

Herkese yeni bölümden selam.
Keyifli okumalar.
***
ŞİYAR BEDİHİ
Elimdeki telefonu sehpanın üzerine bıraktım. Biraz mola vermeye karar vermiştim. Sabahtan beri telefonla konuşmaktan kulaklarım acıyordu artık. Ne bitmez çileymiş bu düğün. Diyarın düğününde bu kadar yorulduğumu hatırlamıyorum. Çünkü Payiz uysal aklı başında biriydi. Ama Dilçem yenge öyle mi her şey dört dörtlük istediği gibi olacak.
Orta da yanan da ben oluyordum. Diyar nöbetten gelmiş yorgun olduğu için uyumuştu. Payiz de nöbete gitmişti. Ben de izinli olduğum için günah keçisi gibi kullanılıyordum. Kendimi çıkar için kullanılan eleman gibi hissetmeye başlamıştım.
Aklıma bir anda Avzem geldi. Dünki hali gözümün önünde canlandı. Bir şey yaşamıştı belli ki. Söylemedi ama her halinden belliydi. Korkmuş ve endişeli bir hali vardı. Acaba onu bu duruma getiren şey neydi? Yada kimdi? Eğer onu bu hale getiren bir kişi ise onu bulup işini halletmeliydim. Ama maalesef ki bilmiyordum.
Hem Avzem ne diye yanında koruma almadan evden çıkıyordu ki? Ya başına bir şey gelseydi? Korumalar da gerizekalı sizin işiniz ne uzaktan takip etsenize kızı. Onların yapamadığını benim korumalar yapacaktı.
Dün eve geldikten hemen sonra iki koruma ayarlamış Avzemi yakın takibe almalarını söylemiştim. Böylelikle hem onu korumuş olacaktım hem de onu korkutan şeyin ne olduğunu bulacaktım.
"Şiyar" diyen sese dönüp baktım. "Efendim Ferzan abi" dedim baygın bir sesle. "Seni buraya boş boş oturasın diye mi koydum" diyince göz devirdim. "İşim bitti" dedim geriye yaslanarak. Ama onun beni bırakmaya niyeti yoktu.
"Ben sana işin bitince yanıma gel demedim mi?" Diyince bu kez yüzüme sinirli bir ifade yerleştirdim. "Nefes almama izin ver" diyerek çıkıstım. Tabi gider mi tepemde dikilmeye devam ediyordu.
"Yok nefes kalk hayde" diyerek beni çekiştirmeye başladı. "Nereye" dedim bende ondan kurtulmaya çalışarak. "Amcamla beraber gidip davetiyeleri dağıtacağız" dediğinde sonunda ben ayağa kalmıştım.
"Siz gidin" dedim yine sıkılmış bir şekilde "dedem" dedi ve durdu. Konuşmasına gerek yoktu zaten yine emir büyük yerden gelmişti. Ferzan abiyle beraber konaktan çıktığımızda babam da bizi beklemkteydi.
Biz tam arabaya binerken ablam ve eniştem de geldi. Arabaya binmeden onlarla selamlaştık. "Hayırdır nereye" dedi eniştem. "Davetiyeleri dağıtacağız oğlum" diyen kişi babam oldu. Tam Ronahi abi bir şey söyleyecekken Ferzan abi araya girdi. "Sende geliyorsun itiraz yok" diyerek Ronani abiyi de sürükledi.
Ve bizim Şanlıurfa davetiye dağıtımı başladı..
PAYİZ BEDİHİ
Odanın kapısı açıldı ve Diyar içeriye girdi. Yorgunluğu buradan bile belli oluyordu. Onun bu haline gülüp "hoş geldin" dedim. Bana doğru yürürken "hoş buldum balım" dedi. Yanıma yetişince beni kollarının arasına aldı. Kokumu içine çekerek saçlarıma bir öpücük bıraktı.
"Temiz değilim ama kusura bakma çok özledim" dedi. Bende ona daha fazla sarılarak. "Ne kusuru Ağam kusur bizdedir" dedim. Beni kendinden çekip yüzüme baktı. "Üzülmüyorsun artık degilmi" dedi. Emin olmak istercesine dikkatli bir şekilde baktı.
