14. Bölüm

Yeni Dosya

695,5
nvuusa

Hwang, siyah ceketinin yakasını kaldırıp rüzgârdan korunmaya çalışırken etrafına göz gezdirdi. Burası eskiden bir depoydu, şimdi ise harabe bir alan. Boş araziyi sadece birkaç loş lamba aydınlatıyordu. Adamları sessizce arabanın bagajını açtı, içinde mühürlü paketler vardı.

 

Vegas ve adamları birkaç metre ötede belirdi. Sessiz adımlarla yaklaştılar, gözleri doğrudan Hwang’ın üzerindeydi.

 

"Hazır mı?" diye sordu Vegas, ellerini cebine sokarak.

 

Hwang başını salladı ve bagajdaki paketlerden birini alıp Vegas'a uzattı. Vegas'ın adamlarından biri ilerleyip paketi açtı, içinden beyaz toz dolu küçük bir poşet çıkardı. Şüpheyle inceledi, sonra başını salladı.

 

Vegas hafifçe güldü. "Güzel iş, Jin Ho. Anlaşılan, gerçekten işini biliyorsun."

 

Hwang kollarını açarak hafifçe eğildi. "Sadece en iyisini sunarım."

 

Vegas, cebinden bir zarf çıkarıp Hwang’a uzattı. "Bu ilk ödeme. Bundan sonra daha büyük işlerde birlikte olacağız. Yarın gece gel, seni asıl ekiple tanıştıracağım."

 

Hwang, parayı alıp cebine koydu. "Memnuniyetle."

 

Böylece Hwang içlerine sızmayı başarmıştı. Ama bu daha başlangıçtı.

 

 

 

Minho'dan

 

Ne kadar zaman geçti hiçbir fikrim yoktu. Belki üç belki beş saat geçmişti. Oturduğum yerden zorla kaldırmışlardı. Sanırım sakinleştirici vermişlerdi. Üstümde bir ağırlık vardı.

 

Yataktan kalkıp kapıya doğru ilerlediğimde Felix odaya girdi.

 

"Uyanmışsın." Sesinde durağanlık vardı. Sanırım ben uyurken tüm koşuşturma ile o uğraşmıştı. Hızlı adımlarla yanına gidip sıkıca sarıldım.

 

"Hepsi benim hatam." Ağlamaktan şişen göz altlarıma rağmen yine ağlamaya başladım. Artık gözlerim çok ağrıyordu.

 

"Hayır hiçbir şey senin suçun değil. Sakin ol toparlan güçlü durman gerek." Haklıydı o kadar haklıydı ki. Güçsüz durup yenilmiş gibi gözükmek istemiyordum.

 

"Ona bakacağım veda etmem gerek." Ondan ayrılıp üstümü düzelttim. Beni onaylayıp odadan çıktık.

 

Morga geldiğimizde görevli olan memur üstündeki örtüyü kaldırıp bizi yanlız bıraktı.

 

Göğsünün altında bir kurşun vardı. Birde sırtında vardı sanırım. Acı yoktu. Huzurlu bir şekilde yatıyordu. Sanki hiç acı çekmemiş gibi duruyordu.

 

Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım.

 

"Veda etmeye geldim. Sen iyi bir polistin. Gurur duyuyoruz hepimiz. Merak etme kanın yerde kalmayacak. İntikamını alacağım."

 

Uzun uzun konuşmuştuk her zamanki gibi. Abi kardeş gibi konuşup baya canını sıkmıştım. Arada bir Felix'te konuşmaya dahil oluyordu. Dışardan biri görse bize deli derdi galiba.

 

Biraz olsun vedalaşmak iyi gelmişti. Kendime gelmiştim. Hastanenin önü muhabir kaynıyordu. Herkes bir açıklama bekliyordu. Aslında beni bekliyorlardı.

 

Üstünü düzeltip asansöre doğru ilerledim. Çıkışa yaklaştıkça sesler artıyordu. Flaş sesleri, kameraya konuşan muhabirlerin uğultusu.

 

Kapının önüne geldiğimde tüm kameralar bana döndü. Yanıma ise Felix geçti. Sesimi yoklayıp konulmama başladım.

 

"Hepiniz gerekli ilgiyi gösterip buraya geldiğiniz için teşekkürler. Bugünkü saldırıda vurulan ekip üyem. Kim Seungmin açılan ateşli saldırıda tüm müdahalelere rağmen şehit olmuştur. Bugün ilerleyen saatlerde ise tören ile uğurlanacaktır."

 

Birkaç fotoğraf çekmelerine izin verip gelen sorulara yanıt verdim.

 

"Bay Lee biliyorsunuz ki namı değer Christopher Bang hâlâ özgür bir şekilde yaşamına devam ediyor. 4 yıla aşkın bir süredir peşindesiniz ama hiçbir gelişme yok ve kayıplar veriyorsunuz. Bu daha ne kadar sürecek?"

 

Böyle bir soru bekliyorduk o yüzden çok düşünmeden cevap verdim. "Öncelikle Chan zeki hamleler yapıyor. Ulaşılması zor işler yapıyor. O yüzden de işimiz elbette uzuyor. Şuan elimizde büyük kozlar var zaaflarını biliyoruz o yüzden bu sefer zor kurtulacak."

 

"Peki halka ne demek istersiniz?"

 

"Korkmayın yaşamınıza devam edin. Chan kötü olabilir ama hiçbir masuma zarar vermeyecek kadar hamlelerini iyi biliyoruz."

 

"Bey Lee geçmişte Bay Chan ile bir geçmişiniz olduğu doğru mu?"

 

İşte bu soru ile afallamıştım. Chan kimseyi sevemeyecek kadar taş kalpli bir insan beni ise sadece kullanmıştı. Yanındaki insanlar onun zaafı lakin bunun sebebi onun gibi deli olmaları.

 

"Hayır arkadaşlar öyle birşey yok tabiki ayrıca buraya özel hayatımı anlatmaya gelmedim."

 

"Ama geçmişte çekilen görüntüler aksini söylüyor. Oldukça yakın ve mutlusunuz."

 

Gerçekten insanlar ne dediğini ne soracağını şaşırmıştı. Acımız var ama onu bile görmezden geliyorlar sadece işlerine geldiği gibi davranıyordu.

 

"Arkadaşlar dediğim gibi özel hayatımı konulmaya gelmedim buraya. Acımız var biraz anlaşlı olun sadece. İyi günler dilerim."

 

Geri hastaneye döndüğümüzde şimdiden haber manşetlerine nasıl düşeceğimi biliyordum.

 

'Başkomiser Lee Bang Chan ile geçmişte olan ilişkisini yalanlamadı.'

 

'Aralarında ki yakınlık hâlâ sürüyor mu?'

 

'Bang Chan'ın özgürlüğüne sevgilisi Lee Minho mu izin vermiyor.'

 

Tabiki birde Chan bunları görünce ne tepki verecekti acaba. Keşke birşey yapsa da bunların medyaya düşmesini engellese. Artık Chan'a kadar düştüysem vah halime.

 

Felix ile karakola geçmiştik. Tören burada yapılacak sonra şehitliğe geçecektik. Öyle de oldu. İlk önce burada emniyet müdürü ve üst kurul konuşma yaptı. Sonra ise şehitliğe geçtik. Dualarımızı edip işimizi bitirdik.

 

Haberler ise iki üç saniyelik alt yazı açıp birkaç fotoğraf ekrana getirdi. Hep böyle olurdu. Biz hayatımız boyunca çabalardık. Elde ettiğimiz ise iki üç madalya ve iki üç dakikalık bir haber.

 

Planlarım arasında eve gidip dinlenmek vardı ama Felix acil bir dosya ile odama girdi.

 

'"Biliyorum eve gideceksin ama bu dosyaya bir göz atmak istersin diye düşünüyorum."

 

Dosyayı alıp ilk sayfasını açtım. Kayıp bir kız çocuğu vardı. 6 yada 7 yaşında olması gerekiyordu. Sarı saçlı ve yeşil gözlü güzel bir kızdı.

 

"Ne zaman kaybolmuş?"

 

"Dün kaybolmuş dosyası yeni elime ulaştı."

 

Aslında eve gidip dinlenmeyi o kadar çok istiyordum ki ama küçük bir kızın kaderi şuan bizim elimizdeydi.

 

"Bence ikimize de bir nöbet yazayım." Bu dediğim ile Felix genişçe gülümsedi.

 

 

Kız hakkında herşeye bakmıştık. Arkadaşları, okulu, kayıtlı olduğu yerler ama dikkat çekici hiçbir şey yoktu.

 

Ailesinin geçmişi ise durağandı. Babası bir otelde çalışandı. Annesi ise bir fırın yönetiyordu. Akrabaları ise aynı şekilde yaşamlarını sürdürüyordu. Sicili temizdi.

 

"Babası ve annesi ile konuşmaya gidelim işimiz bitince."

 

"Burda kamera kayıtları var evin bahçesini gösteriyor."

 

Kız kadrajda birkaç saniye gözüküyordu. Ardından bir yere bakmaya başlıyor ve koşarak gidiyor. Çok geçmeden ise köpek arkasından koşuyor.

 

Çıkış kapısındaki kamerada bir araça biniyor ama plaka gözükmüyor.

 

"Mobeselere bakalım arabanın modelinden anlayabiliriz belki."

 

Felix başını iki yana sallayarak mobese kayıtlarıno açtı. "Çok bulanık ve büyük ihtimalle oynama yapılmış."

 

Dikkatli bakmasak zor anlayabilirdik ama oynama yapıldığı belliydi.

 

"Teknik bir hata olabilir sorumlu kişilerle iletişime geçeriz."

 

 

 

Anne ve babası ile uzunca konuşmuştuk. Bize bahsettikleri az çok tahmin ettiğimiz şeylerdi. Peki bu kadar basit bir çocuğu neden kaçırlarsın ki?

 

Mobese kayıtlarını tekrar gönderdiğimizde elimize ulaşan bilgiye göre görüntülerde oynama yapıldığı yoksa bu kadar eksik olamazdı.

 

İyi bir araştırma yapılmıştı ama görüntüleri geri getirmek için çok geçti. O bölgeden sorumlu kişileri tek tek sorguya geçmiştik. Lakin şüpheli biri yoktu.

 

Merkezdeki kameralara teker teker bakmıştık. O saatte kim görev başındaydı yada bize kim o görüntüleri hazırladı ise tek tek baktık.

 

"Görev başında siz var mısınız Bayan Cho."

 

Lena Cho işine sadık bir polismiş. Şuana kadar hiç bir yanlışı görülmemiş.

 

"Evet o bölgeden sorumlu olan benim. Gelen görüntüleri ise ben yönlendirdim bana gelen görüntüler bu şekildeydi."

 

"Ama oynama yapıldığı belli ve oynama buradan yapılmış. Bu olay ile ilginiz yoksa bile belgede sahteclikten dava açacağız."

 

Cho’nun yüzü hafif gerildi ama profesyonel duruşunu bozmamaya çalıştı.

 

“Bunu bile bile yapmadım. Eğer bir sahtecilik varsa, sistem dışından bir müdahale olmuş olabilir.”

 

Felix, çapraz sorguya geçerken elindeki dosyayı masaya koydu.

 

“Bayan Cho, siz uzun süredir burada çalışıyorsunuz ve siciliniz temiz. Ama o saatlerde sistemde siz vardınız. Oynama içeriden yapıldıysa ya siz ya da sizin şifreniz kullanıldı.”

 

Lena derin bir nefes alıp dirseğini masaya dayadı.

 

“Siz ne demek istiyorsunuz? Birileri benim sistemime sızıp bunu yapmış olamaz mı?”

 

Minho, sorgu odasının soğuk havasını daha da sertleştirdi.

 

“Olabilir. Ama sistem kayıtlarında sizin oturum açtığınız görünüyor. Şifreniz başka birine mi geçti? Ya da isteyerek mi yaptınız?”

 

Lena kaşlarını çattı, gözlerini kaçırmadı.

 

“Benim böyle bir şeye ihtiyacım yok. Eğer biri benim üzerime oynuyorsa, o zaman bu işi birlikte çözmemiz gerek.”

 

Felix, bana göz ucuyla baktı. Lena’yı çözmeye çalışıyordum. O gerçekten masum muydu, yoksa daha derinde bir bağlantısı mı vardı?

 

“Güzel, o zaman iş birliği yapacaksın.” Ayağa kalkıp köşede duran kumandayı aldım.

 

“Sistem giriş kayıtlarını, son bir haftalık tüm işlemlerini ve sana gelen tüm verileri inceleyeceğiz.”

 

Lena derin bir nefes alarak başını salladı. “İstediğiniz her şeye bakabilirsiniz. Ama bana güvenin, ben bunu yapmadım.”

 

Sadece arkama yaslanıp ekranı açtım. “Bakalım öyle mi.”

 

Çalıştıkları alanın kamera kayıtları vardı. Bilgisayara sadece o giriş yapmıştı. Zaten daha önceden o bilgisayardan giriş yapılmamıştı. Daha sonra ise hiç açılmamıştı.

 

"Ayrıca birkaç çalışanın ifadesini de aldık yani tüm oklar sizi gösteriyor."

 

Felix bir adım ileriye geçerek sözü aldı. "Yani Bayan Cho şimdi kaçacak hiçbir yeriniz kalmadı."

Bölüm : 13.03.2025 02:16 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...