
Minho'dan
“Bunu isteyerek yapmadım,” dedi sert bir sesle. “Bir şeyler ters gidiyor.”
Ellerimi masaya koyup ona doğru eğildim.
“O zaman anlat. Çünkü elimizdeki tüm veriler seni suçlu gösteriyor.”
Lena dişlerini sıkarak başını çevirdi. Sorgu odasının duvarlarına boş boş baktıktan sonra iç çekti.
“Biri bana zorla yaptırdı.”
Felix kaşlarını kaldırdı. “Kim?”
"Söylersem aileme zarar verecekler. İsterseniz işime son verin umrumda değil. Zaten çıksam bile istifa dilekçem hazır verip gideceğim."
"Ve başka bir ailenin kaderi ise senin elinde."
Felix umutsuz bir şekilde ikna etmeye çalıştı. O da benzer şeyler yaşamıştı. Eğer onun içinde susmasalardı ailesinin kanı yerde kalmayacaktı. Ailesini bir katliam da kaybetti ve herkes önce kendini düşündü. İfade bile vermeyenler olmuştu.
İnsanlardan tam da bekleneceği gibiydi. Bencillik, bencillik ve bencillik.
"Konuşmazsan dilekçeye kalmaz hapisi boylarsın. Her türlü kendi aileni bitireceksin Lena. Mantıklı ol."
Lena başını salladı. “Yüzlerini görmedim. Mesaj aldım.”
Felix kollarını kavuşturup kaşlarını çattı. “Hangi numaradan?”
Kadın yutkundu. “Bilinmeyen numaraydı. Açmamı söylediler.”
“O mesajlar hala duruyor mu?”
Lena gözlerini kaçırdı. “Sildim.”
Tüm çıkış yolları kapanmıştı. Birileri işimize karışıyordu. Ama nasıl bu kadar engel olabiliyorlardı. Daha kötüsü içinden bir ses bu işin içindekinin Chan olmadığını söylüyordu.
Sorguda elimize geçen hiçbir şey olmamıştı. Lena için ayrı bir dava açılmıştı. Birazdan ise mahkemesi vardı. Odama geçip ikimizde bir köşeye çekildik.
Bilgisayarı açıp e-posta adresime giriş yaptım. Pekte önemli şeyler gelmediği için ayda bir giriyordum. Spotify hesabı için mailin gelip gelmediğine bakacaktım ki bir mesaj dikkatimi çekti
Gönderen: Yang Jeongin
"Felix hemen buraya bak. Yang Jeongin bir e-posta göndermiş."
İlk başta kararsızdım ama yinede açtım.
'Merhaba Lee Minho çok şaşırmış olmalısın benden bir mesaj aldığına eminim. Genelde Chan'dan mesaj alıyordun ve çokta iyi şeyler yoktur.
Her neyse ilk ve son kez aynı yolda yürüyeceğimizi söylemek için yazıyorum.
Ne demek istediğimi belki anlamadın. Bir süre Chan ve çeteyi kurcalamasan sana fayda olacaktır. Bizde rahat oluruz bu sayede ve seninde işine gelecektir.
En yakın zamanda tekrar görüşmek dileğiyle.
Yang Jeongin.'
Bu neydi şimdi? Neden böyle birşey istiyordu? Ne gibi bir çıkarım olacaktı?
"Birşeyler yerine oturmuyor Minho. Bu adam niye şimdi bizimle iletişime geçiyor."
"Bilmiyorum Felix ama öğreneceğiz."
"Şu Jeongin'i araştırayım önce. Tehtit mi değil mi anlarız."
"Tehtit değil." Bu fikrim ile Felix 'Ne?' diye tepki vermişti ama bölünmeden devam ettim.
"İçimden bir ses bu olayda Chan'ın olmadığını söylüyor. Tehtit olsa bunu bir e-posta ile yapmazlar. Birçok kez tehtit ettiler hiçbiri bu kadar basit değildi."
Yada belki bir tehtiti sadece Jeongin biraz vicdanlıydı. Tabiki böyle adamlarda vicdan ne arardı ki ama yinede içinde bir umut vardı. Bir umut.
"Ne yani Chan bize yardım mı ediyor demek istiyorsun? Bu imkânsız ama sence Jeongin böyle bir mesaj göndererek ihanet etmiş gibi görünür mü? Sonuçta onların tarafında ya da ikili oynuyor."
Hiçbir soruya şuandan net bir cevap veremezdim. Aklımda bir sürü soru vardı ve hiçbirine cevap veremiyordum. Keşke Seungmin burada olsaydı.
Bir kaç saatlik uzun bir araştırmadan sonra ve muhbirlerin yardımı ile işimize yarar bilgiler toplamıştık.
Yang Jeongin kendisi yeraltında sözü geçen kişilerden. Bir sürü çete ve seri katil yönetiyor.
Chan büyük ihtimalle bu adama çalışıyordu.
Peki başka kim vardı? Bu kadar güçlü olmayı nasıl başarmıştı?
Tüm yeraltını o yönetiyordu. Onu yakalarsak tüm düzende bozulacaktı. Bu düşünce ise baya uçuktu. Daha Chan'ı bulamıyorduk. Nasıl baş adamı yakalayacaksak.
Ailesi hakkında hiçbir yerde bilgi yoktu. İsmini sorduğumuzda tüm muhbirler ilk başta tedirgin olmuştu. 'Ona bulaşmayın' diyen bile olmuştu.
Peki bize neden yardım ediyordu?
Araştırmamı bölen kapının bir anda açılması oldu. Felix içeriye apar topar girmişti.
"Operasyon var. Limanda çatışma olmuş." Yerimden kalkıp hızlıca aşağıya indik.
Limana yaklaştıkça silah sesleri çoğalıyordu. Çelik yeleğimi giymiştim. Silahımın dolu olduğunu da kontrol edip araba durduğu gibi çıktım.
Çatışmanın olduğu yere varana kadar yerde yatan birçok adam gördüm. Büyük ihtimalle hepsi ölmüştü.
Silah sesleri durmuştu. Kaçan birkaç silüet gördüm. "Kaçıyorlar. Pekişlerine düşün."
Birkaç adamım peşlerinden gitmişti ama çoktan arabaya binip gitmişlerdi bile. Arabalara dönsek çok zaman kaybederdik.
"Lanet olsun Minho saniye ile kaçırdık."
Elimizde sadece cesetler ve yerdeki beyaz toz. Ne var ne yok herşeyi temizlemiştik. 2 saatir belki buradaydık. Savcı ile birlikte tüm olay yerini gezmiştik. Notlar ve fotoğraflar çekilmişti.
Merkeze geçtiğimizde elimizde ne canlı adam vardı ne de bir iz. İki yaralı vardı onların durumu ise ağırdı.
Felix kimlik tespiti için gitmişti. Bende odada parçaları yerine oturtmaya çalışıyordum. Bir umut belki Jeongin mesaj atardı yada arardı.
Kapım çalınca gel komutunu verdim. Felix elinde mavi dosya ile içeri geldi. "Elimde işe yarar bilgiler var."
Sandalyemi düzeltip dik bir şekilde oturdum. "Seni dinliyorum."
"Adamlardan biri Jung Sungmin ele başı o. Kendisi hileli alışverişle tanınır. Büyük ihtimalle alışverişte sahtecilik yaptı ve çatışma oldu."
"Yani dosya ile ilgili değil."
"Bilmiyorum elimizde bir kamera kaydı yada görüntü olsa herşeyi anlayacağız ama maalesef yok."
Bildirim sesi
Sessizlik
Odada kısa süreli bir sessizlik oldu. Sesi bölüm ise Felix'in küfrü oldu. Bilgisayara yönelip e-posta adresime girdim.
Yeni bir mesaj
Gönderen: Yang Jeongin
'Merhaba Minho sana tekrar görüşeceğimizi söylemiştim. Umarım şaşırmamışdındır.
22.15 Korular
Unutma izler her zaman silinmez bazen sadece yanlış yere bakarız'
Mesajın altında bir ek vardı. Tıklayıp açınca kamera görüntüleri vardı. Kırılmıştı ama işimize yarardı. Sungmin önünde 3 adam ve arkada bir kadın ve erkek.
El sıkışıyorlardı. Sonra birşey veriyorlardı açıp bakıyorlardı. Elindeki poşeti öndeki adam yanına veriyordu. Sonra arkadaki adam engelliyordu. Burdan sonrası kesik kesikti. Çatışma başlıyordu.
"Yüzleri görünüyor mu?"