"Eh işte alışacağız artık" dedim omuz silkerek. "Çok alışma" diyerek göz kırptı. Bende onun bu haline güldüm. "Hayde sen git duş al" demem üzerine sanki bunu bekliyormuş gibi hemen banyoya gitti. Bende hazırlanmaya başladım.
On beş dakikanın ardından banyodan çıktı ve gidip yatağın üzerine oturdu. "Balım ya gitmeden saçlarımı kurtur musun?" Diye sordu. Kafam ile onu onayladım. Her duş sonrası saçlarını ben kurulardım.
Banyoya gidip dolabı açtım ama kurutma makinesi yoktu. Üst dolaplarda bulamayınca sonunda alt dolapta bulmuştum. Ben elimde saç kurutma makinesi ile banyodan çıkmıştım ki Diyar uyuya kalmıştı.
Onun bu halimde güldüm. Çok yorulmuştu. Elimdeki kurutma makinesini bırakıp yerine el havusu aldım. Böyle uyursa hasta olurdu. Yavaş hareketlerle uyanmamasına dikkat ederek saçlarını kuruladım ve evden çıktım.
2 SAAT SONRA
Oturduğum yerde oflayıp duruyordum. Diyarı şimdiden özlemiştim. Ben ondan ayrı kalmaya alışık değildim ki? Telefonumu elime alıp baktım. Diyara bir saat önce mesaj atmıştım ama görmemişti hala uyuyor olmalıydı.
Haklıydı tabi dün gece acil çok yoğunmuş. Bu aralar tüm çocuklar grip olup duruyordu. Ama nedense ben geldiğimden beri pek kimse yoktu. İş yoğun olsaydı bari kafam dağılırdı.
"Ne o Diyarsız mi kaldın?" Diyen Merveye baktım. Kan almak için malzeme ayarlıyordu. "Ne alaka Merve" dedim az önceki düşüncemin aksine. "Valla yüzün hiç öyle söylemiyor. Ayrıca Mete söyledi dün Diyar da senin gibiymiş" diyince içimde bir burukluk oluşmuştu.
Kocam benim ya beni mi özlemişti? Tekrar Merveye odaklandım konuyu değiştirmek amaçlı "Mert nerede" diye sordum. Bu gün ki nöbetçi hemşirelerden biri de oydu. "Gelir birazdan ayrıca konuyu değiştirme" diyince göz devirdim.
"Ne alaka hem sen gitsene hasta seni bekliyor" diyince o da bir şey demeden gitti. Bir sürede biri acile girdi. Zar zor yürüyen beli kalbur başında eskimiş bir şapka. Yüzü görünmüyordu ama epey yaşlı olduğu halinden belliydi.
Yerimden kalkıp yanına gittim. Yardım etmek amaçlı kolundan tutup. "Buyur amaca şikayetin ne?" Diye sordum. Bir anda ani bir şekilde doğruldu ve "kalbim ağrıyor kızım tek ilaç da senmişsin" dedi. Gördüğüm kişi ve duyduğum ses ile şoka girdim.
"Diyar!" Diye cırladım. Az önceki yaşlı amca sandığım adam Diyarın ta kendisiydi. "Söyle balım" dedi hiç bir şey olmamış gibi. "Senin burada ne işin var?" Diye sordum bu kez de.
"Kalbim ağrıyor dedim ya" dedi otuz iki diş sırıtarak. "Ciddi bir şey soruyorum Diyar" dedim bu defa kesin cevap almak istercesine. "Karımın hasretine dayanamadım Mert ile nöbet günlerini değiştirdim" diyince daha çok şaşırdım.
"Manyak mısın sen Diyar. Uykusuz halle nöbet mi tutacaksın" dedim ben endişe ile ama Diyarın pek umrunda değildi. "Sana deliyim kızım uyku umrumda değil.."
AVZEM MERVANİ
Artık yorgunuktan ayaklarım kopmak üzereydi. Neden erken geldiklerini bilmediğim akrabalarım sayesinde hiç oturmuyordum. Tek fırsat bulduğum zaman olan uyuma saatinde de ders çalıştığım için bir de uykusuz kalıyordum. Günde toplam üç saat uyuyor onun dışında da ful bir şekilde ayakta geçiriyordum günümü.
"Avzem" adımın seslenen kişiye baktım. "Efendim hala" dedim ola bildiğince sesimi yüksek tutmaya çalışarak aksi takdirde sesim çok kısık geliyordu. "Meryem uyandı git yatağını düzenle" diyince isyan etmek istedim ama yapamadım. "Tamam hala" diyip yürümeye başladım.
Halamın benden büyük olan kızının yatağını düzeltmeye. Her işlerini bana yaptırıp duruyorlardı. Utanmasalar yemeğimizi de ağzımıza koy diyeceklerdi. Misafir odasına gidip hızlı bir şekilde yatağı düzelttim.
Tam işim bitmiş ayağa kalmıştım ki halamın kızı önümde belirdi. "Düzelttin mi uysal kedi" diyince kaşlarımı çattım. "Anlamadım?" Dedim yüzünü inceleyerek. Alaycı bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. "Çok alemsin Avzem gerçekten farkında değil misin?" Diyince kaşlarımı daha da fazla çakıldı.
"Neyin?" Dedim bu kez daha. Gülümsemesi daha da büyüdü. "Geldiğimiz günden beri bize bir hizmetçi, köle gibi hizmet ediyorsun ama bana mısın demiyorsun? Her eve lazım senin gibi zavallılar" diyince şoka girdim.
"Ne dediğini kulakların duyuyor mu senin?" Diyen ses ablama aitti. Meryem abla ukala bakışlarını bu kez de ablama çevirdi. "Yalan mı Dilçem" dedi. Ablam en katı hali ile içeriye girdi. "Zavallı olan sensin Meryem abla. Burada Avzeme laf yetiştireceğine kendine koca arasana. Evde kalmış okumamış zihniyeti geri de kalmış biri olarak Zavallı sensin" dedi ve durdu. "Bir daha Avzem ile konuşurken iki kere düşün çünkü Avzem yaş olarak senden küçük ama zihin olarak büyük" diye de ekledi.
Meryem ablanın yüzü Urfanın kırmızı biberi kadar kızardı. "Heyde Avzem hazırlan da çıkalım. Bu evde kalmış kalluk kızla da bir daha da konuşma" dedi. Ablamın sözleri üzerinde misafir odasından çıkıp odama gittim.
Odaya yetiştiğim gibi göz yaşlarım tek tek aktı. Oda kapısı açılınca elimin tersi ile göz yaşlarımı sildim. "Avzem şu gerizeklalınin sözlerine takılmadın değil mi?" Diyince dönüp ona baktım. "Abla ben gerçekten Zavallı biri miyim?" Diye sormadan edemedim.
Çünkü haklıydı onlar geldiğinden beri hiç bir şeyi ikiletmeden yapıyordum. "Olur mu öyle? O kuyruk acısını senden çıkarıyor" diyince yüzünü inceledim. "Gerçekten mi" dedim emin olmak istercesine.
"Gerçekten. Hem sen ne duruyorsun git de hazırlan çıkalım" diyince kaşlarımı çattım. "Nereye?" Diye sorunca ablam göz devirdi. "Az önce dedim ya hazırlan diye Ferzan bizi öğle yemeğine davet etti" derken beni banyoya sürükledi.
Ben onu az önce misafir odasından çıkayım diye söylediğini zannediyordum. Ablamı bekletmemek için hızlı bir şekilde üzerimi değiştirdim. Dizlerimin hemen altında biten mavi puantiyeli bir elbise gidim. Serbest bırakmış olduğum saçlarıma mavi bandanamı taktım.
Banyodan çıktığımda ablam odada yoktu. Küçük el çantma telefonumu koyup odadan çıktım. Ortalıkta pek kimse yoktu. Avluya gidince ablam görüş alanıma girdi. Beni görünce yürümeye başladı. Bende peşinden gidip arabaya bindim.
Araba durunca ben tam inecektim ki "Avzem yeter ama surat asma" diyince ablam yüzümün asık olduğunu farkettim. Kafam ile onu onaylayı arabadan indim. Güzel bir restoranın önünde duruyorduk.
Hemen az önceki olaydan hem de uykusuz olduğum için zoraki bir şekilde gülümsemeye çalıştım. Ablam ile beraber içeriye girdik. Ablamın yürüdüğü yöne bakınca görüş alanıma Ferzan abi ve kuzenleri girdi.
Onların yanına gittiğimizde ilk olarak selamlaştık. Bizim oturmamız ile beraber yemek siparişleri verildi. Benim yanımda ablam, Ferzan abi ve Ronahi abi oturuyordu. Karşımda Payiz yanında Diyar abi, Şiyar ve Zerya abla oturmaktaydı.
Yemekler gelince yemeye başladık. Yemek yenerken konuşulan konu yarınki düğündü. Ablamın gidecek olması beni çok üzüyordu.
Herkes yemek yerken ben tabağın ile oynuyordum. Yorgunluktan olsa gerek hiç iştahım yoktu. Yemek kokusu bile miğdemi bulandırmaya yetiyordu.
YAZARIN ANLATIYLA
Avzem geldiğinden beri Şiyar ağanın gözü onun üzerindeydi. Her ne kadar çaba sarfetse de gözlerini alamıyordu. Çökmüştü Avzem. İstanbulda gördüğü günkü gibi değildi çok fark vardı. O zaman Avzemin gözlerinin içi gülüyordu yüzü parlıyordu.
Ama şimdi öyle miydi? Solmuş beyaz teni, morarmış ve uykusuzluktan olsa gerek şişmiş gözleri vardı. Ayrıca rüyasında görmüş olduğu şeker pembesi dudakları da teni gibi bembeyaz olmuştu. Kaç gündür doğru düzgün yemek yemediği de pek ala anlaşılıyordu. Zayıflamış, çökmüştü.
Neydi Avzemi bu denli yıpratan bu hale getiren. Ablasının gidecek olmasının etkisi ola bilirdi ama bu hale gelmesini bu neden sağlamazdı. Başka bir sebep daha olmalıydı. Düşündü Şiyar ağa ama bulamadı. Ne olmuştu acaba?
"Arada gözlerini çek de anlaşılmasın bari" Şiyar ağa kulağının dibinde fısıldayan ablasının sesiyle kendisine geldi. En başka anlamaz gözlerle baktı. Zerya aniden konuşunca gerçekten de anlamamıştı Şiyar ağa.
Ağzından bir hm mırıltısı çıktı. Zerya yine kardeşine yaklaşıp sadece onun duya bileceği bir şekilde. "Delici bakışlarını kızdan çek Şiyar" dedi Zerya uyarıcı bir şekilde.
Şiyar ağa o an anladı ablasının imasını. "Yok abla yanlış anladın" diye savunmaya geçecek oldu ki Zerya yeme beni dercesine bir bakış attı. Bunun üzerine Şiyar ağa mahçup bir şekilde önüne dönüp yemeğine odaklandı.
Herkes kendi halinde olduğu için Zerya ve Şiyarın aralarında konuştuğunu bile fark etmemişlerdi Ronahi hariç. Çünkü herkes guruplaşırken o eşine odaklanıştı. Pek ala o da mevzuyu anlamıştı. Şiyar ağanın Avzeme olan aşk dolu bakışlarını anlamamak için aptal olmak gerekiyordu.
Dilçemin kalbi durmak üzereydi. Tabiri caizse Ferzan ağa da onun gibiydi. Yarın ikilinin düğünü vardı. Beş yılın ardından kavuşacaktı güzel çift. Yarın olacaklar hakkında hümalı bir şekilde konuşuyorlardı. Dilçemin aklı bir yandan da Avzemde idi. Şimdi vardı koruyordu kardeşini peki ya o gittiğinde ne olacaktı..
Diyar ağa iki gün üst üste nöbete kalmanın yorgunluğunu iliklerine kadar hissediyordu. Aksi takdirde her an uyuya kala bilirdi. Ama eşi kimseden geri kalmasın diye gelmişti buraya. İkili yemek saatine kadar uyumuştu ama yeterli olmamıştı. Bir de yarın kına olduğu izin almışlardı ama kınadan hemen sonra tekrar nöbet başına döneceklerdi.
Payiz yorgun olan kocasının farkındaydı ama ne derse dinletememişti. Diyarın onun için buraya geldiğini de fakındaydı. Yine şükretti genç kız iyiki Diyar onun kocasıydı. İyi ki Allah onların yollarını kesiştirmişti. Oturduğu yerden geriye yaslanıp kocasının güvenli kollarının arasın girdi.
Diyar ağa eşinin bu herketi üzerine ona sarıldı.
"Eve gidelim mi?" Diye sordu Diyar ağa bu kez. Kendisinin de en az karısı kadar uykusu vardı. "Yemek bitsin" diye cevapladı Payiz esneyerek.
Avzem hala yemeği ile oynamaktadı. Yemek yiyecek gücü bile bulamıyordu kendisinde. Şiyar ise ablasını uyarısından hemen sonra yine dayanamamış ve gözlerini Avzeme dikmişti. Avzemin yemek yemesine takılırken ablası onu anlamıştı.
"Avzemcim sen niye yemiyorsun" diye sormuştu Zerya sormasa kardeşi meraktan öle bilirdi. "Biraz yorgunum da" demişti Avzem geldiğinden beri ilk kez konuşarak. Şiyar ağa hemen farketmisti sevdiği kızın sesindeki cansızlığı, ruhsuzluğu.
Dilçemin bakışları ani bir şekilde Avzeme dönmüş uyarıcı bir bakış atmıştı. Avzem ablasının bakışları karşısında ezilip yine önüne odaklanmıştı. Ferzan bu durmu Dilçeme sormayı aklının bir köşesine yazarken Şiyar çok ayrı bir yerdeydi.
Aklında tek bir soru bu kız niye bu haldeydi?
Niye kimseye cevap veremiyordu?
Niye herkes ona kötü kötü bakıyordu?
Niye böyle solmuş ve bitmiş haldeydi?
Avzemin aklından bir türlü çıkmıyordu Meryemin söyledikleri. Ona hak veriyordu. Çünkü geldiklerinde beri tam itaat onlar ne derse yapıyordu. Korkuyordu çünkü babasına şikayet gittiği takdirde
Ya çok kötü dayak yiyecekti..
Ya da bir gün boyunca aç susuz karanlık odada kalacaktı..
Defalarca yaşamıştı bunu. Bir defasında güçsüz bedeni bunu kaldırmamış bayılmıştı. Uyandığında da babası bu defa bayıldığı için onu vurmuştu.
Çok iyi hatırlıyordu Avzem bir keresinde babasının elindeki bardağı Avzemin dizlerinin hemen üst kısmında kırmıştı. Hatırladıkça o acıyı tekrar yaşıyordu adeta. Nasıl unuta bilirdi ki bacağında duran izler varken.
İşte sırf bunun için avukat olmak istiyordu Avzem. Hem kendisi güçlü olacaktı hem de kendisi gibi olan kızlara güç verecekti..
Yemeğin bitmesi ile Diyar ve Payiz gitmişti. Geri kalanlar ise çay içip tatlı yedikten sonra kalkmışlardı. Bu süreç içerisinde Avzem kafasını hiç yerden kaldırmamış. Şiyar ağa ise bakışlarını Avzemden ayırmamıştı..
***
Bölümü nasıl buldunuz.
Size neler olacak.
Şiyar hakkında neler söylemek istersiniz?
Avzem hakkında neler düşünüyorsunuz?
Diyar ve Payizi nasıl buldunuz?
Oy verip bol bol yorum yapmayi unutmayın.
Duyurular için takipte kalın.
Yeni bölümde görüşmek üzere. 🌼
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 51.41k Okunma |
3.63k Oy |
0 Takip |
54 Bölümlü Kitap |