
Masamıza gelen dört adama ben şaşkınca bakarken Aytaç geriye yaslanmış gayet rahat takılıyordu.
"Selam" diyerek masanın yanına geldiklerinde Eymen benim yanıma Yusuf Aytaçın yanına oturmuştu. Komiser ve Ömer ise yan masalardan sandalye çekip oturduklarında Komiser tam çaprazıma denk düşmüştü.
"eee nasılsınız ya" diyerek lafa giren Eymendi. "Bütün gün beraberdik hiç demiyosunuz kahve içmeye çıkacağınızı"
"Rapor mu düşmemiz gerekiyordu" Diye sordum.
"Yok canım estağfurullah" dedi Yusuf. "Nezaketen davet beklerdik"
"Hem siz ne ara bu kadar samimi oldunuz ya" Eymen triplimiydi bana.?
"Sizden önce birkaç kez Aytaçla beraber çalışmıştık"
"Murat komserim istemeyince Baş komserim bizi yönlendirmişti" dedi Aytaç. Bile bile bunu söylediğinden emindim. Muratın öldürücü bakışları kendisine dönünce ufak bi tırsar gibi olsa da çaktırmamaya niyetliydi.
"Hem siz nerden çıktınız"
"Ben bulurum demiştim Zeyno"
"Zaten gizlediğimiz bişey yoktu. Sorguya çekeceğine rica etseydin davet ederdim"
"Rahatsızlık mı verdik laz kızı" Geldiğinden beri ilk defa sessizliğini bozmuştu beyefendi.
"Ne münassbet. Şahsi özel meseleleriniz vardır diye düşündük" öyle lafa böyle cevap verilirdi. Burda bana ahkam keseceğine sevgilisinin yanına gitseydi.
"Dışarıdaydık zaten. Bol neşeli hikayenizi görünce uğrayalım dedik"
"Vallahi ne yalan diyeyim neşemiz yerindeydi" Kaşları çatılırken sanki gözlerinden kıvılcım çıkacakmış gibiydi.
"Seninle konuşmamız gerekenler var Zeyno" dedi Yusuf imayla.
"Konuşalim Yusuf"
"Mümkünse yanlızken"
"Ben kalkayım o zaman."
"Otur Aytaç beraber geldik beraber kalkarız. Eğer çok önemli bir konu değilse daha sonra konuşabiliriz"
"Yok Zeynep zaten atmye falan uğramam lazım. Markete giricem. Sonra yine tekrarlarız olur mu"
"Peki o zaman. Kusura bakma. Mutlaka tekrarlayalım ama. Hatta seni bizimkilerle tanıştırayım."
"Olur. Konuşuruz o zaman. "
"Tamamdir"
"İyi akşamlar konserim. İyi akşamlar arkadaşlar" diyerek masadan ayrıldı. Hesap için asisyona elini uzatmışken bileğine vurdum. "Çık git hadi. Attırma tepemi"
"hesaplaşırız madem sonra"
"He gülüm he. Hadi yandan yandan" Ufaktan gülümseyip yanımızdan ayrıldı.
"Zeyno ne işin var senin bu herifle"
"Pardon Eymen. Sizden icazet mi alacaktım"
"Kızım öyle mi dedim ben"
"Ba na kı zım de me"
"Tamam demedim. İcazetle ne alakası var. Sana daha önce bahsetmiştik diye hatırlıyorum ne kadar piç olduğundan"
"Valla bana hiçte öyle gelmedi. Gayet efendi eğlenceli biri"
"Ulan hemen yıkamış kızın beynini" dedi Yusuf.
"Kendinize gelin. Ne saçmalıyosunuz ya. Aytaç öyle biri değil. Kiminle görüşüp görüşmeyeğime de siz karar veremezsiniz"
"Ne kadar tanıyosun da onu böyle savunabiliyosun" Diye lafa ortadan daldı yine koniser bey
"Sizden daha iyi tanıdığıma eminim. Bırakın artık şu önyargılarınızı"
"Önyargı değil Zeynep." dedi Ömer. "Kaç senedır aynı karakoldayız. Bırakta bilelim ne mal olduğunu"
"Şimdi size bişey derdim ama neyse. Kafanızda uydurduğunuz senaryolara inanmak yerine gözlerinizi açıp bakın biraz. Eğer konuşacaklarınız bittiyse bana müsade"
"Zeynoo.. "
"Eymen yeter daha fazla bu saçmalıkları dinlemek istemiyorum." Kasaya geldiğimde dördüde peşimdeydi.
"Elini cebine atanı paralarım. Madem masama misafir geldiniz misafirliğinizi bilin" Hesabı ödeyip kapıya çıktığımızda ben minibüs için durağa gidecektim ama geç oldu biz bırakırız diyerek izin vermemişlerdi.
Bir posta da arabanın başında yani Murat komserin yanına oturmama kavgası yaptıktan sonra en son direksiyona Yusuf binmişti. Bende ön koltuğa kurulmuştum.
Eve geldiğimde sinirden burnumdan soluyordum. Gerçekten insanlar neden bu kadar önyargılıydı? Birde kalkmış bana akıl veriyorlar. Görüşmeyecekmişim hah çok beklerler. Kapıyı açan Aylin "ne oldu sinirler gerilmiş sende"
"Çay koy Aylin çay. Bi üzerimi değişeyim anlatırım"
Kendimi odaya atıp söylene söylene üzerimi değiştirdim. Makyajımı çıkardıktan sonra saçımı toplayıp salona geçtim. Aylin çoktan çayı demlemiş yanına da çekirdeği koymuştu. Dedikodu online bekliyordu.
"Vallahi mankafa bak bunlar. Delirtiyolar adamı" dedim koltuğa otururken. Çay bardağını bana uzatıp "neden delirttiler gene seni"
" Aytaçla görüşmeyecekmişim"
"Aa aa o niye be. Onlara neymiş"
"Çok bilmiş herifler. Neymiş çapkinmış piçmiş. Niyeti kötüymüş"
"Eee sen ne dedin"
"Kiminle görüşeceğime siz karar veremezsiniz diye payladım"
"Yani şimdi kızma ama sonuçta senelerdir beraber çalışıyo sayılırlar. Tanıyo olamazlar mı?"
"Olamazlar Aylin. Birkez bile oturup konuşmamışlar çocukla. Aytaç çok tatlı biri ya. Dört tane abla arasında büyümüş. Ondan sürekli kızlarla takılıyor. Bunlarda hemen yapıştırmış kız avcısı diye. Birde başka bir konu var ama o özeline girer onu diyemem. O yüzden Aytaç onların dediği gibi bir herif değil"
"Ee onlara da diyeydin bunu"
"İstemiyo Aytaç. Onun istemediğini yapamam"
"Hem onlara ne oluyomuş. Abicilik mi oynuyolar"
"Sıçayım onların abiliğine. Aman boşver de bak ne dicem sana. Aytaçla tanıştırcem sizi. Fırata da deriz. Bişeyler ayarlayalım"
"Olur valla merak ettim bende"
"Tamam ben bi Aytaçı arayayım. Resmen kovdular adamı"
"Ara sen bende buraları toplar yatarım. Dersim erken yarın"
"Tamam canım iyi geceler"
"Alo"
"Aytaç naber"
"İyidir Zeyno. Hayırdır bir problem yok ya"
"Yok be. Bu akşam için aradım. O denyoların kusuruna bakma olur mu. Mağçup kaldım sana da"
"Estağfurullah. Ben alışkınım oların bu tavrına boşver sen. Sana bişey dediler mi"
"Amaan her zaman ki tantanalar."
