52. Bölüm

52. Bölüm (Kabus

Nur
nurrunuuz

Yeni bölümden herkese selam.

 

Bu bölüm için en az 50 oy ve en az (bölüm ile alakalı) 20 oy bekliyorum. Sınıra ulaşmadığı sürece bölüm gelmeyecek bilginize.

 

Sizi bölüm ile baş başa bırakıyorum.

 

Keyifli okumalar.

 

***

 

Dolaptan aldığım son kıyafetleri de bavula yerleştirdim. Eksik bir şey oldup olmadığına baktım. Ardından bavulun fermuarını kapatıp az önce hazırlamış olduğum Şiyarin bavulunun yanına koydum.

 

Beyfendi çocukları ile oyun oynayacakmiş bavulunu toplayamazmış. Oyun dediği de evin içinde bir oraya bir buraya koşmak. Benimkiler oyun oynamayı da bilmiyordu.

 

Bizim bavullar halolunca bu defa çocukların bavulunu toplamak için odadan çıktım. Ben çocukların odasına girer girmez kopan gürültü ve kırılma sesi ile koşarak salona gittim.

 

"Ne oldu" diye sorarken tarafına baktım. Köşede kırılmış vazo, vazonun hemen yanında duran ve korkmuş olan Alin. Hemen yanına gidip kucağıma aldım ve yerdeki cam kırıklarından uzaklaştırdım.

 

"Kızım iyi misin?" Diye sordu arkamdan gelen Şiyar. Bunlar birlikte koşmuyor muydu? Alin vazoya çarparken Şiyar neredeydi acaba?

 

"Annemin vazosu kırıldı" diyen Alin ağlamaya başladı. Tekrardan dönüp vazoya baktım. Şiyarın içinde papatyalar ile bana aldığı vazoydu.

 

"Boşver sen vazoyu sen iyi misin onu söyle" dedim endişeli bir şekilde. Kafasını olumlu bir şekilde salladı Alin. "Ama bu vazo babamın hediyesiydi" diyen Alin içli içli ağlıyordu.

 

"Vazo senden kıymetli değil ki güzel kızım. Ben yine alırım annene onlarca vazo" diyen Şiyar, Alini kucağına aldı. Ben yerdeki paramparça olmuş vazoya bakarken o gün geldi aklıma.

 

GEÇMİŞ

 

Avlunun ortasında koşarak konağın içine girdim. "Agit yeter kovalama beni düşeceğiz" dedim kahkaha atarak. Küçük kardeşim annem evde yokken ağlamasın diye onunla oyun oynuyordum. Onun sayesinde bende oyun oynuyordum..

 

"Hayır abla sen kaç bende kovalayacağım" dediğinde ben koşmaya devam ettim. Dursaydim ağlaya bilirdi eğer o ağlarsa annem bana çok kızardı.

 

Koşarak salona girdim. Kaçacak yerim kalmayınca köşeye geçtim. O an kolum vazoya çarptı ve vazo yere düşüp anında paramparça oldu. Olduğum yerde durdum ve şoka girmiş bir şekilde vazoya baktım.

 

"Avzem sen ne yaptın" diye bağıran annemin sesi ile bakışlarımı vazodan çekip ona baktım. Annem ne ara gelmişti hiç bilmiyorum. "Anne ben çok özür dilerim yanlışlıkla oldu" derken ağlamama engel olamadım.

 

"Bir de ağlıyor. Küçük müsün sen evde koşuyorsun gitti güzelim vazo" diye bağırmaya başladı. Küçük değil miydim? Henüz yedi yaşındaydım. Büyük müydü?

 

"Anne özür dilerim" dedim burnumu çekerek. Annem beni öldürecek gibi bakıyordu. "Ne oluyor burada ne bu gürültü" diyen babam da bağırarak salona girdi.

 

"Gel bak ne oluyor senin kızın vazo kırmış" dedi hemen annem. Babamın sert bakışları beni buldu. "Biz hep vazo mu alacağız. Sen kır biz alalım sakar şey seni" diyen babam kıza kıza çıktı salondan.

 

"Hemen topla bu kırıkları. Elini de kesme uğraşmam senin ile" diyen annem de çıkıp gitti. Olduğum yere çöküp yerdeki camları elim ile toplanmaya başladım.

 

"Abla ben çok özür dilerim. Böyle olacağını bilmiyordum" dedi Agit ağlamaklı çıkan sesi ile. "Bir şey olmaz ablacım hayde sen git ben geliyorum" demem üzerine Agit çıkıp gitti.

 

Yerden almış olduğum cam kırığının üzerine bir damla göz yaşım düştü..

 

ŞİMDİKİ ZAMAN

 

Yerdeki bakmakta olduğum cam kırığına bir damla göz yaşım düştü. "Avzem hatun" diyen Şiyara dönüp baktım. Yanında çocuklar yoktu. Ne ara gitmişlerdi.

 

"Efendim" dedim Şiyara hayranlık ile bakarak. Bir kere daha Şiyarın ne kadar doğru bir seçim olduğunu anladım. Benim çocuklarımın mükemmel bir babası vardı.

 

"Benim karım yine neden sulu göz oldu" derken belimden tutup beni kendine çekti. Ona gülümseyerek baktım. "Avzem hamile misin yoksa? Bu göz yaşların hayra alamet değil bak" dedi şüpheci bir şekilde bakarak.

 

"Saçmalama ya ne hamilesi" derken geriye doğru çekildim. İki kavgacı çocuktan sonra bir çocuk daha bünyem kaldırmazdı. "Ne saçmalama bir Avzem daha olsa ne güzel olurdu" diyen Şiyar kendini koltuğa attı.

 

"Benden Avzem çıkmıyor maalesef Şiyar çıkıyor" dedim gülerek ve onun gibi koltuğa oturdum. "Maalesef mi? Bakıyorum ben ve çocuklarımdan memnun değilsiniz Avzem hatun" dedi sahte bir alınganlıkla.

 

"Estağfurullah ağam hiç memnun olmaz olur muyum? Affınıza sığınarak sadece şikayetçiyim" dedim alay edercesine. Şiyar bu sözlerime daha çok bozuldu.

 

"Neyimizden şikayetçisiniz acaba" diye sordum ciddi ciddi. Şakayı ciddiye mi almıştı. "Mesela şakayı ciddiye almanızdan' dedim gülerek. Anında yüz ifadesi yumuşadı.

 

"Hm peki başka nelerden" derken tekradan belimden tutup beni kendine doğru çekti. "Bu odayı toplamamandan" dedim.

 

"Kocacığım cam kırıkları ellerinden öper ben bavul toplamaya gidiyorum" dedim ayağa kalkarak. Şiyar da ayağa kalktı. "Peki öyle olsun camlar bana kalsın" derken olduğu yere oturdu. Bende yürümeye başladı.

 

"Elim kesilirse üzülürsün ama. Kocamı burada bırakmasaydım dersin" dedi. Görende eski türk filmlerinin çekildiği zamanda yaşıyoruz zannederdi.

 

"Benim kocama bir şey olmaz o çok güçlü" derken sonunda salondan çıkıp çocukların odasına girdim. Onlar çoktan bavullarını çıkarmışlardı ama dizmeyi pek becerememişlerdi.

 

İZMİR (BİRKAÇ GÜN SONRA)

 

Bugün Sinem ve Keremin düğünü için İzmir'e gelmiştik. Uzun zaman sonra İzmir'e gelmek çok garip hissetmeme sebep olmuştu. Şiyar ile aşkımız başlatan İzmir.

 

Melek ablaların ısrarı üzerine otele gitmek yerine onların evine geldik. Buket ve Alaz tüm ısrarlara rağmen buraya gelmek yerine otele gittiler.

