1. Bölüm

Kural 1: Kimseye Güvenme

695,5
nvuusa

İnsanların her şeyden bir çıkarı vardı? Bunu kimse inkar etmez. Bazen çıkarlarımız için en yakınlarımızı bile yarı yolda bırakırız.

 

Ben Christopher Bang yada piyasadaki adım ile Cris. Eğer benim gibi piyasanın içindeyseniz her ülkede farklı bir isminiz olmalı.

 

Diğer herkes gibi benim de pek parlak bir geçmişim yok. Kimin parlak bir geçmişi olsa buralara gelirdi ki?

 

Şuan bizim için önemli olan bir anlaşmadaydım. İyi bağlantılardan yaptığım alışverişin tam da ortasındaydık. Bu tür alışverişlerde yanınıza en güvenilir adamlarınızı almanız gerek.

 

İki yanımda da birer tane adamım vardı. Sağımda Lewis solumda Sam ve gözcü konumunda duran Peter.

 

Verici taraf daha kalabalık gelmişti. Eğer işler ters giderse -ki bunu hep göz önünde bulundurmak gerekirdi- büyük ihtimalle zor kurtulurduk. Telsizin başında duran Zoe çatışma durumunda bizi buradan çıkaracaktı.

 

"Tam zamanında buradasın Cris."

"Her zaman Lucas."

 

Lucas iyi bir bağlantıydı istediğim her şeyi en iyisinden bulup getirirdi ve parasını da alırdı.

 

"Mal nerde?"

"Önce para Cris."

 

Lewis'e kafam ile işaret verdim. Çantayı açıp içindekileri gösterdi. Bir demet alıp eline verdim.

 

O da aynı şekil istediğimin en iyisini bulmuştu yine. 2 adet AK -47 ve Barrett 50 cal. Peter bunu görünce çok sevecekti.

 

Para dolu çantayı alıp ona verdim o da aynı şekilde silahları bize teslim etti.

 

"Tekrar görüşmek dileği ile Cris."

 

İki adamım ile oradan uzaklaştık. Telsizden adamlarıma komut verdim.

 

"Peter tamam inebilirsin. Zoe buluşma yerinden bizi al." Arabanın bulunduğu yere geçtik. Bagaja malları bırakıp araca geçtik.

 

"İyi iş çıkardık yine başarılı bir operasyon. Hepinizi tebrik ediyorum."

 

"Peter hemen aracı sürse iyi olur polisler yaklaşıyor." Zoe'nin uyarısı ile Peter aracı sürmüştü. Yine polislerden bir adım öndeydim. Yine kazanan Christopher Bang olmuştu.

 

Peki ben kimdim? Nasıl bir geçmişim vardı? Kısaca biraz göz atalım.

 

Eskide Seoul Jongno polis merkezinde başarılı bir sivil polistim. Ekip arkadaşım Lee Minho ile çokca başarıya imza atmıştık. Çoğu zaman manşetlerden çıkmıyorduk.

 

'Kore sokaklarında dolaşan tüm suçluların korkulu rüyası Lee Minho ve Bang Chan yine zorlu bir çeteyi çökertti.'

 

Tabi bu en son ki haberimizdi bu haberden sonra herkes gerçek yüzümü görmüştü. Tüm bilgileri sızdırmış ve kendi ekibimi ona göre yönlendirmiştim.

 

Bir sonraki hedef benim çetemdi. Operasyonun ortasında safa değiştirip Lee Minho'nun ekibinin üstüne ateş açmıştım.

 

"Zoe aracı getir hemen çıkıyoruz burdan." Zoe ses vermemişti. Vurulmuş muydu? Hayır o en iyi adamımdı kolay kolay deşifre olmaz yada vurulmazdı. Sonunda ses vermişti.

 

"Tamam kaptan hemen."

 

" Peter, Sam yürüyün." İki adamımı önden çıkarmıştım bile.

 

Tam karşımda duruyordu. Arka kapıya gelmişti. Lee Minho. "Hemen şimdi teslim ol. Hemen!"

 

Etrafım sarılmıştı bile. Çıkış imkânsızdı. Lee bana "Oyun bitti Bang" demişti.

 

"Spoiler ister misin Lee oyun daha yeni başlıyor." Demiştim ona oracıkta mosmor olmuştu.

 

Orda tutuklanmıştım. Seoul Dongbu Gözaltı Evine götürüldüm. Müebbet hapis cezam vardı. Şimdiden gri listede yerimi almıştım. O lanet olası yerde saadece 3 hafta kalmıştım. İyi bağlantılar bulmuştum. Güven kazanmıştım. Lucas ile buradan tanışıyordum.

 

Kaçışım büyük gürültü uyandırmıştı. Bir daha benden bir iz bile bulamadılar. Tüm Kore hatta tüm dünya bunun ile çalkalanıyordu.

 

'Büyük bir çete üyesi olduğu düşünülen Bang Chan bugün Seoul Dongbu Gözaltı Evinden kaçtığı öğrenildi.'

 

'Kore topraklarındaki yeraltı mafyalarından biri olarak düşünülen Christopher Bang tutuklu olduğu cezaevinden kaçtı.'

 

'Herkesin bir sonraki gelişmeye kadar dikkatli olmasını istiyoruz.'

 

Tabi hiçbir zaman benden bir daha haber alamadılar. Her şeyi kusursuz bir şekilde yaptık. Sorunsuz alışverişler ortalıkta katili bilinmeyen cesetler.

 

Şimdi kırmızı listede en baştaydım. Bir zamanlar sırt sırta mücadele verdiğimiz kişi ile şimdi baş düşmanıydık.

 

Hayat bu işte beklenmediğiniz anda en yakınınızdan kurşun yerdiniz. Sevdiğinizden, arkadaşınızdan ve diğer herkesten. Kimseye güvenme.

 

O gün ilk ve sondu. İlk kez eline düşmüştüm ve son olmuştu.

 

Eve gitmiştik. Bu bebekleri çok yakında kullanacaktık. Bay Lee beni unutmaya başlamıştı. Kendimi tekrar hatırlatma vakti gelmişti. Çok yakında herkes hatırlayacaktı beni.

 

"Jisung yarınki operasyon için herşey hazır mı bak. Zoe sen gidip son kez alanı kontrol et. Sorun çıkarsa eğer her deliği ezbere bil. Changbin sen yeni bebekleri diğerlerinin yanına götür. Hyunjin sen benimle depoya gel."

 

İkimiz depoya geçtik. Karşımızdaki adam bize korkulu gözler ile bakıyordu. Gömleğimi çıkadırıp asılı duran atletlerden birini giydim.

 

"Seni köstebek şimdi işin bitti kurdu kızdırdın." Hyunjin elindeki sopayı bana uzatırken bunları söyledi.

 

"Dökül bakalım köstebek." Elimdeki sopa ile ayaklarına vurmaya başladım. Adam çığlık çığlığa bağırıyordu. Buradan çıkışı yoktu ve ölecekti.

 

"Dökülsen iyi olur kurtlar çok sabırsızdık bilirsin." Ötmüyor muydu? Tamam bizde öttürürdük. Lakin önce yapmamız gereken bir şey vardı.

 

Kamerayı iyi açıda bir yere yerleştirdik. Adamın ayaklarının altına küçük (?) bir ateş yaktık. Adam çığlık çığlığa bağırıyordu. Adamın arkasına geçip yüzünü kameraya çevirdim.

 

Her saniyesini çekiyordu kamera. Alıp her bir parmağını teker teker kırmaya başladım. "Lee. Lee Minho. Onun köstebeğiyim. Bugünkü alışverişi ben söyledim."

 

Yüzünü elimin arasına aldım. Ateşi söndürdüm. Kadrajdan çıktığım gibi adamın kafasının tam ortasına bir delik açtım. Ve kayıt bitti...

 

"Topla burayı Hyunjin." Changbin ve Jisung salona geçmişlerdi.

 

"Köstebek öttü. Her zamanki gibi Lee Minho göndermiş." Tam o arada Zoe salona girmişti.

 

"Alan her şeye hazır ani bir durumda çıkmak için çokça yer var herşeye hazırız." İşte bu mükemmeldi.

 

"Köstebeği bize kimin yönlendir? Kim içimize soktu?" Bundan Changbin sorumluydu. Onada büyük bir ceza vermeliydim. Yapacak mıydım? Hayır.

 

"Lee Minho'ya bir hediye göndermeni istiyorum Zoe ve bundan sonra alınan görevlileri iyice taramanı istiyorum." Bu köstebeği çok zor bulmuştuk. Bize fırsat vermeselerdi çoktan yakalanmıştık.

 

O kaydı ona gönderecektim. E-posta ile göndermek çok sıradandı. Ona Bang tarzı gönderecektim.

 

Hyunjin de işini bitirip yanımıza geldi. Yarın ortalık fena halde karışacaktı. İşini bitirecektim Lee. Odama çıkıp duşa girdim. Üstümdekileri imha ettim.

 

Lee'nin paketini özenle hazırladım. Aşağıya inip paketi Zoe'ye verdim.

 

Aldığımız yeni içki kutularından birini açıp günün kutlamasını yaptık. Yarın Lee gözünü açtığında bir çıkmazın içine girecekti.

 

 

 

 

Minho'dan

 

Olay yerindeydik. Yine temizdi ne ceset ne de bir tane bile adam vardı. Parmak izi her zaman ki gibi yoktu.

 

"Merkeze dönüyoruz çocuklar."

 

Yine elimiz boş dönmüştük. Adi herif bizden öndeydi. İçlerindeki sivil polis umarım bir şeyler bulmuştu. Ona çok güveniyordum. Daha önce bir sürü gizli görevde bulundu ve hepsi başarılıydı.

 

Merkeze gidip odama geçtim. Küçük bir toplantı yapacaktık. Saatin gelmesini bekliyordum. Daha fazla dayanamadım ve toplantı odasına geçtim.

 

Birkaç dakika erken başlatacaktım. Herkesi odaya topladım.

 

"Bugünkü alışverişi maalesef kaçırdık. Saati değiştirmişler. Ortada bir iz bile yok. Sanırım bir şeyler planlıyorlar hemde büyük bir şeyler şu an bir tahminim yok ama yakında öğreneceğiz gibi."

 

"Umarım bunu başarırsınız Bay Lee bu büyük bir görev ve büyük bir ses getirir." Bu üst düzey yöneticimizdi.

 

"Biliyorum Bay Kim ekibim ile çok uğraşıyoruz bundan hiç şüpheniz olmasın."

 

Toplantıyı bitirmiş kendi ekibimi toplamıştım. Felix ve Seungmin ortaklarımdı. Chan'dan sonra onlara güvenmiştim. Ekibim becerikli kişilerden oluşuyordu. Sana, Sehun, Chen, Seungmin, Felix ve Tzuyu

 

"Şimdi ne yapıyoruz?"

 

"Bilmiyorum Seung arkada iz bırakmıyorlar tek umudumuz içerdeki adamımız."

 

Kapım çalınmıştı. Gel komutunu verince içeriye bir kız girdi. Bu kızı tanıyor muydum bilmiyorum. Çok fazla çalışan vardı hepsini tanımak zorluktu.

 

"Bay Lee bu kutu size geldi."

 

"Teşekkürler bayan." Kutuyu elinden aldım. İsmi yazmıyordu. Kutuyu masaya indirdim.

 

"Tanrı aşkına bu ne?"

 

Bir baş parmağı, tüp kan, bir tutam saç, bir kaset, bir tüp içinde sanırım toz parçaları ve kan ile yazılmış bir B harfi. Kadına dönecektim ki ortalıktan kaybolmuştu.

 

Teksizimi alıp anos yaptım.

 

"Merkezdeki tüm birimler içimizdeler. Bir kadın hemen bulun onu."

 

"Seung arabaların çıkışını kapat Felix benimle gel. Tzuyu hemen kameralara bakın."

 

Dibime kadar girmişti hain herif. O kutudakiler kime aitti? Şimdi niye kendini gösteriyordu?

 

Tüm merkezi karış karış aradık ama kadın çoktan gitmişti bile.

 

"Lanet olsun nasıl 2 saniyede toz oldu."

 

Tzuyu kameraların hepsini kontrol ediyordu. Elini kolunu sallayarak çıkmıştı buradan.

 

"Seung şunu laboratuvara götür kime ait olduğunu bulalım. Felix diğer üst başkanları topla."

 

Kısa sürede herkes odada toplanmıştı. Kasedi taktığımız gibi bir şok daha yaşamıştım.

 

Adamımızı bulmuşlardı insanüstü bir işkence yapıyorlardı. Kaydın sonunda ise anlının ortasından vurmuştu. Sanırım sonra onu yakmışlardı. Tüpün içindeki tozlar onun külleri olmalıydı. Biraz daha devam etse midem kaldırmayacaktı.

 

Üst başkanın "Bunlar deli." Dediğini duymuştum.

 

Evet Christopher Bang bir deliydi. Onu yakalayıp deli hastanesine kapatacaktım. Bunu büyük bir zevk ile yapacaktım. Hiçbir suç cezasız kalmaz.

 

"Bana gönderdiği paketin içinde toz parçaları vardı. Sanırım yakmışlar."

 

Hayat buydu işte. Bir an bile tüm hayatımıza bedeldi. En ufak hareketimiz sonumuzu getirebiliyordu.

 

"Bir an önce bul şu adamı Lee Minho."

 

Bulacaktım. Sonra zevk ile adalete teslim edecektim. Kazanan ben olacaktım. Buna ant içmiştim. Beni sırtımdan bıçakladığı gün.

 

Bölüm : 30.09.2024 18:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...