
Sabah uyandığımda hala dün gecenin etkisindeydim. Hangi sebeb bahane yaşadıklarıma geçerli olabilirdi. Ben hep bu yüzden uzak kalmıştım bunca zaman aşka sevdaya. Bana yakınlaşan herkesi reddetmiştim. Ama ilk defa söz geçirememiştim kalbime. Susturamamıştım sesini. Sonundaysa korkutuğum başıma gelmişti. Neymiş gecerli nedeni varmış. Bu saatten sonra ne önemi var ki?. Eve geldiğimde Aylin zaten evdeydi. Olan biteni ona anlattığımda o dinlememden yanaydı da benim içimden gelmiyordu.
İşe gitmek için evden çıkınca kapı önünde arabasına yaslanmış komiseri beklemiyordum. Beni görünce yaslandığı yerden ayaklandı.
"Günaydın Zeynep."
"Ne arıyosunuz burda? "
"Seni işe bırakıcam"
"Zahmet etmişsiniz. Ben kendim giderim"
"Sizli bizli konuşmaya devam mı edeceksin""
"Olması gereken bu"
"Neyse bunu da aşarız. Hadi bin arabaya"
"Ne münasebet. Her zaman gittiğim gibi giderim ben"
"illa omzuna at diyosun "
"Aklınızdan bile geçirmeyin"
"Ya kendin binersin ya da bütün mahallenin önünde omzuma atarım"
"Kafanı kırarım bu defa"
"Sesim çıkarsa namerdim. Ama hadi geç kalıcaksın"
Oflayarak gidip ön koltuğa oturdum. Kapıyı kırarcasına çarptıktan sonra emniyet kemerini taktım. Oda sürücü koltuğuna geçtiğinde yola koyulmuştuk. Bir kaç kez konuşma girişiminde bulunsa da radyonun sesini yükselterek ona engel oldum. Bakanlığın önüne gelince yüzüne bakmadan arabadan indim. "Akşam alırım seni" diye arkamdan seslenmesini ise duymamazlıktan geldim.
İş çıkışı dediğini yapmış kapıda bekliyordu. Fakat bende tekrar o arabaya binecek göz var mıydı? Yoktu. Tam bana doğru gelecekti ki arkasına park eden arabanın sesine döndü. Aytaç arabadan inip bana el salladığında Murat komiser resmen gözleri ile cinayet işliyordu. "İyi akşamlar komser bey" diyerek yanından geçmiş Aytaçın arabasına binmiştim. Araba hareket edeli daha iki dakika olmadan telefonu çaldi. Açıp hoparlöre verdi. "Beni iyi dinle. Bu günden sonra sana öyle bir nöbet yazıcam ki uykuyu unutacaksın. İstanbul sokakları seni bekler Aytaç hatta ilk nöbetin bu akşam. Dinlen dinlenebildiğin kadar" Cevap vermemize fırsat bırakmadan telefonu kapattı. Ardından benim telefonuma mesaj geldi.
ben bunun hesabını sorarım laz kızı!
Biz kahkalarla gülerken o kudurmaya devam edebilirdi. Eve yaklaştığımız sıra Aytaç "zeyno bişey sorabilir miyim" diyerek ciddiyete büründü. Onu bu halde belki de ilk defa görüyordum.
"Tabii"
"Haddimi aşardam kusura bakma. Üzmekde değil amacım. Şeyy sen sonradan hiç aileni aramadın mı? "
"Ne alaka şimdi" Bu konuda nefret ederdim.
"Ee merak ettim sadece yani. Yanliş bişey sorduysam özür dilerim"
"Sadece sevmiyorum bu konuyu. Tek bir kez söylerim. Tekrar etmem. Bir kez araştırdım. Anne olacak kadın mutlu mesut devam ediyor. Baba olacak adam intihar etmiş. Kadının akrabalarına ulaşamadım. Adamın 2 kız kardeşi varmış. Sadece o kadarını biliyorum"
"Onlara ulaşmayı denemedin mi. Sonuçta halaların"
"Değiller. Hiç bişeyim değiller. Ben neden ulaşacaktım Aytaç. Onlar bir kez bile beni aramış mı?. Neyse kapat konuyu konuşmak istemiyorum. Bir daha da sakın açma. Bozuşmayalım"
"Tamam özür dilerim"...
Ertesi sabah yine kapıda bekleyen komiser bu defa şaşırtmadı. Ama ne yaparda yapsın bir daha o arabaya binmeyecektim. Ne olursa olsun! Türlü ısrarları tehditleri işe yaramamış otobüse binmiştim. Çıkışta da aynı şekilde eve dönmüştüm. Sonraki günlerde ise arabayı bırakmış benle otobüse binmişti. Şaka gibiydi resmen. Bir hafta boyunca otobüsle gidip otobüsle gelmişti benimle birlikte. Konuşma çabaları her defasında duvara tosluyordu. Ben az çarpmamıştım o duvarlara birazda o çarpsındı kafasını.
Akşam evde otururken Eymen aradı. Akşamın geç vakti araması garipti.
"Eymen?" Sorgulayarak açtığım telefonda bezgin sesini duydum
"Zeyno evde misin?"
"evdeyım de sen iyi misin"
"Sayılır. Hazırlanır mısın seni almaya geliyorum"
"Ne oluyor Eymen? "
"Gelince anlatırım lütfen hazırlanır mısın"
"Tamam" demek zorunda kaldım. Yoksa bu saatte beni böyle arayacak biri değildi.
Yarım saat sonra Eymen gelmişti. Ayline kısaca durumu anlatıp üzerime çektiğim hırkayla evden çıktım. Eymenin arabasında hızla ilerlerken hala nereye gittiğimizi bilmiyordum.
"Artık söylesen mi nereye gidiyoruz"
"Mahmut abinin mekana"
"ne alaka be"
"Sorma zeyno sorma. Birileri mekanda zilzurna sarhoş. Kaldıramıyoruz"
"Kim?" Şaşkınca ona bakıyordum. Benle ne alakası vardı.
"Sence kim olabilir. Tutturdu laz kızı gelmezsr kalkmam diye. Uslu uslu içse yine sorun yokta diğer masalara salça olmasa bide"
"Nasıl anlamadım"
"Ya gitmiş içmil işte bulmuş kafayı. Sağa sola salça olmaya başlamış. Mahmut abi hakkından gelemeyince bizi aradı. Gittik kalkmıyo şimdide tutturdu laz kızı gelsin diye. Ben onu aldım oda beni alsın diye"
"Ben mi çağırmışım sanki onu. Sizde onun aklına mı uydunuz"
"Ne yapalım Zeyno. Mekanı birbirine kattı kalkmıyo delirdi adam"
"Beter olsun."
"Amiin"
Sonunda Mahmut abinin yerine geldiğimizde benim oturduğum masa da oturmuş başını da masaya yaslamıştı. Gözleri kapalıydı. Başinda Ömer ve Yusuf bezgin halde bekliyordu. Beni ilk farkeden Mahmut abi olmuştu.
"Hoş geldin kızım. İyi ki geldin. Tutturdu laz kızı diye bu deli hakkından gelemedik. Kaç masayı zor sakinleştirdim."
"Kusura bakma abi"
"Asıl sen kusura bakma kızım"
Masaya gittiğimde elimde omzunu düttüm.
"Gidin başımdan laz kızı gelecek. Gelmezse kalkmam" Allahım birde kelimeleri toplasa konuşabilevekti.
"Kalk komiser gel dedin geldik. Ne derdin var benimle"
"Oooo laz kızıııııı. Geldin miiii"
"Geldim" Dedim buz gibi sesimle. Oturduğu yerde bile doğru duramıyor sallanıyordu.
"Hoşgeldin" dedi sırıtarak. "Ne güzel geldin"
"Ne diye rahatsız ediyosun milleti"
"Banane ederim. Sende gelseydin"
"Ne istiyorsun benden sen ya!"
"Seni. Sadece seni. Birtek seni"
"Ben istemiyorum ama"
"Hayır deme öyle" dedi içli içli. "Vazgeçme nolur." Ben başında ayakta dikilirken o oturduğu yerden başını zorla tutarak bana bakmaya çalışıyordu.
"Kalk hadi komiser"
Bana doğru döndü "bi kere dinlesene beni" dedi iç çekerken ellerimi tuttu sıkıca "bi kere izin versene anlatamama"
"Hadi Murat kalk artık. Çıkalım gidelim"
"Sende gelecek misin" dedi az önce dediklerini unutmuş gibi. Tam itiraz edecekken arkadan Eymen kulağıma yaklaştı.
"He de gözünü seveyim. Sonra bırakırım seni eve. Ama he de kalkmaz yoksa"
"Tamam gelicem" dediğim zamab zorla kalktı ayağa ama ayakta duracak hali yoktu. Ömer ve Yusuf kollarından tutmak istediğinde ikisinide savurdu. "Bırakın. Laz kızı tutsun beni" Bu akşam yine sınanıyordum ya hayırlısı. Başımla onay verdiğimde ikiside çekildi. Bir kolunu omzuma atarak destek olmak istedim fakat ben nasıl ayakta kalacaktım onu bilmiyordum. İnsan değil mübarek öküz öküz. Kolunun altında iki büklüm olduğum sıra Öner tekrar koluna girdi.
"Bıraksana oğlum" diye çıkıştı tekrar.
"Lan ayı kız seni nasıl taşısın." diyince üstten üstten bana baktı. Mecbur kabul edince diğer kolundan da Ömer tuttu.
Arabaya geldiğimizde Ömer direksiyonda Yusuf yanında Eymen komiser ve ben arkada oturuyorduk. Ortamıza oturrtuğumuz komiser başını omzuma koymuş sızmak üzereydi. "Dinlesene bi kere beni" diye sayıklayamaya devam ediyordu. "Lütfen" Git gide kısılan sesi yutulan kelimeleri ile hala aynı şeyi söylüyordu. "Bi ke re din lee se ne" Sonra kesildi sesi başının ağırlığı daha çok düştü omzuma
Evlerinib önüne geldiğimizde Yusuf ve Ömer zorla indirdi arabadan. "Sen bırak Zeynoyu eve gerisi bizde" dedi Yusuf.
"Dikkat edin" dedikten sonra Eymenin yanına oturdum.
"Bunun da sarhoşluğu hiç çekilmiyormuş"
"Sen bide hastayken gör" dedi Eymen yüzünde tiksinir bir ifade vardı.
"Neden?"
"Rezalet bişey oluyo çünkü. Kolay kolay hasta olmaz. Sene bir kez hasta olur ama o an kaç yani. Yanında yöresinde olma. Vallahi hususi nöbet yazdırıyorum kendime."
"Abartıyosun bence"
"Sen öyle san. Bir kıçını bezletmediği kalıyo. Hastaneye doktora gitmez. İlaç içmez. İğneden zaten korkar"
"iğneden mi korkar?" Şaşkınca bakakaldım.
"Aman diyim benden duymadın. Yemek yemez bebek gibi mızlar. Üç günde atlatır ama komalık gibi olur"
"Allah size sabır versin o vakit"
"Amiiin amiiin" dedi iki elini havaya kaldırarak.
Eymen beni eve bıraktığında Aylin hala uyumamış beni bekliyordu. Olayı kısaca özet geçtiğimde birde üzülmüştü o dağ ayısına. Lan benim çektiklerim be olacaktı peki? Sadece kızgın olsam dinlerdim belki. Ama kırgındım ki ben? Çok kırgındım. Tekrar nasıl inanırdım onun sözlerine. Ya da bundan sonra güvenebilirmiydim kimseye. İlk defa böylesine atan kalbimi un ufak etmişti. Kırılan bişeyin tamiri olsa da izi kalmaz mıydı? O iz hep geçmişi hatırlatmaz mıydı?
Sabah gözlerimi açtığımda ekranda kısa bir mesaj vardı.
dün akşam için özür dilerim laz kızı. Rahatsızlık vermişim. O kadar uğraşmışsın bunun içinde teşekkür ederim.
Mesajına görüldü atıp bıraktım. Çünkü artık bu konuları konuşmak istemiyordum. Hazırlanıp çıktım evden. Umarım yine karşıma çıkmazdı. Zira benim kabullenmem için vakte ihtiyacım vardı...
Bir ay boyunca karşıma çıkmamış rahatsız etmemişti. Ama bazı akşamlar iş çıkışı karşı kaldırımda sessizce beklediğini görmüş görmezden gelmiştim. Kendisi yanıma yamacıma gelmese arayıp sormasa da Eymenler o boşluğu fazlası ile kapatıyordu. İki defa dışarı çıkmıştık. O yoktu masa da ama içimdeki his oralarda olduğunu söylüyordu. Belki de onları yanıma o gönderiyordu.
Öğle arasındayken Melek aramıştı. Konuşmaya ihtiyacı olduğunu söylesende konunun komiser olduğundan emindim. Ama yine de kırmamak için kabul etmiştim. Başka yerde konuşma konusunda ısrar etsem de o evinde ağırlamakta diretmişti. Attığı konumu taksiciye vererek evinin önünde indim. Kapısının önüne geldiğimde üzerinde siyah bir eşofman ve pembe bir sweatshirt vardı üzerinde. Kısa bir hal hatır sormadan sonra beraber yemek yedik. Hala konuşacağı konuyu açmamış, açmaktan çekinir bir ifadesi vardı.
"Melek seni dinlemek için geldim. Konuşalım mı artık" diyerek ben konuyu açtım.
"Abla bende konuşmak istiyorum ama çekiniyorum"
"Açık ol bana güzelim. Çekineceğin bişey yok"
"Ama konu abim"
"Biliyorum zaten"
"Kızmadın mı"
"Sana neden kızayım canım. Ama ben o konuda pek konuşmak istemiyorum"
"Ama abla bir kez dinlesen olmaz mı. Bende çok derin detayını bilmiyorum ama haklı olduğu konularda var. Abim iyi değil abla"
"Ben iyi miyim Melek. Bak sana dediğim lafım yok. Ama bana o saçma salak oyunu oynarken ben iyimiydim. Beni yerin dibine sokarken ben iyi miydim. İlk defa be Melek ilk defa birine attı şu kalbim. Bu kadar kırıldıktan sonra ne önemi var özür dilemenin."
"Haklısın. Sende haklısın. Ama benimde başka çarem yoktu ki abla"
"Anlamadım"
"Nolur kızma bana olur mu?"
Aklıma gelen şeyin başıma gelmemiş olmasını diledim o an.
"Hayır Melek. Yapmadım de"
O an koridordan ayak sesini duydum. Başımı çevirdiğimde koca heybeti ile karşımdaydı.
"Ben çay demlemiştim. Size afiyet olsun. Çıkıyorum ben abi" dedikten sonra hızlı adımlarla dış kapıya gitti. Portmantodan ceketini alıp kapıdan çıktı. Sinirle bende arkasından çıkmak için kapıya yönelmiştim ki komiser benden önce davranıp kapıya ulaştı. Önümde bedeniyle set kurduğunda yüzüne çatık kaşlarla baktım.
"Çekil komiser"
"Hayır Zeynep. Çekilmem."
"Burda kalmak istemiyorum. Zorla mı tutacaksın"
"Dinleyeceksin artık. Dinle be kadın. Bir kez dinle. Bırak anlatayım işte. Sonra yine bildiğini oku. Ama izin ver açıklayayım kendimi. Sonra yine bakma yüzüme. Ben sen bakana kadar peşinde koşmaya devam ederim"
"İstemiyorum. Seni de bahanelerini de istemiyorum. Duymak istemiyorum. Görmek istemiyorum. Anlamak istemiyorum. Dinlemek istemiyorum. Anlasana komiser ben artık sana ait hiç bişeyi istem-"
Bir anda koca elleriyle kollarımı tutup burnumun dibinde biten adamla cümlemi tamamlayamamıştım.
"Sus laz kızı. Yoksa ben susturmak zorunda kalacağım"
Sıcak nefesi yüzümü yalarken. Orman gözleri gözlerimin en derinine bakıyordu. Burnundan aldığı sesli soluk benimkilere karışıyordu. Bakışları gözlerimden ayrılıp dudaklarıma düştü. Kalp atışlarım maratona koşmaya başlamışken. Gelecek hamleyi nasıl engelleyebileceğimi düşünüyorduum.
bölüm sonuuuu
yeni bölümden herkese heellloooo
nasılsınız bakalım
ayyy noluyoo noluyooo
zeynep?
murat?
aytaç?
hadi yorumlarda buluşalım
oy vermeyi de unutmayın lütfen
yeni bölümde görüşmek üzere 👋👋
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |