
Dudaklarımın üstünde baskı yapan dudaklarla öylece kalakalmıştım. Hiç bir tepki veremiyordum. Rüya mıydı şuan yaşananlar. Ya da halisünasyon görüyore olabilir miydim. Ben kendimi toparlayıp tepki veremeden dudaklarımın üstündeki baskı kalktı fakat sıcak nefesi hala yüzüme vuruyordu. "kim o sana yazan lavuklar" diye fısıldadığında benim ayaklar suya değdi. Ellerimi göğsüne koyup var gücümle üzerimden ittirdim.
"Napaysun ula sen. Sen ne ettiğini sanaysun" Sinirden burnum kanayabilirdi.
"Öpüyorum" dedi. Sanki birkaç dakika önce kapı önünde sinirden kuduran o değilmiş gibi. Bütün sinirini dudaklarından bana geçirmiş gibi rahattı.
"Af buyur ne edeysin ne edeysin."
"Öpüyorum" dedi tekrar.
"Ula siçarım bacağuna. Ne demek öpeyrum. Kimsin ula sen. Öpemezsin. Ne sanaysın kendini. Nasil öpersun ula sen benu. Nasil öpersun"
"işte böyle" diyerek üstüme bir adım attı. Tepki bile veremeden o koca elini boğazıma sardı beni sertçe kendisine çektiğinde aynı sertlikte göğsüm göğsüne dudaklarım dudaklarına çarptı. Yeniden dudak dudağaydık. Ee ama bu çok oluyordu artık. Kurtulmak için ellerimi omuzlarına koyup itmeye çalıştım ama o boştaki elini belime sararak daha çok kendine çekip üstüme eğildiğinde istemsizce belim geri bükülmüştü. Ben onu ittikçe o bir alt dudağımı bir üst dudağımı dudakları arasına alıp öpmeye devam ediyordu. Güç kullanarak itemeyeceğimi anladığımda ayağımdaki ayakkabının topuğu ile sertçe ayağına bastım.
"Hassiktir" diyerek benden ayrıldığı vakit yanağında patlayan tokadımın sesi salonda yankılandı. Başı omzuna doğru düştü. Bakışları beni bulduğunda yavaşça başını kaldırdı.
"Canıma kastın mı var laz kızı"
"Geber hayvan heruf. Kimsin ula sen. Ne sanaysın beni. Ne hakla öpebilirsin. Neyim ula ben senun cözunde. Saygısuz çöpek. Hadi kendune de bağa da saygın yok. Ula soyuna siçtiğum. Hayatundaki o kaduna da mı saygın yok. Pislik. Sevgulune nasil açiklayacaksun yeduğun bu halti."
"Birde o mesele vardı değil mi?
" Ha cünaydun. Birde o mesele diyisın. Yazuk günah o kiza"
"Yürü laz kızı gidiyoruz"
"Nereye gideymişuz. Hiç bi yere gelmem senunlen"
"anlatsamda inanmayacaksın nasılsa ispat etmeye gidiyoruz"
"bırak beni. Gelmeyrum seninle bi yere. Bırak diyiyrum"
"Ya güzellikle yürürsün yada ben götürmesini bilirim"
"Gelmiyorum. Hiç bir yere götüremezsin"
"Sen istedin laz kızı" Hızla önüme eğildiğinde beni omzuna atmıştı. Baş aşağı kıçıyla bakışıyordum resmen. Isırsam bırakır mı? tövbeler tövbesi neler düşünüyordum ben.
"Ula napaysun indur beni yere"
"uslu kız olup kendin gelseydin şuan omzumda olmazdın"
"İndir diyrum. Rezil mi edecesun millete"
"umrumda bile değil" Derken çoktan kapıyı açmıştı apartmana çıktığımızda bir kaç kişi kapının önündeydi. Ev sahibimiz Osman amca bir adamın omzunda beni görünce gözleri yuvasından çıkacak kadar açılmıştı.
"Zeynep kızım" dedi şaşkınca.
"Osman emice kurtar beni" dedim ağlamaklı bir sesle ellerimi sırtına yaslayıp kendimi biraz kaldırmıştım. "Zorla kaçıyor bu ayı"
"Evladım" dedi önümüze geçen Osman amca "hayırdır"
"Hayır amcam hayır. Sizin bu laftan anlamayan kızınızı laftan anlamaya götürüyorum"
"İyide oğlum güzellikle götürsene"
"Ne diyosun Osman amca kaçırıyor diyorum sana"
"güzelim ne kaçırması. Ben sana güzellik sundum sen dinlemedin. Siz bilmiyomusunuz bunun inadını"
"Evladım. Seni ne gördük ne biliriz. Ne diye güvenelim lafına"
"Hah doğru dedun amcam. Yabanci bu yabanci"
"Vallaha ben gördüm" dedi Nezehat teyze "bir kaç ay evvel gece yarısı işte bu delikanlının kucağında geldi eve. Kollarını boynuna dolamış hiçte tanımıyor gibi değildi" Aşk olsun yani.
"Bak gördün mü amcacım yabancı değilim. Bu laz kızı inat ediyor"
"Bende gördüm" dedi Bu defa Hayriye abla "çok oldu ama böyle yakışıklı adamı unutmam. Ellerinde çiçeklerle kapıda bekledi bizim kızı" Lan bunlar sürekli beni mi dikizliyordu
"Evladım iyi derler hoş derler ama omzuna atmışsın götürüyosun. Fenalık etmeyeceğini ne bileyim" Ben omzunda sallanırken bunlar kapı ağzında sohbet ediyordu. Murat bir elini arka cebine atıp cüzdanını çıkardı. Açtığı cüzdanı Osman amcaya uzattı. Büyük ihtimalle polis rozetini göstermişti pislik Osman amcanın polis asker sevdasını ise bilmeyen yoktu. "Komserim baştan desene yahu. Size güvenmeyip. Kime güveneceğiz"
"Hay canını yiyeyim amcam. İnat bu kız inat. Tatlı dille dedim gelmedi. Bende attım omzuma"
"Neyi oluyosun sen bizim kızın"
"Yavuklusuyum amca"
"Hayır değil. Yalan diyo valla yalan diyo. Başka sevglisi var onun."
"Naz yapıyor. Boşa dememişler kız evi naz evi diye. Yapma güzelim millete kötü belletme beni"
" Valla yalan Osman amca."
"Neyse amcam ben gideyim şu deli kız tepemden sarka sarka bi hal oldu"
"Gidin evladım. Aranızda çözün sorununuzu. Bize de bekleriz mutlaka gel çayımızı kahvemizi iç"
"Gelmem mi gelirim Osman amcam. Beni daha çok görürsünüz zaten burda"
"Ayağınıza taş değmesin yavrum. Hadi iyi akşamlar size"
"Saolasın amcam cümleten hayırlı akşamlar"
Omzunda benimle merdiveleri inmeye başladığında ben biraz önce yaşadığım olayın şokundaydım hala. Resmen manipüle yeteneği ile herkesi kandırmıştı.
"Az daha sarkıtırsan kusucam" dedim baş aşağı durmaktan midem ağzıma gelmişti.
"Kuus sen temizlersin" Bundaki bu rahatlık neydi böyle. Arabanın başına geldiğimiz de beni yeniden ön koltuğa attı. Uzanıp kemeri bağladığında gözlerime baktı." İnmeyi aklından bile geçirme. Kilitlettirme kendini bana." Sinirle kollarımı birbirine bağladığımda hızlı adımlarla önden dolaşıp sürücü koltuğuna oturdu.
"Nereye götürüyosun beni"
"Gidince görürsün"
Yaklaşık yarım saatlik yolculuktan sonra bir apartman dairesinin önünde durdu. Önce kendi inip benim kapımı açtı "in hadi." Başımı diğer tarafa çevirip duymamazlıktan geldim. "Hadi laz kızı uğraştırma beni"
"İnmiyorum"
"omzum rahat geldi anlaşılan. Sen bilirsin." Kafasını arabaya soktuğunda tekrar baş aşağı kalma korkusu ile onu itip hızla arabadan indim. Kolumu tuttuğu gibi önünde durduğumuz arpartmana yürüdü. "bırak kolumu"
"bırakayımda kaç demi"
"Kaçmayacağım"
"Bana hiç güven vermiyosun laz kızı. Konuşma yürü" Asansöre binip dördüncu katın düğmesine bastı.
Açık kahve çelik kapının önünde durduğumuz da zili çalıp bekleyeme başladık. Yaklaşık iki dakika sonra kapıyı uyku mahmurluğu gözlerle açan kıza şaşkınlıkla bakakaldım. Aynı şaşkınlık onun gözlerinde vardı. Bu herif beni sevgilisinin evine mi getirmişti.
"Yok artık ya" diyerek geri gideceğim sıra adım atmamı engelleyen iki şey vardı. Biri mengene gibi kolumu tutan el diğeri ise kapıda şaşkınca "abi" diyen kız. Bir dakika! Abi mi? Bakışlarım hızla kıza döndüğünde nasıl bakıyosam kız bir irkildi.
"kusura bakma çitlenbik. Gece gece rahatsız ettik ama girebilirmiyiz"
"Yok ab- şey gelin tabi"
O ayakkabılarını çıkarıp içeri daldığında bende peşinden girmiş bulundum. Çekelemesi yüzünden ayakkabılarımı zor çıkarmıştım.
Biz o kızla salondaki üçlü koltukya otururken komiser yan tarafımızdaki tekli koltukta oturuyordu. "Anlat abicim herşeyi. Ben anlatsam ikna olmayacak"
"Herşeyi mi" dedi kız şaşkınca
"Herşeyi çitlenbik"
"Zeynep abla" diyen kıza döndü bakışlarım. Ne oluyordu? "Ben öncelikle özür dilerim. Abim zorladı beni bu oyunu oynamam için"
"Ne oyunu" dedim. Gerçekten idrak etmekte zorlanıyordum.
"Şu sevgililik oyunu işte. Ben baştan anlatayım. Murat abi benim abimin en yakın arkadaşıydı. Abim şehit olmadan önce beni ona emanet etti. Babam biraz şeydir. Nasıl desem geri kafalı gibi bişey. Benim okumamı istemedi. Ama abim babamın elinden aldı beni okuttu. Tıp okuyorum ben üçüncü senem. Abim şehit olunca babam okuldan almak istedi. Abimin şehit aylığı benim üstüme. Hem onu almak istedi hemde ona masraf çıkarmiyim dedi. Ama Murat abi bırakmadı. Babama ben bakarım dedi vermedi. İki sene oldu abim şehit olalı. O gün bu gündür öz kardeşi gibi gördü beni. Hiç bırakmadı. Bu yüzden hep borçlu hissettim ona karşı. Sürekli de dile getirdim o hep kızadı böyle dedim diye. İşte o gün madem borçlu görüyosun öde borcunu dedi"
"Neden oynadınız bu oyunu"
"Abim olmaz dedi. Yapamam dedi. Soğuması lazım benden dedi. Aslında abim anlatsa daha doğru olur" İkimizinde bakışları yan taraftaki adama baktık.
"Abim hadi sen bi çay koy." dediğinde Melek mahçup şekilde kalkıp mutfağa gitti. Murat oturduğu yerden benim oturduğum koltuğa geçtiğinde yan dönerek gözlerinin içine baktım. Gerçekten açıklamasını çok merak ediyordum.
"Zeynep. Ben sana yaşattığım herşey için özür dilerim. Çok direndim. Sana kapılmamak için çok uğraştım. Yapamazdım çünkü. Ben güvenemezdim. Sevdaya aşka tekrar inanamazdım. Olmaz dedim. Vazgeç dedim ama sen pes etmedin. Bırakmadın peşimi. Vazgeçmedin. Soğu benden istedim. İsteme beni. Çünkü sen karşımda böyle masumca baktıkça seni benden koparmak yerine ben sana kapılıyordum. Ne kadar itersem o kadar geldin bana. En son bu iğrenç oyunu oynadım. Özür dilerim Zeynep. Sana bunları yaşattığım için özür dilerim"
"Şimdi ne değişti peki" dedim gözümden damlayan bir yaşı silerken
"Çünkü senden kaçarken sana yenildim Zeynep. Seni itmeye çalışırken ben sana tutuldum. Her dakika seni görürken anlamadım belki ama seni göremeyince anladım içime işlediğini. Kaçtığım korktuğum ne varsa sende tökezledim. Bak bu yaptıklarımın da bir açıklaması bir sebebi var. İzin ver açıklayayım kendimi " Elimi kaldırarak onu susturdum.
"Gerek yok komiser. İstediğini elde ettin işte. Senden soğumamı istemedin mi. Bravo başardın. Artik ben de seni istemiyorum" Tam ayağa kalkacakken bileğimden tutup durdurdu. "İzin ver anlatayım. Benimde kendimce haklı nedenlerim vardı."
"hiç bir sebeb beni böyle incitmene kırmana neden olamaz. Hiç bir bahanen böyle küçük düşürmene gerekçe olamaz. Boşver komiser. Sen ittin ben gittim. Bu kadar basit" Tekrar kapıya yönelecekken mutfaktan elinde tepsi ile çıkan kız "gidiyo musun abla" diyerek yanımıza geldi. "Çay demlemiştim"
"Eline sağlik Melek. Ama gideyim ben."
"Zeynep abla "
"Lütfen Melek. Bak artık benide bir ablan gibi görebilirsin. Şehidin emaneti başımın tacıdır. Neye ihtiyacın olurda hiç çekinme ara. Numaramı abinden alabilirsin. Gece gece rahatsız ettiğimiz için kusura bakma. İyi geceler" diyerek kapıdan çıktım. Duvarlar sanki üstüme üstüme geliyordu. İçim sıkılıyordu. Asansörü es geçip merdivenlere yöneldim. Daha üç beş merdiven inmiştimki arkamdaki adım sesleri ile durdum. "Siz nereye" dedim arkama bakmadan.
"Ben getirdim. Ben bırakırım"
"Gerek yok taksiyle giderim"
"Gece gece buna izin vermem Zeynep. Zorlama boşuna hadi"
Kurtuluşum olmayacağını bildiğim için sessizce apartmandan çıkıp arabaya bindik. Benim evin önüne geldiğimizde arabadan indim. Oda arkamdan indiğinde apartmanın kapısının önünde önüme geçti.
"Şimdi düşün dinlen laz kızı. Sonra sana herşeyi anlatmam için bana bir fırsat ver lütfen"
"Sebeblerin ya da bahanelerinle ilgilenmiyorum komiser. İyi geceler" diyerek yanından geçip apartmana girdim. Eve girdiğimde perdeyi aralayıp dışarı baktım. Gitmemişti. Evin duvarının dibine çökmüş ellerini başının arasına almıştı. Geç kaldın komiser. Bu kadar kırıp döktükten sonra bişeylet anlatmak için geç kaldın...
hello canlarım
ay hiç içime sinmeyen bir bölüm oldu. Ama bekletmemek için atayım dedim.
Ya neden yazamadım bi türlü ben ya. Oysa neler vardı aklımda neler.
oylarınızı ve yorunlarınızı eksik etmeyin ki moralim daha çok bozulmasın.
yeni bölümde görüşürüz canlarım.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |