
Sırtımm yatakla buluştuğunda ağzımdan bütün ses çıkan bir inleme oldu. "Aahhh". Savaş sırtına batan çantayı hırsla belimin altından çekip aldı odanın herhangi bir yerine savurdu. Hala dudaklarımda İntikam alır gibi öperken elleri Vücudunun her yerinde geziyordu Islak öpüşleri dudaklarımı bırakmış boynuma Doğru yol almıştı benim Benim ellerim ise saçlarını dolanmış daha çok bastırıyordum kendime doğru.
Öpüşlerini ara vermeden boynundan yol alarak gerdanıma doğru ulaştı bacak aramda hissettiğim sertlikle aynı anda inledik Ve sanırım bu gaflet uykusundan uyanmama sebep olan da buydu. Geçmiş bir film gibi gözümün önünden geçti. Yıllar önce bana dokunduğu zamanları hatırladıkça midem bulandı.
"Savaş dur" kendimin bile zor duyduğum fısıltıyı o bu kadar şehvete kapılmışken duymamıştı. Ellerimi omuzlarına koyarak ittirdim. Ve daha güçlü bağırdım. "Savaş! Dur!" Sonunda boynumdan başını kaldırdığında anlamaya çalışan bakışları yaşlı gözlerimi buldu. Ne ara akmıştı sahi onlar.
"Di-Dilan" Nefes nefese sorgulayan bakışları yüzümün heryerını inceliyordu.
"İstemiyorum" diyebildim sadece. Titreyen sesimi duyunca kaşları önce çatıldı. Ama sonra herşeyi anlamış olmalı ki hızla kalktı üstümden.
"Özür dilerim. Özür dilerim. Ben bir an sende. Oof. Özür dilerim Dilan"
Haklıydı bir an istemiştim. Onu istemiştim. Ama yakın temasıyla bu hale gelebileceğimi düşünmemiştim.
"Ben bir banyoya girsem iyi olacak"
"Sevgilim. Ben gerçekten canını yakmak istememiştim. Tutmalıydım kendimi. Özür dilerim"
"Savaş lütfen müsade et. Banyoya gitmek istiyorum"
Sadece başını sallayarak önümden çekildiğinde kendimi banyoya attım. Sırtımı kapıya yaslarken zorla içimde tuttuğum hıçkırık kaçtı dudaklarımdan. Öpüşlerine alışmıştım ama bu denli yakın temasta böyle olacağını bende bilmiyordum. Hep mi böyle olacaktım. Ya düğünden sonra. Her dokunduğunda midem mi bulanacaktı.
Kendimi sıcak suyun altına attığımda titremelerim geçmişti. Ne kadar kaldım suyun altında bilmiyorum ama parmak uçlarımın buruşması sürenin pek kısa olmadığını gösteriyordu. Havlulardan birini bedenime sarıp banyodan çıktığımda Savaş odada yoktu. Nereye gitmişti?
Hızla üzerimize giyindim. Hattta saçlarımı bile kuruttum. Savaş hala yoktu. Aramıştım ama telefonu odadaydı. Yere atılan çantam kenardaki masanın üzerine kaldırılmıştı. Aynı şekilde çeketi de masanın önündeki pufun üstündeydi.
Yatağın üzerine oturmuş karşı duvarı izlerken odanın kapısı yavaşça aralandı. Savaş ilk olarak başını uzattı. "Müsait misin, gelebilir miyim"
"Müsaitim. Nerdeydin"
"Dışarıda. Sen rahat et diye" İçeri girdiğinde bakışlarını sürekli kaçırıyordu. Saçları dağılmıştı. Ve asıl dikkatimi çeken şey sağ elini sürekli arkasına saklıyor oluşuydu.
"Ne var elinde" Üstüne doğru adım attığımda geriledi. Bakışları titredi.
"Yok bişey"
"Uzat elini Savaş"
"Dilan yok bişey. Ben bi banyoya gireyim"
Banyoya doğru adım atacakken önünü kestim. Eline doğru uzanmak istesem de geri kaçırdı.
"Yok bişey dedim. Müsade eder misin"
"Etmem. Uzat elini dediim"
"Dilan lütfen" Ne dediğine aldırmadan üstüne yürüdüm sakladığı elinin kolunu tutup çekiştirdim. Göstermemek için zorlasa da inadıma galip gelemedi. Bileğinden tuttuğum elini görüş hizama getirdim.
"Ne yaptın Savaş sen" Elinin üstü yaralanmıştı. Hayır, hayır elinin üstünü parçalamıştı. Kanamış hatta kanı kurumuştu.. Tam yaraya dokunmak üzereyken hızla avuçlarımdan çekti elini.
"Dokunma pis ellerim." Tekrar arkaya sakladı elini. "Ben de pisim. Bi banyoya gireyim" Yüzüme bakmadan hızlı adımlarla banyoya girdi.
Acıkmıştım. Onunda aç olduğuna emindim. O banyodayken oda servisini arayıp yemek sipariş ettim. Yarım saatlik banyo sonrası beline sardığı havluyla banyodan çıktı. Benimle göz teması kurmadan çantasını aldığı gibi tekrar banyoya döndü. Bir süre sonra giyinmiş şekilde çıktı. Zaten o çıkmadan yemeklerde gelmişti.
"Acıktım" dediğimde önce masanın üstündeki yemeklere sonra bana baktı. "Beraber yiyelim mi"
"Olur" dediğinde sessizce masaya yaklaştı. Ama yemekten önce yapmam gereken başka bişey vardı. Duş almadan önce dolapta gördüğüm küçük ilk yardım setini aldım. Onun bakışları arasında oturduğu sandalyenin önüne gelip çantayı açtım. Elini avcuma alacağım sıra geri çekti.
"Gerek yok Dilan." Bakışlarımı görünce susup elini geri uzattı. Yaralar için olan kremi sürüp üzerini sardım. İşte şimdi yemeğimizi yiyebilirdik.
Oda servisi boşalan tabakları aldıktan sonra odanın balkonuna oturduk.
"İğreniyor musun benden" Sessizliği bozan o oldu.
"Hayır" Tereddütsüz çıkan sesimle bakışları beni buldu.
"İğrenmiyorum Savaş. Dediğin gibi ilkte bende istedim. Ama sonra... "
"Sonra?" dedi devam et der gibi.
"Bilmiyorum. Bir an nefes alamadığımı hissettim."
"benim yüzümden" Derken sesi titremişti. "Zamanında yaptığım o adilik yüzünden. Hep mi böyle olacak. Ben sana hiç dokunamayacak mıyım"
Göğsümü şişiren bir nefes aldım. Öyle değil demek istesemde tamda öyle olduğunu ikimizde biliyorduk.
"Bilmiyorum. Ama Mardin'e dönünce piskolojik destek almayı düşünüyorum.."
"Bende gelirim. Yani eğer istersen. Beraber gideriz"
"Olur"
Yatmak için içeri geçtiğimizde o koltuğa doğru yöneldi. "Nereye"
"Sen yat yatakta olur mu. Ben burda yatarım"
"saçmalama Savaş tekli koltuk o"
"Sorum olmaz benim için"
"Daha önce berabee uyumuşluğumuz vardı Savaş"
"Bu akşamdam sonra olmaz Dilan. Sen rahat hissetmezsin"
"Rahatsız olacak olsam aynı odada bile kalmazdım Savaş"
Tedirgin bakışları bir yatak birde benim üstümde gidip geldi.
"Geç hadi" dediğimde uslu çocuklar gibi yatağa yürüdü. En uca uzandığında sırtını dönüp cenin pozisyonu aldı.
Mardine döneli dört gün olmuştu. Beş gün sonra düğünümüz vardı. Savaş hala şirkete gidip gelirken biz tüm hızıyla düğün hazırlığına devam ediyorduk. Eşyalar mobilyalar hakkında Savaş hiç bişey söylemiyordu. gelinliğimi sonunda seçmiştim. Abartı olmayan incili ve dantel detaylı transparan kollu göğüs dekoltesi olan A model bir gelinlik seçmiştim. Hem sade hem de şıktı. Cumartesi gecesi kına yakılacaktı. Pazar günü ise düğün olacaktı. Bütün Mardin dört sene sonra yapılacak olan düğünü konuşuyordu her köşede.
Savaş her akşam kapı önünden de olsa beni görmeye geliyor fakat öpmeye dahi yeltenmiyordu. Sanırım oteldeki o gece benden çok onda etkisini bırakmıştı. O akşam yataktan yattığı gibi kalkmıştı. Kıpırdamamıştı bile.
Bir defa annem görümcem ve kayınvalidem ile alıiverişe çıkmıştık. Yok ben kesinlikle usturuplu bir kadındım. Şilanın kendine aldığı bana aldırmak için zorladığı şeyleri görünce dudağım uçuklamıştı. Onlar neydi öyle. Tamam bende severdim sexi şeyleri ama onun seçtikleri tamamen fantazi ürünleriydi. Hele ki Savaşla bu konuda ki durumumuz malumken onlara bakamamıştım bile. O aldığı şeylerle onu ve abimi istemsizce hayal etmiştim ve bundan anında sıyrılmıştım. Ben onları hala masumane görmeye devam edecektim.
Savaş Cuma günü işten çıktığında beni de çağırmıştı. Şirketin önüne geldiğimde içeri girmeden o dışarı çıktı. Ne olduğunu sorsam da söylemedi. Kaldığımız rezidansın tersi istikametinde şirkete biraz daha uzak olan villaların olduğu yere geldiğimizde yavaşladı. Dördüncü villanın önündeki durduğumuzda içeriye dair hiç bişey görünmüyordu. Büyük duvarlarla örtülüydü çevresi.
Dış kapıyı açtığında kapının hemen önünde gördüğüm ilk kişi Mertti.
"Hoşgeldiniz" diyerek önünü ilikledi. Savaş çekinerek elini uzattığında tereddüt etmeden elini tuttum
"Neresi burası? "
"Eğer beğenirsen yeni evimiz" nee?
"Ama bizim bir evimiz vardı"
"Vardı ama küçüktü. Eğer istersen, beğenirsen artık burda yaşamak istiyorum seninle."
Villanın çelik kapısının önünde durunca biz kapıyı açmadan içeriden açıldı kapı. Karşımda görüğüm kızla şaşkınlıktan dilim tutulmuştu. Çiğdemin burda ne işi vardı. Ben ona şaşkın o bana mahçup bakıyordu.
"Çiğdem? "
"Dilan hanım. Hoşgeldiniz"
"Bırak hanımı Allah aşkına" İki adımda yanında bitip kollarımı sırtına sardım "sen hoşgeldin asıl"
Ben çiğdemle sarılırken kapının arkasında yabancı bir adam daha vardı. Sarılmamız bitince Çiğdem tanıştırdı.
"Eşim Cengiz"
"Hoşgeldiniz Dilan hanım."
"Memnun oldum. Sizde hoşgeldiniz" Yönümü Savaşa döndüm. "Ne oluyor"
"Eğer kabul edersen güzelim. Çiğdem ve Cengiz bizim yardımcılarımız"
"nasıl?"
"Güzelim işten geldiğimizde yorgun oluyoruz. Ee burasıda diğer ev gibi küçük değil. Hem artık ayrı bir evimi var. Misafirimiz olur. Gelen gidenimiz olur. Eğer sen kabul edersen bundan sonra bizimle çalışacaklar. Çiğdeme ilk bahsettiğimde çok heveslendi ama senin tepkinden çekindi"
"Saçmalamayın ne tepkisi. Çok mutlu olurum." Ama sonra durdum kaşlarımı çattım. "Tek şartla kabul ederim."
"Neymiş şartın?"
"Yine hanım diyin diye tutturmayacaksın. Çiğdem benim arkadaşım" Ben böyle diyince ikiside derin bir nefes aldı.
"Bundan sonra sen ne dersen o güzelim. Nasıl istersen"
"Evine hoşgeldin Çiğdem"
"Sende hoşgeldin Dilan ha- Dilan"
❤🔥
❤🔥
❤🔥
Sonunda beklenen gün gelmişti. Sabah erkenden kalkıp kuaföre gitmiştik. Dün akşamdan sonra bu sabah kalkması ölüm gibi olsa da Şilanın tepemde zıplaması dolayısıyla kalkmıştım. Dün kına gecem vardı. Gittiğim bordo bindallıyla kınam yakılırken ağlasamda sonrasında fazlası ile kurtlarımızı dökmüştük. Ben ağlarken Savaş durmadan bıkmadan gözyaşımı silmişti. En son müzisyenlere kızmış duygusal şarkıyı kapattırmıştı. Gün sonunda evde ellerime ve ayaklarıma tekrar kına yakıldıktan sonra yatmamız nerdeyse sabaha karşı olmuştu. Annem gece beni koynunda uyutmuş bir fasılda orda ağlamıştık. Sanki ilk kez evden gelin çıkacakmışım gibi.
Gelinliğimi giydikten sonra saçım ve makyajım yapılmıştı. Şilana kalsa kuş yuvasını tepeme konduracaktı ama şükür ki kuaför beni dinlemişti. İncelerle süslenen saçımı ensemde dağınık topuz yaptırmıştım.
