5. Bölüm

V.

Nazlı Kerçin
nzlkrcn

Hesabın ödendiğini duyduğundaki yüz ifadesini ne kadar merak etsem de hızlı adımlarla eve doğru gidiyordum.
"zeynep!" adımın seslenildiğini duysam da yavaşlamadım fakat arkamdaki adım sesleri iyice yaklaşmıştı.
"Zeynep dur!" Durup arkamı döndüğümde bir elinde ayran bir elinde köfte ekmekle karşımda dikilen adama baktım.
"iki oldu haa bu yaptığın"
"Ne varmış yaptığımda"
"Kızım hesabı ödeyip çekip gitmek ne? "
"bağa kizum deme! " Nefret ederdim o kelimeden.
"İyi demem. Naptığını sanıyosun sen? Öyle hesap ödeyip kaçıp gitmeler ne oluyor"
"E sen geldin masama misafirim sayılırsın. Bide hesap mı ödeticem"
Ekmeğinden bir yudum aldıktan sonra konuştu.
"Ula bizimle aynı masada otururken tutturursun ortak diye şimdi bu ettiğin nedir" Haline gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Cümlesi bitince ayranında bir yudum aldı.
"Ee oraya ortak karar gidiyoduk. Noldu masamdaki kadına hesap ödetmem diyen odungillerden misin sende?"
"Lan ben öyle bişey mi dedim.. Hem ne gülüp duruyosun sen açıkta bir yer mi var" Tekrar ekmekten ısırınca kahkahamı tutamadım.
"şu halini görsen sende gülersin. Kusura bakma komser bey ama şuan sizi ciddiye alamıyorum"
"Ne varmiş halimde" Ayrandan bir yudum aldı.
"bir elinde ekmek bir elinde ayran hem söyleniyor hem tıkınıyosun." Tekrardan kıkırdadım "bide suyu cebine koymuş. Resmen annesine diklenen çocuklar gibi"
Son yudumunu ağzına atıp ayranı içti. Kağıdı ayran kutusunun içine tıkıştırdı.
"Ne var açım senin yüzünden gidemedim bizimkilerle"
"Ben mi dedim sana takıl peşime diye. Hem sen nerden buldun beni be"
"Nasılsa nasıl. Bilgisayarı arkadaşına verdim."
"İyi.saol" diyerek arkamı dönüp yürüdüm.
"Ulan döndü gidiyo bide. Bak buraya bak. Ne kadardı lan bu köfte"
"Afiyet olsun komiser. Sen beni fazlalık gördün ama benim ikramım olsun sana" diye arkama bakmadan yürümeye başladim.
"Hay ben böyle işin" diye elindeki boş paketi çöpe attı. "Ben alırım bunun intikamını ama"
"Söz gördüğümde ileticem" diyerek elimi arkaya atıp salladım. Çattık iyi mi. Hayır sevimli de şerefsiz. 'Sadece sevimli mi' Şuan iç sesimi hiiiç çekemezdim. Göz devirip sokağa girdim. Hızlı hızlı adımlarla apartmandan çıkıp eve girdim.

 

 

Geçen bir buçuk haftanın sonunda yeni seminer için hazırlanmaya başladım. Bu defa bir meslek lisesinde yapılacaktı sunum. Havaların soğuk olmasına rağmen hala vazgeçmediğim croplarımdan birini üstüme geçirdim. Altıma giydiğim koyu yeşil İspanyol paça pantolonumun kemerini takıp saçlarımı düzelttim. Beyaz şişme montumu giydim. Aynı renk kalın taban botlarımı ayağıma geçirdiğimde Fırat tam dördüncüye arıyordu.

 

Sunumun yapılacağı okula gelince arabadan indik. Koluna girerek sunumun yapılacağı konferans salonuna doğru yürüdük. Kapıda yine bizim polislere selam verip içeri girdik. Küçük ergenlerin saçma bakışları eşliğinde yapılan sunumun bitmesi için dakika saymaya başlamıştım. Sonunda bittiğinde bizimkilerle sohbet ediyorduk. Daha doğrusu iddalaşıyorduk. Niye mi. Akşam ki derbi maçı için. Galatasaray ve Beşiktaş derbisinde kaybeden taraf çıkışta yemeği ısmarlayacaktı. Ben Aylin ve Eymen Beşiktaşlıydık. Fırat normalde Fenerbahçeli olsa da bugün benim yanımdaydı. Murat yusuf ve Ömer ise Galatasaraylıydı. Akşam ortak ayarladığımız bir mekanda maçı izleyecektik.

