10. Bölüm

X.

Nazlı Kerçin
nzlkrcn

Genç kız mekandan çıkıp gittiğinde arkadaşlarının sert yüzü Murat'a döndü. "Napıyorsun oğlum sen?" dedi Ömer tükürür gibi. "Delirdin mi sen? Neydi bu yaptığın? "
"Böyle olması gerekiyordu. Ancak böyle düşerdi yakamdan" dedi Murat.
"hadi bu man kafa anlamıyo. Ya sana ne oluyo Melek. Nasıl uydun bunun aklına. Hemcinsine bu yaşattığın reva mı?" Genç kız başını önüne eğdi.
"Ne yapayım Murat abi zorladı. Madem borç sayıyosun sana yaptıklarımı böyle öde borcunu dedi"
"İkinizinde kafasına sıçayım" dedi Yusuf.
"Yavaş gel kardeşim. Ağzından çıkanı kulağın duysun"
"Olmadı Murat. Tamam dostuz kardeşiz ama bu yaptığın olmadı. Yakışmadı"
"Ne yapayım Ömer. Anlamıyomusunuz ya! Olmazdı. Olmayacağını anlaması lazımdı"
"Murat Zeyno o kadın değil!" Sonunda Eymen de patlamıştı "onun yaptığı kahpeliği Zeyno dan çıkaramazsın"
"Sonuçta oda bir kadın. Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş ama ben tamamen süt ürünlerini yemeyi bıraktım."
"O kadının günahının bedelini Zeynoya ödetmemeliydin Murat. O kızın kalbini bu kadar kırmaya hakkın yoktu"
"Üç güne unutur. Basit bir hoşlantı"
"Basit hoşlantı değil mi senin gözünde. Hiç bişeyi gördüğün, anladığın yok senin. Ne yaparsanız yapın ama biz arkanızda değiliz bunu da bilin"
Üçü masadan kalktığında Murat başını ellerinin arasına aldı. Kendide biliyordu yaptığı şeyin aptallığını. Ama olmazdı işte. Olamazdı. Tekrer kalbini bir kadına açamazdı. Kabul ediyordu. Zeynep çok güzel bir kızdı. Naif, kibar bir okadar da asi. Öyle temizdi ki kalbi. Hepsini biliyordu da işte kalbini emanet edemiyordu. Bir kez düşmüştü sevda ateşine onda da almıştı boyunun ölçüsünü. Tekrar giremezdi o sulara. Kalbine bir ömür haram etmişti bu duyguyu.
"Abi" dedi Melek.
"Sus abicim. Birde sen başlama lütfen" Son kez yüzüne sertçe sıvazladıktan sonra ikiside masadan kalktıp çıktılar.

-zeynep-

Kimsesiz olduğumu bu hayatta hep vazgeçilecek bir insan olduğumu bugün bir kez daha anlamıştım. Yüzsüzdüm sevilebilme umuduna açmıştım kollarımı. Belki bir kez olsun biri sever sanmıştım. Arsızca koşmuştum bu umudun peşinde. Oysa her defasında tokat gibi çarpmıştı yüzüme istemediğini. En yakın kanıtı ise avcumun içinde duruyordu. Tüm karakolun önünde ISTEMIYORUM diye bağırmamışmıydı. Avcum kana bulanırken bile ifadesini değiştirmemiş adamdı. Neden ısrar etmiştim bu kadar?

 

Ama oturmayan şeyler vardı. Hani bu adamın sevdaya yeri yoktu. Aşka yeti yoktu. Madem sevgilisi vardı neden hayatımda biri var demek yerine beni uzaklaştırdı ki? Hala içimde bir yerlerde söndüremediğim şeyler vardı. Bunu sonuca kavuşturmadan da rahat edemeyecektim.

 

Oturduğum yerden kalkıp eve doğru yürüdüm ayaklarımı sürüye sürüye. Kapıdan içeri girdiğimde çantamı öylece bir kenara bıraktım. İlk önce sıcak bir duş alıp bornozla yatağa uzandım. Aslında açtım fakat kalkıp yiyecek bişeyler ayarlayacak enerjim yoktu. Hafiften üşüdüğümü hissettiğimde yataktan kalkıp üstümü giyindim. Salona yöneleceğim sıra kapının çalması ile yönümü değiştirdim. Kapıyı açtığımda elindeki poşeti kaldırmış Fırat'ı gördüm."Sebehattin abinin selamı var"diyerek ayakkabılarını çıkarıp içeri daldı. Ben arkasından bakakalırken o elindeki poşeti orta sehpaya koyup koltuğa oturdu. Kapıyı kapatıp ardından salona girdim. Fırat poşetin içinden iki tane ekmek çıkardığında yanında yerimi almıştım. Ayranlarıda çalkalayıp jelatinini açtı. Önüme iteklediğinde itiraz etmeden yemeye başladım. Sanki bugün hiç yaşanmamış gibi saçma salak konular açıp kafamı dağıtmaya uğraşıyordu. Saat iyice geç olduğunda gitmek için ayaklandı.
"Kafanı hiç bişeye takma güzelim." diyerek alnıma bir öpücük kondurup ayrıldı.

 

 

Sabah burnuma değen tüyümsü şeylerle yüzümü buruşturdum. Kafamı diğer tarafa çevirdim ama yine aynı hissiyat olduğunda gözlerimi araladım ve karşımda üstüme eğilmiş saçını burnuma sürten bir adet Aylin'i gördüm. Önce gördüğümü anlamak için gözlerimi kırpıştırdım. Aylin'in kıkırtısını duyduğumda hızla yerimden doğruldum.
"Nerden çıktın sen? " Şaşkınlıkla çıkan sesime kocaman bir kahlaha attı.
"Anamın a-" Hızla ağzını kapattım.
"Terbiyesiz" dediğimde çoktan kollarımı ona dolamıştım. Yüzyüze geldiğimizde yüzündemi buruk gülümsemeyi gördüm. "Fırat aradı değil mi"
"Aramasa mıydı?. Tabi ben senin aramanı beklerdim."
"Tatildeydin ama."
"Hiç bir tatil senden daha kıymetli değil" diyerek beni tekrar kendisine çekti.

 

Mutfağa geçtiğimizde saatin çoktan öğleni geçtiğini hatta masada kahvaltı sofrasının hazır olduğunu gördüm. Dün gece en son sabaha karşı sızdığımı hatırlıyordum. Demekki ondan sebeb bu kadar çok uyumuştum. Aylinle masada olayları konuşarak kahvaltı ettikten sonra evden ayrıldım. Bazı şeyleri netleştirmeden rahat bir nefes alamazdım.

 

Karakolun binasına girdiğimde girişteki memura Murat komserin odasını soracağım sıra "Zeyno" diyen Eymenin sesini duydum. "Nasılsın"
"Daha iyi günlerim olmuştu" diye cevap verince yüzünün asıldığınu gördüm.
"Zeyno bak dün için"
"Bilmiyorum Eymen sizi suçlamıyorum. O odasında mı"
"Evet ama Zeyno-"
"Nerde odası"diyerek sözünü kestim.
"Bir dinler misin"
"Sen mi tarif edersin ben mi bulayım"
Eymenin tarif ettiğü kapının önüne geldiğimde nezaketen kapısını tıklattım. "Gel" diyen gür sesini duyunca kapının kolunu imdirip içeri geçtim. Eymenin şimdi neden beni durdurmak istediğini anlamıştım. Odasında yine o kız vardı. Komserin gülümseyen yüzü beni görünce asıldı. Öğrenmek istediğim herşey şimdi netleşmişti. Boşuna gelmiştim zaten. Ne beklemiştim ki. "Zeynep?" diye sorgulan sesini duyunca kendimi toparladım. "Özür dilerim. Rahatsız ettim" diyerek açtığım kapıya geri döndüm. Ardımdan "Zeynep" diye seslendiğini duysam da dönüp bakmadım. Hızlı adımlarla binadan ayrılırken Eymeni görmüş elimle sonra işareti vererek çıkmıştım. Tam bahçe kapısına yaklaşmışken arkamdan biri "Zeynep Hanım" diye seslendi. Sese doğru döndüğümde Aytaç ı gördüm. "İyi misin" diye sordu. Artık nasıl bir hal içindeysem. "Daha sonra konuşsak olur mu Aytaç. Şuan hiç zamanım yok" Beni başıyla onayladığında karakoldan tamamen ayrıldım.

 

Akşama kadar boş boş yürüdüğüm sokaklarda bir ara Aylin aramış kısaca iyi olduğumu bildirip telefonu uçak moduna aldım. Hava iyice karardığında ayaklarımın beni getirdiği yer sahile yakın bir meyhaneydi. Kapısını itip açtığımda tepesinde zil çaldı. Beni yirmili yaşlarında bir garson karşılarken cam kenarında bir masaya oturdum.

Garsonun getirdiği rakı ve mezelerle ufaktan demlenirken içerde çalan şarkilar bans hiç yardımcı olmuyordu. Müslüm baba içli içli söylerken ben şişeyi çoktan yarı etmiştim. Masalardaki adamların bana bakışlarını sezdiğimde önemsememeye çalıştım. Şöyle bir etrafa göz attığımda tek başına olan tek kadın bendim. Bu yüzden bazı iğrenç bakışlar üzerimdeydi. Masanın üstünde açık olan ekrandaki adamın resmine baktım. Onun yüzünden burdaydım. O nerdeydi. Belkide sevdiği kadının kolları arasındaydı. "Kızım" diyerek yanıma gelen ellili yaşlardaki saçları kırlaşmış adama baktım. "Ben buranın sahibiyim. Adım Mahmut. Aklına kötü şey gelmesin. Bu itlerin gözlerinden rahatsız olduğunun farkındayım. Eğer istersen seni daha rahat bir masaya alayım." Başımı usulca salladığımda başıyla garsonlara işaret verdi. O önde ben arkasında onun dediği daha sakin bir masaya doğru ilerledik. Ben masaya kurulduğumda garsonlar diğer masadaki mezeleri ve bardağımı bu masaya getirmişti. "Rahatına bak kızım. Kimse ilişemez sana burda"
"Sağolasın Mahmut abi"
Telefonu tekrar masadaki peçeteliğe yaslayıp bardağı ona doğru uzattım. Dibinde kalan rakıyı kafama dikip yenisini doldurdum. Onu yarıladığım sıra mekanda çarşambayı sel aldı türküsü çalmaya başlayınca artık gözyaşlarım akmaya başlamıştı. Sadece bir hoşlantı sandığım şeyin içimi bu kadar acıtması normal miydi? Ona yutturacağım her şey benim boğazımda kalmıştı. "müsade var mı kızım" diyen Mahmut abiye başımı salladığımda yanımdaki sandalyeye oturdu. "Derdin ne be kızım tek başına buralara düşürmüş seni"
"Derdi olmayanın burda işi ne be abi" dedim bardağımdan bir yudum daha alarak.
"Sevda mı" dedi. Usulca başımı salladım. Kaşımla telefonu işaret ettiğimde oda ekrana baktı. Bakışlarını telefona çevirip tekrar bana baktı. Yüzünde şaşkınlık mı vardı ben mi fazla içtiğim için mimiklerini mi anlamıyordum.
"Ayrıldınız mı"diye sordu bu defa. Burukça gülümsedim
" Kavuşmadık ki ayrılalım. Tek taraflı sevda benimkisi. Şu masaya oturana kadar böylesine olduğunu bende bilmiyordum. Sadece bir beğeni sandığım şey kalbimi öyle bi sarmış ki ben bile farkında değilmişim" Mahmut abi elindeki bardağı benim bardağıma vurduğunda bir yudum daha aldım. "Ona da hak veriyorım biliyo musun" dediğimde sesizce beni dinliyordu. "Anası babası sevmemiş bir kızı o neden sevsin ki. Bana sevdaya yerim yok demişti ama onun sadece bana yeri yokmuş meğersem. Oysa bir başkası için yeri varmiş"Bardağı tekrar kafama diktiğimde gözümden akan yaşı elimin tersi ile sildim. "Söylesene be abi. Hiç mi haketmiyorum ben sevilmeyi. Annem bırakıp gitmiş. Babam yetimhanenin kapısına bırakıp gitmiş. O ise hiç kabul etmedi hayatına. Çok mu çirkinim de ben kimse istemiyor beni" Ağlayışlarım hıçkırıkşara dönmeye başladığında Ferdi baba sabahçı kahvesini söylemeye başlamıştı. "Neden kimse sevmiyor ki beni. Çok mu şey istedim şu hayattan. Birazcık sevilseydim ne olurdu" Mahmut abi bana bir peçete uzattı. Elini omzuma koyup babacan bir tavırla sıktıktan sonra masadan kalktı. Onunda diyecek bişeyi yoktu. Ne diyebilirdi ki. Belki oda rahatsız olmuştu benden.

 

Şişedeki son kalan sıvıyı da bardağıma doldurup kafama diktim. Yenisini istemek için kafamı kaldırdığımda hiç olmaması gerek biri masamın başında dikiliyordu.
"Uuff kafam iyice güzel oldu heee." dedim sonra telefonun ekranındaki resme baktım. "Hayalini de görür olduk iyi mi" Tekrar başımı çeviridiğimde hala ordaydı. "Mahmut abiii" diye seslendim. "Bi şişe daha getirsene" Gözümün önündeki hayali dağıtmak ister gibi elimi savurduğumda sert bedenine çarptı. "Siktir.hayal değil misin sen"
"Kalk hadi Zeynep" dedi karşımdaki adam.
"Git burdan" dedim çatık kaşlarla. Bileğimden tuttuğu gibi ayağa kaldırdı. Ama alkolün etkisi ile sendelediğimde kolumdab tutarak dengemi kurdurdu.
"Yeter Zeynep. Ayakta duramıyosun" Sonra arkasına doğrı baktı. "Mahmut abi sonra hallederiz" dediğinde masadan çantamı aldı. Kolumdan sürükleyerek beni mekandan çıkardı. Ne kadar diretsemde gücüm yoktu. Oda istediği gibi sürüklüyordu peşinde. Arabasının ön koltuğuna beni oturttuğunda arabanın önünden dolaşıp kendide sürücü koltuğuna oturdu. Araba hareket etmeye başladığında "ne işin var burda" diye sordum. "Nasıl buldun beni"
"Mahmut abi tanıdıktır" dedi sadece. "Zaten senden kaçarken senin mekanına gitmek sadece benim gibi aptalın yapacaği bir iş olur" diye mırıldandım. "Neden geldin madem. Gitsene sevgilinin yanına"
"Seni ayyaş halinle topluyor olmasaydım zaten onun yanındaydım" dediğinde içime batan dikenler kana bulandı. "Durdur arabayı" dedim sertçe.
"miden mi bulandı" diye sorduğunda "dur diyorum" dedim. Arabayı sağa çektiğinde konuşmadan indim. Yolun kenarında yürümeye başladığımda onunda ardımdan indiğini anladım. "Nereye gidiyosun sen" diyerek kolumu tuttu. "Defol git sevgilinin yanına kim gel dedi sana" diyerek kolumu elinden kurtardım.
"Saçmalama yürü şu arabaya" diyerek tekrar kolumu tuttu. Sürükleyerek yine ön koltuğa oturttu. Kapıyı kapatıp kendi tarafına geçeceklen kapıyı açmaya meyleddim.
"Uslu uslu otur kendini kelepçelettirme bana" diye sesini yükselttiğinde yerimde pustum. Gözleri öyle bir bakıyodu ki dediğini yapacağına emin oldum. Araba tekrar hareket ettiğinde istemsizce gözlerim kapandı.

 

Ay bugün benim doğum günüm. Bunun şerefine size yeni bölümle geldim.

her yorum ve oy bana doğum günü hediyesi olsun mu? 🥰

nasıldı bölüm.

Ah Zeynebim. Masum bebeğim.

Murat bu andan sonra akıllanır mı dersiniz?

Yeni Bölümde Görüşmek Üzere.

🥰💕🥰💕

Bölüm : 23.02.2025 21:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...