"Aslında bu güzel bişey. Tamam ben onların sandıkları gibi biri değilim ama seni böyle bir durumda korumaları güzel şey"
"Orası öyle de. Neyse bizimkilere dedim ben. Ayarlayalım bi şeyler"
"Hafta sonu bildiğim bir mekan var. Canlı müzik karaoke tarzında. Temizde bir yer. Yer ayırtıyorum ozaman"
"Tamam sen ayarla haberleşiriz yine"
"Tamamdır görüşürüz"
Aytaç ile telefonu kapattıktan sonra ekranıma kayıtlı olmayan bir numaradan mesaj geldiğini gördüm.
zeynep?
Aslında numarayı ezbere biliyordum. Fakat yine de
kimsiniz?
laz kızı?
murat komiser
numaramızıda mı sildin laz kızı.
Ne vardı gece gece
zeynep haddim değil biliyorum
fakat bugün dediklerimizi yabana
atma olur mu?
evet haddiniz değil. Kiminle
Konuşacağıma ben karar veririm.
zeynep yanlış anlama. Bak o herif
sandığın gibi biri değil.
Herif değil Aytaç. Asıl siz atın gözünüzden at gözlüklerini. Birkez olsun şeffaf bakın etrafınıza
daha yeni tanıyosun! Nasıl böyle savunabiliyorsun?
yeni de olsa tanıyorum en azından. Sizede tavsiye ederim. Ardından konuşacağınıza tanımayı deneyin!
Ne desem inat gideceksin değil mi? Peki bildiğini oku yine sen. Ama herhangi bşr problem olursa bize gelebilirsin "
emin ol komiser öyle bir durumda geleceğim son kişi bile olamazsın.
eğer başka bişey yoksa size iyi geceler.
böyle iki yabancı gibi sizli bizli mi konuşacaksın?
zaten öyle değil miyiz. Zamanında bir ara beraber çalışmış iki yabancıyız sadece.
peki zeynep. İyi geceler.
Olan uykumunda içine sıçtıktan sonra iyi geceler desen neye fayda. Laz hödüğü!.Dağ ayısı! . Man kafa!. Hem sanane benden kiminle istersen görüşürüm. Sen gidip güzeline yazsana. Ne diye gece vakti bana yazıyorsun ki?
Fırat ve Aylinle hazırlanıp evden çıktığımızda Aytaçın attığı konuma gidiyorduk. Daha öncesinde dediği yeri araştırmıştım. Alkollü yada alkolsüz içecek seçeneği vardı. Canlı müzik için bir grup sahne alıyordu. İsteyenler grupla birlikte karaoke gibi şarki söyleye biliyordu.
Mekanın önüne geldiğimizde Aytaç kapıda bizi bekliyordu. Kapı önünde ufaktan selamlaşıp içeri geçtik. Rezerve edilen masaya oturduğumuzda bizimkilerle de tanışmıştı. Fırat zaten şeytan tüyü olan biriydi. Onunla anlaşamayan biri pek olmazdı. Aylin zaten anlattıklarımdan dolayı sempati ile yaklaştığı için araları çok çabuk ısınmıştı.
"Sonra birgün oturttular beni sandalyeye ben ne bileyim başıma geleceklerini gözlerimide açmamamı tembihlediler. Yarım saat geçti bir görseniz hepsinde bir heyecan bir heyecan aynaya bir baktım. Televizyonda gördüğüm süslü kadınlara benzemişim. Gözlerimin üstü mor yanaklarım pembe dudaklar kırmızı." Aytaç anlattıkça biz kahkahalarla gülüyorduk. Gerçekten de ablaları onu oyuncak niyetine kollanıyormuş çocukken. "Albümlerin yarısı benim makyajlı hallerimle dolu. Her defasında fotoraf çekerlerdi."
"Bana da kuzenim yapardı" dedi fırat. "Bende abla yok abi var. Abimle yaşıt kuzenim kirpiklerin çok güzel diyip diyip bişeyler sürerdi kaşlarıma kadar büyürdü"
"E haklıymış kuzenin. Biz maskara ile yapamıyoruz bu kirpikleri" Harbiden up uzun kirpikleri vardı.
"Fıraaaattttt" dedim uzatarak.
"Aklından bile geçirme Zeyno. Şu yaşımda o rezaleti yapmam"
Dudaklarımı büzüp yüzüne baktım
"Hiç yavru köpek gibi bakma. Git ilerdeki kocana sür sen."
"İyi be" diyerek masada ki bardağa uzandım.
Biz sohbet ederken sahnedeki grup şarkılarını bitirmişti. Aralarda masalardaki insanlar da şarkılarını söylemişlerdi. Özgüven gerçekten iyi bişeydi. Üçüncü çıkan kızı kim sesinin güzel olduğuna ikna etmişti Bılmıyorum ama gerçekten rezaletti.
"Eveet değerli misafirlerimiz var mı bize eşlik etmek isteyen" diye tekrardan sormuştu solist.
"Zeyno" dedi Fırat kaşları ile grubu işaret ederek.
"Hayır" dedim ciddiyetle
"Hadi bee şu akşamın şerefine kırma"
"Fırat zorlama"
"ne oluyor" diye atıldı Aytaç
"Fırat Zeyno yu şarkı söylemesi için zorluyor" diye açıkladı Aylin
"Oha sen şarkı mı söylüyosun"
"Hayır. Yani bazen mırıldanıyorum"
"Kandırma çocuğu be su gibi sesi var bir söylese solist mikrofon bırakır. "
"Abarma Fırat"
"Eee söyle o zaman" dedi Aytaç
"Sevmiyorum söylemeyi"
"Yaa zeyno hadi. Ya ketum komserin yanında bile söyledin hadi hatrım için"
"Murat komsere de mi söyledin" dedi Aytaç "darıldım, kırıldım, gücendim. Bir bana mı duyurmuyosun sesini"
"Yaa Aytaç ne alakası var."
"Hadi lütfen yaa. Merak ettim hadi. Kırma beni"
Ben daha sesimi açmadan Fırat soliste el hareketi yapmıştı.
"Sahneye mi gelmek istersinisiz masa da mı söylersiniz? " Fırat bana baktığında bıkkınca bir nefes verdim "masada" Garson küçük mikrofonu masaya bırakıp söylemek istediğim parçayı sordu. Benden aldığı cevabı gruba ilettiğinde baterist iki üç kere çubuklara vurup ritmi verdi. Başımla onaylayıp şarkıya girdim.
🎶🎶 ne kara kaşına ne kara gözüne ben tek bir sözüne tutulup kaldım. Değmedi bir kere ellerin yüzüme gel gör ki bin yıldır sanki vardın🎶🎶
🎶🎶Belki de zamansız açtım içimi
Yüreğim şeffaftı, aklımsa deli
Ben geldim, sen kaçtın hep bana inat
Bir vardın bir yoktun, hep masal gibi🎶🎶
🎶🎶Adı aşk sebebimin, her hata kalbimin Hep değerinden, hep gereğinden Hak ettiğinden çok sevdim🎶🎶
Ara ara masadaki kadehi yudumlayarak içimden geçen şarkıyı söyledim. Şarkı bittiğinde mekanda yüksek bir alkış koptu. Başımla ufak bir teşekkür ettiğim sıra garson masadaki mikrofonu aldı.
" Böyle güzel bir ses için teşekkür ederiz " diyen solist programına devam etti. Bardağımda kalan yudumuda aldım. Fırat tekrar dolduracakken engel oldum. Yine abartmak istemiyordum. Yani en azından bir süre ara vermek daha mantıklıydı. Masadaki sohbet devam ederken telefonuma bir mesaj geldi. Ekranı açtığımda gördüğüm mesajla şaşırdım.
sesine sağlık laz kızı.
Nasıl yani. Burda mıydı? Yok canım daha neler. Fakat içimdeki dürtüye engel olaramayarak gözlerimi etrafta gezidrmeye başladım.
"Ne oldu zeyno ne arıyosun" diye soran Fırata bile cevap vermedim. Tekrar telefona mesaj geldi.
Bakınma etrafına. Masana dön laz kızı. Eğlenceni bölme.
Burdaydı. Ne zamandan beri burdaydı. Neden burdaydı. Daha dikkatli bakindığımda bizden uzakta köşede ki masada oturan dörtlüyü gördüm. Komiserle gözgöze geldiğimizde elindeki bardağı hafif bana doğru uzatarak selam verdi. Bende başımla selam verdim. Bizim masadaki ler bakışlarımı takip edince onları farketti. Ömer Yusuf ve Eymene benim gibi başlarını salladığında hepimiz önümüze döndük.
"Ne işleri var burda" dedi Fırat.
"Bilmiyorum. Tesadüf olamayacak kadar garip"
"Tesadüf değil zaten" dedi Aytaç "bugün telefonda seninle mekanı konuştuktan sonra az ilerimde onları farkettim. Büyük ihtimalle duydular. Akıllarınca seni benden korumak için burdalar."
"onlara ne oluyomuş ben varken " Fırat fazlası ile kızgındı komisere. Diğerlerine de bozuk atıyordu son yaşananlara engel olmadıkları için. Eymenle bile eskisi gibi görüşmüyorlardı. Üstelik gerçekten çok iyi kankalardı.
Biraz daha oturduktan sonra hep beraber hesabı ödeyip ayrıldık. Kapı önünde vedalaşırken diğerlerinin de içeride hesabı ödediklerini farkettim.
Sonunda ay sonu gelmişti. Ben daha iddaya girdiğimiz gece biletleri almıştım. Gerçekten fena çuvallamıştım. Akşam hazırlanıp çıktığımda Aytaç beni kapıdan almıştı. Aylin ise üniversiten arkadaşları ile bişeyler içmeye çıkacaktı. Kapıda Aytaç beni görünce ufak bir ıslık çaldı.
"bu akşam gözümü dört açmam lazım. Yoksa yanımdaki afeti kapabilirler"
"Sen Fıratla çok mu takıldın son zamanlarda" dedim gülerek. Bu gevşeklik ondan bulaşmış olmalıydı.
"çok güzel olmuşsun kız. Yakıyosun ortalığı "dediğinde omzuna vurdum.
" Hadi hadi yürü geç kalıcaz"
Aslında oldukça günlük bir elbise vardı üzerimde lacivert kısa kollu V yaka, belden bağlamalı, dizüstü pileli eteği olan bir elbise giymiştim. Ayağımda ise hafif topuklu burnu ve yanları açık botlar vardı. Saçlarımın yarısını üstten toplamış yarım topuz yapmıştım. Kalanları maşalayıp açık bıraktım. Geceye uygun hafif bir makyajla kombinimi tamamlamıştım.
Mabel Matiz'in sahne alacağı yere geldiğimiz de kapıdaki güvenliğe biletleri verip masa numaralarımızın yazdığı kartları almıştık. Fix menü vardı. Kuruyemişler cipsler hafif atıştırmalıklar. Alkollü yada alkolsüz içecekler. Yakın zamanda alkol aldığımız için bu defa alkolsüz kokteyl almıştık. Önden çıkan amatör gruptan sonra sonunda Mabel Matiz sahneyi doldurmuştu. Aytaç gerçekten hayran olmalı ki söylediği bütün şarkıları ezbere biliyordu. Kapalı mekan yüksek ses olduğu için konuşurken resmen kulaklarımıza bağırıyorduk. Mabel ara vermek için sahneden indiğinde yine bir amatör grup sahne almıştı. Solist kız çok şirin çok tatlı bişeydi. Üzerine giydiği şeker pembesi elbisesi ile oyuncak bebek gibiydi. Aytaç bişey söylemek için tekrar kulağıma eğildiğinde masamızda bir gölge hissettik. Başımızı çevirince ikimizde tepemizde dikilen sinirden boynundaki damarlar kabarmış bir komiseri gördük. Ne oluyordu ya. Sürekli gittiğimiz yerlerden bu çıkıyordu.
"İyi akşamlar. Bu akşamlık eğlencenin sonu geldi. Kalk Zeynep."
"Pardon. Buna siz mi karar veriyosunuz"
"Evet! Kalk gidiyoruz"
"Size ne kalkmıyorum. Sizden izin alacak değilim"
"Laz kızı bana geliyorlar sağdan sağdan kalk"
"Komserim. Ayıp oluyor ama"
"Aytaç kes sesini. Sana bir ayıp yaparım bir hafta oturamazsın"
"Zeynep istemezse eğer onu zorla götüremezsiniz"
"Sen mi engel olacaksın lan. Sana mı düştü"
"Benim masamdaki kadını almak istiyosanız eğer gerekirse engel olurum"
"Ol lan olabiliyosan. Ben şimdi Zeynepi alıp çıkıyorum. Hadi engel ol bana" Koca eli bileğimi kapladığında kurtulmak için verdiğim çabam boşaydı.
"Yürü laz kızı daha fazla mekandakileri rahatsız etmek istemezsin değil mi. Ya da burdaki herkesin eğlencesinin şuan bitmesini istemezsin"
"Yapamazsın! "
"İnan ki yaparım. Şuan tel telefonumla burdaki eğlenceyi bitiririm" Bunları derken beni çoktan çekiştirmeye başlamıştı. Arkamızdan gelen Aytaça "dön geri Aytaç. Sana öyle bir nöbet çizelgesi ayarlarım ki uyku nedir unutursun" Ne Aytaça ne de mekandaki diğer insanlara bunu yapmaya hakkım yoktu.
"Tamam Aytaç sorun yok. Dön geri sen. Sonra konuşuruz" diyerek beni sürükleyen adamın peşinden çıktım. Kapıdaki güvenlikler "iyi akşamlar komserim" dediğinde neden kimsenin müdahele etmediğini de anladım.
Arabanın başına geldiğimizde kapıyı açtı "bin" Başka arzusu var mıydı. "Binmiycem"
"Hay senin inadına. Bin laz kızı. Dumab çıkacak kulaklarımdan az kaldı bin şu arabaya"
"Binmiyoruum. Dumanda çıksa alevde alsa binmiyorum."
"Sen bilirsin." Diyerek arabasının kapısını açtı bir anda beni kucağına alarak ön koltuğa resmen fırlattı. Bakın koydu demiyorum fırlattı. İstediği kadar bildirsin. Bu defa kelepçe de taksa inecektim arabadan. Taabi kapıyı kapattıktan sonra kilitlemeseydi. Resmen adam üzerime arabayı kilitleyip kendi tarafına öyle geçti. Kilitleri açmak yerine kendi kapısını anahtarla açarak direksiyona oturdu.
"Senin aklından geçeni ben önceden sezerim laz kızı" Neydi bu adam müneccim mi? "Tak kemerini" Onu duymamazlıktan gelip başımı camdan dışarı çevirdim. "Tamam ulan onu da ben takarım" diye üstüme hamle yaptığında atik bir hamle ike kemeri tuttum
"Takıyorum tamam"
Araba evin önüne durduğunda sinirle inip resmeb kapıyı kırar gibi çarptım. Erkeklerin arabası göz bebepi olur du değilmi. Keşke daha hızlı vursaydım. Ben apartmana doğru yürürken oda arabadan indi.
"Sen nereye be"
"Eve girdiğinden emin olucam"
"Ya yürü git. Sanki sen gidince evden çıkamıcam"
"Bunu söylediğin iyi oldu. Nah çikarsın gerekirse kapının önünde nöbet tutarım"
"Manyak mısın sen be. Sanane ya istediğimi yaparım"
Hem söylenip hemde eve doğru yürüyorduk.
"Görüşmeyeceksin bir daha o herifle".
" Ya düşsene peşimden. Tekrar tekrar söylüyorum SA NA NE"
"Görüşmeyeceksin dedim. Onun nasıl bir it olduğunu bilmiyosun."
"Sen kimsin de karışıyosun bana ya."
"Senin iyiliğini düşünen biri." Biz didişirken kapınıb önüne gelmiştik bile. Çantamdan çıkardığım anahtarla kapıyı açtım. Onu kudurtacağınu dişündüğüm son hamlemi yapmadan önce kendimi içeri atabilecek alanı açmam lazımdı.
"Görüşmeyeceksin. Uzak duracaksın."
"öyle mi komiser bey"
"öyle! "
"Bende sana inat sadece Aytaçla değil sizin karakoldan bana yazan herkesle görüşüp konuşmazsam bana da Zeyno demesinler" Son sözümü söyleyip içeri daldım. Kapıyı kapatmak üzereyken onun dediğim şeye yavaştan aydınlanmaya başladığını farkedince hızla kapıyı kapattım. "LAAN" dedi önce.
"Ne demek lan yazanlar. Lar ne çoğul eki olan lar mı." Bu sırada kapıyı yumrukluyordu. "Aç kapıyı laz kızı. Kim onlar. Eşgal ver isim ver. Kim o sana yazanlar"
"Sana ne be. Görüşmeye çıkınca story atarım görürsün."
"Ulan yaktırma bana o karakolu. Kaç kişi lan onlar. Aç kapıyı laz kızı. Aç diyorum"
'Bağırma be. Apartmanı ayağa kaldıracaksın"
"Sen bu kapıyı açmamaya devam et. Değil apartman bütün mahalleyi ayağa kaldırmayan Murat ne olsun. Aç şu kapıyı laz kızı." Tekrardan kapıya sert bir yumruk geçirince yerimden sıçradım. Acaba çok mu ileri gitmiştim.
"Açmıyorum. Rahat bırak kapımı"
"Kırdırtma soktuğum kapısını bana"
"Çelik kapı be bu. Kolay m ı kırması"
"Çekil ula arkasından bakalım kolay mı zor mu"
"Kapımdan uzak dur!" O kapının dışında ben içeriden bağırmaya devam ederken apartmandan "neler oluyor," "Akşam akşam ne bu gürültü" gibi sesleri duyunca gerçekten apatman sakinlerini ayağa kaldırdığını anladım. Bütün mahalleyi kapıma dizmeden önce bu işi sonlandırmam lazımdı.
"Ne var ula ne var" diyerek kapının kolunu asıldım. İşte ondan sonra olan herşey benim kontrolüm dışındaydı. Açtığım kapıdan içeri dalması. Eliyle ittirip açılan kapıyı kırarcasına kapatması. Kolumdan tutup beni kendine çekmesi ve dudaklarıma kapanması sadece bir kaç saniye sürmüştü. İki omzundan da tutarak dudaklarını dudaklarıma bastırmıştı. Dudakları benim dudaklarımın üstündeydi. Benim dudaklarım ise onun dudaklarında. Resmen şuan dudak dudağaydık. Ay bir dakika o beni öpüyormuydu?. Laan ne oluyordu şuan bu lanet yerde.
hello caanlaaar.
yeni bölümle karşınızdayım.
aman Allah'ım o nasıl bir sondu.
Murat napıyosun sen?
şimdi ne olacak?
zeynep bu öpücüğe nasıl bir tepki verecek.
Muratın Aytaç kıskançlığı peki?
evet yorumları ve oyları unutmayalim lütfen.
yeni bölüme kadar hoşçakalıııın 👋👋
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |