5. Bölüm

💚

Nazlı Kerçin
nzlkrcn

Bir anda bedenini kendine siper eden kadinla neye uğradığını şaşıran Savaş önce kollarındaki kadına baktı. Gözleri kurşun yerini bulduğunda hızla üzerindeki ceketi çıkarıp yaraya bastırdı. "ARABAYI HAZIRLAYIN" diye gırtlağını yırtacak kadar bağırdığında etraftaki herkes şoktan çıkmıştı. Hafise sultan çığlık atarak kızın yanına diz çöktüğünde ne yapacağını ailesine ne diyeceğini düşünüyordu. Oğlu bu kıza onca eziyeti çektirirken kızın kendi canını hiçe saymasını anlayamıyordu. Gelen arabayla birlikte kızı kucağına alan Savaş hızla arka koltuğa oturdu. Kimseyi bekledemen hareket eden arabayla hızla hastaneye yol aldılar. Onların ardından gelen arabada ise Serhat ağa ve ailesi vardı.

 

Araba hastaneye vardığında kucağındaki kızla koltuktan indi. "Doktoor" diye bağırarak bütün hastaneyi ayağa kaldırmıştı. Gelen sedyeye kızı yatırdıktan sonra peşinden koşmaya devam etti. Doktorlar kırmızı alana girdiğinde kapanan kapının ardından bakakalmıştı. Koşarak hastaneye giren ailesi ile birlikte kapanan kapının önünde haber bekliyorlardı. Yakşalık on beş dakika sonra gelen doktor acil ameliyata girmesi gerektiği bilgisini verip beklemeden ayrıldı. Kırmızı alanın kapısından ayrılıp ameliyathanenin kapısında ki bekleme devam ediyordu. Savaş ellerindeki kızın kanlarına baktığında delirmek üzereydi. O piçi bulup kanırta kanırta sikmek için kızın ameliyattan çıkmasını bekliyordu.

Kızlarının haberini alan Yaşar ağa ailesi koşarak hastaneye girdi. Danışmadan yerini öğrenen aile ameliyathanenin önüne gelmişti. Hatun ve Hafise birbirlerine sarılarak ağlarken Yaşar ağa ve Serhat ağa nasıl olduğunu konuşuyordu. Diyar arkadaşının yanına gidip duvar dibine çöktü. Elini omzuna attığında Savaş o eli itmek istese de adamın kız kardeşine yaptığı şeylerin mahcubiyetinden dolayı başını kaldırıp yüzüne bakamıyordu.

Aradan üç saat geçse de ameliyathaneden çıkan kimse olmamıştı. Hatun sultan baygınlık geçirince boş bir odada dinlenmeye alınmıştı. Hafise hanım daha fazla dayanadan oğlunun kolunu tutup arka odalardan birine çekti. Annesinib abisini çekiştirerek gittiğini gören Şilan yerinden kalkıp peşlerine düştü. Tam kapıdan girecekken annesinin sesini duyduğunda olduğu yerde kaldı. "Allah belanı versin" diyordu annesi. Oysa o hiç oğluna kızamazdı. " senin gibi bir evlada sahip olduğum için utanıyorum"derken gelen tokat sesiyle Şilan içeri daldı. "Anne napıyosun" derken abisinin önüne geçmişti. Abisi ne yapmış olmalıydı bu tokadı hakedecek "çekil, çekil bi dayak yemeden kendine gelmez bu adam" derken annesinin elini tuttu Şilan. "Anne ne yaptı abim?" diye sorduğunda annesi geri çekildi. "Ne mi yaptı senin bu abin. Hani kardeş gibi gördüğün o kız var ya Dilan. İşte bu abimin karısını evinde hizmetçi diye çalıştırıyormuş" dediğinde yerinde sendeledi Şilan. "Ne" dedi kısık sesiyle. "Yetmemiş ama abin olacak bu adama. Karını sevgilisine hizmet ettirmiş. Karısının gözü önünde elalemin orospularıyla yatıp kalkmış." Şilan dolu gözleri ile abisine döndü. İnkar etmesini bekledi. Yok öyle bişey demesini bekledi. Şilan böyle hayal etmemişti ki. Kardeşim dediği kız abisiyle mutlu olacaktı. Oysa Dilan telefonda hep mutlu konuşuyordu. Şimdi anlamaya başladı görüntülü konuştuklarında kızın verdiği kiloların, çökeb yüzünün nedenini. "Anne bizi abimle yanlız bırak" dedi. Gözlerini abisinden ayırmadan. "Görünmesin gözüme" dedikten sonra çıktı Hafise odadan. "Doğru mu" dedi Şilan. Savaş hiç sesini çıkarmadan yere bakıyordu. "Doğru mu abi" diye bağırdığında başını kardeşine kaldırdı Şilan abisinin gözlerin'de gördüğü şeyle yıkıldı doğruydu. "Nasıl yaptın. Söylesene nasıl yaptın" diye bağırdı. "Sana körkütük aşık bir kızın gözü önünde bunları nasıl yaptın" dediğinde Savaş gözlerini kocaman açarak kardeşine baktı. "Ne aşkı" diye sordu duyacaklarından korkarak. "Bu kadar mı körsün. Hiç mi görmedin o kızın sana olan bakışlarını. Allah'ım hepsi benim yüzümden" dedi saçlarini çekerek. "Ne senin yüzünden" dedi savaş. Şilan hızla ona döndü. "Salak mısın sen?. Hala mı anlamadın. Ben sizin için kaçtım Diyara. Bilmiyor muydum babama desem vereceğini. Ben sonucun bu olacağını bildiğim için kaçtım."
"Diyar biliyor mu" dedi savaş.
"Bilse seni şimdi yaşatır mıydı. Ben Diyara aşıktım Dilan sana. Şükür benim aşkım karşılık buldu da bi sen göremedin Dilanı. Hergün başka kızlarla düşüp kalktığını bile bile vazgeçmedi senden. Töreleri kuralları bilmem mi sanıyosun. Dilanın sana kavuşmasının tek çaresi buydu. O sana kavuşurdu. Sende ona bir süre sonra alışırdın. Ben kendi ellerimle ateşe attım kardeşimi. Ben ona aşkı değil cehennemi vermişim. Bundan sonra benim abim yok"Diyerek odadan çıkmak üzereyken "şilan" Diyen abisinin sesiyle olduğu yerden başini kaldırdı. "Merak etme demem kimseye. Senin gibi biri için o güzel ailenin ellerini kana bulatmam" diyerek odadan çıktı.

 

Savaş kaldığı odada kafayı yemek üzereydi. O kız kendisine mi aşıktı. Şimdi derinde düşününce kızın bakışlarını aklına yatmaya başlamıştı. Peki o nasıl görememişti. Ellerini sertçe kafasına vurdu. "Daha nasıl yakacaksın canımı" diyen kızın yüzü geldi gözünün önüne. Ne iğrenç bir teklif yapmıştı ona. Daha fazla duramdan çikti odadan. Ameliyathanenin önüne geldiğinde herles bir köşede gelecek haberi bekliyordu.

 

Geçen beş saatin sonunda açılan ameliyathanenin önüne toplandı herkes. "Ameliyat başarılı geçti. Kurşun karaciğere çok yakındı. Ona zarar verdirmeden kurşunu çıkardık. Hayati riski yok. Birazdan odaya alınır" diyerek yanlarından ayrıldı. .

.  

..DİLANDAN..

Kafamda binlerce uğultulu ses vardı. Neden herkes bir ağızdan konuşuyordu. "Bi susun" diye konuşsam da sesim çıkmıyordu. Yavaşça gözlerimi aralamak istesem de gözüme vuran ışık buna engel oluyordu. Biraz ışığa alıştıktan sonra gözlerimi açtım.Annem babam abim arkadaşım kayınvalidem kayınpederim ve o. Hepsi odadaydı."anne"diye fısıldayınca hepsinin bakışları bana döndü. Başıma toplanan herkesin yüzünde gezdirdim bakışlarını. Bi tek ona değmedi gözlerim. Annem ellerimi öperken babamı saçlarını seviyordu. Abim bir ayak ucum arkadaşım diğer ayak ucuma oturmuştu. "Nasılsın kızım" diyen anneme çevirdim bakışlarımı. Konuşmak istesemde boğazımdaki kuruluk buna engel oluyordu. "Su içmek istiyorum" dedim zorlanarak. Annemin uzattığı suyu yavaş yudumlarla içtim. "İyiyim" diye herkese baksam da endişeli bakışları hala üzerimdeydi. Hemşirelerin refakatçi harici odayı boşaltmalarını söylemesi üstüne yanımda kimin kalacağını tartışıyorlardı.
"Annecim siz gidin" dedim kısık sesimle. "Bak Şilanda çok yoruldu kız hamile. Hafise annem yanımda zaten. Sende Şilana bakarsın" dediğimde annem önce bana sonra dünürüne daha sonra gelinine baktı. Hak vermiş olsa gerek ki usulca başını salladı. "Bişey lazım olursa hemen arayın ama" diyerek anlımı öpüp çıktı. Annemin kalmasını bende istemedim. Çünkü Hafise anneyle konuşmak istediklerim vardı. Herkes giderken o hala odadaydı. "Oda gitsin" dedim Hafise anneye. O ise duymamış gibi yaparak yanıma geldi. "Nasılsın" dediğinde ona hiç bakmadım. "Anne oda gitsin" dedim tekrar. "Sadece sen kal".annesinin baş işareti ile oturduğu yerden kalktı. " Kapı önündeyim"diyerek odadan çikti. Hafise anne hemen yanıma oturarak ellerimi tuttu.
"Nasılsın kızım"
"İyiyim anne. Azcık ağrım var ama iyiyim" diyerek gözlerinin içine baktım
"Doktor çağırayım" diyerek yerinden kalkacakken elini tuttum
"Anne gerek yok. Normal ağrımın olması. Ben sana başka bişey diyeceğim"
"Söyle yavrum"
"Anne beni tekrar göndermeyin oraya." Dedim gözlerim dolu dolu "ben tekrer istanbula dönmek istemiyorum" Yanaklarıma akan yaşları sildi.
"Sen önce iyileş kızım. Bunları sonra konuşuruz hadi uyu" diyerek üstümü örttü.
.

Dört günlük hastane sürecinden sonra eve çıkmıştım. Bir kaç kez daha dönmek istediğimi söylesem de beni geçiştirmişlerdi. Bu sürede Savaş hastaneden hiç ayrılmamıştı. Evdekilerin getirdiği kıyafetleri hastanede değiştirmişti. Bir çok kez odaya girsede ona değmeyen gözlerimle hep geri çıkmıştı. Şimdi eve gelmiş onun odasının karşisinda ki misafir odası benim için hazırlanmıştı. Zaten aynı odada kalmayı istemezken Serhat ağa da buna izin vermemişti.

 

Mardine geleli 25 gün olmuştu. Hastenden sonra ona gitmesini söylediğimde iyileşmeden ve beni almadan gitmeyeceğini söylemişti. Ne yani eve hizmetçi mi lazımdı hala. Artık yaram baya iyileşmişti. Arada sızlasa da artık acısı kalmamıştı. Bugün bu konuyu açıklığa kavuşturma zamanı gelmişti. Küçük adımlarla salona indim. Serhat ağa ve Hafise sultan salonda oturuyordu. Hafise anne kızına bebek patiği örerken Serhat ağa tv izliyordu. "Müsade var mı ağam" diyerek izinlerini bekledim "gel kızım ne müsadesi" diyerek koltuğu gösterdi. İçeri geçip oturduğumda ikisininde bakışı bu yöndeydi. "Ben bişey konuşmak istiyorum" dedim ikisininde yüzüne bakarak. "De bakalım kızım" diyen Serhat ağaya döndüm yönümü. "Baba ben gitmek istemiyorum. Nolur bir daha oraya yollama beni" dedim yalvarırcasına.
"Bende göndermek istemiyorum kızım ama senin burda kalman sizinkileri şüphelendirir. Eğer olanı öğrenirlerse neler olacağını sende bilirsin" Haklıydı. Eğer burda kalırsam babam nedenini sorgulardı. Ve öğrendiği gün bu dostluk biter düşmanlık başlardı. Bu sadece bizi değil abimin hayatını da etkilerdi.
"Hem senin yerin kocanın yanı kızım. Ne yapacaksın o orospulara fırsat mı verceksin" dediğinde Hafise anneye döndüm.
"Anne o kabul etmiyor ki karısı olduğumu"
"Edecek.eşek gibi edecek. Bundan sonra da sen sürteceksin onun burnunu" diyerek sırtınımı sıvazladı.
Mecburdum. Burda kalamazdım. Kalırsam işler karışırdı. Şilanın abimin en çokta o bebek için gitmek zorundaydım.

Uçaktan inip hava alanından çıktık. Herkesin hayranı olduğu lanetli şehire tekrar gelmiştik. Savaş defalarca iyi olup olmadığımı sorsa da onunla hiç konuşmamıştım. Hatta ameliyattan çıktığımdan beri asla onunla direk diyaloğa girmiyordum. Bişey diyeceksem de yanımdakine söylüyordum. Kimse yoksa zaten onunla yanlız kalmıyordum.

Eve geldiğimizde arabanın kapısını Mert açmıştı. İlk inen oydu "Hoşgeldiniz Savaş bey" Ardından ben indiğimde uzun zaman sonra yüzümde gerçek bir gülücük olmuştu. Burası ne kadar benim için cehennem olsa da içindeki insanlar cenentten çikma gibiydi. Çok kez kızlarla birlikte kapı önünde otururken korumaların da bize eşlik ettiğini unutmadım. Çay demleyip arka tarafta hep beraber oturup sohbet ederdik. "Hoş geldin Dilan" dediğinde tam ona cevap verecekken o araya girdi. "Hanım. Dilan hanım Mert." İkimizde şaşkına önce birbirimize ardından bu emri veren adama baktık. "Gerek yok mert" dedim onun aksine. "Lafımı ikilemeyeceğim" diyerek tersçe Merte bakmaya devam etti. "Hoşgeldiniz Dilan hanım" diyen merte göz devirdim. Ee patronun emri napacaksın. İçeri girdiğimizde aşağı kata inecekken kolumu tutan adama baktım."
odan ikinci katta" Umursamadan tekrar aşağı doğru hareket ettim. O sıra mutfaktan çıkan çiğdem bizi görünce öylece kaldı. "Dilanın çantasını odaya götür çiğdem" dediğinde kız başini sallayıp çantamı aldı. Üst kata taşımaya başladığında önüne geçtim "napıyosun çiğdem"
"savaş beyin emri"diyerek mahçupça bana baktı ve üst kata çıktı. Ben hala olduğum yerde beklerken kapıya gidip "herkesi ön bahçeye topla beş dakika içinde" diyerek içeri girdi. Merdivenden inen çiğdeme de aynısını deyip dışarı çıktı. Dediği gibi beş dakika sonra tüm çalişanlar bahçedeydi. Biz ise kapının ağzında.

"Şimdi herkes beni iyi dinlesin. Dilan bu evin hizmetçisi değil." Gözlerim ona döndü. "Dilan benim KARIM" herkesten fısıltılar gelmeye başladı. "Bu eve ilk girdiği günden beri öyleydi. Sadece bazı aksi durumlardan ötürü bunu ozaman bildirmedim. Şimdi herkes duysun. Burda olmayana söylesin. Artık Dilan değil DİLAN HANIM" derken bakışları mertteydi. Sonra kızlara döndü. "Artık evdeki hiç bir işten Dilan sorumlu değil." dediğinde kızlar başını salladı. "Herkes işinin başına dönsün" diyerek içeri girdi..

. HUH. neler oldu öyle.

savaş bey sonunda herşeyi öğrendi.

Şimdi neler olacak.

savaş artık ne yapacak.

dilan peki gitmeden hizmetçi olduğu evde şimdi hanım mı olacak.

Diğerlerinin dilana olan tepkisi ne olacak.

yorumlarda buluşalım canlar.

ve lütfen oy vererek beni mutlu eder misiniz?

Bölüm : 05.12.2024 18:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...