20. Bölüm

Tokyo Drift

695,5
nvuusa

Minho'dan

 

Toplantı odasında, tüm üst düzey yöneticilerle birlikte operasyon planını netleştiriyorduk. Plan belliydi. En azından bizim tarafımızdan ama diğerlerini ikna etmek kolay olmayacaktı. Herkes, içeriden bir muhbirin bilgi sızdırdığını sanıyordu.

 

"Güvenilir bir kaynağın verdiği bilgiye göre, büyük bir mafya grubu burada rehine karşılığı bir takas gerçekleştirecek. Önemli olan nokta ise Cris de işin içinde."

 

Herkesin odağı Chan'daydı, o yüzden fazla sorgulanmadı. Bir ihtimal de o varsa, herkes tamamdı. Öyle de oldu. Bütün yetki bana verildi. Onlara, daha önceden karar verdiğimiz planı anlattım ve kabul edildi. Ufak pürüzleri hallettikten sonra herkes çıktı. Odaya Felix ve beklediğim kişi girdi:

 

Nari.

 

Onunla kısa bir konuşma yapmalıydım. Değerli vaktimden kısıp onu ben çağırmıştım. Elimle biraz önce büro amirinin oturduğu yeri işaret ettim. Felix ise kapıyı kapatıp hemen yanına geçti.

 

"Lena davasında gözlerin beni aramış diye duydum. Bilirsiniz, elim kolum uzundur. Kulaklarım da bir o kadar iyi duyar."

 

Çok profesyoneldi, hatta gerilmemişti. Belki de sadece iyi oynuyordu. Yüzünde bir gülümseme belirdi. Mahkeme günü, ben de aynı şekilde gülümseyecektim.

 

"Evet, adınızı çok duydum. O gün benim de davam vardı, merak ettim ve oradaki görevlilere konuyu sordum. Sizin davanız olduğunu öğrenmiş oldum bu sayede. Gerçekten çok başarılı bir polisiniz."

 

"Öyleyimdir ve önüme çıkan engelleri de hiç sevmem. Anlatabiliyor muyum Bayan Nari? Özellikle de devletin verdiği gücü yanlış kullananlara karşı ayrı bir yüzüm vardır. Çok yakında bu yüzümü de göreceksiniz."

 

Ellerini masada birleştirip yüzüme yaklaştı. "Çok iddialısınız. İsterseniz, avukata tehditten bir dava açayım. Bunu ikimiz de istemeyiz diye düşünüyorum."

 

"İstediğinizi yapın, benim vaktim çok. İsterseniz hemen şimdi arkadaş size şikayet için yardım etsin. Benim de işim kolay olur."

 

Konuşmasına fırsat vermeden yerimden kalktım. "Normalde çok centilmenimdir ama karşımda devlete ihanet eden biri olduğu için, çok dikkat etmeyeceğim."

 

Odadan çıkıp kendi odama ilerledim. Felix ise hemen arkamdan geliyordu. "Bayağı iddialıydı, ama gereksiz bir özgüveni var."

 

"Bugün işi bitiyor zaten. Hadi, şerefe bir kahve içelim."

 

 

 

 

 

Büyük bir ekiple operasyonun yapılacağı alandaydık. Ön tarafı resmen çevrelemiştik. Arka tarafa gitme fikri amirden çıkmıştı ama orada iyi saklanacak bir alan olmadığını söylemiştim. Gerçekten de öyle olması işimi kolaylaştırmıştı. Chan, gerçekten çok detaylı düşünüyordu. Daha yeni yanından gelmiştim. Fazla uzatmadan konuşup dağılmıştık.

 

Felix'in yanına geçip yere çöktüm. Giriş buradan iyi görünüyordu. Bir keskin nişancı da hemen yanımızdaydı. "Evdeki ekip ne durumda?"

 

"İşaret bekliyorlar. Evde sadece hizmetliler varmış ama onlar da biraz önce çıkmış. Onları da uzak takibe aldık."

 

Planım şu ana kadar iyi gidiyordu. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüştüm.

 

Ekipten biri hemen yanımıza geldi. "Başkomiserim, bir şeyler oluyor. İçeride çatışma çıktı."

 

"Çatışma mı çıktı?!"

 

Keskin nişancı hemen pozisyonunu aldı. Ben de telsizimden herkese anons geçtim. Bu planda yoktu. Anlaşılan bir şeyler ters gitmişti. Temkinli bir şekilde ileriye yürüdük. Bahçe koruma kaynıyordu.

 

"Herkes dikkat etsin! Tek bir kişi kaçmayacak!"

 

Hem içerden hem de dışardan silah sesleri art arda yükseliyordu. Bahçedeki herkesin işi bitince içeri girdik. İlk gözüme çarpan kişi Chan olmuştu. Bir arabanın arkasında adamlara ateş ediyordu. Yukarıda ki korkuluklarda birkaç adam asılı duruyordu.

 

Gözlemi kısa tutup duvarın yanına çöktüm. Bir adamı göğüsünden vurmuştum bile. Chan ekibine bağırıp bir şeyler söyledi ama silah seslerinden fazla duyamamıştım. Adamları hızlıca burayı terk etti.

 

"Ekip B arka taraftakileri takip edin!"

 

Burası zaten neredeyse bitmişti. Asıl önemli olan onlardı. Silah sesleri sustu. Kafamı yavaşça etrafta gezdirdim. İki hafif yaralı adamımız vardı. Etraftaki polisler hızlıca nabız kontrolü yaptı.

 

"On altı yaralı var başkomiserim."

 

Bu bize yeterde artardı. Bir anda girdiğimiz zaman gözüme çarpan asılı olan beden bir anda büyük bir gürültü ile önüme düştü.

 

Felix hızlıca yanıma geldi. "İyi misin? Yukarıda ki cesetleri indirin. Kafamıza ölü düşecek yoksa."

 

Gidip Vegas denen adama baktım. Nabzı atıyordu. Belki yaşayacaktı ama emindim Chan onu bırakmayacaktı. Telefonum titreyince alıp baktım.

 

"Dinliyorum."

 

"Başkomiserim çocuk ve suçlu elimizde. Merkeze dönüyoruz."

 

"Anlaşıldı bekliyoruz,"

 

Şans bugün benim elimdeydi. Han Jisung artık parmaklar ardında olacaktı. Chan ise hata yapmaya başlayacaktı. O kadar emindim ki adamları kendi canından bile önemliydi.

 

"Toparlanın dönüyoruz."

 

Felix'in omzuna vurup amirin yanına ilerledim. Gelişmeleri aynı şekilde ona da söyledim. Derken bir anda bir şeyler oldu. Yerde yatan kadın silahına davranıp bir anda kafasına sıktı.

 

Kendini öldürmeden önce sadece bir isim duymuştum. "Kyunghoon,"

 

"Hepimizi canlı canlı gömecek. Hepimiz, hepiniz birer piyonsunuz. Geç kalmadan vazgeçin öleceksiniz!" Deli gibi gülüşü ilk saniyelerde kafamda çınladı.

 

"Öğreneceksiniz. Hepiniz öğreneceksiniz."

 

Artık on altı değil on beş tane yaralımız vardı. Ambulans sesi ise duyulmaya başlamıştı. Ekiptekiler ise hızla silahları kenara topluyordu.

 

Gerekli işlemleri yapıp merkeze toplandık. Kimlik tespiti için bütün adli tıp çalışmaya başlamıştı. Hastaneye yatırılanlar ise büyük bir özenle korunuyorlardı.

 

"Büyük bir vurgun yaptık arkadaşlar. Hepinizi tebrik ediyorum. Büyük bir mafya çetesini çökerttik. Özellikle seni tebrik ederim Lee Minho."

 

Avukat Jang Nari kaçacak delik aramaya başlamıştı. Başka bir ülkeye geçmek için elinden geleni yapıyordu.

 

"İşimiz bitmedi daha yapılacak işlerimiz var."

 

Bana verilen fotoğrafları açıp masaya koydum. Bunları da Jeongin e-posta ile atmıştı. "Avukat Jang Nari Vegas denen mafya ile iletişimde. Peşinde birkaç gündür adamlarım var. Dosyası da burada geçmişte ki davalarında savunma yapmış."

 

Dosyayı büro amirine uzatım. Detaylı bir şekilde okuyup onayladı. Onun içinde bir arama emri çıkardık. Toplantıyı bitirip dağıldık. Odama geçip derin bir nefes aldım.

 

Kapım çalınce gel komutunu verdim. Gelen Felix'ti. Elinde ise birkaç dosya vardı. "Kimlik tespiti çıktı. Korumalar dışında ekipten kişiler burada."

 

Dosyaları masaya bırakıp koltuğa geçip oturdu. İlk sayfada Vegas vardı. Felix hızlıca bir özet geçti. "Piyasadaki adı Vegas. Çete başı bu birine bağlı değil. Yer altında sözü baya geçiyor."

 

Diğer sayfaya geçtim. Bu çatışmada göğüsünden vurduğum kişiydi. Kontrol ettiğimde ölmüş olduğunu gördüm.

 

"Kim Daeho. Kaçak salonlarda dövüşüyormuş sonradan Vegas'ın himayesine girmiş."

 

Diğer sayfada ise kafasına sıkan kadın vardı. Bu kadını çok merak ediyordum. Büyük şeyler biliyor olmalıydı ki kendi canına kıymıştı.

 

"Park Soojin geçmişine dair hiçbir şey yok. Sistemde ölü olduğu görünüyordu. Ailesi esrarengiz bir şekilde ölü bulunmuş."

 

Son sayfada ise bir erkek vardı. Omzundan vurulmuştu sadece. Birazdan onunla konuşmaya gidecektik.

 

"Min Taejun fazla bir şeyi yok adamın. Vegas için çalışıyor. Sıradan bir geçmişi var."

 

"Elimizde sadece bu adam kaldı. Bizim bürodan birilerini gönder. Gözleri üstünde olsun. Şu Kyunghoon denen adamı da masa başından biri ayrıntısına kadar araştırsın."

 

"Tamamdır. Aşağıdaki adamı ne yapacaksın?"

 

"Çok işim var ama onu da hızlıca halletmemiz gerek. Sen ilgilenir misin?"

 

Chan ile buluşmaya gittiğimiz zaman onu gördüğü an yüzü düşmüştü. Fazla kurcalamak istemezdim ama merak etmeye başlamıştım.

 

"İlgilenirim."

 

İkimizde yerimizden kalktık. Ben hastaneye o da sorgu odasına gidecekti. "Konuyu sonra konuşacağız Lee Felix kaçışın yok benden. Bilirsin baş belası bir başkomiserim."

 

 

 

 

Hastane büyük bir koruma ile korunuyordu. Gelen herkesin kimliği kontrol ediliyordu. Her gün hasta ziyareti artık yoktu. Kimliğimi girişte gösterip içeri geçtim. Görevli olmayan polisler bile giriş yapamıyordu. Tanındığım için bundan sonrası rahat olacaktı.

 

Kapıdakilere kimliğimi gösterip içeri girdim. Arkamdan ise başka bir polis girdi. Taejun elinde kelepçe ile yatıyordu. Doktor sorgu için hazır olduğunu söylemişti.

 

"Avukatım olmadan konuşmayacağım."

 

"Avukatın için arama emri çıkartıldı. Artık o da birer suçlu. Adına üzüldüm avukat atanmayacak."

 

Yanımdaki polis bir defter ve kalem çıkardı. Söylenen her şeyi not alacaktı. "Soojin baskında canına kıydı. Diğerleri ise ölü. Konuşursan kolaylık sağladığın için birkaç yıl kurtarırsın."

 

"Hapse girdiğim gibi kafama sıkacaklar. Soojin kafasına sıkmakta iyi etmiş."

 

"İçerde ne oldu? Kimden korkuyorsunuz ve Kyunghoon kim?"

 

Derin bir nefes aldı. Hiçbir şey çıkmayacaktı bu adamdan yine de şansımızı deniyorduk.

 

"İçeride bir hain olduğunu öğrendik ve çatışma çıktı. Chan içimize adamını göndermişti. Duyduğuma göre adamı yakalanmış. Pek mutlu oldum."

 

Ne kadar üstüne gitsem de başka hiçbir şey konuşmadı. Olay gizemini koruyordu. Yarın bir duruşma ile tutuklanacaktı. Buradaki polisler ile konuşup çocuk şubeye geçtim.

 

Lara çocuk şubede bekliyordu. Dosyada ki ailesi gelip çocuğu alacaktı. Gelenlerin kiralık olduğunu benim dışımda kimse bilmiyordu. Bunu daha fazla eşelememe kararı almıştım. Sadece Lara ile kısaca görüşecektim.

 

"Merhaba başkomiserim. Lara için mi geldiniz?"

 

"Evet konuşabilme şansım var mı?"

 

"Tabii ki buyrun."