 

"Ellerine sağlık Melek teyze her şey çok güzel olmuş" dedi karnı doyan küçük oğlum. "Ben senin dillerini yerim afiyet olsun aslan parçası" dedi Melek. Elinde olsa Alp'i cidden yiyecekti. Böyle bir sevgi yoktu.

 

"Anne ellerimi yıkmam gerekiyor" diyen Alpin bakışları beni buldu bu defa. "Lavabo koridorun sonunda oğlum git yıka" demem üzerine Alp ayağa kalktı. Alp girerken Alin de arkasından gitti.

 

"Sizde gidip uyuyun yoldan geldiniz" dedi Melek abla. Fazlası ile yorgundum zaten. "Burayı toplayalım gideriz" dedim ayağa kalkarak. Yiyip içtikten sonra sofrayı böyle bırakmak doğru değildi.

 

"Ben ve Faruk toplarız Avzem itiraz kabul etmiyorum" dedi Melek abla. Şiyar da ayağa kalktı. "Tamam" dedim çünkü ne kadar ısrar etsem de kabul etmeyeceğini biliyordum.

 

"Sizin için önceden buraya gelip kaldığınız odayı ayarladım. Çocuklara da hemen yanınızdaki odayı" dedi Melek abla. Minnettar bir şekilde ona baktım. "Teşekkür ederim iyi geceler" dedikten sonra Şiyar ile birlikte mutfaktan çıktım.

 

Ellerini yıkamıs olan çocukları odaya götürdüm. Üzerlerini değiştirip yatağa geçtiler. Yol onları fazlası ile yormuştu. Şiyar gelip her gece olduğu gibi çocukların saçlarından öpüp iyi geceler dedikten sonra gitti. Onların uyuduğundan emin olduktan sonra bende odaya gittim.

 

"Şiyar neden uyumadın yorgunsun" dedim yatağın üzerine uzanmış tavanı izleyen Şiyara. "Seni bekledim biliyorsun senisiz uyuyamıyorum" diyince gülümsedim. Üzerimi değiştirdip yatağa girdim.

 

"Biliyorum ama yorgunsun" dedim. Şiyar yine belimden tutup beni kendine doğru çekti. Bende kollarımı ona sardım. "Sen yanımda olmadığın sürece yorgunluğum geçmiyor. Sen olmazsan ben hep yorgun olurum" dedikten sonra saçlarımın arasından öptü.

 

"Seni seviyorum sevgilim iyi geceler" dedim ona iyice sarılarak. "Seni seviyorum hatunum iyi geceler" diyen Şiyara daha kafasını saçlarımın arasına gömdü.

 

•••

 

Sonunda tam anlamıyla hazır olduğumda aynanın karşısına geçip kendime baktım. Üzerime giymiş olduğum gri elbise mavi gözlerime yakışmıştı. Olmazsa olmaz bandanamı da takmıştım.

 

"Anne ben nasıl olmuşum" diyen kızım koşarak yanıma geldi. O da siyah kabarık bir elbise giymişti. "Her zamanki gibi çok güzel" dedim. Etrafında bir iki tur döndü.

 

"Melek teyze saçımı çok güzel yaptı annacim tam istediğim gibi oldu" derken bu defa saçını bana gösterdi. Saçımı ille Melek teyze yapacak diye tutturmuştu. Melek abla da onu kıramamıştı.

 

"Çok güzel olmuş" dedim. Melek abla bu işi gerçekten biliyordu. Benim yaptığımdan daha da güzel olmuştu. "Benim prenseselerim hazır mı?" Diye Şiyar da odaya girdi. O da giymiş olduğu siyah takım elbisenin içinde çok yakışıklı görünüyordu fazlası ile yakışıklı.

 

"Hazırız babacım" dedi hemen Alin. Şiyar, Aline bir sürü övgü dolu sözler söyledi ardından dönüp bana baktı. Birkaç adım atıp yanında durdu.

 

"Sana güzelliğin hakkında bir şey söylemeyeceğim" dedi kulağıma doğru fısıldadayarak. Kaşlarımı çatarak ona baktım. "Senin karşında kelimeler kıyafetsiz kalıyor" diyince kocman gülümsedim.

 

"Anne baba nerede kaldınız Alaz dayım artık gelsinler çıkalım diyor" diyen Alp koşarak odaya girdi. Oda gri bir takım elbise giymişti. En az babası kadar yakışıklıydı benim oğlum.

 

"Geliyoruz oğlum" dedim hemen. Alp bana baktı ve kocaman gülümsedi. "Çok güzel olmuşsun annecim tıpkı prensesler gibi" diyince bu defa ben kocman gülümsedim.

 

"Peki ben nasıl olmuşum Alp" diye sordu ilgi manyağı kızım. Evet şimdi ise Alp onu kızdıracaktı. "Annemin prenses olarak rol aldığı masaldaki cadı gibi olmuşsun Alin" diyen Alp kahkahalar eşliğinde kaçarak gitti.

 

"Ya baba Alp ne diyor cadı mi olmuşsum" diyen Alin anından somurtmaya başladı. "Hayır tabiki de prenseler gibisin. Alp seni kıskanıyor ondan öyle söylüyor" diyen Şiyara baktım. Kıskanıyor ne demek ya? Kızın aklına neler koyuyordu.

 

"Tıpkı annenin beni kıskandığı gibi Alp de seni kıskanıyor. Bak Alp seni övmedi annen de beni övmedi" diye Şiyar, Alinin elinden tutarak odadan çıktı ve gitti. Gerçekten Şiyar küçük bir çocuk gibiydi.

 

•••

 

Yine bol kahkahalı çok eğlenceli bir düğün olmuştu. Bir sürü halay geçip iyice göbek atmıştık. Düğün sonrası eğlence düzenlenmişti. Çocukları eve bırakıp uyutmuştum. Onların yanında da Faruk abinin annesi babası olduğu için içim rahatı.

 

Şimdi ise eğlence için ayarlamış oldukları mekanında göbek atıyorduk. Çalan şarkının istediğim kısmı gelince Şiyara doğru döndüm.

 

"Kaşına gözüne vuruldum onun" derken Şiyarı gösterdim.

"Boyuna posuna hastayım onun" derken Şiyarı baştan aşağıya süzdüm. Bu halime kahkaha atarak baktı.

 

"Kaşına gözüne vuruldum onun

Boyuna posuna hastayım onun" derken onun dibinde durarak tabiri caizse kıvırta kıvırta oynadım.

 

"Ey güzeller güzeli" diyerek şarkıyı söyleyen bu defa Şiyar oldu.

"Ey çapkınlar çapkını" derken ben şarkıya devam ettim.

 

"Söyle bana kimsin sen?" Sen dedim bu defa. Resmen şarkı ile birlikte birbirimize yürüyorduk. "Bir güzelin sevgilsiyim" diyen Şiyar şarkı ile sorduğum soruyu cevapladı ve ardından. "Söyle bana kimsin sen?" Diyerek şarkıya devam etti.

 

"Bir yakışıklının hatunuyum" dedim ve ikimizde aynı anda kahkaha attık. Neredeyse çalan tüm şarkıları bu şekilde birbirimize söyledik.

 

Bu defa dans şarkısı çalmaya başladı ve biz de dans etmeye başladık. "Şiyar" dedim onun gözlerinin içine büyük bir aşk ile bakarak. "Efendim hatunum" derken kendi karalarını benim mavilerime kenetlendi.

 

"Yine çok yakışıklı olmuşsun. Bunu hep söylememe gerek yok sen zaten hep yakışıklısın" dedim. Bugün ona övmediğim için beni kızımıza şikayet etmişti. "Ben zaten hep yakışıklı olduğumu biliyorum" dedi egosit bir şekilde.

 

"Ama bu kelimeleri hep senin ağzından duymak istiyorum. Benim kendimi yakısıklı hissetmem başka senin söyleyerek hissettirmen bambaşka bir şey hatunum" dedi. Her zamanki gibi kocamın ağzından bal damlıyordu.

 

"Sen hep Avzemin yakışıklısısın" dedim kocamn gülümseyerek. "Sende hep Şiyarın güzelisin" derken o da kocman gülümsedi. Biz birbirimize aittik.

 

"Sen olmasan ben ne yapardım kadın" diyen Şiyar üzerine daha fazla güldüm. Şu anki halinin ne kadar tatlı olduğunu kendisi görseydi bu haline kalbi dayanmazdı.

 

"Asıl sen olmazsan ben yapardım adam" dedim. Evet gerçekten o olmasaydı ben onu hiç tanımamış olsaydım muhtemelen şuan Serhat ile evli ve çok mutsuzdum.

 

"Aklına ne geldi de yüzünü ekşitin" diyen Şiyar üzerine düşüncelerimden hemen kurtuldum. Yüzümü mü ekşitmiştim? "Hiç' dedim omuz silkerek. Şarkının bitmesin ile geriye doğru çekildik.

 

Sonunda eğlence bitmişti ben fazlası ile yorulmuştum. Biz Sinemlerin yanında dururken "enişte bak ben tam altın takıyorum" diyen Buket, Sineme takmakta olduğu altını Şiyarin gözünün içine soktu.

 

Tabi ki Şiyar alta kalamaz. "Hatunum Sinem baldızım has baldızım biricik baldızım için aldığımız beşi bir yerdeyi tak da çakma baldızım görsün" dedi. Bunlar bir araya gelince bir birleri ile uğraşmasalar olmaz.

 

"Çakma baldız mi? Unuttun her halde senin yanında olan benim. Ayrıca düğünümde senden altın kemer bekliyorum" dedi Buket. O sırada bende altını Sinme takıp ona sarıldım.

 

"Sana beş TL bile takmayacağım. Aday adayı yok düğünüm diyor" diyen Şiyar yine Buket ile uğraştı. Onların atışması eşliğinde mekandan çıktık. Herkes evinin yolunu tuttu.

 

***

 

"Siz nasıl bu evde yaşadınız ki çok küçük görünüyor" dedi Alin karşımızdaki binaya bakarak. Çocuklar ile birlikte İzimirde yaşadığımız eve geldik. Tabi içine görmedik çünkü içinde yaşayanlar vardı.

 

"Akıllım onlar için evin küçük olması önemli değil iki kişi sığar o eve" diyen Alp sözde nazikçe Alinin sorusuna cevap verdi. "İçinde aşk olduğu her yerde yaşanır kızım" dedi Şiyar. Gülümseyerek ona baktım.

 

"Umarım ileride annem gibi bende senin gibi bir adama aşık olurum babacım" dedi Alin hayranlık ile bize bakarak. Ben onun bu hâline gülerken Şiyar kaslarını çattı. "Ne aşkı? Aşk yok" dedi hemen kızarak.

 

"Ben zaten babam gibi olacağım annem gibi bir fıstık da bulursam benden iyisi yok" dedi Alp. Bu yaşta ne aşkı bunların aklına böyle seyler nasıl geliyor acaba. "Annen gibisini bulmak zor oğlum" diyen Şiyar bana göz kırptı.

 

"Ben aşk diyince bana kızıp Alp diyince Alpe neden kızmadın babacım" dedi Alin kaşların çatarak. Alp gelip yanımda durdu. "Başlıyorsuz anne" dedi gülerek. Bence yolun ortasında da başlamasınlar.

 

"Siz kavga etmeye başlamadan önce biz yola çıkalım yoksa sizin kavganız yüzünden gezemeyeceğiz" derken Alpin elinde tutup arabaya doğru yürümeye başladım. Birkaç gün burada kalıp İzmir'i gezecektik.

 

"Bence de annem çok haklı siz ikiniz hemen arkamızdan gelin" dedi Alp. İki inatçı keçi de Alpin sözleri üzerine arkamızdan geldi.

 

ŞANLIURFA (BİR HAFTA SONRA)

 

Karşımdaki adama büyük bir öfke ile baktım. Elimde olsa onun elimdeki silahı alıp ağzından boşaltacaktım ama yapamıyordum. Elinde silah olan bir adama nasıl müdahale edebilirdim ki?

 

"İndir o silahı konuşalım" derken elindeki telefon ile adam fark etmeden Alazı aradim. Umarım seslerden her şeyi anlar da hemen gelirdi.

 

"Yok öyle avukat hanım önce karım ile beni boşayın sonra da evinize gidin" dedi. Keşke daha önce boşasaydım senin gibi bir caninin elimden daha çabuk kurtarmış olurdum.

 

"Sen insan olsaydın o kadın senden boşanmazdı" derken adama doğru bir adım attım. "İndir o silahı büromun önüne gelip bena silah çekmezsin" dedim Alazın beni duyup anlamsını umut ederek. "Yaklaşma avukat hanım yoksa vururum" diye haykırdı adam. Ama onu umursamdan yürümeye devam ettim.

 

"Yaklaşma yoksa vururum" diye bağırmaya devam etti. Sende vuracak cesaret olsa zaten vururdun. Yakalaşık on dakika kadar ben ona doğru yürüdüm o da gelme diyerek geriye doğru yürüdü. "Avukat hanı-" adam lafını tamamlamadan hemen önce bir patlama sesi geldi. İstemim dışı bir çığlık attım.

 

Patlama ile yumuş olduğum gözümü yavaş yavaş açtım. Kimin vurulduğuna bakmak istedim ama karnıma saplanmış olan ağrı ile aşağıya doğru batım gördüğüm kan ile ağrının sebebini anladım adam beni vurmuştu.

 

"Avzem" diye bağıran Alazın sesini duydum. Ardından ise "Avzem" diye haykıran Şiyarin sesini. Şiyar adımı söyler söylemez olduğum yere düşüp kaldım. Karnındaki ağrıdanmıdır bilmem bedenim bana çok ağır geliyordu.

 

"Avzem! Avzem!" Şiyar çığlık çığlığa gelip yanımda diz çöktü kafamı dizlerinin üzerine koydu. "Şiyar" dedim. Gözlerim kapanmak için savaş veriyordu. Bedenim beni tatlı bir uykunun içine çekiyordu.

 

"Avzem! Kapatma gözlerini sakın kapatma!" Diye haykırdı Şiyar. Ben gözlerimi kapatmak istemiyordum ama uyku çok tatlı geliyordu bana. "Ço-çocuklarım sana emanet" dedim ama bu kelimeleri neden söylediğimi bilmiyorum.

 

"Avzem! Avzem hayır aç gözlerini Avzem" Şiyarın sesi artık uzaktan geliyordu. "Şiyar" son kelimem bu oldu ve ardından kocaman bir karanlık.

 

Hemen sonra ise aydınlık. Bir hışım ile kendimi yataktan atıp "Şiyar" diye çığlık attım. Elimi karnımın ağrıyan yerine koydum. Etrafıma baktım. Odamdaydim ama karnımda hala ağrı vardı.

 

Terler içinde kalmıştım birkaç derin nefes alıp verdim. Kendime gelmeye çalıştım. Bu ne biçim kabustu. "Avzem ne oldu" diyen Şiyar kendini odaya attı. Çığlık sesimi duymuş olmalıydı.

 

Hemen yataktan çıkıp koşarak ona sarıldım. "Kabus gördüm" dedim. Oda bana sıkıca sarıldı. Öldüm sanmıştım Şiyarı bir daha göremeyeceğim sandım.

 

"Şhh sakin ol adı üstünde kabus ben buradayım" dedi. Geriye doğru çekildim. Şiyar elleri ile yüzümü avucunun içine aldı. "Şiyar beni bırakma benden hiç bir zaman gitme" dedim. Kabusun etkisindeydim.

 

"Senden hiç gider miyim ben" dedi Şiyar. Evet benden hiç gitmezdi o beni bırakmazdı. Şiyar bir süre sakinleşmemi bekledi. Ardından birlikte mutfağa gittik. Şiyar bize sandeviç hazırlamıştı.

 

Hepimiz sandeviçlerimizi yedikten sonra odalara hazırlanmaya gittik. Hazır bir şekilde beni bekleyen Şiyar bir yandan da benimle konuşuyordu. "Avzem hatun ben bugün geç geleceğim köydeki bir hastamı muaane etmem gerekiyor" dedi.

 

"Akşam yemeğine yetişecek misin?" Diye sordum bilekliğimi takarken. "Söz veremem ama yetişemeye çalışırım" diyince anladım dercesine kafamı salladım.

 

"Haber et ama" dedim. Şiyar tamam derken bende hazır olmuştum. Biz salona çıkarken çocuklar çoktan hazır bir şekilde bizi bekliyordu. "Babacım bugün bizi okula sen bırak bilir misin?" Diye aynı anda koştular ikizler.

 

"Bırakırım tabi" dedi Şiyar. Hep birlikte evden çıktık. Çocuklar Şiyarın arabasına binerken Şiyar gelip yanımda durdu. "Kendine dikkat et Avzem hatun" derken iki gözümden de öptü.

 

"Seni çok seviyorum bunu unutma" derken bu defa anlımdan öptü. "Hiç unutur muyum? Bakışların yetiyor hatırlamama. Bende seni çok seviyorum" derken ona sıkıca sarıldım. Geriye çekilip yanaklarıdan sulu sulu öptüm ve arabama bindim.

 

YAZARIN ANLATIMIYLA

 

Okulun önünde duran araba ile önce ikizler ardından da Şiyar ağa indi. "Dikkat edin çocukar" diyen Şiyar ağa çocuklarına sarıldı. "Kavga etmek yok güzel kızım tamam mı? Kendine dikkat et prensesim" diyen Şiyar ağa kızının yanaklarından öptü.

 

"Kuzenlerin ile birlikte her türlü kavga beladan uzak dur oğlum. Alin sana emanet dikkat et kendine aslan parçam" diyen Şiyar ağa bu defa da oğlunu öptü.

 

"Seni çok seviyoruz babacım" diye aynı anda konuşan ikizler yine aynı anda babalarının biri sağ diğeri sol yanağından öptü. "Bende sizi çok seviyorum hayde iyi dersler" diyen Şiyar ağa üzerine çocuklar okula girdi.

 

Uzun uzun arkalarından bakan Şiyar ağa'nın içinde nedensiz bir şekilde huzursuzluk vardı.

 

•••

 

Sonunda muane ettiği hastanın evinden çıkan Şiyar ağa yola koyuldu. Köyün hemen çıkışında görmüş olduğu papatya tarlası ile arabayı durdurup indi.

 

Eve geç kaldığı için güzel karısına küçük bir özür borçluydu. Bu özürü de papatyalar ile taçlandıracaktı. Bir sürü papatya topladı Şiyar ağa. Büyükçe bir buket yapıp arabaya koydu.

 

Ardından tekradan papatya toplayıp küçük bir buket yaptı. Bu buketi de güzeller güzeli kızına yapmıştı. İki prensesi arasında ayrım yapamazdı.

 

Sonunda işi biten Şiyar ağa yola koyuldu.

 

Avzem akşam yemeğini kocası olmadığı için yemedi. Çocuklarını doyurduktan sonra sofrayı topladı. Çocuklar ödev yaparken kafası dağılsın diye onlara yardım etti.

 

Saat on'u gösterirken çocukar yatağa geçip uyudu. Avzem ise salondaki koltuğun üzerine oturudu ve kocasının gelmesini bekledi.

 

Yaklaşık on dakika önce yola çıkmış olan Şiyar ağa çok fazla hız yaptığını fark etti. Eve yetişeceğim telaşı ile hız sınırını aşmıştı. Biraz yavaşlamak istedi ama yapmadı. Defalarca denedi ama olmadı.

 

"Allah kahretsin" diye bağırdı. Frenler boşalmıştı. Şiyar ağa değil durmak yavaşlayamıyordu bile. İşte o an ilk kez Şiyar ağa ö*üm ile burun buruna geldi. Ö*ümden korktu..

Yapacak hiç bir şey bulmayan Şiyar ağa çareyi bir yere çarpıp durmakta buldu. Ana caddeye çıkarsa zincirleme kazaya sebep olup kurulma şansını kaybedecekti.

 

Şiyar ağa bir yere çarparak durmadan hemen önce telefonu alıp karısını aradı. İlk çakşıta telefon açıldı. "Avzem hatun" dedi titreyen sesi ile.

 

"Şiyar neredesin nerede kaldın" diye telaş ile sordu Avzem. Çünkü Şiyar fazlasıyla geç kalmıştı. "İşim uzadı Avzem hatun beni bekleme diye aradım. Orada kalacağım hastamin evinde" diye bir yalan ortaya attı.

 

"Bende yemek için seni bekledim" diyen Avzemin gözünden bir damla yaş düştü. "Sen ye ben burada yedim" dedi ve sert bir şekilde yutkundu. Şiyar ağa sonunun ne olduğunu bilmediği için karısının sesini duymak istemişti.

 

"Avzem benim yerime çocukları öp ben bu gece öpmedim" diyen Şiyar ağa ağlıyordu. Kendisi için değildi bu göz yaşları. "Tamam Şiyar lütfen sabah erkenden gel seni özledim" dedi Avzem.

 

"Tamam gelirim hatunum şimdi sen uyu korkma çocuklar yanında. Benim şarjım bitiyor. Seni seviyorum kadın" diye Şiyar ağa daha fazla konuşmayıp karısının yüzüne telefonu kaptı ve o an ağzımdan bir hıçkırık firar etti.

 

Yüzüne kapanan telefon ile herhalde şarjı bitti diyen Avzemin içinde de anlam veremediği bir huzursuzluk vardı.

 

Ana caddeye çıkmadan hemen önce tüm cesaretini toplayıp bir ağaca doğru direksiyonunu kırdı Şiyar ağa. Ama hesap edemediği bir şekilde araba şarampole yuvarlandı ve birkaç takla atarak durdu.

 

Son kez "Avzem" diyen Şiyar ağa kocman bir karanlığın içine hapsoldu..

 

Gece saat ikiye kadar olduğu yerde dışarıyı izeledi Avzem. İçindeki huzursuzluk ve Şiyarın yanında olmayışı uyumasına engel oluyordu.

 

Sesiz odayı dolduran telefon sesi ile belki Şiyar arıyordur diyerek telefonu eline aldi Avzem ama arayan bilinmeyen bir numaraydı..

 

***

 

Bölüm sonu.

 

Hemen yorumlarınızı düşüncelerinizi alayım.

 

Sizce bir dahaki bölümde neler olacak.

 

50 oy ve 20 yorum sınırına ulaşmadığı sürece yeni bölüm gelmeyecek bilginize.

 

Oy verip takip etmeyi unutmayın.

 

Bir dahaki bölümde görüşmek üzere.

 

 

Bölüm : 20.03.2025 22:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Nur / Ağa'nın Rüyası / 52. Bölüm (Kabus
Nur
Ağa'nın Rüyası

51.41k Okunma

3.63k Oy

0 Takip
54
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...