
Korktuğumuz şeyler başımıza gelir. Karma bu mıdır acaba? Toparlarız ve o acılar tekrar gün yüzüne çıkar. Bu hep olur. Korktuğumuz şeyler elbet bir gün başımıza gelir.
•
Yeonjun kendini kaybetmişti. Kimseyi görmüyor, duymuyordu. Yanındaki beden ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Yeonjun kaldırımın üstündeki boş içki kutusunu alıp duvarda parçaladı. Cam kuruklarını eline aldı. Onu avucunun içine aldı. Sıkmaya başladı. O an sadece nefretini dindirmek istiyordu.
"Hey saçmalama Yeonjun biliyorum sinirlisin ama yapma dur."
Yeonjun onu durdurmaya çalışan adamı dinlemedi. Duyamadı. Daha fazla sıkmaya başladı. Dinmiyordu. Bu öfke dinmiyordu. Duvarı deli gibi yumruklamaya başladı. Elleri kan içindeydi. Bembeyaz deri artık görünmüyordu. Adam dayanamadı. Ellerindeki camları elinden aldı. Duvarı yumruklamasını engelledi. Onu kendine doğru çevirdi. Artık Yeonjun karşısındaki bedene bakıyordu.
"Yeter Yeonjun! Yapma bunu kendine! Bunu bana yapma! Bunu bize yapma!"
Biz mi? Ortalıkta bir biz var mıydı? O neyden bahsediyordu? Sonuçta her şeyi bitiren o değil miydi?
"Canımı yakmayı kes bunu yapmaya hakkın yok! Bilmediğimi mi sanıyorsun? 1 yıldır ne yaptığını bilmediğimi mi sanıyorsun? Seanslarını, sinir hastası olduğunu, ilaçların olmadan kendine gelemediğini, uyku sorununu ve daha aklıma gelmeyen o kadar şey."
"Nasıl? Nasıl biliyorsun bunları Soobin? Bıraktın beni bir çöp gibi bıraktın. Bu hâle geldiğimi bildiğin halde. Niye bilmeme gereği duymadım?"
"Sevdim seni Yeonjun kendimden, ailemden, arkadaşlarımdan her-"
"Yeter Soobin yeter yine yalan söylüyorsun."
Yine ona vurmaya başladı. Tekrar ağlamaya başladı bu kadar aptaldı işte. Soobin'in üzerine kan bulaşmıştı bile.
Soobin daha fazla bu saçmalığa dayanamadı. Yeonjun'u tutup kendine yaklaştırdı. Ona sarıldı. Sakinleşmesini bekledi. Bu kadar şey çok fazlaydı. Durması gerekiyordu. Konuştukça Yeonjun daha fazla sinirlenecekti. Bunun farkındaydı. Bunu istemiyordu ama bir daha konuşma şansı olmadığını da çok iyi biliyordu. Yeonjun'a sıkıca sarıldı. Sakinleşmesini bekledi. Elleri hâlâ kanıyordu. Onun kalbi ise daha çok ağrıyordu. Yeonjun'un bu hâli onu çok tüketiyordu.
Yeonjun ağlamayı bıraktı. Küçük hıçkırıklar başladı. "Hastaneye gidelim Yeon çok fazla kan var."
Yeonjun cevap vermedi. Gitmek istiyordu ama yapamıyordu. Sakinleşmişti artık öfkesi durmuştu. Kalbi hâlâ ağrıyordu. Kalbindeki ağırlık hiçbir zaman geçmemişti. Hiçbir zaman geçmeyecekti de.
"Yeonjun?"
Yeonjun çoktan gözlerini kapatmıştı bile. Güvende olduğunu biliyordu. Ne kadar aptalca görünse de güvendeydi. Kafasını omzuna koyduğu adam onu kucağına alıp kaldırıma oturdu. Yeonjun'un dinlenmesine izin verdi. Uykuya teslim olmuştu.
Bir zamanlar deli gibi aşık olduğu adamın kollarında tekrardan kokusunu çekerek uyuyakaldı. Uyandığı zaman kendine küfredecek daha fazla sinirlenecekti ama şimdi sadece şu ana baktı. Zamanı gelince düşünecekti tepkisini. Şimdi sadece dinlenmek istiyordu.
Soobin omzunda uyuyan bedene baktı. Masum bir şekilde uyuyan o meleğe baktı. Bir zamanlar bebeği olan bir zamanlar kırmaktan korktuğu, birinin onu kırmasından korktuğu, bir zamanlar onun meleğe baktı.
Kalbinin onun için atmadığını bilmek ona acı veriyordu. Onu bırakmayı hiç istememişti ama zorunda kalmıştı. Yeonjun haklıydı her şeyin sorunlusuydu o. Onu bu hâle getirmeye hakkı yoktu. Her şeyin farkındaydı. O sadece ölmeyi hak ediyordu. Suçsuz meleğin sevgisini değil sadece ölmeyi hak ediyordu.
Soobin son kez öptü meleğini. Son kez kokusunu içine çekti. Son kez dudaklarını öptü meleğinin. Son kez dokundu dokunmaya kıyamadığı yüzüne ve son kez kokladı güzel yumuşak saçlarını. Bir daha ona dokunamayacağını biliyordu. Bir daha onun bu masum hâlini görmeyeceğini biliyordu. İçindeki o öfkeyi, nefreti, hayal kırıklığını biliyordu.
"Özür dilerim kar tanesi."
•
Yeonjun gözlerini bir hastane odasında açmıştı. Odada tekti. Ta ki odaya saatler önce kollarında uyuduğu kişi girene kadar.
"Uyanmışsın."
Yeonjun ellerine baktı. Sargılıydı. Sonra bunlara sebep olan kişiye baktı.
"Karşıma çıkmasaydın bunlar yaşanmazdı."
Sadece sustu. Ağzını bile kıpırdatmadı. Sanki onun söylediklerini kabul ediyordu ama ağzı bunu dile getirmiyordu.
"Haklısın ama bir kere beni dinle."
Yeonjun tam konuşacaktı ki kapı çaldı. Gelen Kai, Taehyun ve Beomgyu'du. Kai hızlıca arkadaşına gidip sıkıca sarıldı. Çok korkmuştu onun için. Ellerini avuçladı. Bir sargılara bir de ona bakıyordu.
"Ne oldu Junju?" Kai yanlarında duran adama baktı.
"Seni adi pislik hepsi senin yüzünden!"
Kai karşısındaki kişiye yürüdü. Onu tutan iki çift el bu ellerin sahibi Taehyun'dan başkası değildi.
"Sakin ol Kai lütfen yeri değil." Kai ondan biraz uzaklaşıp arkadaşının yanına ilerledi.
"İyi misin Junju?" Gözlerinde öfke yoktu. Sadece korku vardı. Yeonjun bunu çok iyi görüyordu.
"Sadece kriz geçirdim Kai endişelenme." Yeonjun hemen yanlarında duran arkadaşına döndü.
"Taehyun, Kai biraz hava alsın iyi olur."
Taehyun ne kadar itiraz etse de çoktan çıkmıştı. "Gyu sende arkadaşını al ve git burdan."
Soobin kaşlarını çattı. Gitmemekte kararlıydı. Gidecek miydi? Gitmesi gerekiyor muydu?
"Size gidin dedim bugünlük bu kadar yeter."
Beomgyu Soobin'e gitmesi gerektiğini söylüyordu. O, arkadaşınıda alıp gittiler. Yeonjun odada tek başına kaldı. Yorgundu. Hemde çok. Yine uykuya teslim oldu.
•
Kısa uykum bölünmüştü. Odadaki konuşma seslerine uyanmıştı. Kai ve Taehyun aslında kısık sandıkları sesleri ile konuşuyorlardı.
"Ha gayret biraz daha bağırın."
"Junju uyandın." Sıkıca gelip boynuma sarıldı. Bende ona sarılacaktım ama ellerim çok fazla açıyordu ve Kai çok fazla sıkıyordu.
"Hey Kai çok sıkma boğacaksın."
"Sus Taehyun ya."
"Haklı ama Bücür boğuluyorum." Bunu dememle birlikte hemen beni bıraktı. Akıllı bücür böyle böyle adam olacak.
"Özür dilerim Junju."
"Şapşal çocuk ya."
"Doktor uyandığı zaman çıkabileceğini söyledi. Birkaç ilaç yazdı. Bunları düzenli olara süreceksin ve diğer ilaçların dozunu arttırdı."
Mükemmel bir bu eksikti. İlaçlar zaten bir etki göstermiyor bir de dozunu arttırmışlardı. "Bir şey daha ilaçları çok fazla tüketmeyeceksin."
"Ve Junju itiraz yok çok fazla içtiğini görürsem kendim gelip seni doktora şikayet edicem."
"Tamam Bücür ne dersen o."
Mükemmel zaten söylediğim yalanlar çokça baskı yapıyordu şimdide bu çıktı başıma. Tabi ki dayanamayacak ve dozunu kaçıracaktım. İyice uyuşturuyordu ilaçlar beni. Kai'ye yalan söylemek istemiyordum ama mecbur kalıyordum.
İnsanlar gerçeği bilmediği için mutlulardır. Benim onu üzmeye hakkım yok. Benim yüzümden kötü olmasını hiç istemiyordum. Kimsenin kötü olmasını istemiyordum. Benim için endişelenmelerini hiç istemiyordum.
Soobin'e bile yalan söylemiştim ben. Hâlâ bile buna devam ediyordum. Nefret ettiğim biri bile olsa korkmasını istemiyordum. İşte ben buldum. Sen busun Baek Yeonjun. Sen bir yalancısın.
Devam edecektim yalan söylemeye devam edecektim. Ne kadar sonunda kötünün ben olacağını bilsemde ne kadar günün sonunda benden uzaklaşacaklarını bilsem de herşeyin biteceğni bilsemde buna devam edecektim. Böyle olmasını istiyorlarsa böyle olacaktı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |