4. Bölüm

🤎

Nazlı Kerçin
nzlkrcn

Ben hala bu lanet evdeydim. Çok istediğim halde tek bir adım atıp gidememiştim. Altı ay geçmişti bu eve hapsolalı. Geçtiğimiz ay hala olacağımı öğrenmiştim. Şilan hamileydi iki aylık. Abim baba olacaktı. Bu süre de "bırak gideyim" demiştim. "Bitsin. Zaten olmayan bu şey bitsin".
" Varsa cesaretin kapı orta"demişti sinirle. " Sen gidince o abin olacak piçin evliliği devam edecek mi sanıyosun. Sen gidince Şilan dönecek baba evine. Doğmamış çocuğu ayıracak mısın babasından"dedi acımasızca "belki töre ölüm emrini verir bu defa. Yeğeninin daha doğmadan sen kıyarsın canına" diye tehdit ettiğinde yerimde kalmıştım. Bana mezar olan bu evden kurtulamamıştım. Beni arayan aileme dostlarıma mutluluğu oynamaktan çok yoruşmuştum. Bide herşey normalmiş gibi Savaş beyin amca oğlunun düğünü vardı memlekette. İşin zor kısmı ordaydı. Orda evli gibi davranmak en zoruydu. Çünkü bitek ordakiler karı koca olduğumuzu biliyordu.

 

Şimdi uçakta Mardine doğru yol alıyorduk. "Sakın tek kişiye bişey belli edeğim deme. Sonuçlarına sen katlanırsın" diye uyarmayı ihmal etmemişti. Hem ne diyecektim ki. Ben kocamın evinde hizmetçiyim mi. Uçak indiğinde bizi Serhat Ağa'nın adamları almıştı. Arabadan inmeden sahte bir yüzük takmıştı parmaklarımıza. Araba konağın avlusuna girdiğinde kapılar açıldı inince bir anda elimi tutması ile bütün tüylerim ürperdi. Çaktırmadan elimi sıkınca uyarıyı anladım. Önce babasının sonra annesinin elini öptük. İçeri girip odaya çıkınca iş çıkmaza varmıştı. Ben değil onunla aynı odada kalmak aynı katta bile kalmıyordum.
"Siz yemeğe kadar dinlenin" diyip bizi buraya tıkmışlardı. Valizimden kendi elbiselerimi çıkarıp banyoya girdim. Üstümü değiştirip çıktığımda "yine döndün eski haline" diyerek kendisi banyoya girdi. Üzerinde siyah bir eşofman gri bir tişört giyerek yatağa doğru adımladı Gürültü yapma uyucam" diyerek yattı. Ben ise sağa sola bakındım. Nerde yatacaktım. Küçük ikili koltuğu görünce üstüne kırıldım. Kenarda duran ince örtüyü üstüme attım. Dolaptan battabiye almak istesem ses olurdu. Cesaret edemedim.

 

Akşam kapının tıkşatılması ile gözlerimi açtım. Kapıda Serhat ağaların yardımcılarından biri vardı. Adını bilmediğim. "Gelin ağam yemek hazır" dediğinde "geliyoruz" diyerek gönderdim. Şimdi onu nasıl uyandıracaktım. Yavaşça yaklaşarak fısıldadım "Savaş bey" Duymadı. Biraz daha yaklaştım sesimi yükselterek "savaş bey" Bu defa duydu. Tek gözünü açtı. "Yemek hazırmış aşağıdan çağırıyolar" diyince yataktan kalktı. Dolaptan bir pantolon alıp bantoya gitti. Giydiği siyah kotla banyodan çıktı. Bu sürede bende saçlarımı düzelttim. Tam kapıdan çıkacakken kolumdan tutup durdurdu. "Bey İstanbul'da kaldı. Burda ismimle hitap et. Sakın bey diyeyim deme" diyince başımı salladım. Merdivenin başina gelince elini belime attı. Bütün hücrelerimle tiksindim bu durumdan. .