Evden çıkış anı ise daha duygusaldı ilkine göre. Bu defa ısrarlara rağmen kuşak bağlatmamıştım. Şavaş giydiği gece karası damatlık ile öyle cekiciydi ki gözlerimi uzun süre ondan alamamıştım. Tıpkı onun benim üzerimden alamaması gibi. İlki mecburiyetti ama bu defaki çok başkaydı. Gözlerinden aşk fışkırıyordu.
İkinci kez Savaşın evine gelinlikle gelmiştim. Herkes avluya toplanmış bizi izliyordu. Düğün saati geldiğinde tamamen Savaşın organize ettiği meydana geçtik. Gerçekten de bu işi biliyordu. Belki bir salon tutulsa bu kadar güzel olamazdı. Her masanın üstünde yapay laleler vardı. Lale şeklinde ışıklandırmalar direkler arası çektikleri kablolarla sarkıtılmıştı. Yerler bembeyaz halılarla kaplanmıştı. Bizim o köy meydanı çok güzel bir alana dönüşmüştü.
Nikah masasına oturduğumuzda Savaşta bende titriyorduk. Nikah memurunun sorduğu soruya EVET cevabını verirken ikimizinde sesi netti. Ne bir tereddüt ne bir korku.
İlk dansımızı yaparken Savaş bir an bile gözlerini gözlerimden ayırmamıştı. Her fırsatta "çok güzelsin" demektende geri kalmıyordu.
Öyle büyük bir halay halkası kurulmuştu ki Savaşın ayarladığı meydan olmasa hiç bir salon böyle büyük bir halayı kaldıramazdı. En başta Savaş mendili sallarken hemen yanında eline sarılmış halay çeken ben vardım. Abim karısı ve benim arama girmişti.
Hatta babam ve Serhat ağa annem ve Hafise sultan bile halaya girmişlerdi. Başımızdan atılan paraların haddi hesabı yoktu.
Düğün sonunda Savaşın arabasında ayakkabılarımı çıkarmış yorgunluktan bayılmak üzereydim. Tabi aklıma başka şeyler gelmeseydi. Acaba bu gece ister miydi? Yada ben yapabilir miydim.
Araba durunca ben inmek için ayakkabılarımı giyecekken savaş izin vermemiş kucağına almıştı. Çiğdem ve Cengiz bu gece izinliydi. Önce dış kapıdan daha sonra ise yatak odasının kapısından içeri girdiğimizde beni yere anca bırakmıştı.
İlk geldiğimizde evi incelemiştim. Savaş gerçekten benim zevkimi çok iyi biliyordu. Klasik şeyler yerine daha modern daha sportif tarzda döşemişti bütün evi.
Yatak odası her şeyiyle bembeyazdı. Yeni başladığımız sayfa gibi tertemiz bembeyaz.
Beni odanın ortasına bıraktığında karşıma geçti. İki elini yanaklarıma yaslarken alnıma uzun sıcak bir öpücük kondurdu.
"Yoruldun iki gündür. Değiştirelim üzerimizi. Sıcak bir duş al dinlenelim"
"Savaş ben şi-"
"Hayır Dilan. Sadece sana sarılarak uyumak istiyorum izin verirsen. Başka hiç bişey değil."
"Savaş"
"şşttt önce dediğimiz gibi terapiye gideceğiz. Sonra sen ne zaman kendini hazır hissedersen ben sana ancak o zaman dokunurum."
Önce saçımı en son gelinliğin fermuarını açıp odadan çıkmıştı. Ben üzerimdekilerden kurtulup makyajımı temizledim. Sıcak bir duş aldıktan sonra adamın aklını kurcalamamak sabrını sınamamak için gecelikler yerine saten alt üst pijamalarımı giydim. Saçımı tararken Savaş odaya gelip tarağı elimden almıştı. Oda misafir odasında duş almıştı saçının neminden belliydi.
Saçlarımı özenle tarayıp kuruttuktan sonra yatağa geçmiş başımı göğsüne yaslamıştım.
"hayatıma ömrüme evime hoşgeldin güzel karım"
"hoş buldum kocam"
"seni çok seviyorum Dilan"
"seni çok seviyorum Savaş"
ben geeldiim.
Finalden önceki son bölüm.
ay evlendirdik ya bunları.
bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?
Savaşın süprizini beğendiniz mi?
Bakalım Finalde bizi neler bekliyor.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın canlar.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |