8. Bölüm

VIII

Nazlı Kerçin
nzlkrcn

Sabah Gülten annemle birlikte hazırlanmış komiser beyin bizi almaya gelmesini bekliyorduk. Dün gece düğünden döndükten sonra uçak biletlerine bakmış akşam üstü dört kırk seferine bilet bulmuştum. Kahvaltıdan sonra çıkar hava alanına geçerdim. Saat dokuzu on geçe kapı önünden gelen korna sesiyle ayaklandık. Ben çantalarımı alıp dışarı çıkarken Gülten annem oraya götürmek için hazırladığı şeyleri eline almıştı. Kapıyı açtığımızda üzerinde bordo bir tişört ve siyab kot pantolonu ile görsel şölen sunan Komiserciğime gülümseyerek yaklaştım. "Günaydin" dediğimde donuk bir şekilde karşılık vermişti. Buz dolabı gibi dolanmasının ne anlamı vardı acaba?

 

Nurten hala bizi kapılarda karşılamış sımsıkı sarılmıştı. İçeri kahvaltı sofrasına geçtiğimizde bizi enfes bir karadeniz kahvaltısı bekliyordu. Nurten hala ve Gülten annemin eskileri yâd etmesiyle geçen kahvaltı sonrası hep beraber sofrayı toplamıştık. Ardından benim yaptığım kahveleri kapı önündeki sedirde içerken "ee kızım bilet bulabildin mi?" diye sordu Nurten hala.
"Evet hala dört buçuğa aldım dün akşam biletimi"
"Eee iyimiş Muratta o saate almıştı değil mi oğlum"
Beyefendi "evet" deyip bakışlatını çekince istemsiz sırıttım.
"Enişten bırakır sizi hava alanına"
"Gerek yok hala zahmet vermiyeyim ben minibüslerle giderim"
"Olur mu hiç kızım öyle şey. Zaten Muratı bırakacağım. Sen mi fazla geleceksin" diyen Tahsin enişteye içten teşekkürümü sunmuştum.

 

Tahsin enişte arkdaşlarının araması ile kahveye gitmek için evden çıkmıştı. Nurten hala anneme birşey göstereceğini söyleyerek içeri girdiklerinde Muratla ikimiz sedirde başbaşa kalmıştık. Mesajda darlarken iyiydi aslında ama şimdi böyle olunca da bi kal geldi sanki?!

"Ee komserim kaçmaya devam mı" diye lafa girdiğimde oda olabilecek en ters bakışını bana sunmuştu.

"Ee Zeynep darlamaya devam mı" Benim lafımı çevirip bana geri sunduğunda gülümseyerek arkama yaslandım. "Tam gaz devam komserim"
"Yanliş sularda yüzüyorsun. Boğulursun"
"Ben Karadeniz kızıyım. Alışkınım hırçın dalgalara"
"Boşa çabalıyorsun Zeynep. Sonunda üzülen sen olacaksın"
"Görücez komserim. Sonunda kime ne olacağını görücez"
"Seninle uğraşılmaz" diyerek ayağa kalktığında Gülten annem ve annesi yanımıza gelmişti "nereye oğlum" diye sordu ayaklanan adama.
"Çarşıda işlerim var ana"
"Aaa bende zaten erken ayrılıp çarşıya gidecektim. Madem eniştem bırakacak bizi havaalanına beni de çarşıya atar mısın komserim" Oldukça masumane sorduğum bu soruya annelerin yanında ters cevap veremeyeceği için sertçe saçını kaşıdı.
Gülten annem "ne işin var kızım" dediğinde en çabuğundan bir yalan uydurmuştum. "Arkadaşlarıma hediyelik bişeyler bakacaktım anne"
"E götürüver oğlum sende" diyen annesine başını sallayarak onayladı. "Arabanın yanında bekliyorum" diyerek yanımızdan ayrıldığında hızla içeri girip çantamı alıp çıkmıştım.

 

Arabada mutlak bir sessizlikle çarşıya varmış müsait bir yerde beni indirmişti. Şimdi dükkanların arasından kime ne alacağımı düşünmek kalmıştı bana da. Aylin için Trabzon Keşanı almıştım. Fırat Eymen Ömer ve Yusuf için ise özel Trabzon telkarisinden birer tesbih almış hatta uçlarındaki boncuklarına baş harflerini ekletmiştim. Murat komiser için ise Sürmene Çakısı almış üstüne ismini yazdırmıştım.

Bütün hediyelikleri çantama koyup telefonumdan mesaj kısmına girdim

 

 

 

 

 

 

 

benim işim bitti komserim.

benim daha bitmedi. yarım saate biter. bekler misin?

 

 

 

 

 

 

 

tabi komserim beni indirdiğin yerde bekliyor olacağım.

İndiğim yere kadar yürümüş yol kenarındaki kahve evlerinden birine oturmuştum. Sipariş verdiğim Osmanlı Kahvesini içerken geldiğini bildiren bir mesaj atmıştı. Hemen ödemeyi yapıp yol kenarına geçtim bir bucuk dakika sonra önümde duran arabanın kapısını açarak bindim. Yine geldiğimizdeki gibi sessizlikle eve dönmüştük. Saat ikiyi geçmişti. Yarım saat içinde evden ayrılmamız lazımdı. Aldığım hediyelikleri el çantama koyup son kez herşeyimi kontrol ettim. Kapı önünde Gülten annem ve Nurten hala ile vedalaşıp yola çıkmıştık. Hava alanına vardığımızda Murat babasının içeri girmesini iatememişti. Kapı önünde onunla da vedalaşıp içeri girdik.

 

Bütün işlemleri halledip uçağın geleceği kapının önünde beklerken Komiser sürekli telefonla konuşup mümkün mertebe benden uzak duruyordu. Beni yıldıracağını sanıyorsa. Daha çok beklerdi. Son anonstan sonra ben önde o arkada uçağa binmiştik. Ne ladar yanyana oturmuş olmayı istesemde malesef üç koltuk arkamdaydı. Çoğunu uyuyarak geçirdiğim yolculukta pilotun iniş anonsu ile gözlerimi açtım. Telefon kamerasında saçımı başımı düseltip toparlandım.

 

Havaalanından yanyana çıkış yaptığımızda dışarıda Yusuf şaşkınca bize bakıyordu. Demekki komiserini almaya gelmişti. "İyi akşamlar Yusuf nasılsın" diye selam verdiğimde üstündeki şaşkınlığı atıp "iyiyim Zeynep sen nasılsın. Sende mi Trabzondaydın"
"Evet düğün vardı ona gitmiştim. Tesadüf eseri komserinizle denl geldik" dediğimde yüzünde aptal bir sırıtış vardı. Muratın boğaz temizleme sesiyle kendini toparladı. "Neyse size iyi akşamlar" diyerek otobüslere doğru yöneldim
"Nereye laz kızı"
"Otobüse.evime gideceğim"
"Uğraşma otobüsle biz bırakırız seni"
"Hiç gerek yok. Yeterince zahmet verdim zaten. Giderim ben" Tekrar adım attığım sıra komiser elimdeki çantayı çekip aldı.
"İnatlaşma boşuna geç arabaya. Sen eve varana ladar gece olur" Benim canıma minnetti. "Peki madem" diyerek arabaya yöneldim. Arka koltupa oturduğumda oda Yusufla beraber öne oturmuş yokluğunda olan durumların raporunu alıyordu.

Evin önüne geldiğimizde teşekkür ederek arabadan indim. Gerçekten aşırı yorulmuştum. Dersten çık Trabzona git. Düğün yap. Tekrar geri dön. Hafta sonu beni mahvetmişti. Üstelik yarın sınavım vardı. Eve girip kısa bir duşun ardından olanları Ayline özet geçip hediyesini vermiştim. Yöresel şeyleri zaten çok seven arkadaşım Keşana bayılmıştı. İlk fırsatta diğerlerinin de hediyelerini vermeyi kafama yazmış kendimi yatağa atmıştım.

 

 

Bir haftadır süren sınavlar yüzünden zombi gibi ortalıkta dolanıyordum. Geç saatlere kadar ders çalışıyor sabah erkenden sınavlarla cebeşleşiyordum. Bu arada Murat komseride darlamaktan geri kalmıyordum. Çoğu mesajıma dönüş yapmıyor olsada ben cevap alana ladar yazıyordum. Sonunda onu rahat bırakmam içib cevap veriyordu. Cuma günki sınavımı da verdikten sonra komiser bey ve ekibinin hediyelerini vermek için soluğu karakolda aldım. Bahçede Eymen ile karşılaşmış diğerlerini de çağırarak kenara konulan banklara oturduk. Ömer elindeki tepside dört karton bardak çay ile gelip yanınıza oturdu.
"Hayırdır Zeynep hangi rüzgar attı seni buraya" diye imalı sorusunu yönelten Yusufa gözlerimi devirdim. Çantamdan onlar için aldığım hediye paketlerini çıkarıp hepsine tek tek uzattım. "Trabzon hatırası getirdim size" dediğime üçüde mahçup bakışlarla bana bakıyordu. Paketleri açıp tesbihleri ellerine aldıklarında üçününde yüzünde samimi bir gülümseme vardı. "Çok saol Zeynep zahmet etmişsin" dedi Ömer.
"Çok güzelmiş valla yüreğine sağlık" diye ekledi Yusuf.
"Lan komserim o kadar gider gelir Trabzona bir kere bişey getirmedi hee" dedi Eymende. Bu dediğine hepimiz gülerken ben "komseriniz nerde onunda hediyesini vereyim" demiştim. Yolda vermemiştim reddeder diyerek. "Başkomiser ile dışarda o" dedi Ömer.
"Peki madem" dedim onun hediyesini çantamdan çıkardım "bunu ona siz ulaştırır mısınız. Benim zamanım yok. Eve gidip ders çalışmam lazım" Onay aldıktan sonra hediyeyi emanet edip karakoldan ayrıldım.

 

 

 

Ömer Zeynep'in verdiği hediyeyi konserinin masasına bırakıp odasından ayrıldı. Üçüde Zeynep'in ilgisinin farkındaydı da komserleri pek bu işe yanaşacak değildi. Kısa sürede güzel bir arkadaşlık kurdukları kızın üzülmesinden endişe ediyordu hepsi.

 

Murat odasına döndüğünde kendisini resmen sandalyeye bırakmıştı. Ağrıyan şakaklarını parmakları ile ovup başını sağa sola esnetti. Bakışları masanın üstündeki hediye kutusuna takıldığında kaşlarını çattı. Üzerinde "umarım beğenirsin komserim" yazısını görünce kimden olduğunu anladı. Peki buraya nasıl gelmişti. Telefonla Ömeri arayıp durumu öğrendikten sonra oflayarak paketi açtı. İçinden uzun sayılabilecek bir kutu çıkmıştı. Kutuyu da açtığında adının işlendiği Sürmene Çakısını görünce ilk şaşırsada dudaklarınıb kenara kıvrılmasına engel olamamıştı. Bu kızdan gerçekten çok çekeceği vardı. Eline aldığı çakıyı inceledikten sonra kutusuna geri koydu. Eve götürmek için kenara ayırdığında başını sandalyesine yasladı.
"Off laz kızı off. Ne yapıcam seninle ben"

 

 

 

Sonunda tüm finalleri vermiştim. Artık mezundum. Sadece diplomamı almak kalmıştı. Hem bunu kutlamak hemde biraz ihmal ettiğim komsere kendimi hatırlatmak için Fıratı olaya dahil etmiştim. Zaten onlar aralarında ara ara çıktığı rakı balık planı kurdurmuştum. Sadece Fırat ve Aylin'in haberi vardı. Diğerlerine süpriz olacaktı. Cumartesi gecesi onlar mekana geçtiklerinde Aylinle hazırlanıp bizde mekana doğru yola çıkmıştık.

 

Siyah straplez crobumun üstüne yeşil askılı kısa elbisemi giydim. Altına beyaz spor ayakkabılarımı giyip saçlarımı açık bıraktım.

Mekana geldiğimizde kapıda bizi karşılayan adama arkadaşlarımızın yanına geldiğimizi söyleyip Fıratın tarif ettiği yere doğru yöneldik. Bizi ilk farkeden Eymendi. Ardından Yusufta farkettiğinde ikisinin bakışlarını takip eden diğerleri de başını bize çevirmişti. Murat komser kaşlarını çatarken Fırat yalancı bir sitemle ayaklanmıştı.
"Ne işiniz var kızım burda" diye söylendiğinde ona doğru yaklaştım.
"Aşk olsun yani. Mezuniyet kutlaması yapıyor beni çağırmıyorsun. Bende kendimi davet ettim" diyerek masadaki diğer adamlara da selam verdim. Garsonun getirdiği sandalyelere oturduğumuzda ben usulca Muratın yanına konumlanmıştım. Sipariş ettiğimiz balıklar ve rakı eşliğinde sözde mezuniyetimizi kutluyorduk.
"Nerde kalmıştık konserim" diye kulağına fısıldayıp rakımdan bir yudum aldım.

 

BÖLÜM SONU...

NASILSINIZ BAKALIM

SONUNDA ZEYNEP KIZIMIZI MEZUN ETTİK. ŞİMDİ SIRA İŞ HAYATINDA.

BEĞENDİNİZ Mİ YENİ BÖLÜMÜ. BÖLÜM HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZİ YAZAR MISINIZ

BUNDAN SONRA NELER OLACAK?

OY VE YORUMLARINIZI HEYCANLA BEKLİYORUM CANLAR.

YENİ BÖLÜMDE GÖRÜŞÜRÜZ. 💕💕

 

Bölüm : 19.02.2025 01:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...