"Az çok evet. Şu adam Sungmin. Önündekiler kim bilmiyorum ama hemen ver araştırsınlar."
Görüntünün kopyasını attım. Jet hızı ile odadan çıktı bende düşüncelerim ile baş başa kaldım. Jeongin bize neden yardım ediyordu? Bu adamların dosya ile olayı neydi?
Hepsini teker teker düşünmüştüm. Dahası beni neden yanına çağırıyordu.
Saatler sonra telefonum çaldı. Arayan Felix'ti.
"Tespit edittiler ama bir kişiden emin değiliz. Görüntüler bulanık ve uzaktalar,"
"Kimmiş?"
"Biri Vegas lider o. Birkaç muhbiri aradım kendisi baya acımasız biriymiş. Diğerleri Kim Daeho ve Min Taejun. Kadının kimliğini bulamadık."
"Diğeri peki?"
"Hwang Hyunjin."
Hwang Hyunjin
Bu nasıl oluyordu. Kim kime ihanet ediyordu? Chan bunları biliyor mu? Kayıp kız ile bağlantısı neydi? Jeongin'in amacı neydi?
Bakışlarım saate kaydı. 22.23 şimdi çıksam korularda olurdum. Tuzak olabilirdi ama bir şansımız vardı.
"Soruların cevabını biliyorum Felix. Hemen garaja in."
"Nereye gideceğiz? Ne oluyor Minho."
"Jeongin'in yanına."
Cevap vermesini beklemeden ceketimi ve arabanın anahtarını alıp çıktım. Garaja indiğimde Felix oradaydı. Vakit kaybetmeden arabaya binip yola koyulduk.
Korulara vardığımızda etraf sessizdi. Etrafta fazlaca ağaç vardı. Burası çoğu kez yasa dışı iş için kullanılmıştı.
Felix yanımda sessizce şüpheli bir şekilde konuştu. "Ya bu bir tuzaksa?"
"Tuzak olsa bu kadar basit çalışmazlardı."
Neden bu kadar emindim hiçbir fikrim yoktu ama içimden bir ses güvenilir olduğunu söylüyordu.
Biraz daha yürüyünce karşımızda bir silüet gördüm. Korkuluklara yaslanmış telefonuna bakıyordu. Bu Jeongin olmalıydı.
Bizim varlığımızı sezmiş olacaktı ki bize doğru baktı.
"Merhaba Lee Minho bir an hiç gelmeyeceksin sandım."
"O kadar soru işareti olmasa gelmezdim değil mi?"
Kafasını aşağı yukarı sallayıp bana doğru döndü. Yandaki masayı işaret ederek bir sandalyeye geçip oturdu. Bizde yanına geçince düşman ile pazarlığa gelmiş gibi hissettim.
"Bize neden yardım ediyorsun Yang Jeongin."
"Öncelikle Minho adamlarıma ihanet ettiğimi düşünme. Sadece aynı amaç uğruna mücadele ediyoruz. İlk ve son olarak. Ne biz sizsiz ne de siz bizsiz bir yere varırsınız."
Bu da ne demek oluyordu? Aynı amaç uğruna ne yapıyorduk?
"Vegas tehlikeli bir adam. Biz bile zor adım atıyoruz. Kayıp kız vakasında birlik olmalıyız. Rahat adım atmamız gerek ve sen ölümüne Chan'ı ararken bu maalesef biraz zor."
"Hwang Hyunjin ihanet ediyor ama Jeongin."
Yüzünde alaycı bir sırıtış oldu. Biraz daha abartsa alay ediyor sanırdım. Belki gerçekten alay ediyordu.
"Sence ortada bir ihanet olsa anlamaz mıyım? Kimse ihanet etmiyor Lee sadece birlik oluyor,"
Şimdi anlıyordum. Kayıp kızı Vegas almıştı. Onlar içeri sızmaya çalışıyordu. Ben elimi çeteden çekecektim böylece rahar hareket edip hedefe ulaşacaktık.
"Senden isteğim istediğim zaman istediğim yere operasyon düzenlemek."
Oyunun kartları şuan baştan dağıtılıyordu. 40 yıl düşünsem mafya ile işbirliği yapacağımı düşünmezdim.
Elimi sıkmak için ileri doğru uzattım. "Peki Jeongin o zaman anlaştık,"
O da elini getirip sıktı. "Ama eğer sen yada Chan veya diğerleri uymazsa herşeyi unut."
"Merak etme Lee biz anlaşmalara sonuna kadar uyarız. Sonuçta ihanetin bedeli her zaman ağrıdır."
•
Chan'dan
Hyunjin bugünkün alışverişte güvenilir olduğunu kanıtlamıştı ve içlerine girmişti. Sungmin ise ortadan kalkmıştı. Lee limana gittiğinde geç kalmıştı. Biz çoktan kamera kayıtlarına ulaşmış ve işimize yarar şekilde düzenlenmiştik.
Zoe ve Han şuan PlayStation oynuyordu. Changbin ise kitap okuyordu. Bende mutfakta yemek hazırlıyordum.
Gol bağırışları dışında hiçbir ses yoktu. Şikayetçi de değildim aslında bu durumdan. Arkaya hafif bir müzik açıp yemek yapmaya devam ettim.
Salondan bağırışlar gelince kafamı kapıya doğru uzatıp içeri baktım.
Changbin telefonu almış havaya kaldırıyordu. Zoe ise telefonu vermesini söylüyordu.
"Dur bi kız vercem geri yemedik sevgilini."
Telefonu iki elinin arasına alıp birşeyler yazmaya başladı. Sanırım Hyunjin ile konuşuyorlardı.
"Bak şuna ya Hyungsine nasılda kaba."
Han elindeki konsolu yanına bırakıp bıkkın bir nefes verdi. "Hyung bırak konuşsunlar."
"Ne konuşması ya dedim ben ona yazma diye şimdi eline yüzüne bulaştıracak işi."
"Hyunjin beceriksiz değil Hyung."
Daha fazla dayanamayıp bende dahil oldum. "Bak şuna sevgilisine de toz kondurmuyor."
Han kahkaha arasında konuşmaya çalıştı ama pek beceremedi. "Changbin Hyung bunu saklayacaktı ama Chan Hyungnım yanı bsşımızda olduğunu unuttunuz."
"Sanki yiyeceğiz söylese bişi olmayacaktı." Göz devirip mutfağa geri döndüm. Zoe ise bişiler söyledi ama pek takmadım.
Kapı çalınca kapıya doğru ilerledim. Han yerinden kalkıp kapıya doğru ilerledi. Zoe ise yerdeki oyunu kaldırdı. Gelen Jeongin'di.
"Merhabalar. Yeni gelişmeler var."
"Otur I.N seni dinliyoruz." Hepimiz salona geçip farklı yerlere oturunca toplantı başladı.
"Sungmin'in ölümü kesinleşti. Benim farklı bir planım var. Lee Minho ile işbirliği yapmak."
Changbin yerinden kalkacak gibi oldu. "Ne saçmalıyorsun I.N? Bu nasıl olacak?"
Sesi yüksek çıkıyordu. Başka birşey olsa uyarırdım ama buna ben bile şaşırmıştım.
"Sakin olun önce onlar olmadan rahat hareket edemeyiz. Onlarda biz olmadan bişi yapamaz. Bunun farkında olun önce. Ona alışveriş öncesi bir mesaj attım."
"Ne yaptın?"
"Bana bağırma Cris. Biraz önce kamera görüntülerini attım ve Korulara çağırdım. Gelirse bir anlaşmaya oturacağız. Elini sizden çekecek ve rahat hareket edeceğiz. Böylece iki tarafta hedefe ulaşacak. Aynı şey için hareket ediyoruz. Bu bir avantaj."
"Bence bu saçmalık. Lee'nin başına buyruk davranmayacağı ne malum?"
"Zoe haklı ayrıca bu olayın sonunda bize birşey olursa."
Jeongin bıkkın bir sesle devam etti. "Lee aptal değil. Bunu hepiniz biliyorsunuz. Yani aklı varsa kabul eder ve anlaşmaya uyar ayrıca denemekten zarar gelmez."
Aptal değildi ama bir mafya ile iş yapacak kadar da salak değildi. Belkide kız için kabul ederdi ve içimden bir ses kabul edeceğini söylüyor.
Jeongin toplantı bittikten sonra evden ayrıldı. Bizde yemeklerimizi yedik. Ortalığı topladıktan sonra uykuya dalmak için odama çıktım.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.15k Okunma |
230 Oy |
0 Takip |
29 Bölümlü Kitap |