
..düzenlendi..
Siyah saten geceliğimi giymiş açık bıraktığım saçlarımı ellerimle düzeltmiştim. Bileklerime ve boynuma bir fıs parfüm sıkıp Savaşın en sevdiği kırmızı ruju dudaklarıma yedirmiştim. Altı ay olmuştu evleneli. Düğünden sonraki hafta hemen piskolojik desteğe başlamıştık. İlk iki seansa tek gitmiştim. Korkularımı travmalarımı anlatmıştım. Neden yakınlaşmaktan bu denli korktuğumu anlatmıştım. Doktorum Ayten hanım anlattıklarımı sükunetle dinlemişti. Tabi kadın kim bilir ne hikayeler dinlemişti. Üçüncü seansta Savaş ile beraber gitmiştik.
Doktorumun tavsiyesi ile her seanstan sonra ufak tefek yakınlaşmalara başlamıştık. Ufak dokunuşlar öpüşler.. Ama her defasında bir yerden sonra kopuyordu bişeyler. Yine titriyordum ben. Duruyorduk. Bunca geçen sürede Savaş bir kez bile of dememiş, beni zorlamamıştı. Ayda iki kere gittiğimiz seanslar sayesinde bir ilerleme kaydetmiş olsakta daha tam olarak bir bütünleşmemiz yoktu.. En azından artık dokunuşlarından ya da öpüşlerinden rahatsız olmuyordum. Sadece iş son noktaya geldiğinde işte tam orda kalıyordum her defasında.
Banyodan çıktığımda Savaş altında gri bir şort üzeri çıplak yatakta uzanıyordu. Beni görünce her defasında yaptığı gibi önce seslice yutkundu. Sonra baştan aşağı yavaş yavaş izledi tüm vücudumu. Ben küçük adımlarla yanına gittiğimde yataktan ayaklarını sarkıtarak oturdu. Bende her zaman ki gibi dizlerine.
Önüme düşen saçları koklayarak omzumun arkasına itti. Açıkta kalan boynuma ıslak bir öpücük kondurduktan sonra gözlerimin içine tüöim şeffaflığı ile baktı. "Emin misin sevgilim". Her yakınlaşmamızdan önce ilk sorduğu şey buydu. İstemediğim bişeyi yapmaktan ödü kopuyordu. Cevap belliydi. Gözlerimi kapatıp dudaklarımı dudaklarının üstüne kapattım.
Belimde duran elleri olduğu yeri sımsıkı sararken öpcüklerime açlıkla karşılık veriyodu maharetli parmakları boynumda, gerdanımda, kollarımda, göğüslerimde ve bacaklarımda geziyor gezdiği yerleri yakıyordu. Kucağında benimle birlikte ayaklanıp yönünü çevirdi. Sırtım soğuk çarşafa değdiğinde kesik kesik soludum. Sadece dokunuşları bile beni zirveye yüksektebiliyordu.
Uzunca süre boyunca gerek elleri gerek dudaklarıyla bütün vücudumla ilgilendi. Parmakları son olarak en mahrem bölgemde durduğunda dudağının bir köşesi kıvrıldı. "Yine bana hazırsın sevgilim. Hemde fazlasıyla"
Bundan sonrası kabustu her defasında. Burası son duraktı. Daha fazlası olmuyordu. Ama.. Ama bu defa bu sınırı geçecektik. Korkuyor muydum evet. Peki istiyor muydum. Evet. Korkularımı yenmek zorundaydım. Bir kere o sınırı aşsak bir daha takılacağımız bir engel kalmayacaktı. Sadece bir kere.
"Sevgilim" Aklımdaki düşüncelerden Savaşın sesiyle uyandım. "Duralım mı?"
"Hayır. Devam edelim Savaş"
"Di- Dilan emin misin"
"Eminim. Konuşma lütfen. Dağıtma aklımı. Şuan eminim. Lütfen devam et"
"Dur dediğin an dururum"
"Durma sevgilim. Bu gece durma.. "
Artık aramızda hiç bir sınır. Hiç bir engel kalmadı. Kalplerimiz, ruhumuz, bedenlerimiz ve eksik olam herşey. Bu gece tamamlanmıştı. Bu gece her anlamda artık karı koca olmuştuk.
❤🩹
❤🩹
❤🩹
Salonun orta yerinde sağa sola gidip gelirken Çiğdem de benle birlikte arşınlıyordu. "Sakin mi olsan acaba?"
"Olamıyorum ki" derken tırnaklarımı yiyordum.
"Yeme şu tırnaklarını"
"Engel olamıyorum"
Çiğdem tekrar bişey diyecekken kapının sesi duyuldu. Koşar adım kapıya vardığımda Savaş içeri giriyordu. Hemen arkasında da Cengiz.
"Aldın mı?" diye sorduğumda elini ceketinin iç cebine soktu. Çıkardığı küçük kutunun yok hayır kutuların olduğu poşeti bana doğru uzattı.
"En iyisi buymuş. Emin olmak için üç beş tane aldım."
Elinden poşeti aldığım gibi yatak odasına doğru yürümeye başladım. Hemen arkamdan Savaş geliyordu.
"Sen nereye?"
"Banyoya! "
"Saçmalama"
"Hiç çeneni yorma güzelim. Geliyorum"
"Yanında mı işeyeyim Savaş"
"benim için bir problem değil. Karımdan tiksinecel değilim."
Ne desem caydıramamışmış. Küçük pet bir bardağa aldığım idrar örneğini banyo tezgahına dizdiğimiz yedi tane test çubuğunun üstüne damlattık.
Evet heycanla yaptığımız, yapmaya çalıştığımız şey gebelik testiydi. Son zamanlardaki halsizliğim. Sabah bulantılarım ve en son bu sabah çok sevdiğim salamdan midemin bulanması üzerine Çiğdemin "hamile olabilir misin" demesiyle Savaşla birbirimize bakmıştık. Savaş kısa bir süre düşündükten sonra. "Geçti değil mi" diye sordu. Benim bile o an aklıma dank etti. Reglim tam 8 gün geçmişti. Sonrası ise tamaman harala gürele olmuştu. Savaş ışık hızıyla üstünü değiştirip evden test almak için çıkmıştı. Biz Çiğdemle salonda ileri geri yürüyerek onu beklemiştik. Şimdi de banyoda testin çıkmasını bekliyorduk.
Üç dakika sonra beklediğimiz şey oldu. Evliliğimizin ikinci yılında yedi tane test çubuğunda da çift çizgiyi görmüştük. Olmuyor değildi. Biz istemiyorduk. Daha doğrusu ben. Korkuyordum anne olmaktan ama bu ani gebelik ikimizde süpriz olmuştu. Korunurken gebe kalan insan çoktu. Ve bende onlardan biriydim.
Savaşın korunmadığı durumlarda ben ertesi gün hapı alırdım. Ama geçen ay. Hapı unutmuştum. Takvime göre de ihtimal düşük olduğu için pek önemsememiştim ama sanırım o önemsemiş olmalı ki gelmeli tercih etmişti.
Önce testlerde görünen çift çizgilere sonra birbirimize bakmıştık. Sonrası ise..
"AAALLLAAAAHH BEEEE"
Savaşın banyoyu inleten çığlığı ile beni kucağına alıp döndürmesi bir olmuştu. Her yerime sayısız öpücük kondururken bundan karnımda bulunan belki mercimek kadar bile olmayan küçük canlı da faydalanmıştı.
Aşağı imdiğimizde ise Çiğdem ve Cengiz zaten Savaşın çığlığını duyduğu için gülerek bizi bekliyordu.
Hamileydim. Savaştan. Sevdiğim adamdan bir bebeğim olacaktı. Artık tam anlamı ile aile olacaktık.
❤🩹
❤🩹
❤🩹
"Savaş" dedim sessizce. Uyanması lazımdı. Hemde hemen uyanması lazımdı. Çünkü ben uyuyamıyordum. Ağzım sulanıyor dişlerim kamaşıyordu. Erik istiyodum. Şöyle sulu sulu kütür kütür ekşi ekşi erik.
"Savaş" dedim tekrar ama homurdanarak kıçını döndü. Hamileliğimin beşinci ayındaydım.
"Kalksana bee!" diyerek omzuna bir tane geçirdim.
"Hasiktir" Yataktan fırladığında açamadığı gözleriyle bana bakiyordu.
"Ne oluyor Yavrum. Gece gece ne diye vuruyosun"
"Uyan sende ozaman. Kaç kere seslendim"
Sanırım işin vehametini anca anlamıştı. Hızla yatakta topalandı
"Noldu güzelim ağrın mı var"
"Hayır da"
"neyin var bebeğim"
"savaaaş. Ben aşeriyorum"
Gözlerini devirdi. Ne? Gözlerini mi devirdi.
"Al" diyerek kolunu bana uzatınca bir koluna bir de yüzüne baktım önce. Ne var canım. İki hafta önce gece yarısı canım kocamı aşerdiyse ve bende uykusundayken koluna dişlerimi geçirip adamın aklını aldıysam. Hamileyim ben!! Gözümün önündeki koluna bir tane şaplattım.
"Seni değil!! "
"Ulan kocandan başka hangi iti aşeriyosun" Yazık beee. Uykuluyken bunun kafası hiç çalışmıyor.
"Erik"
"Erik kim., yabancı mı bide puşt"
"saavaaş!. Erik diyorum. Bildiğimiz erik sulu sulu ekşi erik" Dudaklarımı hırsla yaladım. "Böyle yeşil yeşil kütür kütür" Önce boş boş yüzüme baktı.
"Erik?"
" Evet kocacım. Erik"
"Yavrum bu saatte mi. Sabah baksak o-"
"Sabah olcak olsa sabah isterdim Savaş. Hem bana değil oğluna söyle. Sokmasaymış gecenin bir yarısı aklıma. Uyuyamıyorum kaç saatir. Git bana erik bul"
"Yavrum bu saatte nerden bulayım. Gecenin dördü"
"Banane.nerden bulursan bul. Gerekirse ağaç dik sula büyüt topla getir. Ama sabah olmadan ben erik yemek istiyorum"
Önce yüzünü sıvazladı. Baktı ki ciddiyim. Yataktan kalktı. Eşofmanını ve siyah tişörtünü üstüne geçirdi. Allah'tan ilk bahara girmiştik te bulabilirdi. Biz salona inerken arkadan aşağıdan Çiğdemin sesi geliyordu.
"Hadi kocam. Yakışıklı kocam. Canım kocam" Felaket cilveliydi bu kız. "Benim suçum yok. Hepsi oğlunun suçu. Gece gece aklıma yenidünya sokmasaydı oda"
Salonun orta yerinde karşılaşınca hepimiz birbirmize baktık. Çiğdem de benden bir ay sonra hamile olduğunu öğrenmişti. Onun kızı olacaktı. Benim oğlum. İnsan gerçekten yakın dostuyla aynı anda hamile kalması mükemmel bişeydi.
"Ne oluyor" dedi Savaş.
"Ne olacak abi. Kızımın canı yenidünya istemiş gecenin bu saati. Onu aramaya gidiyorum. Siz? "
"Benim oğlan da erik istemiş. Hadi yürü nerden bulacaksak".
İkisi söylene söylene çıkarken. Biz kıkırdayarak koltuğa oturduk.
❤🩹
❤🩹
❤🩹
" Savaaaş Allah cezanı versin senin"
"Güzelim sakin ol"
"Sen ol sakin. Senin yüzünden herşey."
"Bebeğim"
"bebeğim deme bana!. Senin bebeğin yüzünden şuan bu haldeyim"
"Hadi Dilan hanım. Son kez güçlü bir şekilde ıkının"
"Sus be sende ıkın ıkın. Sen ıkın kolaysa"
"Bilmiyorum. Zorlanıyorsunuz. Ama çok az kaldı oğlunuz gelmek üzere"
"Seni geberticem Savaş aaaaaahhhhhhh"
Sonra bir rahatlama geldi. Bir boşluk hissi ardından ise dünya da duyup duyabileceğim en güzel ses. Oğlumun doğum haneyi yıkan ağlaması. Başim yorgunluktan geri düşerken hemşire yeşil örtüye sardığı oğlumu göğsüme yatırdı. Biraz önce çığlık kıyamet ağlayan bebek göğsümün sıcaklığını kokumu alınca ağlaması kesildi. Daha tam açılmayan yumuk gözleri ile etrafa bakınırken biz Savaşla onu izliyorduk. Pembe teni. Yumuk elleri. Minicik burnu. Büzülmüş dudakları. Bu.. Bu çok güzel bişeydi..
❤🩹
❤🩹
❤🩹
"Anne Naz ablamlar ne zaman gelecek" Naz abimin kızıydı. Biziö düğünden iki ay sonra Şilanın hamile olduğunu öğrenmiştik. Miraç ilk baş somurtsa da şuan kardeşine aşırı ötesi düşkündü. İlk öğrendiğinde ilk okula gidiyordu. Şimdi ise orta okula başlamıştı.
"Birazdan dediya Dilan teyzem Barış"
Hanzede her zamanki bilmiş haliyle konuşuyordu. Çiğdemin kızı ile Barış yani oğlum kedi köpek gibi didişirken ayrı bir dakika bile duramıyorlardı.
"Abiiiş" dedi arkadan Doğa. "Oyniyam mı"
"Hayır Doğa. Biz Hanzade ile resim yapacağız"
"Ya biş" dedi Doğu.
"Siz yırtıyosunuz. Gidin beraber oynayın"
Birdaha doğuma tövbe dedikten iki sene sonra ikizlere hamile olduğumu öğrenmiş bir hafta salya sümük ağlamıştım. Hain Savaş bir kereden bişey olmaz demişti. Zaten bişey değil iki şey olmuştu haklıydı.
"Doğı en sevdiğim kalemimi yediğinden beri sizinle resim yapmaktan vazgeçtik" dedi Hanzede.
İkisi dudak büzdüğünde Çiğden kucağında beş aylık oğlu Cihangir le içeri girdi.
"Üzmesenize şu kuşları. Abisi ablasısınız siz onların"
"Ama anne kalemleri yiyolar"
"Defterleri de yırtıyolar Çiğdem teyze"
"Küçük ama onlar"
"Bizene! " İkisi aynı anda konuşunca ikimizde göz devirdik. Bir saat sonra Savaş ve Cengiz eve gelmişti. Çocuklar onların başının etini yerken biz çiğdemle masayı kurduk. Sonra ardarda çalan zille herkes gelmeye başladı ilk Serhat ağa ve Hafise sultan geldi. Ardından annem babam abim Şilan Miraç Naz ve Şilanın karnındaki minik fasulye. Kadın tavşan gibiydi. Canı sıkıldıkça doğuruyordu. Kalabalık aile istiyorlarmış ve eminim buda son gebeliği olmayacaktı. En son ise Mert ve nişanlısu Nisa gelince masaya oturduk. İkizler anneanne ve babaannelerinin kucağındayken Nisa Cihangire bakıyordu. Çiğdemle bende çorbaları çekiyorduk. Hamzade ve Barış ve Naz babalarına emanetti.
Hep sevdiğim gibi kocaman sofrada tüm sevdiklerimizle beraberdik. Herkes bir yerden konuşuyor. Büyük bir uğultu oluyordu ama kim kimle konuşuyorsa onu anlıyordu.
"Hadi resim çekilelim" diyerek telefonu tripoda sabitledim ve masada yerimi aldım. Savaş bir koluyla oğlunu sarmalarken diğeri ile beni kendine çekmişti. Flaş patladığında hepimiz gülümsüyorduk.
Yıllar sonra albüme bakarken bu günü hatırlayıp. Vaybee diyeceğimiz bir karemiz daha vardı.
Ben Dilan. Yıllarca Gizli sevdiğim adamdan şimdi üç çocuğum vardı. Hayal sandığım herşeyi bana yaşatam bir kocam vardı. İlk başlarda kötü bir hayat yaşasakta kader sonunda bize de gülmüştü. Mutluluk her anıma eşlik ediyordu. Yaşadığım her şeye rağmen iyi ki diyorum. İyi ki bu hayatı Savaşla yaşıyorum. Yıllar sonra bu masada belki biz torunlarımızı kucağımıza alırken yine bir fotoraf karesine gülümsiyor olacaktık. Ya da toprak olup gittiğimizde ardımızda gülümsediğimiz anlar bırakacaktık.
SON.
Sonkezz heeelllooo canlarım.
Ağladık güldük kızdık sevindik.
Bir hikayenin daha sonuna geldik.
Bize bu hikayede eşlik ettiğiniz için çok teşekkür ederim.
iyi varsınız.
Bundan sonra BENİM KIZIMda görüşmeye devam ederiz.
tıpkı burda olduğu gibi orda da beni yanlız bırakmayın.
o zaman Final hatrına pamuk eller oy ve yorumlara.
SİZLERİ SEVİYORUM. 💕💕
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |