moralini bozmuşlardı.
"Oh ellerin dert görmesin dede" diyen Payiz abla da Diyar abiye gülmeye başladı. "Senin canıma kastın mi var" diyen Diyar abi, Mirşat dedenin vurduğu yeri ovalayamaya başladı.
"Eş diye aldık düşman çıktı kadın" diye de bir yandan Payiz ablaya söyleniyordu. "Göstereceğim ben sana düşmanı" diyen Payiz abla da az önce Mirşat dedenin vurmuş olduğu yere tekrardan vurdu.
"Karımdan şiddet görüyorum anne görüyorsun değil mi?" Diyen Diyar abi üzerine tutmakta olduğum gülmemi serbest bıraktım. Bu diyalog iki gün önce bizim aramızda geçen diyaloğa benziyordu.
"Bende görüyorum valla. Ah kadersiz ikizim biz neler çekiyoruz" diyen Şiyar eski türk filimlerine bağladı konuyu. Ben tam konuşacak iken çocukları almaya gelen şoför salona girdi.
"Ağam küçük beyler kavga etmiş" dedikten sonra arkasında duran Alp, Cihan ve Dahanı açığa çıkardı. Üstü başı dağınık hatta yırtık çocuklara baktım.
"Babası kılıklılar sizi yine niye kavga ettiniz" diye çemkirdi Payiz abla. Aynı şey benim oğlum için de geçerliydi. "Sakin ol Payiz, gelin oturun da anlatın ne oldu" diyen Vedat baba üzerine üçü de gelip yan yana oturdu.
"Sen anlat güzel kızım bunlar neden kavga etti" diye Aline sordu Şiyar. Alin gidip Zozan annenin yanına oturdu. "Valla ben bilmiyorum babacım. Bu canavarlara artık karışıp müdahale de etmiyorum. Bıktım artık" diyen Alin üzerine gülme istediği geldi içimden.
Bence de kızım bunların elimden bıkmıştı ama kendisi de sütten çıkmış ak kaşık değildi.
"Hep bunlar yüzünden kavga ettik baba. Ben daha ne olduğunu anlamadan çocuklara saldırdılar" diyen Alp yanındaki Cihan ve Dahanı gösterdi.
"Neden çocuklara saldırdınız oğlum" diye sordu Diyar abi. Bakışlarımız bu defa ikizleri buldu. "Baktık Alp'i köşeye sıkıştırmışlar bizde yapmıştık yakalarına" dedi Cihan öfke dolu sesle. Anlaşılan hala siniri inmemişti.
"Köşeye falan sıkıştırmadılar beni sadece koşuyorduk" diyen Alp sabır istercesine derin bir nefes aldı. "Konuşuyormuş çocuk seninle dalga geçti ne konuşması" dedi bu defa Cihan.
"Neden seninle dalaga geçti oğlum" diye sordum hemen. Biz bunları aynı sınıfa hatta aynı okula göndererek hata mı yapmıştık. "Hoca büyüyünce ne olmak istiyorsunuz diye sordu bende babam gibi olmak istemiyorum diyince gülüp dalaga geçtiler. Sonra bizde çıkışta bu mevzuyu aramızda konuşup sakince halledecektik" diye açıklamada bulundu Alp.
Alpin her bir kelimesi ile Şiyarın gözü parladı. İkimiz de Alpe gurur duyar bir şekilde baktı. Benim küçük oğlum şimdiden babası gibi olmak istiyordu. Böyle bir adama böyle bir çocuk..
"Ama ben Cihana dedim ki sakin ol bakalım ne konuşuyorlar. Ne sakinliği saçmalama diyip koşarak çocuğun üzerine atladı" şuan aralarında en sakin olan Dahandı. Ki Dahan haklıydı anlamadan dinlemeden çocukları dövmüşlerdi.
"İkiniz de korkarsınız. Kabahat bende bıraksaydım da dayak yeseydiniz" dedi bu defa Cihan. Çocuktan resmen sinir akıyordu. "Bu yememiş halimiz mi?" Diye sordu Diyar abi. Sakin kalsalar bu kadar dayaka yemezlerdi.
"Sen birde karşı tarafı gör baba" dedi Cihan. İyice mahalle serserisi gibi konuşmaya başlamıştı. Gerçi bunlar bizzat babası ve amcasının laflarıydı. "Sen gelmeseydin zaten dayak yemeyecektik. Ayrıca ben korkak değilim" diyen Alp ayağa kalktı.
"Anne odaya gidelim mi lütfen" diyen oğlum ağladı ağlayacak gibiydi. "Gidelim" derken bende ayağa kalktım. Biz salonun çıkışına doğru yürürken Payiz abla da ayağa kalktı.
"Gidin odanıza hemen gözüm görmesin sizi. Cihan sende cezalısın bugün" diye kızdı bunun üzerine Cihan ve Dahan bizden önce koşarak yukarıya çıkmaya başladı. "Ne cezası Payiz çocuk onlar daha" dedi Diyar abi.
"Sen hiç konuşma, Cihanın bu halleri hep senin yüzünden" duydugum son kelimeler bunlar oldu çünkü Biz Alp ile salondan çıktık. Konakataki kendi odamıza girdik.
Alp elimden tutup yatağa doğru gitti. Önce kendisi uzandı ve daha sonra benim uzanmamı sağladı. Bende ona ayak uydurdum.
"Biraz böyle uzanalım mi anne? Sen benim sakinlik kaynağımsın" diyince gözüm dolu dolu oğluma baktım. Küçük oğluma ne desem diyeyim kelimeler eksik kalıyordu.
"Kalalım annem" derken yine saçlarının arasından öptüm. Alp iyice yanıma gelip bana sarıldı ve gözlerini kapattı. "Sen benden hiç gitme anne yoksa ben kafayı yerim" dedi ve ardından kocaman bir sesizlik.
Alpin neden böyle konuştuğuna anlam veremiyordum. O böyle konuştukça ben huzursuz oluyordum. Geçen yarım saatin ardından Alpin uyuması ile odadan çıktım.
Şiyar da kucağında Alin ile bana doğru geliyordu. "Anne Alp ne yapıyor" diye soran Alin, Şiyarin kucağından benim kucağıma geldi.
"Uyuyor kızım" dedim hemen. Başını anladım dercesine salladı. "İyiki varsın annecim. Sen olmasan ben ve Alpin hali ne olurdu hiç bilmiyorum" dedi Alin. Ona kocaman gülümsedim.
"Annesi hayde ödev yapalım" diyen Şiyar üzerine çocukların odasına girdik. Alp bizim odada uyuyordu. "Ya hayır Alp uyanmadan ben ödev yapmam" diye mızmızlandı Alin.
BİR AY SONRA
Zoraki bir şekilde son tokayi da Alinin kafasına taktım. Ben elimi çeker çekmez koşarak aynanın önüne gidip kendine baktı. Ardından etrafında döndü.
"Nasıl olmuşum anne nasıl" derken yerinde zıplamaya başladı. Bende gülümseyerek onun bu haline baktım. "Prenses gibi annecim" dedim. Ardından son kez kendimi de kontrol ettim.
Sinem 6 yıllık nişanlılık sürecinin ardından sonunda kendini hazır hissedip düğün yapmaya karar vermişti bugün de onun kınası vardı ve biz de onun için hazırlanıyorduk.
"Oo benim fıstıklarım hazır bile" diyen Şiyar elindeki video çektiği telefon ile odaya girdi. Fotoğraf çekmeleri bitmiş şimdi de sürekli video çekip duruyordu.
"Şanlıurfa'nın fıstığından bile daha güzel olan Alin hanım ne söylemek istersiniz" derken Alinin vidosunu çekmeye başladı. "Güzelliğimi annemden aldığımı söyleyip sözü güzellik kaynağına bırakıyorum" diyen Alin üzerine kocaman gülümsedim.
"Kızının güzellik kaynağı benim hayatımın anlamı. Ne söylemek istersin hatunum" diyen Şiyar bu defa beni çekmeye başladı. "Benim de yaşma kaynağımın çocuklarım ve yakışıklı eşim olduğunu söyleyip. Sözü canım oğluma bırakıyorum" diyip hedef değiştirdim.
"Ben sadece annemin ve babamın en büyük dayanağım olduğunu ve Alini çok sevdiğimi söylemek istemiyorum" diyen Alp kamera açısından çıkıp yanıma geldi.
"Sıra sende baba" diyen Alin telefonu alıp Şiyarı çekmeye başladı. "Ben bir şey söylemeyeceğim. Zaten size bir bakışım ile sizi ne kadar çok sevdiğimi anlata biliyorum" diyen Şiyar üzerine hep birlikte kahkaha attık.
"Bizde seni çok seviyoruz" diyen Alp ve Alin Şiyarın yanağından sulu sulu öptüler. "Ssni de annecim" dedikten sonra gelip beni de öptüler. "Ama makyajım bozuldu" dedim sahte bir üzgünlük ile.
"Bence daha bozulmadı" diyen Şiyar çocukların aksine iki yanağımı da sulu sulu öptü. "Gıcık" diye çemkirken çocuklar da benim bu halime güldüler. Ben ve Şiyar da onlar gibi güldük. O sırada bu anların hepsi telefon tarafından kaydedildi.
•••
Sonunda sıkıcı ve uzun yolun ardından Gaziantepteydik. Direk olarak düğün salonua geçmistik. Gelin odasında toplu bir şekilde oturuyorduk.
"Ben hamileyeken nişanlandınız çocuklarım boyum kadar oldu yeni evleniyorsunuz" dedim gülerek. Sineme laf çarpmasam içimde kalırdı sanırım. "Harbi ya" diyen Buket kahkaha attı.
"Sen hiç açma ağzını bari biz birimiz çocuk yaptık diğerimiz evleniyor Şiyar eniştenin dediği gibi senin daha aday adayın bile yok" diyen Sinem güldü. Bu defa gülme sırası ondaydi.
"Ben böyle memnunum" diyen Buketin bakışları kısa bir an Alazı buldu. Bu ikilide hala tık yoktu.
Kınanın başlaması ile hep birlikte aşağıya indik en az benim kınamda olduğu kadar eğlendik. Kız erkek karışık bir kına olduğu için hep birlikte eğlendik.
Çalan şarkı karşında tabiri caizse kıvırta kıvırta Şiyara baktım. Bana kahkaha atarak baktı. Gidip dibinde durdum ve arkamı dönüp ona doğru eğildim. Eğilip anlımdan öpen Şiyar birde başımdan aşağıya para attı.
Ben tekrar doğrulup ona dönerek oynamaya devam ettim. İyice eğlenip kurtlarımızı döktük. Sineme kına sürüleceği zaman da Buket ile salya sümük ağladık. Neden ağladığımız hakkında ise en ufak bir fikrim yoktu.
Kına fasılı bitince tekrardan eğlence kısmına geçtik. Birkaç tur da halay çektikten sonra danas etmeye başladık.
Şiyar ile dans ederken hemen yan tarafımızda dans eden küçük kızım ve küçük oğluma baktım. Kendilerince dans ediyorlardı onlar da. "Şunlara bak Şiyar" dedim kocman gülümseyerek.
"Bizim küçük halimiz gibiler. Küçük Avzem ve küçük Şiyar" diyince kafam ile onu onayladım. Bakışlarımı çocuklarımdan çekip Şiyara büyük bir aşk ile baktım. O zaten bana her zaman aşk ile bakıyordu.
"Seni seviyorum" dedim. Bunu söylemem için bir sebebe ihtiyacım yoktu. İçimden geldiği için söyelmiştim. "Bende seni çok seviyorum" diyen Şiyar belimdeki elini sıkılaştırıp beni kendine doğru daha fazla çekti.
Onun bu haline gülümserken kulağıma doğru yaklaştı. "Benden hiç gitme hatunum" dedi fısıltı ile. Ölüm ayırmadığı sürece ondan gitme gibi bir niyetim yoktu.
Şiyar benim hayatımın aşkı mucizesiydi. Ondan gitmek isteyeceğim son şey bile değildi.
"Senden hiç gitmeyeceğim hayatım.."


***
Bölüm sonu.
Hemen yorumlarınızı alayım.
Düşünceleriniz benim için çok kıymetli.
Finale son 2 bölüm..
Takip edip oy vermeyi unutmayın.
Tiktok; nurrunuzq
Instagram; nurrunuuz
Bir dahaki bölümde görüşmek üzere.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 51.4k Okunma |
3.63k Oy |
0 Takip |
54 Bölümlü Kitap |