 

Bir odada oturmuş sessizce etrafı inceliyordu. Yol üstü aldığım çikolatayı ona verdim. Hastanede genel bir taramadan geçmişti. İyi bir şekilde bakmışlardı.

 

"Merhaba Lara ben başkomiser Lee Minho. Biraz konuşalım mı?"

 

Hemen yanımda bir pedagog vardı. Bu bir sorgu değildi ama yinede yanımda birini istemiştim. "Evinde kaldığım adamlar da garip bulduğun birşey oldu mu?"

 

"Hayır olmadı bana çok iyi baktılar. Biraz küçük bir odada kaldım ama sonra bir abi gelip beni aldı. Sonra büyük sesler duyduk. Kulağımı kapatmamı söyledi. Silah sesiydi söylemedi ama anladım. Sonra o abiye çok kötü davrandılar. O iyi mi?"

 

Jisung'dan bahsediyor olmalıydı. Kendinden önce onu düşünmesi de bir o kadar çocukların ne kadar masum olduğunu gösteriyordu. "Seni nasıl aldılar peki?"

 

"Bahçede köpeğim ile oynuyordum. Sonra kapıdaki abilerden biri yanına çağırdı. Başka biri ise gözümü kapattı. Korktum ama sonra uyumuşum."

 

"Anladım. Peki sana bir fotoğraf göstersem sorun olur mu?"

 

Kafasını olumsuz anlamda iki yana salladı. Dosyada annesi ve babası olarak görünen kişilerin fotoğraflarını gösterdim. "Annem ve babam bunlar."

 

"Emin misin Lara? Çok önemli bir detay bu benim için."

 

"Neden ki? Kötü bir şey mi oldu yoksa onlara."

 

Pedagog olan kadın araya girdi. "Polis için önemli bunlar Lara kötü bir şey yok. Sadece doğruları söyle canım."

 

"Evet onlar annem ve babam."

 

Konuşmayı kısa tutmam gerektiği için daha fazla üstüne gidemedim. Önce Lara ve pedagog çıktı. Sonra da ben çıktım. Anne ve babası olarak gözüken kişiler dosyaları imzalıyordu. Lara onlara sarılmış bir şeyler konuşuyordu. Konuyu daha fazla kurcalamamam gerektiğini düşünüp oradan ayrıldım.

 

 

 

 

 

 

Felix sorguyu bitirmiş odamda oturuyordu. Jang Nari ise yakalanmış aşağıda tutuluyordu. Felix kısaca konuşulanları özet geçti.

 

"Hiçbir şey söylemedi klasik ihanet etmeyen sadık yardımcılar gibi. Chan'ın kurtarıcağına inanıyor. Yarın duruşması var müebbet cezasına çarptırılır."

 

"İlgimi çekemedin maalesef."

 

"İlgini çekecek şeyi çok iyi biliyorum başkomiserim ama maalesef o da benden çıkmaz."

 

Gözümü kısıp ona imalı imalı bir bakış attım. Anında yüzünü ekşitip iğrenir gibi bana baktı.

 

"Aklın anca öyle şeylere çalışsın seninde. Yok öyle bir şey." Ne kadar söylemeyeceğini söylese de ilk önce gözünü devirdi sonra bülbül gibi ötmeye başladı.

 

"Aynı yetimhanede büyüdük. Annesi yok babası da bakmak istemedi. Adamın kendine hayrı yoktu. Kimse bilmez ama ilk önce babasını öldürdü. Chan'ın himayesine girdi ve bir katil oldu."

 

Bunu beklemiyordum işte. Düşündüğüm şey daha masum kaçıyordu oysa. Çocukluk arkadaşının bu şekilde önüne çıkması gerçekten berbat bir histir.

 

"Şaşıracak bir şey değildi aslında. Ben hep polis olmak isterdim. O da suçlu olacağına dair şakalar yapardı. Gerçek oldu istediği gibi."

 

"Babasını neden öldürdü?"

 

"Teoriydi sadece içimden bir his onun öldürdüğünü söylüyordu. Belki babası da masum değildir. Dosya belirsizlik yüZünden kapandı sonra."

 

Ama şimdi elimizdeydi ve cezasını alacaktı. Yarın hapishaneyi boylayacaktı. Eninde sonunda bütün suçlar cezasını buluyordu. Sırada ise diğerleri vardı.

 

 

 

Bölüm : 09.06.2025 13:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...