12. Bölüm

Büyük Patlama

695,5
nvuusa

Yeri ağzını sıkı tutmuştu. Lee'nin kafasındaki soru işaretleri giderek artıyordu. Tamda istediğim gibi.

 

"İnebilirsin Şahin, av iyi iş çıkardı."

 

 

 

 

Yeri ve avukatı merkezden çıkınca Şahin ve bende malikaneye geri döndük.

 

"Kim işi tamamen kapanmıştır beyler."

 

"Hastanedeki köstebek haber verdi. 2 gün içinde Amerikandan geliyorlar birşey yapmamız gerek Chan."

 

Hastanede işler sıkılaşınca içeride bir köstebek edinmiştik. Tabiki insancıl yollar ile(?). "Onun içinde bir planım var ama şimdi değil."

 

"Ne? Tanrı aşkına gelecekler ve alacaklar diyorum ve sen hiçbir şey yapmayacak mısın?"

 

"Sesini yükseltme!"

 

"Eğer oturmaya devam edeceksen ben artık yokum."

 

"Otur oturduğun yerde Hwang."

 

"Senin gibi kıçımı indireyim ki herşey için geç mi olsun. Hepiniz duydunuz ben artık yokum!" Cümlesini bitirdiği gibi odadan hızlıca çıktı.

 

Han, Hyunjin'in arkasından gitti. Bin ise karşıma oturup yüzüme baktı. "Geri gelecek merak etme."

 

"Aklında ne var Chan."

 

"Ortalıkta gözükmemek önceliğimiz sağlıklı olması kurtaralım derken öldürmek değil."

 

İçerdeki köstebek bize tüm testleri, gelişmeleri bildiriyordu. Şuan hiçbir şey yapmayacaktık ABD askerleri ise buraya gelecek vakit bile bulamayacaktı. Hyunjin ise uslu uslu geri gelecekti.

 

"Jeongin'e söyleyin Hyunjin ile ilgilensin ayak altında durup aptalca bişi yapmasın."

 

Yemek vakti hepimiz masada sessizce yemeklerimizi yiyorduk. "Şimdiki plan ne?"

 

"Birazdan çıkıp Alexander ile görüşeceğiz. Kore'ye gelmiş 2 gün önce ufak bir merhaba diyeceğiz."

 

"Davete katılacağız yani?"

 

"Hayır gidince görürsünüz." Yemeğim bitince ben kalkıp odama gittim. Duşa girip üstümü başımı düzelttim. Çıkınca Jeongin ile görüşüp gerekli olan ekipmanı ayarladım.

 

Aşağı indiğimde herkes hazırdı. Jeongin'in gönderdiği bir şoför ile buluşma noktasına doğru gittik. Her zamanki gibi ıssız eski bir depo. Etrafta bolca yeşillik ve çamurlu yol.

 

"Merhaba Chris."

 

"Merhaba."

 

İçeridede büyük olmayan ama yeterince büyük bir masa vardı. Bir sürü dosya ve büyük bir kroki vardı. İkimizde masanın bir tarafına geçip oturduk.

 

"Yarın deniz yolu ile sizden gelen malları ABD'ye süreceğiz. Şu yolu izleyeceğiz en kısa ve güvenli bölgeden limana ulaşacağız."

 

"Hava durumu hesaba kattınız umarım."

 

"Evet. Dün hava müsait olsaydı şuan ulaşmış olacaktı."

 

"Belirlenen yerlere getirilen malları koyup karmaşa yaratacağız. Tüm yurt içi ve yurt dışı seferler iptal olacak."

 

Başta merkez olmak üzere birçok önemli noktada belirli aralıklarla büyük patlamalar olacaktı. Bizde bu fırsattan en iyi şekilde yararlanacaktık. Masadan kalkıp el sıkışıp oradan ayrıldık.

 

"Görevlilerin gelmesini böyle mi engelleyeceksin?"

 

"Evet tam da üstüne bastın. Eve geçelim biraz pratik yapın her şeye hazırlıklı olalım."

 

 

 

 

Büyük güne mükemmel haberler ile uyandık global kanalda ABD'nin önemli eyaletlerinde olan patlamaları tüm kanallarda yayınlanıyordu. Bir kaç dakika sonra ise yeni bir patlama olmuştu.

 

"Günaydın Chan senin plan tutmuş kara hava ve hatta deniz ulaşımı durdu yas ilan etmişler."

 

"İki saat içinde operasyon var hastaneye hazırlanın."

 

Jeongin'in ve Lucas'ın gönderdiği destek ile hem içerden hemde dışardan kolay bir şekilde baskını yapacaktık. Hastanenin önüne geldiğimizde büyük bir kalabalık vardı. Kapıda polisler ve Seungmin tam yanındaydı. Telsizden Minho ile konuşuyordu.

 

"Silahları alın ve emrimi bekleyin." Arabadan inip ellerimi havaya kaldırıp Seungmin'e doğru ilerledim. Silahım yoktu o yüzden vuramazlardı. Zaten vurdukları an kafalarında bir delik olacaktı.

 

"Merhaba Seungmin."

 

"Sik kırığı köpeklerini al ve defol."

 

"Çok kabasın ama ve burda senden başka köpek yok hepimiz insana benziyoruz. İzninle sahibinle konuşmak isterim." Elindeki telsizi işaret ederek telsizi aldım.

 

"Selam köpeğin sahibi hayranı olduğun adam şuan seninle konuşmak istiyor."

 

"Sen delisin Chan."

 

"Bende seni çok seviyorum ve çok özledim aşkım ne zaman geleceksin." Cevap vermeden telsizi köpeğe geri verip araca doğru ilerledim.

 

"Şimdi." İşaret vermem ile çatışmanın başlaması bir oldu. Yoğunluk olmayan bir blokta o anda patladı. Tabiki kimse bilmiyordu bu da yoğunluğun oraya yönlenmesine ve bizim işimizim kolaylaşmasına sebep oldu.

 

"Şahin araçlar gelirse işlerini bitir. Bin benimle gel." Hastanenin önü bitince içeriye geçtik. Siren sesleri ise duyulmaya başlamıştı.

 

Yukarıdaki adamlar yukarıyı temizlemişti tek bir kat kalmıştı o da Zoe'nin bulunduğu kat. Oradaki adamları iki taraftan sıkıştırıp işlerini bitirecektik.

 

"Bu odada." İçerideki köstebek herşeyi hazırlamıştı alıp çıkacaktık.

 

"Merhaba kaptan bu kadar erken beklemiyordum."

 

"Bekletmeyi sevmem ve sevgilin baya ortalığı ayağa kaldırdı."

 

"O sevgilim değil."

 

"Aynen öyledir." Bin bir yandan kelepçeyi çözüp bir yandan yaşananları kısaca anlattı ve dalga bile geçti.

 

"Han in gidiyoruz." Garaj bölümünde bizi başka araçlar bekliyordu. Hyunjin ve Jeongin'in adamları orada olacaktı.

 

"Hadi binin araçta hasret giderin artık." Bu bir uyarıydı hemen anlaşılmıştım herkes seri bir şekilde binmişti. Çıkışta Han'da bindiğinde hızlıca uzaklaşmıştık.

 

Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Evde bir kıyamet kopabilirdi yada olmazdı her ihtimale karşı kimse konuşmadı. Evin önüne gelince biri hariç herkes araçtan indi.

 

"Ararım seni sonra gelmesem daha iyi olacak."

 

"Saçmalama Hwang Hyunjin ve in şu arabadan." Hyunjin daha sonra bana baktı ve göz göze geldik. Onaylayınca araçtan indi.

 

"Odama gel Hwang."

 

Ben önden çıkınca sarılmış ve öpmüş olmalılar ki Bin'in 'iğrençsiniz' lafını duymuştum.

 

Masanın başına oturunca kapı çaldı. 'Gel' komutunu verince içeriye geçti ve oturmasını işaret ettim.

 

"Tatil nasıldı?"

 

"Ne tatili?" Kafamı kaldırıp yüzüne ifadesiz bir şekilde baktım. O da aynı anda kafasını eğdi. Onları seviyordum ve başlarına birşey gelse dünyayı yakardım ama saygısızlık yapıldığı an herşeyi bir kenara atardım.

 

"Özür dilerim çok fevri davrandım ve saygısızlık ettim. Biraz izin ver onunla konuşayım sonra tekrar gideceğim."

 

"Hiçbir yere gitmiyorsun evinde kalacaksın." Bu sözüm ile kafasını kaldırıp büyükçe gülümsedi ve teşekkür ederim gibi birşey mırıldandı.

 

"Git şimdi sevgiline bak."

 

"O se-"

 

"Burda vakit kaybetme ve odaya geçin yoksa Changbin sizi gebertecek."

 

 

 

 

Minho'dan

 

Tam Yeri dosyasını kapatmıştık ki dünya büyük bir skandal ile uyandı. ABD'nin birçok yerinde art arda patlamalar meydana geliyordu. Birçok bina, havalimanı, yollar ve daha fazlası.

 

"Siktir tam da vaktini bulmuşlar."

 

"Ne büyük tesadüf ama." Tesadüf değildi diyordu iç sesim ama Chan bu kadar büyük bir şeyi yapabilir miydi? Hayır yapamazdı. Belki de yapabilirdi.

 

"Sanırım paranoyak oluyorum bunu Chan'ın yaptığını düşünüyorum."

 

"Neden yapamasın ki? O manyaktan herşeyi beklerim." Birkaç gün sonra net bir açıklama gelecektir kimin yaptığını bulacaktırlar. Biz konuşurken Seungmin odaya girdi.

 

"ABD askeri aradı gelemiyorlarmış öncelik saldırının kimin yaptığını bulmakmış."

 

"Hastaneye gidelim o zaman Hennig ile görüşelim"

 

Chan bu karmaşadan faydalanmak isteyebilirdi. İçimden bir ses öyle yapacağını düşünüyordu. Seungmin önden hasteneye gitti bizde bir dosyayı incelemek için merkezde kaldık.

 

"Çok yoruldum."

 

"Biliyorum ama az kaldı dayan."

 

"Kahve getireyim." Felix odadan çıktıktan birkaç dakika sonra telsizimden Chan'ın sesini duydum.

 

"Selam köpeğin sahibi hayranı olduğun adam şuan seninle konuşmak istiyor."

 

"Sen delisin Chan."

 

"Bende seni çok seviyorum ve çok özledim aşkım ne zaman geleceksin." Ben cevap vermeden geri telsizi Seungmin'e geri verdi. Daha sonra ise silah sesleri. Felix şaşkınlıkla bakarken derin bir nefes verdi.

 

"Bende bıktım Lix bende." Hastaneye geldiğimizde yukardan ateş açıldı tekerlekleri ve ön cama hedaf alıp saniyeler içinde tuzla buz oldu.

 

Hastanenin önü cehennem gibiydi yerde bir sürü adam vardı. Biri Seungmin'e benziyordu. Benzemekle kalmamış yerde yatan Seungmindi.

 

"Seung!!" Nabızı atıyordu. Evet o yaşıyordu.

 

"Felix birini bul acil müdahale etsinler ben içeri giriyorum." İçeriside aynı cehennemdi. Bizden ve karşı taraftan bir sürü adam vardı. Hennig'in odasına gittiğimde tamamen boştu.

 

"Siktir siktir siktir cehenneme git Chan." Aşağıya inmek istemiyordum. Korkuyordum hem de bir çocuk gibi korkuyordum. Çöküp gözyaşlarına boğuldum.

 

Ne kadardır ağlıyordum bilmiyordum ama kalkmam gerekiyordu. Yavaş yavaş aşağıya indim. Gözlerim Felix'i aradı ama bulamadım. Arkamdan bir el dokununca gözlerim Felix'i buldu.

 

"İyi mi?"

 

"Bilmiyorum." Herşey iyice kötüye gidiyordu. Hiçbir ilerleme yoktu. Yıllardır yerinizde sayıyorduk. Ufacık bir ilerleme kaydetmiştik ama o bile şimdi yoktu. Hatta daha kötü bir durumdaydık.

 

 

Ocak 2025

Bölüm : 26.01.2025 22:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...