
Hala balonun içinde yerden metrelerce yüksekte önümde diz çökmüş bana evlenme teklifi eden adama kocaman gözlerle bakmaya devam ediyordum. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Hoş bilsemde ağzımdan çıkabilecek cümleler kurabileceğimi sanmıyordum.
"Dilan'ım" Sesini duyduğumda daldığım düşüncelerden uzaklaştım. "Biliyorum korkuyosun. Biliyorum hala tereddütlerin var. Hepsini anlıyorum güzelim. Ama izin ver bana izin ver ki ben bütün herşeyi telafi edeyim. Geç kaldığım sana ve herşeye ayaklarım parçalanana kadar koşayım."
"Sa-savaş ben" Sesim titeyince diz çöktüğü yerden kalktı. Titreyen ellerimi sımsıkı tuttu. "Sana söz sevgilim. Sana söz birtanem. Tek bir damla gözyaşı düşürmeyeceğim gözünden. Mutluluktan olanlara bişey diyemem ama" derken sesindeki gülümseme netti. "Evlen benimle güzelim. Gerçekten karım ol. Adının yanına soyadım konsun. Bütün Mardin duysun Dilan Savaşın karısı olsun." Tek elimi bırakarak yanağımı avcunun içine aldı. Baş parmağı elmacık kemiğimi okşarken yavlaran gözlerle gözlerime bakıyordu. "He gülüm? Kabul eder misin benimle evlenmeyi."
Cesaret Dilan diye çığlık attı kalbim. yaşadıkların Dilan dedi aklım ama kalbimin seni öyle güçlüydü ki aklımın sesini duyurmadı bana. Evet cesaret. Korkmak yok. Bir daha hata yapmaz. Yapamaz. Yaparsa bu defa yaşatmam onu. Eski Dilan değilim.
"Ahtım olsun" dedim gözlerinin içine bakarken. "Eğer bir kez daha bana hayal kırıklığı yaşatırsan bu defa ben dayarım o kalbine silahı. Ve emin ol bu defa tetiği çekmek için bir dakika bile düşünmem." Gözlerinin içi parladı. Yahu ben adamı canıyla tehdit ediyorum o otuziki diş sırıtıyor. "Yani?" dedi hevesle.
"Evet Savaş. Kabul ediyorum. Seninle evlenmeyi kabul ediyorum" dediğimde hızla belimden tutarak etrafında beni döndürmeye başladı. Tabi bu hareketimizle balonun dengesi şaşınca bizi uçuran görevli
"Aman abim" diye kontrolü ele almaya çalıştı. Tekrar ayaklarımın üstüne bastığımda Savaş kutudan çıkardığı yüzüğü sağ yüzük parmağıma taktı ve üstüne dudaklarını bastırdı. Bakışları yüzüme çıktığında gözlerinin rengi koyulaşmıştı. İki elini yanağıma koyarak dudaklarıma doğru yaptığı hamle benim geri çekilmemle hüsranla sonuçlandı. Sorgular bakışları yüzüme çıkınca boğazımı temizleyip kaşlarımla yanımızdaki adamı gösterdim. Bu defa beni kolları arasına almış sıkı sıkı sarılmıştı.
Bir süre daha gökte süzüldükten sonra balondan inmiştik. Otele doğru adımlayacağım sıra elini bana doğru uzattı. Önce eline sonra yüzüne bakım. Ve sonunda parmaklarımı onun parmakları arasından geçirdim. Elimin tersine bir öpücük kondurup el ele otele girdik. Direk restoran bölümüne girdiğimizde garsonun yönlendirmesi ile bize rezerve edilen üzeri mumlarla ve gül yaprakları ile süslü masaya oturduk.
Yemeklerimizi yedikten sonra günün yorgunluğu iyice çökmüştü. Odaya çekildiğimizde ben üzerimi değiştirmek için hareketleneceğim sıra Savaş bileğimi tutarak beni durdurdu. Masanın üzerinde duran rujumu alarak bana uzattı. "Bunu benim için sürer misin" Bir ona birde uzattığı kırmızı ruja baktım. kırmızıys bulanmak istiyorum sözleri aklıma geldi. Derince yutkundum "Savaş"
"Lütfen Dilan. Benim için sürer misin"
Elindeki ruju alıp banyoya geçtim. Kırmızı ruju dudaklarıma sürdüm. İyice yedirdikten sonra ayna da kendime baktım. Dışarı çıktığımda başıma gelecek şeyi bildiğim için yanaklarım doğal allık görevini üstlenmişti.
Elimi kapı koluna atarak küçük adımlarla dışarı çıktım. Kapı sesini duyan Savaş oturduğu yerden ayaklanıp yanıma geldi. Önce kızaran yanaklarımı okşadı elleriyle. Sonra bakışları dudaklarıma düştü. Kokumu içine çeker gibi bir nefes aldı. "Dilan. Kırmızıya bulanmama izin verir misin" diye fısıldadı. Nefesi yüzümü yalayıp geçti. Kalbim sanki yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladı. Cevap verecek sesimi bulamayınca gözlerimi kapatıp dudaklarımı onun dudaklarına bastırdım. Sanki bu anı bekliyormuş gibi bir eli enseme ulaşırken diğeri sıkı sıkı belimi sardı. Anında öpüşüme karşılık verirken hareketleri hızlıydı. Sanki her an bitecekmiş kolları arasından kaçacakmışım gibi sımsıkı sarmıştı dudaklarımı. Ne kadar karşılık vermeye çalışsamda hızına yetişemiyordum. Nefessiz kaldığımı hissettiğimde göğsünden hafifçe ittim. Kısa kısa nefeslerle kendimi toparlamaya çalışırken bakışlarım dudaklarına kaydı. Gerçekten de kırmızıya bulanmıştı. Onun bakışları da benim dudaklarımdaydı.
"İyi misin" diye sorduğunda nefesimi düzene sokmuştum
"İyiyi-" Cümlemin bitmesine izin vermden tekrardan dudaklarıma kapandı. Belimdeki eli sırtıma doğru yükselirken beni daha çok kendine çekti. Uzuunca bir süre beni öptükten sonra geri çekildi. "Hadi git. Değiştir üzerini. Sil rujunu. Yoksa sabaha kadar doyamayacağım seni öpmeye"
Kıkırdayarak arkamı döndüm hızlı adımlarla banyoya yöneldim. Aynada kendime baktığımda ondan pek farkın yoktu. Rujum çeneme kadar yayılmıştı. Gülerek başımı iki yana salladım ve dağılan ruju çıkardım. Yatak odası olan bölüme geçtiğimde hızla üzerimi değiştirdim. Tekrar içerş döndüğümde Savaş aynanın karşısında hala kıpkırmızı dudaklarla duruyordu. Ve haline bakıp bakıp gülümsüyordu.
"Silsene sende şu yüzünü" Yanına geldiğimde beni yeniden kolları arasına aldı.
"Yok iyi böyle"
"Saçmalama palyaço gibi mi dolanacaksın" Masanın üstüne uzanıp bir ıslak mendil aldım. "Sil hadi"
"iyiydi böyle ne güzel izin duruyordu"
"Hadi hadi" diyerek mendili göz hizasına kaldırdım.
"Sen sil ozaman"
"Abartma Savaş."
"iyi silmem bende o zaman." Tam geri çekileceği sıra elimdeki mendili dudaklarına uzattım. Gülümsemesi genişlediğinde
"Gülme" diye kaşlarımı çattım.
Sonunda oda üzerini değiştirdiğinde artık uyuma zamanı gelmişti fakat tek bir yatak vardı. Tamam evlenmeye karar verdikte aynı yatakta da yatmak zorunda değildik değil mi.
"Neye bakıyosun" dedi arkamdan sarılarak.
"Senin nerde yatacağına"
"İşte burda" diyerek yatağı gösterdi.
"peki ben nerde yatacağım beyefendi? "
"İşte burda" Bu defa gösterdiği yer onun göğsüydü.
"Yok canım ben almiyim. Evlenmeden olmaz" diyerek içeri koltuklara doğru yürüyeceğim sıra belimden kavrayıp göğsüne çekti. "Tamam, tamam. Bak yatak zaten kocaman. Daha önce de beraber uyumuştuk. Uslu uslu yatarız yanyana olmaz mı?"
Olurdu neden olmasındı demi? Sonuçta uslu uslu uyuyacaktık. Yatağın soluna geçip oturdum. "Bana değersen boğarım seni" diyip yatağın içine geçtim. Oda gülerek diğer tarafa geçtiğinde. "Sen dokunma da" demeyi. İhmal etmemişti.
Sabaha gözlerimi aralamaya çalışırken hafif hafif yükselip alçaldığımı hissetim. Kulaklağımın altında bir ses vardı. "Pıtpıt pıtpıt pıtpıt" Hafiften kıpırdanınca kulağımın duyduğu ses hem hızlandı hem güçlendi. "Gümgüm gümgüm gümgüm" Noluyo lan. Başımı hızla kaldırdığımda yattığım yer dün Savaşın gösterdiği göğsüydü
"lan hani sen bana dokunmayacaktın" diye yükselince iki elinide havaya kaldırdı. "Ben dokunmuyorum. Sen benim üstümdesin" diyince duruma baktım gerçekten de öyleydi. İki elide başının altındaydı ve ben adama koala gibi sarılmıştım.
"Gece çektin de mi beni" Hala itiraz etmem peki?
"Vallahi dokunmadım. Sen kedi gibi sokulup girdin göğsüme." Sinirle yattığım göğse vurup kalktım. Tam yataktan çıkacakken beni kolumdan tutup yatağa geri düşürdü. Bu defa o benim üstümdeydi.
"Napıyosun" dedim titeyerek.
"Yastık ücretini tahsil edeceğim"
"nasıl" dememe kalmadan dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Kısa ama sert bir öptükten sonra üzerimden kalktı. "Para üstünü daha sonra öderim" Diyip yataktan çıktı. Pardon? Ne yaşandı lan az önce. Ben sinirle yastığı arkasından fırlarttığımda o çoktan odadan kaçmıştı.
Mardine dönmüş hatta haftayı neredeyse bitirmek üzereydik. Savaş bu hafta iyice coşmuştu gördüğü heryerde neresi olduğu farketmeksizin öpücüklerini kondurup kaçıyordu. Hadi evde tamamda iş yerinde de her kuytuda kıstırmazsın be adam. Bir dosya istediğinde başıma geleceğini bildiğim için ben gitmemiş Aydını göndermiştim. Fakat bembeyaz suratla geri gelmiş dosyayı elime verip odada kovmuştu. Acaba ne dedi adama?
Tabi yüzüğü ilk farkeden de o olmuştu. Teklifi anlatınca en az ben kadar sevinmişti. Hatta sevinmekle kalmayıp terasta sarılınca malesef Savaş radarına yakalanmıştı.
"Elini kolunu seviyorsan bir daha müstakbel karıma sarılma" Diye uyarınca resmen kaçmıştı koca adam.
Hafta sonu bu defa benim aileme gitmiştik. Daha içeri yeni girmiş Küçük adamımı kucağıma alıp öperken Şilanın "Dilaaaaan" çığlığı ile hepimiz yerimizden sıçramıştık. Oğlunu kucağımdan aldığında resmen çuval gibi abisinin kucağına tutuşturmuş sağ elimi elinin arasına almıştı. Bir bana bir abisine baktı. "Yoksaaaa" diye son harfleri uzattı bu gelecek olan yeni çığlığın haberiydi. Savaş kucağındaki yeğeninin kulaklarını kapatırken ben "evet" diye yanıtladım. Ve beklenen çığlık gecikmeden geldi. Birden boynuma atladığında sarılmanın etkisiyle bir kaç kemiğim kütlemişti. Hem zıplıyor hemde sımsıkı sarılıyordu. Sanirim ben bu kadar sevinmemiştim.
"Yavaş kızım yavaş. Boğacaksın müstakbel karımı" diyince bu defa kollarını abisine doladı.
"Anne ölüüceeem" diyen oğlunu benim kucağıma fırlattıktan sonra ellerini abisinin beline sardı. Savaşta onun sarılmasına karşılık verip saçlarına bir öpücük kondurdu.
Yemekte Şilan elimi tutup masanın ortasına uzattı. Herkese yüzüğümü gözlerine sokar gibi gösterdikten sonra yerine çekildi. İyi bok yedi. Şimdi utançtan yemek yiyemiyorum.
"Hayırlı olsun kızım" dedi annem. Utanaran başımı eğdiğimde Savaş alttan elimi tuttu.
"Yaşar baba. İzniniz olursa ben yaptığım bütün hataları telafi etmek istiyorum"
"Nasıl olacakmış oğlum o? "
"Eğer müsaitseniz. Yarın ailemle birlikte hayırlı bir iş için kapınızı çalmak istiyorum.. "
Bölüm sonuuuu.
Yahu neler oluyor öyle?
Gelecek bölüm Baştan sona efsane gençler. Üüfff. Hemde be biçim.
Duygudan duyguya gireceğiz.
Hihihi böyle deyince de şimdi bi değişik oldu hee 😃😃
gelecek ay görüşürüüüzzz
diyormuşum 😃 şaka şaka en kısa zamanda yeni bölümde görüşürüz canlarım.
hee bu arada oyları ve yorumlar ne kadar çok yeni bölüm o kadar erken, 🤗🤗
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |