7. Bölüm

💔

Nazlı Kerçin
nzlkrcn

Yenge deyin bundan sonra" duyduğum cümle ile nesefim kesildi. Ne yengesi be!
"aklınızdan bile geçirmeyin"dedim korumalara baktım.

"Karar senin ya hanım diyecekler ya yenge" dedi hayvan

"Benim bir adım var" diye sonunda ona döndüm. "Adım Dilan. Kimsenin ne yengesi ne de hanımı değilim. Sen karışana kadar arkadaşımdı onlar benim. Karışma artık hayatıma" diye bağırdığımda boğazım acımıştı.

"Sen benim karımsan ben herşeye karışırım. O Azad denen itte bidaha bu kapıya gelmeyecek. Görüşmeyeceksin"

"Öyle mi Savaş bey. Odanızda başka kadınlarla sevişirken de karın mıydım senin" diye sorduğumda tüm korumalar başlarını önüne eğmişti.

"Zamanı geri alamam. Yapmadım diyemem. Ama bundan sonra ne senin ne de benim hayatımda bir başkası olamaz"

"Ben Azadtan vazgeçmem. Bunu o kıt akılına sok. Ya kabul edersin. Yada çeker giderim burdan. Ondan sonra hangi orospuyu alırsan alısın koynuna" dedikten sonra arkamı dönüp çıkıp gittim.

 

Odaya girdiğimde sertçe kapıyı kapattım. Deli olacaktım. Kim oluyordu da bana karışma hakkını kendinde buluyordu. Sinirle ellerimi saçlarıma geçirdim. Dışarıdan gelen araba sesiyle camdan baktığımda onun gittiğini gördüm. Hayvan herif konuşup konuşup siktir olup gidiyordu. Komodinin üzerindeki abajuru tuttuğum gibi duvara fırlattım. Masanın üzerinde bulunan bibloları tek tek yere duvara dolaba atıp hepsini paramparça ettim. Kesik kesik nefesler alarak sakinleşmeye çalıştım.

 

 

Sinirim biraz olsun yatıştıktan sonra odadan çıkıp en alt kata indim. Bizimkilerin yine orda olduğuna emindim. Önce mutfaktan bir bardak çay alıp arka kapıdan çıktım. Tahminin doğruydu oturmuş çay içiyorlardı. Beni görünce ayağa kalkmaya çalışsalarda elimle durdurdum. "Oturun lütfen" Elimde bardakla yanlarına oturdum. Biraz önceki krizi duymuş olsalar gerek endişeyle bana bakıyolardı. "Yenge, hanım ne istiyorsanız öyle diyin bana. Kabul. Ama yeterki aranızdan atmayın. Ben sizi kendime abi kardeş arkadaş gördüm. Bu cehennemde yüzümğ güldüren bitek siz vardınız. Sizde bana sırtınızı dönerseniz yapa yanlız kalırım" derken gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. Çiğdem elini omzuma atıp kendine çekti. "Saçmalama biz herzaman senin yanındayız." derken sıkıca sarılıyordu.

"Onun yanında istesiğiniz gibi resmi davranın. Kızmayacağım. Darılmayacağım. Ama o yokken lütfen eskisi gibi olalım." Sonra dönüp Merte baktım. "Özür dilerim senden de öfkeyle kontrolümü kaybettim"
"Hakettim" dedi mert gülerek. O gülümce hepimiz güldük

 

"Neden anlatmadın dedin ya hani" dedim çiğdeme bakarak "tehdit etti çünkü. Onun kardeşi beniö en yakın arkadaşım. Abime kaçtı. Bizim orda işler burda ki gibi yürümez. Bitmeyen töre dedikleri şey var. Ya ölüm olacaktı sonları ya berdel. O ölmelerini istedi mesela. Ama ağalar berdelde karar kıldı. Buraya gelmeden tehdit etti beni. Evimde anca hizmetçi olursun dedi. Bir kişiye bişey anlatırsan abinide karısınıda öldürürüm dedi. Bilmezdim ki böyle olacağını. Şilan hamile. Abimin baba olacak. O küçücük bebekle tehdit edildim."derken sesim iyice kısılmıştı. "Nasıl anlatabilirdim ki"

Hepsi şok olmuş şekilde bana bakıyordu. Partonlarının böyle bir adam olduğunu bilmedikleri kesindi.
"Amaan neyse yeter bu kadar dram" diyen Ahmet nerden çıkardığını bilmediğim çekirdeği masanın orta yerine döktü. Beş dakika önce ağlayan ben değilmişim gibi şuan hepimiz kahkahalarla gülüyorduk. Hepimizin ayarlarını bozmuştu piç.

Kaç saat geçti anlamadığımız bir zaman diliminden arkadan gelen sesle kapıya baktık. Yine gelmişti huzurbozan. "Yukarı Dilan" dedi sertçe. Aldığımız kokuya bakılırsa içmişti. Ayyaş herif. Ben ayaklanınca diğerlerine ters ters bakmaya başladı. "Sakın" dedim yüzüne bakarak. "Sakın onlara bişey diyeyim deme. Çek bakışlarını üstlerinden. Onların suçu yok ben geldim. Kalkmak istediler emrettim oturttum. Hanımları yada yengeleri her ne boksam ondan değil miyim. Sakın onlara kızma" diye ona diklenince bakışlarını tekrar beni buldu. Bileğimi kavradığı gibi beni çekiştirmeye başladı. "Yürü dedim" derken hala arkasından sürüklüyordu. Üst kata çıkınca bileğimi elinden çektim.
"bir daha korumalarla oturmayacaksın! " diye dişlerinin arasından tısladı

"Karışma bana. Senin bozduğun huzuru onların arasında buluyorum ben. Arkadşım onlar benim"

"Arkadaşın değiller. Onlar senin çalışanın. Yerini bil. Konuşmayacaksın onlarla diyosam konuşmauacaksın"

"Senden müsade almayacağım. Kimsin sen kimsin de bana hesap soruyosun" Gözleri sinirden kıpkırmızı olmuştu. Çenesi sıkmaktan seğiriyordu.

"KOCANIM!! " diye bağırdı. "Kocanım lan senin. Karımsın sen benim."

"Değilim tamam mı ben senin hiç bişeyin değilim"


"Allah huzurunda karımsın. Kendin kabul ettin imam önünde"

"Mecbur kaldım. Ama ben senin karın değilim. Sen demedin mi sen anca hizmetçim olursun diye. Sok bunu aklına biz karı-koca değiliz. Olmadık. Olmayacağız.. Bana karışma hakkın yok!! "
"Öyle mi? karı koca oluruz ozaman" derken üstüme yürümeye başladı.
"Ne demek bu. Ne geliyon üstüme" derken bende adım dım geri gidiyordum.
"Öğrenirsin" derken kolumdan tuttuğu gibi göğsüne çekti. Elini belime atarken iyice dibime girdi.
"Bırak beni napıyosun sen" derken ellerimi göğsüne koyup itmeye çalıştım. Ama koca cüssesine gücüm yetmiyordu. Üstüme üstüme yürürken ayaklarım yatağa değdi.
"Bırak diyorum sana. Dokunma bana" diye bağırırken bir anda dudaklarıma kapandı. Ben kafamı sağa sola oynatıp kurtarmaya çalışırken ellerinden birini enseme atıp kıpırdamamı engelledi. Ben hala mırıltılar çıkararak kendimi kurtarmaya çalışıyordum. Kendini bana bastırarak erkekliğini hissetmemi sağladı. Dudaklarımdan ayrılıp boynuma ilerlerken ben çığlık atmaya devam ediyordum. "Bırak! Bırak diyorım! Hayvan herif bırak beni"

Beni bir anda yatapa iterken kendi üstümde yerini aldı. Bacaklarının arasına kıstırdığında hareketimi kısıtladı. Bir eli elbisenin altından bacaklarıma dokunurken diğer eli bileklerimi tutuyordu. Diğer yandan durmadan dudaklarımı boynumu gerdanımı öpmeye çalışıyordu. Ben ellerimi ondan kurtarmak için çırpınırken "rahat dur!" diye söylendi. "Şerefsiz misin sen dokunma bana"

Ağırlığını daha çok bacaklarıma verirken bileklerimdeki eli sıkılaştı. Diğer eli pantolonunun kemerine giderken ben delirmiş gibi ağlıyor bırakması için yalvarıyordum. Tek eliyle çıkardığı kemeri bileklerime dolayarak yatağın başlığına sımsıkı bağladı. Artık istesemde ellerimle engel olamazdım.

Eliyle yabaklarımı bastırıp dudaklarımın açılmasını sağladıktan sonra tekrar dudaklarıma yumuldu. Isırıyor öpüyor dilini ağzımın içine atıp inliyordu. Ben ise sadece tiksiniyordum. İki elini elbisemin yaka kısmına atarak göğsüme kadar yırttı. Boynumdan başlayıp diliyle yalayarak göğüslerime kadar indi. Hem bacaklarımı okşuyor hemde göğüslerimi sıkıyordu. Çığlıklarım artık hıçkırıklara dönmüştü. Sesim kısılmıştı.

Bileklerim sızlıyor parmaklarımın ucunu artık hissetmiyordum. O kadar çok sıkmıştı ki kemeri parmaklarıma kan gitmediğinden emindim. O ise beni asla duymuyor kendi işine devam ediyordu. "Savaş abi" dedim kısılan sesimle. Bu onu durduran şey oldu. "Ne abisi amına koyayım" diye kararmış gözleri ile yüzüme baktı. Ağlamaktan kıpkırmızı olduğuna inandığım gözlerle yüzüne baktım. "Ellerim çok acıyor" dedim hıçkırarak. Bakışlarını yatak başlığına bağlı ellerimi bulduğunda küfür ederek üstümden kalktı. "Siktir! Siktir! Siktir!"

Bir anda kendine gelen adam hızla ellerimi çözmeye çalışırken bir yandan özür diliyordu. "Özür dilerim Dilan. Çok özür dilerim. Kendimi kaybettim. Özür dilerim". Ellerimi çözdüğümde kan oturmuş bileklerimi ovaladım. Morarmış parmak uçlarıma acıya acıya masaj yapmaya başladım. Kan akışı başladıkça parmaklarım sızlamaya başlamıştı. Bir an onun karşısında ne halde olduğum aklıma gelinde üstüme baktım. Eteğim kasıklarıma kadar sıvanmıştı. Çamaşırım görünüyordu. Hızla eteğimi aşağı indirdim yırttığı kısmı ellerimle kapamaya çalışırken "çık odadan" diye bağırdım. "Defol git"
"Özür dilerim Dilan." Derken sertçe saçlarını çekiştirdi. Ne yaptığı anca dank etmişti. "Siktir gir dştorum sana" diye bağırdığımda odadan çıktı. Ben battaniyeyi başıma kadar çekerken hıçkırarak ağlamaya başladım.

Eğer biraz daha kendine gelmeseydi sonumun ne olacağı belliydi. Tekrar kapının aççıldığını duyduğumda elimi ağzıma kapatarak hıçkırıklarımı kestim "krem sürelim bileklerine" dedi zar zor duyduğum sesiyle. "Defol git. Defol. Defol. Yaklaşma dokunma bana. Çıııık" diye bağırdığımda kremi yatağın üstüne bırakıp çıktı. Yapacağım tek bişey vardı. Artık burda kalamazdım. Önce kalkıp kapıyı kilitledim. Telefonu elime alıp kulağıma yasladım.

"Alo"
"Serhat ağam" dedim ağlayarak.
"Dilan.ne oldu kızım. Ağlıyor musun sen?"
"Ağam kurtar beni"
"Dilan ağlama kızım ne oldu anlat hele"
"Anlatamam" dedim utanarak. "Ne olur al beni burdan baba" dediğimde sesli nefesini duydum
"Şimdi hazırlanıp çıkacağım kızım. Söyle babam ne oldu"
"O- baba o" dedim nasıl diyeceğimi düşünürken. "Bana te-tecavüz et-etmeye çalıştı" Cümlemin bitmesi ile bişeylerin çarpma sesi geldi.
" Nerdesin "Dedi direk
" Odaya kilitledim kendimi. Çok korkuyorum. Nolur gel"
"korkma kızım sakın korkma. Çıkma o odadan. Sen çantano hazırla sabah olmadan ben orda olacağım"dedikten sonra telefonu kapattı.

Telefonu kapattıktan sonra banyoya giderek üstümdeki elbiseyi parçalayarak çıkarttım. Bileklerim acısa da umursamadan sıcak suyun altına kendimi attım. Lifle kanata kanata heryerimi yıkadım. Banyodan çikinca kalın bir pantolon ve boğazlı kazak giydim. Vücuduma bıraktığı izlerin görünmesini istemiyordum. Kapının arkasına sandalye koyarak kendimce güvenceye aldım. Dolabın üstünden valizimi indirerek kıyafetlerimi yerleştirdim. Şimdi sadece beklemek vardı.

 

 

Sabaha karşı istemsiz gözlerim kendiliğinden kapandığı bir ara aşağıdan büyük bağrış sesleri ile kendime geldim. Serhat ağanın sesiydi bu. Bütün evi inletiyordu. Valizimi alarak odamdan çıktım. Merdivene geldiğimde salonda Savaş, serhat ağa ve ikisinin adamları vardı. Daha merdivene adımımı atamadan babası Savaşın yüzüne sert bir tokat savurdu.
"Ahlaksız şerefsiz. Bu mu lan senin adamlığın. Pezevenk herif. Sen nasıl zorlarsın o kızı" derken yakarına yapışmıştı. Savaş azğını açıp tek kelime edemezken bu yaşında babasından çocuk gibi dayak yiyordu. Serhat ağanın adamlarından biri beni görünce "ağam" diye seslenerek beni gösterdi. Serhat ağa oğlunu çöp torbası gibi koltuğa fırlartığında bana doğru geldi. "Gel kızım gidelim" Adamlardan biri çantamı alıken Serhat ağa beni kolları arasına almıştı.
"Nereye götürüyorsun Dilanı" diye ayaklanan Savaşı omzundan iterek geri düşürdü. "Sakın Savaş sakın bir daha bu kızın adını anayım deme. Sakın birdaha karşısına çıkayım deme. Boşayacaksın Dilanı" derken hızla başını sağa sola salladı
"Asla!" desi. Düştüğü yerden kalkarken. "Asla boşamam. Talak hakkı bende. Asla boşamam."

"Öyle de bir boşayacaksın ki. Buna sen bile şaşacaksın Savaş" dediğinde evden çıkmıştık. Kapıdaki siyah minibüsün içine bindiğimiz de Serhat ağa beni daha çok göğsüne yaslarken saçlarımı seviyordu. "Bitti kızım. Artık savaş dönemi bitti. Bir daha seni ona vermem" diyerek saçlarımı öptü.

 

Bitmişti. Artık o cehennemden kurtulmuştum.

 

İşte o büyük olay yaşandı.

bundan sonra hiç birşey aynı kalmayacak.

devran öyle bir dönecekki kimse eskisi gibi olmayacak.

Mardine dönünce neler olacak.

dilanın ailesi olanları öğrenince ne yapacak

bundan sonra savaş ne yapacak.

Dilan ve Savaşa neler olacak.

gelecek bölümde zaman atlaması ile başlayacağız. İşler çok değişecek çook.

o zamaaan yeni bölümde görüşmek üzere canlarım. Öpüldünüz kocaman. 😘😘

Bölüm : 17.12.2024 19:35 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...