17. Bölüm

Ortak Alışveriş

695,5
nvuusa

Hyunjin'den

 

Sabah oldukça sessiz ve huzursuz şekilde uyandım. Hem başka bir yerde olmanın hissettirdikleri hemde yanımda bir bedenin olmaması can sıkıcıydı.

 

Çok eski bir görevde deşifre olduğum zaman ben uyurken yakamdan tutup kaldırmışlardı. Bir anda yumruğu yemem ile gözlerimi bir depoda açtığımdan beri görev zamanı derin uykuya dalamıyorum.

 

Gözlerimi ovuşturup yataktan kalktım. Hızlıca elimi hüzümü yıkayıp odadan çıktım. Saate 09.40'tı. Genel olarak kimse uyanmamıştı. Uyanmışlarsa da ben bilmiyordum. Belki çoktan gitmişlerdir.

 

Mutfakta iki kadın yemek hazırlıyorlardı. Beni görünce selam verdiler. "Günaydın efendim, kahvaltı için özel bir isteğiniz var mı?"

 

"Günaydın hanımefendi. Hayır teşekkürler bir isteğim yok."

 

Biraz kilolu tontiş bir kadındı. Tam anneanne tipi bir kadındı. Diğeri ise daha çok kızı tipiydi ama hiç benzemiyorlardı.

 

Salona geçip koltuklardan birine oturdum. Sehpanın üzerindeki kitabı alıp baktım. Klasik bir Tolstoy kitabıydı. Geri indirip etrafa baktım. Buradaki kapı bahçeye açılıyordu. Kapıyı itip bahçeye çıktım.

 

Klasik polisiye filmlerindeki kötülerin köşkü gibiydi. Büyük bir havuz ve şezlonglar vardı. Arka tarafı hiç görmemiştim. Arka tarafa ilerledim. Bir kulübe vardı. Tam oraya ilerleyecekken arkamdan biri seslendi.

 

"Günaydın Jin Ho."

 

"Günaydın Taejun." Yönümü değiştirip ona baktım. Yeni uyanmıştı. Bu da demek oluyor ki diğerleri de uyuyordu ya da odalarında oyalanıyorlardı.

 

"Erkencisin galiba."

 

"Evet çok uyumayı sevmiyorum."

 

Dibime kadar gelince elini omzuma koyup yönümüzü değiştirdi. Geri ön tarafa yürüyorduk.

 

"Bu taraflara fazla gitme bence Vegas etrafın fazla kurcalanmasını pek sevmez hatta şanslısın iki pitbull oluyor genelde burada."

 

Şuanda ayak üstü iki üç yalan söylemem gerekiyordu. Neyse ki bu konuda gayet iyiydim. Baskıcı ailenin yaraları şuan işime yarıyordu.

 

"Hiç sorma ya telefona dalmışım sonra baktım çiçek var sevgilim çok sever kökünden alayım dedim."

 

Harbiden de orada mor küçük çiçekler vardı. Bunu diyeceğim aklıma gelmezdi ama onu oraya eken kimse harbi çok yaşasın.

 

Yüzünde bir gülümseme oluştu. "Romantiksin bakıyorum da,"

 

Kafamı aşağı yukarı sallamakla yetindim sadece. Zaten kapıya gelmiştik. Herkes masada toplanmış oturuyordu.

 

"İyiki yetiştim ama yine iyisin o çiçekler zehirli."

 

İkimizde masaya geçip oturduk. Herkes birşeyler ağzına atıyordu. Vegas ağzındakini bitirip bize döndü. "Günaydın, sabah sabah nerdeydiniz?"

 

Ben sözü Taejun'a bıraktım. Bugünlük konuşma kıyamı doldurmuştum. "Sabah yürüyüşü işte bir tur attık geldik."

 

Ne demezsin çok güzel bir yürüyüş olmuştu. Öyle ki ter içinde kalmıştım. Nefes falan alamıyorum soluklanmam gerek. Tabiki bunları diyemediğim için başımı sallamakla yetindim.

 

Soojin boş tabağa birşeyler doldurup kalktı. "Şu kıza birşeyler götüreyim ben işimize yaramadan ölecek yoksa."

 

Vegas ise sadece başını salladı. Soojin geldiğimiz kapıdan arka tarafa döndü. O kulübe de birşeyler vardı. Büyük ihtimalle kız orada tutuluyordu.

 

Daeho sessizliğini bozarak varlığını hissettirdi. "Bugün ne yapacağız?"

 

"Kelvin hâlâ kızı arıyor. İletişime geçeriz bugün istediklerimizi alırız sonra kızın kafasını uçururuz."

 

Daeho salatalığı kütür kütür çiğnemeye başladı. Salatalık konuşabilse kesinlikle benim ne günahım vardı diye bağırırdı. Kütürdü sesi Kuzey Kore'ye kadar gitti bile.

 

Pek birşey yememiştim ama bu bile doyurmuştu. Zıkkım yiyin demek istiyordum. Bunun yerine peçeteyile kibar bir şekilde ağzımı silip yerimden kalktım. "Benlik bir iş yoksa eve geçeyim ben."

 

"Bence biraz daha kal birkaç işimiz var onları iyice anlatalım."

 

Vegas'ın teklifi ile yerime oturdum. "Dinliyorum."

 

Vegas boğazını temizleyip söze tekrar girdi. Umarım o yediklerin boğazında kalır Vegas.

 

"Bir alışverişte pek iyi şeyler yaşanmadı onun intikamını alacağız diyelim."

 

Taejun aynı şekilde boğazını temizledi. Seninde o yediğin zeytin çekirdeği midene yapışsın. "Elimizde ne yeterince adam var ne de silah. Bence biraz daha bekleyelim."

 

İşte bu bir fırsat geçmişti elimizde. Chan'a yönlendirebilirdim. Elimizde bolca silah ve adam vardı. Bizim adamlar zaten bize sadık kalacağı için üstünlük sağlardık. Birde Lee'nin polis ekibi.

 

Kapıdan Soojin'in sesini duymam ile kafamı hafif çevirdim. Yalan yok alev bir kadındı. "Çok zamanımız yok böyle giderse zaten kız elimizde ölecek."

 

Sende çok yakında öleceksin ama kimse senin için endişelenmiyor yazık. Fırsat bu fırsattı hızlı olmamız gerekiyordı yoksa maalesef gerçekten çok geç olacaktı.

 

"Aslında bu işlerden anlayan birini tanıyorum. Bir alışveriş ayarlayabilirim gayet sadık bir adam."

 

Tüm dikkatler bende kesilmişti. Ortam o kadar şeyden değilde benim lafım ile ağırlaşmış ve ciddiyet kesilmişti.

 

Vegas, "Seni dinliyoruz."

 

"Christopher Bang silah işlerinde iyi. Bir alışveriş ayarlayabilirim."

 

Vegas'tan önce Daeho sessizliğini bozdu. "Chan mı? Jin Ho inan o adama bulaşmak hiç istemezsin arkasında koskoca Yang desteği var."

 

"Evet biliyorum kendisini de çok iyi tanıyorum. Alışveriş yapmışlığımız var istersem fiyatta yardım eder."

 

Daeho yine kimseye fırsat vermeden ellerini birleştirip bana yaklaştı. Tam karşımda oturması pekte iyi değilmiş.

 

"Öyle mi Jin Ho? Elin kolun pek uzunmuş seninde."

 

Vegas elini kaldırıp gerilimi azaltmaya çalıştı. "Tamam kesin şunu elimizde başka sans yok şuan kimse bizimle pazarlık yapmaz."

 

Evet önlerinde baya bir engel vardı ve tek çıkış noktaları bizdik. "Öyleyse en hızlısından bir alışveriş ayarlıyorum."

 

Vegas başını aşağı yukarı sallayarak onay verdi. Bakışlarımı Daeho'ya dikip sinir edici şekilde sırıttım. Kudur bakalım şimdi Daeho.

 

Sabah gördüğüm kadınlardan genç olanı gelip masayı toparlamaya başladı. Klasik bir sessizlik kapladı. Sessizliği bölen ise kapının çalması oldu.

 

Aynı kadın kapıyı açıp gelen kişiyi selamladı. Jang Nari başı ile selam verip boştaki sandalyeye oturdu. "Günaydınlar herkese pek iyi haberlerim yok maalesef."

 

"Zaten kötü haber olmasa yüzünü ayda bir görüyoruz Nari."

 

"Beni bu kadar özlediğini bilmiyordum Soojincim. Her neyse polisin eline kamera kayıtları bir şekilde geçmiş."

 

Vegas'ın rengi bir anda kırmızıya döndü."Ne saçmalıyorsun sen? Sildik o kadar nasıl geçmiş ellerine?"

 

"Senin bir fikrin var mı peki Jin Ho?"

 

Sende bana taktın iyice başka işin yok mu kardeşim. "Ordan bakılınca müneccime mi benziyorum Daeho? Avukatınıza sorun ben gün boyu buradaydım ne yapabilirim?"

 

"Tartışmayı kesin bence daha ciddi konularımız var hep birbirimizi suçlarsak bir ilerleme kaydedemeyiz."

 

Bir akıllı bu adam zaten konuş Taejun.

 

"Ben birkaç polise sordum. Lee Minho bir şekilde bulmuş ama nasıl bulmuş bilmiyorlar. Birazdan gidip kendim soracağım."

 

"Peki ne oyalanıyorsun Nari? Git ve öğren!"

 

Köpek adam kadına öyle mi denir. Neyseki Nari benim yerime cevabı yapıştırmıştı. "Çok kolaysa sen git Vegas. Sesini bir daha yükseltme yoksa başka avukat bulursun."

 

Başka birşey söylemeden yerinden kalkıp evden çıktı. Bende gitsem iyi olacaktı. Daha fazla kalsam birini çok pis dövecektim. "Ben gidip alışverişi ayarlayayım."

 

Daeho sert bir şekilde yerinden kalktı. Sandalye hafif geriye yaslandı ama düşmedi. Ayı biraz yavaş olsana. "Bende geleyim tek gitme."

 

"Tamam anneciğim yola çıkmayacağım ve arabalara dikkat edeceğim."

 

"Ne?"

 

"Müstakbel karımın yanına gideceğim önce o yüzden gerek yok. Tabiki çoklu ilişki seviyorsan önce karıma sormam gerek."

 

Ortalık gülme sesi ile yakılanmaya başlayınca Daeho kıpkırmızı kesildi. Çalışanlarda gülmemek için zor duruyordu. Kudur böyle işte.

 

Tontiş olan kadın ceketimi verip kapıya kadar eşlik etti. Elini uzatıp yanağımı sıkmayı ihmal etmedi. Diğer herkese böyle nazik mi diye düşündüm ama sonra bu düşüncenin saçma olduğuna karar verdim.

 

Kapıda birkaç güvenlik vardı. Baş selamlarını onaylayıp sokağa çıktım. Sokağın başındaki araba dikkatimi çekince oraya ilerledim. Bu bizimkilerin arabasıydı.

 

İçeride Zoe ve Han vardı. Kapıyı açıp içeri geçtim. Han sürücü koltuğunda Zoe ise arka koltuktaydı. Yanağından öpünce günüm şimdi aymıştı.

 

"Kızın yerini sanırım buldum. Siz neden buradasınız?"

 

"Jang Nari için kendisini yakın takibe aldım. Ekibin işi bitince Jang aradan çıkmalı."

 

Zoe elindeki kameradaki fotoğrafları gösterdi. Nari akşam eve girerken ki fotoğrafları ve birçok delil duruyordu. Yolun tamamında sabah yaşananları anlatıp biraz alay ettik.

 

Eve girdiğimizde full kadro salondaydı. "İyi haberlerim var millet bir alışverişimiz var."

 

 

 

 

 

Chan'dan

 

Jeonjin'in planı ile hedefe kısa sürede ulaşmayı amaçlıyorduk. Tek isteğim bunun sonunda kimseye birşey olmamasıydı. Anlaşma her an geçersin sayılanilirdi. Bir polise asla güvenemezdik.

 

Zoe Nari'yi yakın takibe alıp polise delil olarak verecekti. Böylece Vegas'ın ekibi yakalandığı zaman o da hapsi boylayacaktı.

 

Hyunjin hızlı bir şekilde sabah yaşadığı şeyleri ve Lara'dan bir iz bulduğuna dair ipuçlarını söyledi. Az zamanımız vardı yoksa kız ölecekti. Bugün bir alışveriş düzenleyecektik. Daha sonra Vegas Kelvin ile iletişime geçecekti. O zaman Minho'nun ekibi ile baskın yapacaktık.

 

Hyunjin ve Lucas alışverişin olacağı mekana bakmaya gidecekti. Zoe bugünkü takip işine devam edecekti. Changbin ve Jeonjin Minho ile görüşecekti. Han ve ben ise alışverişte verilecek silahları paketleyecektik.

 

"Han benimle gel. Diğerleri de işinin başına geçsin."

 

Birlikte depoya geçip verilecek silahları seçtik. Genel olarak çok kullandığımız, eskimiş ve bozuk olanları çantalara sıkıştırdık. Alışverişe gideceğimiz arabanın bagajına yerleştirip diğerlerinden mesaj beklemeye başladık.

 

Mekan bilindik ve çoğu kez baskın yenmiş bir araba yıkama fabrikasıydı. Çevrede birçok boş ev vardı. Ana yola doğrudan bağlantısı olduğu için polis araçlarını çok görüyorduk.

 

Changbin ve Jeongin çoktan Minho ile görüşmüştü şuan yoldalardır. Hyunjin'den mesaj gelince harekete geçecektik. O Vegas'ın yanına geri dönmüştü. Fiyat konusunda düşük rakam verdiğimiz için parayı hızlı toparlayacaklardır.

 

Telefonumdan bildirim gelince ekrana baktım. Mesajı gönderen Hyunjin'di.

 

Hazırlar.

 

"Mesaj geldi çıkıyoruz." Tam kadro bir şekilde araca bindik. Arkamızdan ise iki araç gelecekti. Han her zamanki gibi sürücü koltuğuna geçti. Changbin sağıma ve Zoe karşıma oturdu. Bir yandan ise Hyunjin'in yakasındaki kamera ile ortama bakıyorduk.

 

Araba deponun önüne durdu. Changbin ve ben önden depoya giriş yaptık. Vegas daha burada değildi. Yanımızdaki adamlar çantaları getirip arkamızdaki odaya bıraktı. Zoe ve Han orada bekleyecekti. Diğer adamlar ise etrafta dağınık bir şekilde duracaktı.

 

Araç sesleri duyunca herkes yerlerine geçti. Kapıdan tam kadro bir şekilde Vegas'ın ekibi girdi. Arkasından ise silahlı adamlar.

 

Yaklaşıp Hyunjin'in elini sıktım "Merhaba Jin Ho."

 

"Merhaba Christopher. Bahsettiğim kişi Vegas."

 

Onunda elini sıkıp alışverişe başladık. Vegas elini kaldırınca iki adam elinde çantalar ile önümüze geldi. 4 çanta da para vardı. Bende aynı şeyi tekrarlayınca Han ve Zoe odadan çıktı ellerinde ise büyük 4 çanta vardı.

 

Ellerindeki çantaları iki tarafta yere bıraktılar iki tarafta birbirinin çantasını alıp geri çekildi. Alışveriş sorunsuz bir şekilde devam etti. Vegas elini kolunu sallaya sallaya geri gitti. Gitmelerinin ardından Minho ve Felix depoya giriş yaptı.

Bölüm : 15.04.2025 18:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...