 

Üstümde siyah beyaz çubuklu forma. Altımda siyah kot pantolon saçlarım sıkı at kuyruğu maçın ikinci yarısı. İlk yarı attığımız gol hakemin ofsayt demesi üzerine sayılmamış sağlam küfürlee edilmişti.
"Koş ula koş. Ha senun topa değmeyen ayağunu gaturlar tepsun. Versene ha o pasi."
"Ulan bi adamı tutamıyorsunuz. Sizi topçu diye alan hocanın ben"
"Ula oynayacağunuz topu sikeyum. Ula hakem senun kör gözune sokayim"
Biz ayakta dolu dolu söverken diğerleri şaşkın gözlerle maçı bırakmış bizi izliyordu.

 

Berabere biten maç yüzünden yemek ısmarlayacak taraf belli olmadığı için şimdide onun atışmasını yapıyorduk.
"Ağlamayasun be kedicik. Ben ısmarlarum sana yemeğuni"
"Bana bak laz kızı. Zaten sinirim tepemde alırım ayağımın altına."
"Huuuh! Dedi bişey. Golaydi o oyle. Deneyesun bakalum kim alacak"
"Biri sustursun şunu. Kadın demeyecem elimde kalacak"
"Yemedu mi kendun sustarasun alemden meded umacağuna"
"Yaa sabıır yaa sabıırr"
"Asıl bağa sabur"

 

"Ne alıp veremediğiniz var sizin" dedi Eymen. "Gidelim işte ortak öderiz her zamanki gibi"

"Ha bunlan ortak işe girmem ben"
"Ben çok meraklıydım sana! "
"Got gafali"
"Allahın lazı"
"Dinime söven müslüman olsa! "

"Ya siz ödemek için mi ödememek için mi savaşıyosunuz anlamadım ki" dedi Aylin.

"İnat ettum ben ısmarlayacağum"
"Lan bidaha sana bırakır mıyım ben hesabı. Yemezler bu defa"
"Var misun iddasuna? "
"Varum ula neyune" Sonunda onunda şivesi kaynmıştı
"Hizlı olan öder. Ödeyemeyen rakip takımın forması ile gezer"
"Tamam ulan. Sana zevkle giydireceğim UltrAslan formasını"
"Sağa kartal pozu verdirmeyen ne olsun"

 

Çorbacıya gelmiş sipsrişlerimizi vermiştik. İkimizinde gözü birbirinin üstünde olduğu için ne yemeğe nede sohbete odaklanamıyorduk. İşte tam o an Ömerin Murata yönelik bir sorusu ile boşluğu yakaladığım gibi hızla masadan kalkıp kasaya koştum.
"Ömer soracağın soruyu sikeyim" diye arkamdan duyduğum küfürle sandalye hızla itilip peşimden sert ayak sesleri geldi. Kasaya koşarak gelip kartı masanın üstüne bıraktım.

"Masa 23 hesabı hemen burdan alır mısınız" Adam tam elini karta uzatmıştı ki
"Eğer o kartı alırsan seni post makinesi onay verinceye kadar döverim" diyen adamla elini çekti.
"Ula alsana kartı"
"Burdan al koçum sen" Kasadaki genç çocuk bir ona bir bana bakıyordu korkuyla.
"Bak eğer ordan alırsan seni çorba kazanına atar kaynatırım haberin olsun"
"Bu geceyi nezarette geçirmek istiyosan al koçum o kartı"
"A-abla a abi bi karar mı verseniz terledim yeminle"
"burdan al canım sen"
"Burdan al oğlum sen. Söz dinle"
"Mesleğini katmadan oyna be! "
"Sana ne laz kızı işine bak sen"
Biz didişirken garson kasaya gelmiş çocuğun kulağına bişeyler söylemişti.
"çok şükür Yarabbim." diyerek masa altında bişeyler yapmiş. Fişi ortamıza koymuştu "afiyet olsun efendim hesap ödendi" İkimizde şaşkın gözlerle birbirimize bakakalmış sonra aynı anda kaşlarımızı çatarak masaya döndürdük bakışları. Hepsi sülalem rahat pozisyonunda arkaya yaslanmış keyif çatıyordu. Sert adımlarla masaya gidip başlarıns dikildik.

"Bakmayın be ters ters" dedi Aylin
"Lan çocuk salacaktı paçadan ikiniz yüzünden" Diye söylendi Yusuf
"Bi inat tutturdunuz gidiyosunuz. Bu akşam ödenmezdi o hesap. Bizde ateşkeş ilan ettirdik" dedi Fırat.

"Bu burda kalmadı laz kızı. Alırım bunun rövanşını ben"
"Her zaman beklerim bay komser" diyerek çantamı masadan aldım "kalkın be sizde" diye bizimkilere çemkirdikten sonra "size de iyi akşamlar beyler. Görüşürüz" diyerek mekandan ayrıldım. Hırsımı alamadım ya artık barut gibi gezerdim ortada...

 

Bu adamda çok farklı bişey vardı anlayamadığım. Karadenizin suyu mu toprağı mı bilmiyorum ama bişey beni ona çekiyordu. Daha önce böylesine Nemrut bir adam görmeme rağmen onunla didişmek bile hoşuma gidiyordu. Normal biriyle sohbet etmektense onunla inatlaşmak daha cazipti.

 

Sonunda zorunlu seminerler bitmişti fakat Bakan bey elini üstümden çekmemişti. Ara ara kendisinin katılacağı toplantı söyleşi yada seminerlere sunumlar hazırlayıp gönderiyordum. Bazende kendim gidiyordum. Part-time iş imkanı gibi olmuştu. Bakandan alınan ultra olumlu dönüş sayesinde Dekan özel teşekkürlerini iletmişti. Hocalar saolsun bu konuda fazlasıyla cömert davranmıştı notlarda.

Seminerler bitse de bizimkiler ve polis tayfası arasında güzel bir arkadaşlık olmuştu. Özellikle Eymen ve Fırat kanka olmuş sık sık takılır olmuşlardı. Havaların ısınması ile ortam iyice güzelleşmişti. Bu hafta İstanbul'da düzenlenen Karadeniz şenlikleri başlamıştı. Fakat tam dönem sonuna denk geldiği için okulu asamıyor hunharca başlayacak olan finallere hazırlanıyordum. Son dönemim son aylarımdı. Asla uzatma lüksüm yoktu.

Şenlikler başlamasına rağmen üç gündür şöyle bir uğramaktan öteye gidememiştim. Horon bile tepememiştim hala. Ama bu akşam ne olursa olsun o şenliğe gidecek bacaklarım kopana kadar horon tepecektim. Akşam üstü evden üstümü değiştirmiş Aylinide alarak evden çıkmıştık. Fırat aşağıda bizi alarak Şenlik alanına doğru yola koyulduk. Daha yaklaşırken farkedilen kalabalık içimi kıpır kıpır ediyordu. Arabayı park edip indiğimizde duyduğum tulum ve kemençe sesi şimdiden omuzlarımı sallamama sebeb olmuştu. Ama ilk önce yemek yememiz lazımdı. Malum aç ayı oynayamazdı. Şenlik alanın girişine geldiğimizde bizimkileri görünce yanlarına yaklaştık.
"Kolay gelsin beyler naber"
"İyidir zeyno senden naber" dedi Eymen. Yorgunluğu yüzünden belli olsa da neşesi yerindeydi.
"İyi bizde iki horon tepmeye geldik"
"Kankam özledin mi beni" diye öne atladı Fırat
"Hasretinden prangalar eskittim kardeşim" diye aldığı cevapla hepimiz gülmüştük.
"Ne zman bitiyo sizin nöbet" dedi Aylin.
Ömer kolundaki saate baktı. "iki saatimiz kaldı. Sonra nöbet teslimi yapıcaz"
"Ee nöbet sonrası gelin sizde" dedi Fırat
Eymen "Valla ol.. " diyecekken "yorgunuz" dedi Murat.
"Vallahi kendi adınıza konuşum konserim" diye atıldı Eymen. "Ben gelirim"
Murat "Belli nöbetlet az geliyo sana. Yarın karakolda bi üstünden geçelim" Diye söylendi.

"Ayyy sizde gelmeyin madem yorgunsanız konserim" dedim alayla. "Gelmeyeceğim zaten laz kızı"
"Hödük!" Diye söylendikten sonra diğerlerine döndüm. "İçerdeyiz biz gelirsenis arayın" Diyerek içeri girdim.

 

 

Ah ulan memleket hasreti. Karadenizimin yemekleri. Kokuları bile ayrı güzel. Yöresel yemeklerle karnımızı doyurduktan sonra yavaş yavaş kalabalığa karıştık. Bir köşede gördüğüm küçük horon topluluğuna doğru adımladım. Orta yerde çalan tulumun etrafında halka olmış insanlar horon tepiyordu. Daha tam akşam olmadığı için büyük halka kurulmamıştı. Girdiğim küçük halkada bir kaç tur horon teptikten sonra gözüm bizimkileri aradı. Çok geçmeden yanlarında Eymen Yusuf ve Ömeri görmemle halkadan çıktım. "Ayy kendime geldim vallahi" diyerek yanlarına oturduktan sonra çantamdan suyu çıkarıp içtim.
"Nerde sizin suratsız" diyerek sordum Ömere.
"Dinlenrcekmiş"
'Ulan me biçim Karadenizli o be. İyi bakmak lazım kütüğüne bir karşılık olmalı" Hepsi dediğimle kahkaha atarken biz sohbetimize devam ettik.

 

Havanın yavaştan kararması ile ışıklandırmalar yanmıştı. Dört kemençeci ve dört tulum çalarak orta yere geldiğinde asıl eğlence başlıyordu. İnsanlar yavaş yavaş halkaya girerken horonun havası gelmeye başlamıştı. "Selamın aleyküm" diyen sese elimde bardakla döndüğümdr bizim suratsızı gördüm. Hayret gelmişti. Herkes selamını alınca oda kenara bir yere çökmüştü. Ben hayran hayran Horon tepenleri izlerken. "Sen girmiyo musun" dedi Murat.
"Ben mi" diye yönümü ona çevirdim.
"Evet. O kadar tantanayı uzaktan izlemek için mi çıkardın."
"Yeni çıktı ki ortadan" dedi Aylin. "Onun beklediği hava var sonra koparacak kayışları" Herkesin gözü bana dönünce elindeki suyu Ayline attım "sussana be sen"

Bir zaman sonra çalan tulum ve kemençeden duyduğum ritimle gözlerim büyüdü.
"Uyuy canunu yeduğumun potporisiiii" diyerek yerimden fırladım. İlk geldiğimde satıcılardan aldığım pullu keşanı başıma bağladım.
"Aha başladı işte" dedi Aylin. Koşar adım halkaya yaklaştım. Potpori dedin mi tüm işimi durdururdum. İki kızın arasına girerek ellerini tuttum. Anında ritme uyum sağlamıştım. Ayaklarımı vuruyor ellerimi sallıyordum.
🎶🎶 yiiihhuuu huuu 🎶🎶

🎶oyyy oyyyy🎶

🎶dağlarda kar var midur dağlarda kar var midur 🎶

Ellerimizi omuz üstüne kaldırarak daha sert vurduk ayakları yere. Bu sıra sağ elime giren yabancı bir erkeğe öylece bakakalmıştım. Hafiften başıyla selam verince aynı şekilde karşılık verdim. Tekrar elleri aşağı indirerek devam ettik. Ellerimizi dirseklerden kırarak sağa sola sallarken bu defa elime giren bir başkası daha vardı. Kafamı tekrar sağa çevirdiğimde şaşkınlığım kocaman oldu. Bizim suratsız komiser horona mı girmişti.
"Az daha şüphe edecektim lazlığından" diye kulağına söylendiğimde başını iki yana salladı.
🎶Oturdum dağ başine oturdum dağ başine🎶

🎶ah oyoyoyo oyoy oy hey gidi karli dağlar🎶

🎶daldum tulum sesine. Daldum tulum sesine 🎶

🎶ah oyoyoyo oyoy oy hey gidi karli dağlar🎶

 

Biz hala delicesine horon teperken elimden tutan adam bir anda beni halkadan çıkardı.
"Ahh napıyosun be"
"Yeter bu kadar" dedi dümdüz.
"Ee sen çık beni ne çekiştiriyon"
"Yeter laz kızı. Yeter. Çok mu meraklısın elin adamları ile el ele horon tepmeye"
"Aa aa sana ne be." Hala Çekiştirerek bizimkilerin yanına sürüklüyordu. "Yürü laz kızı yürü. az soluklan sonra yine devam edersin"...

 

Selam canlarım.

nasılsınız bakalım.

yeni kurgumuzu beğendiniz mi?

laz kızı ve komiser bey 😍

yorumlarda buluşalım mı? Düşünceleriniz nedir?

Bölüm : 05.01.2025 20:49 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...