Gün bitmiş akşam olmuştu. Ailesi ile yemek sonrası çaylar içilmiş sohbet edilmişti. Özlemiştim bu ortamı. Ne babası ne de annesi Şilandan ayıramazdı zaten beni. Şimdi gelinleri olunca daha da kıymete binmiştim. Yarın sabah bizimkilere kahvaltıya gidilecekti. Savaş ilk baş itiraz etse de babası kesin emri verince kabul etmek zorunda kalmıştı. Odaya girdiğimizde o banyoya gidince dolaptan bir battaniye alıp koltuğun üstüne koydum. Hızla üstümü değiştirip koltuğa uzandım. O banyodan çikinca hiç benden yana bakmadan yatağa geçip yattı.

 

Sabah telefonumun sesiyle gözlerimi açtım.

"Çiçeğiiiim" Diyen Şilanın sesiyle kendime geldim "geliyorsunuz demi" dedi.
"Şimdi uyandım canım. Abini kaldırayım çıkarız birazdan"
"Tamam bitanem. Annem en sevdiğin börekten açtı sana. Bende pişi yaptım." dedi neşeyle.
"Oh ellerinize sağlık. Biz hazırlanıp çıkarız şimdi" diyip telefonu kapattım. Şimdi mesele savaşı kaldırmaktı diyecektim ama zaten uyanmış suratsız bir şekilde bana bakıyordu.
"Bir dahakine kıs o telefonunun sesini" diyerek yataktan çıktı. Ben hızla üstüme attığım battaniyeyi kaldırıp dolaba koydum. O banyodan çıkınca bir etek ve gömlek alıp banyoya gittim. İşlerimi halledip üstümü değiştirip çıktım. Bu sürede oda üstünü değiştirmişti. Evdekilere selam verip bizim konağa doğru yola çıktık.

 

Kapıda kollarını açmış annemi görünce göz yaşlarıma engel olamadım. Annemin koynunu sıcaklığını çok özlemiştim. Sımsıkı sarılarak ağlaştık bir süre. Daha sonra babamla abimle ve şilanla sarılıp sofraya geçtik. Gerçekten de ben geleceğim diye annem sevdiğim ne varsa yapmıştı. Abim ise daha mevsimi olmamasına rağmen çilek bulmuştu benim için. Sohbet ederek ettiğimiz kahvaltıdan sonra Savaş şirkete bakayım diyerek evden çıkmıştı. Şilan ve annem İstanbul'daki hayatımı sorgulayınca yalandan mutluluk tablosu anlatmıştım onlara. Sizden de bekliyorz bebek haberi dediklerinde yutkundum. Karı koca bile değiliz ki diyemedim.

 

Annemler bizi göndermemiş üstüne Savaşın ailesini akşam yemeğine çağırmıştı. Hep beraber yemekleri yemiş çayımızı kahvemizi içip ayrılmıştık.

 

Başımıza geleceklerden habersiz el ele Savaşların konağına girdiğimizde korumaların ve hizmetçilerin garip bakışları ile eve girdik. Salonda ise büyük bir süpriz vardı. Bizim salona girmemizle koltukta oturan Yağmur ayağa kalkıp "sevgilim" diyerek Savaşın boynuna atlamıştı. İşte şimdi sıçmıştık. Hemde öyle böyle değil. Serhat Ağa'nın sert bakışları üzerimizdeyken "noluyor burda" diye kükremişti resmen. Herkesin bakışı o kadındaydı. Savaş sinirden kulaklarına kadar kızarmıştı. Bana söylememem için tehditler savururken kendi sevgilisi herşeyi ortaya dökmüştü.
"Herkesr iyi akşamlar." dedi cilveli sesiyle. "Ben Yağmur Savaşın sevgilisiyim." dediğinde herşeyden şaşkınlık nidaları döküldü. "Akrabanızın düğünü varmış süpriz yapmak istedim. Sana da aşk olsun sevgilim evin hizmetçisini bile getiriyorsun bana haber vermiyorsun" diyerek son noktayı koymuştu. İşte şimdi ortalık çorba olmuştu. "Ne hizmetçisi ne diyosun sen"dedi Hafise sultan. " İşte bu kız"dedi beni parmağıyla göstererek. "Savaşın evindeki hizmetçi. Siz yollamışsınız Savaşla" derken bakışlarında ima herşeyi bildiğini söylüyordu. "Karısı o kız onun" dedi Hafise sultan. Yağmur bakışlarını Savaşa. "Ne demek bu Savaş. Ne karısı?" dediğinde Savaş hızla kolunu tutup evden dışarı doğru yürümeye başladı. "Bırak!! " diyerek kolunu kurtarıp bize döndü. "Evli misin sen. Karının olduğu evde benimle mi seviştin?" dediğinde Serhat ağa elini göğsüne attı. "SUS LAN SUS" diye ortalığı inletti Savaş. "Ne susması ya ne susması. Sen bu kadına hizmetçi demedin mi? Aylardır bize hizmet etmiyor mu o evde" diye bağırdığında Hafise sultan baygınlık geçirmişti. "Doğru mu? " dedi Serhat ağa bana bakarak. "Doğru mu Dilan bunlar" dediğinde başımı öne eğdim. Bir cevap vermeye korktum. "Saffeet" diye bağırdığında dışarıdaki adamlardan biri koşarak içeri girdi. "Al şu karıyı çıkar bu evden. Defolup gitsin geldiği yere. Gittiğinden emin olmadan dönme!" dedikten sonra bana döndü. "Otur sende şuraya" dediğinde gösterdiği yere oturdum. Bacaklarım başta olmak üzere bütün vücudum titriyordu. "Ben götürürüm" diyen savaşa hızla döndğ babası. "Evlat katili etme beni. Savaş yaşına bakmam alırım ayağımın altına. Geç karının yanına". Savaşın gözlerinde gördüğüm şeyle ürkmüş iyice yerime sinmiştim. " Sende nasıl geldiysen şimdi öyle dön geldiğin yere"diyerek kovdu Yağmuru. "Bu iş burda bitmedi Savaş. Bunun hesabını vereceksin. Beni kandırmanın hesabını veeceksin" diye bağırırken "Saffet götür şu kadını" diye bağırdığında yerimde zıpladım. Saffer abi Yağmurun kolundan tutmuş "hadi bacım zorluk çikarma" Diyerek konaktan çıkardı.

 

Şimdi mahkeme kurulmuştu. Herkes bizden bir açıklama bekliyordu. Ama ne benden ne de ondan ses çıkmıyordu. "Kızım" dedi serhat ağa. "De bana hele neler diyor o kadın" Korkarak Savaşa baktım. Ağzımdan çıkacak tek kelimenin bana dönüşü kötü olabilirdi. "Bakma ona" dedi sesi git gide sinirli bir hal alıyordu. "Neyle tehdit etti seni de korkuyosun bu kadar" Başımı yerden hiç kaldıramadım. "Şilan ve abimle" dediğimde Savaşın sert soluğunu duydum.
"Anlat kızım. Anlat bi halt yiyemez bu puşt" Şimdi herşeyin dökülme zamanıydı.
"Burdan giderken" diyerek derin bir nefes aldım. "Orda kimse karım olduğunu bilmeyecek. Sen o evin ancak hizmetçisi olabilirsin dedi. Eğer bunu birilerine söylersem abimle Şilanın canıyla tehdit etti. Gelmek istedim dönmek istedim. Ama bu defa abimlerin evliliğininde biteceğini o bebeğin babasız kalacağını söyleyincr korktum"dedim.Serhat ağa yerinden kalkıp önüme geldi. "O kadının dedikleri doğru mu. Senin olduğun o evde o kadın var mıydı" diye sorunca başımı salladım. Ne olduğunu anlamadığım bir anda Savaşın yüzüne inen tokatla başımı yerden kaldırdım. "Şerefsiz, karaktersiz, piç kurusu" diye tükürürcesine konuştu. "Sen nesin Savaş. Sen kimsin. Sen bunu nasıl yaptın" dediğindee Savaşta ayağa kalktı. "Ben dedim istemem dedim. Sen zorladın. Tehditle karı ettin bana onu" dediğinde içimdeki yarayı daha da deşti.
"Lan o kızın günahı neydi. Göndereydin buraya geri. Sen nasıl karınıb olduğu evde yatağına başka kadın alırsın"
"Bunu mu alsaydım" dedi parmağı beni gösterirken.
"Evet lan bu kızı alacaktın. Allah katında senin karın bu kız. O orospuyu değil bu kızı alacaktın" Bakışları bana döndü. "Bişey yaptı mı bu herif sana" Diye sordu Serhat ağa. Başımı olumsuz anlamda salladım.
"Kendine geleceksin Savaş o karı her kimse defedeceksin. Sana verdiğim tüm imkanları elinden almam tek imzama bakar. Satarım o şirketi Savaş. Seni bel parasız zırnıksız bırakırım ortada bakalım o zaman orospularla yiyecek para bulabilecek misin" Bana baktı
"korkma kızım. Artık hiç bişeyden korkma. Ardında ben varım" Dedikten sonra yine savaşa döndü "Bunu Yaşar ağalar duymayacak. Bilmeyecek. Eğer Yaşar ağa kızına ettiklerini duyarsa canını alır. Bu iş kan davasına dönmeyecek. Bu konu bu konaktan çıkmayacak!" Bu son söz banaydı. Baban lara söyleme diye üstü kapalı uyarılmıştım. Zaten nasıl diyebilirdim ki.

 

"Hafise sultan. Misafir odasını hazırlayın. Madem bu kızı karın görmedin. Aynı odada kalamazsın. Hele ki bu akşamdan sonra seninle aynı odaya sokmam bu kızı" dedikten sonra ardını dönüp bahçeye çıktı. Hafise Sultan benim kolumu tutup kaldırdı. "Gel kızım" diyerek üst kata doğru adımlamaya başladık. Hizmetliler misafir odasını ayarladıktan sonra odaya girdik. "Neden gizledin kızım. Ben hep aradım seni. Mutluyuz dedin. Neden sakladın" dediğinde artık kendimi sıkmayı bırakmıştım. "Korktum ana. Abimin canıyla tehdit etti. Doğmamış yeğenimle tehdit etti. Birine dersen seninde aileninde canını yakarım dedi" artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.
"Ah kızım. Ah yavrum. Ben seni Şilanımdan hiç ayırmadım. Kendi kızım gördüm. Seni gelin aldığıma çok mutlu oldum. İçinin güzelliği dışına vurmuş senin. Kalbinde temiz yüzünde. Ben nasıl bir canavar yetiştirmişim böyle"
"Korkuyorum ana. Geri dönünce bana yapacaklarına korkuyorum"
"Korkma kızım. Tek bir halt edemez sana. Biz varıs artık ardında" Dizlerine yatırıp saçlarımı okşamaya başladı. Yavaş yavaş kapanan gözlerimle derin bir karanlığa çekildim.

 

Sabah gözlerimi Hafise ananın sesiyle açtım. Bugün düğün vardı. Serhat ağa ve Hafise sultan erkenden düğün evine gidecekti. "Uyan güzek kızım. Biz ağamla düğün evine gidiyoruz. Sakın korkma o evde değil. Eve gelse de Ali abin burda sana yanaşamaz. Nesrin ablanda evde o yanından hiç ayrılmayacak. Akşam üstü hazırlanın edin gelin düğün evine. Elbiseni dolaba hazırlattım. Altınlarını takmayı unutma"diyerek saçlarımdan öpüp çıktı. O çıktıktan sonra banyoya gidip işlerimi hallettim. Korkak adımlarla salona indiğimde evde gerçekten kimse yoktu. Mutfağa doğru yürüdüm. Mutfakta Ali abi ve Nesrin abla vardı. Beni görünce Ali abi ayağa kalkmak istediğinde "abi napıyosun otur lütfen" dediğimde.
"Günaydın gelin ağam" dedi.
"Ali abi. Benim ya Dilan. Noldu Dilan bacıma" diyince gülümsedi.
"Ee artık gelin ağasın" diyince yüzümü ekşittim.
"Sen yine bacım de abi." Biz konuşurken Nesrin abla önüme bir bardak çay koydu "gel kızım otur doyur karnını"

 

Kahvaltımı etmiş odama çıkmıştım. Önce sıcak bir duş alıp yatağıma uzandım. Saat yaklaşınca hazırlanmaya başladım. Hafise ananın hazırladığı Mürdüm rengi geleneksel elbiseyi giyip saçlarımı açık bıraktım. Makyajı zaten sevmezdim. Ama bu mosmor olmuş göz altlarıyla da düğüne gidemezdim. Önce kapatıcıyla kusursuz hale getirip hafif bir makyaj yaptım. Sandıktan altınlarımı alıp kollarıms belime boynuma hepsini taktım. Parfümümü sıkıp hazır bi şekilde savaşı brklemeye başladım. Kapım çaldığında Nesrin abla içeri girdi. "Savaş ağam aşağıda bekliyor kızım" diyince odadan çıktım. Merdivenlerin başına geldiğimde salonda bekleyen adama baktım. Simsiyah bir takım elbise giymişti. Siyah ona çok yakışıyordu. Başını kaldırıp bana baktığında olduğum yerde titredim. Trabzanlara tutunup aşağı inmeye başladım. Bian aklıma aylar önce merdivenlerden düşüşüm gelince olduğum yerde kaldım. O gün beni gören Derya ablaydı. Savaş beyin hiç umru olmadan korumalarla hastaneye gitmiştim. Ayak bileğimi sağlam bi şekilde incitmem haricinde bişeyim olmamıştı sadece bir hafta üstüne basamamıştım. O anlar gözümün önünde dönerken koluma dokunan elle irkildim. Kolumu tutan kişiye bakınca korkuyla geri çekildim. "Şşştt.sakin ol. Korkma Dilan sana zarar vermeyeceğim" dedi. Tekrar kolumu tutarak merdivenlerden inmeme yardımcı oldu. Konaktan çikip arabaya bindik. Düğün evinin oraya gelince arabadan indik. Savaş kolunu bükerek girmem için gözüyle işaret yapınca titreyen elimi koluna koydum. "Dilan sakin ol. Titriyosun. Korkma lütfen bişey yapmıcam sana" Ne olmuştu buna. Acaba gelırken başını mı vurdu. Derin nefes alarak kendime gelmeye çalıştım.

 

Düğün sorunsuz problemsiz bir şekilde bitmişti. Savaş bey bol bol halay çekip ortada boy göstermişti. Bir ara Hafise ananın zoruyla onun yanında bende halaya girmiş bir tur sonra çıkmıştım. Şimdi ise son kez gelin damadı tebrik edip düğün evinden ayrıldık.

Bizim konağın önünde inip kapıdan girmek üzereyken "SAVAŞ AĞAA" diyen sesle arkamıza döndük. Arkada hiç tanımadığım bir adam elinde silahı bize doğrultmuştu. "Yaptıkların yanına kalacak mı sandın" diye hesap soruyordu. Kimdi bu. Savaş bu adama ne yapmıştı. "Bırak lan elindekini. Adamlığın elindeki silaha güvenmek mi senin" dedi Savaş. Bizim adamlar çoktan silahı ona doğru tutmuşlardı zaten. Sonra bişey oldu. Ne oldu ne ara oldu nasıl oldu anlamadım. Adamın parmağının tetikte hareket ettiğini farkettiğim an kendim bile anlamadığım hızla "Savaş" diyerek kendimi onun önüne attım. Önce yüksek bir ses duyuldu. Ardından aynı sesten onlarca. Karnımın üstünde hissttiğim sızıyla elimi oraya attım. Bir anda bacaklarımda derman kesildi. Ben yere düşerken birinin beni sırtımdan tuttuğunu hisettim. Gözlerim kapanmadan önce gördüğüm şey bize ateş eden adamın delik deşik olduğuydu. "Dilan" dediği kulağımın yanındaki ses. Sonra daha yüksek bi şekilde bağırdı. "ARABAYI HAZIRLAYIIIN!" Sonrasımı derin bir karanlık.

Bölüm : 30.11.2024 13:40 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...