
Murat komiser hala arsızdı gelen çiçekler arası açılsa da hala kesilmemişti her gün Attığı mesajlar cevap almasa da gelmeye devam ediyordu adam istenmeyen ot Misali sürekli sağdan soldan önden arkadan zıht diye karşıma çıkıyordu Hayır Bu da yetmezmiş gibi kendi arkadaşlarımı da kendine alet ediyordu o gün mutfakta kırdığım saksıyı alıp götürmüştü Onunla ne yapacak hiç bilmiyorum
Öğlen işteyken Fırat'ın araması ile akşam için planı kurmuştuk Aylin Aytaç Fırat ve ben ufaktan bir kaçamak yapmak için şehirden biraz uzak sessiz sakin bir yerde Hem bir şeyler yiyecek hem de kafa dağıtacaktık.
İş çıkışı üzerimi değiştirmeyi bile fırsat kalmadan Bakanlığın önünden Aytaç ve Fırat beni almıştı daha sonra Aylin'le anlaştığımız yerden onu da aldık 45 dakikalık yolculuk sonrasında deniz kenarında sakin salaş bir mekanda masalarda oturuyorduk yarım saat sonra canlı müzik başlayacağını anons etmişlerdi.
Biz Rakı veba balıklarımızı yudumlarken karşı masamızdaki hareketlenme ile bakışlarım önce oraya sonra bizimkilere döndü. Yine arkamdan işler çevrildiği belliydi. Yoksa aynı gün aynı saatte muhteşem dörtlü ile aynı mekanda olduğunu başka bir anlamı olamazdı Ben çatık kaşlarla bizimkilere bakarken onlar sanki hiçbir şey yokmuş gibi yemek yemeye devam ediyordu. Ulan bu Fırat Daha önce bu adamı öldürmek istemiyor muydu Şimdi neden onun işbirlikçisi olmuştu.
Canlı müzik başladığında Biz de zaten yemeklerimizi bitirmiştik ama ufak ufak demlenmeye devam ediyorduk. Yemeklerden sonra gelen mezeler ve çerezlerle rakımızı yudumlamaya devam ediyorduk çıkan genç grup gerçekten çok iyiydi hafif hafif müzikler ve isteklerle parçalarını söylemeye devam ediyorlardı
Karşı Masadaki malum şahıs garson'un yanına çağırarak kulağına bir şeyler fısıldadı garson başını onaylar şekilde sağlayarak solistin yanına gitti.
"Eveet yeni istek parçamızla devam ediyor Sezen Aksu dan Zalim diyoruz" diyerek şarkıya giriş yaptı.
🎶Seyret perişan halimi
Bende akşam olmakta
Dostlar seyrelmiş
Beyhude lafla vakit dolmakta
Avare oldum serseri oldum
Terki diyarda zalim
Senin allahın yok mu?
Yarin gözü yüksekte
Benim bir kuru aşkım var
Düşmanlarım nispette be hey kara vicdanlı yar
Yağdı saçlarıma genç yaşımda
Lapa lapa kar
Zalim senin allahın yok mu? 🎶
Tek kaşım hava da bakarken o elindeki kadehi havaya kaldırarak bana doğru uzattı. O iş öyle olmuyor paşam be!!!
Bu defa garsonu ben çağırarak kulağına istediğim parçayı fısıldadım. Aynı şekilde soliste iletti.
"Yine Sezen Abladan bir istekle devam ediyor Kusura Bakma diyoruz. " diyerek benim istediğim parçaya giriş yaptı.
🎶Bak deme bana, bakamam gözüne
Gül deme bana, gülemem yüzüne
Bak deme bana, bakamam gözüne
Gül deme bana, gülemem yüzüne
Kusura bakma, iş işten geçti
Olamayız artık, eskisi gibi
Kusura bakma, iş işten geçti
Olamayız artık, eskisi gibi🎶
Bu defa onun kaşı havaya kalkarken tıpkı onun gibi kadehi havaya kaldırıp ona doğru uzattım.
Şarkı bittikten sonra solist " ufak bir atışma seziyorum sanki Kırılan bir kalp alınması gereken Bir Gönül Var Gibi o zaman tüm sevenler ve sevilenler için Onur Akın'dan seviyorum seni diyelim mi?Şimdi herkes sevdiğine onu ne çok sevdiği söylesin" dedikten sonra şarkıya başladı. Şarkı yarılanmışken masanın üstündeki telefonun ışığı yandı.
seviyorum seni laz kızı
attığı mesajı Görüldü de bıraktım başımı olumsuz anlamda sağlayarak telefonu masaya Geri koydum biraz daha oturduktan sonra bizim sayfa olarak ayaklandık hesabı ödeyip Mekandan ayrıldık. Tam kapının önüne gelmişti ki Arkadan ismim seslenildi
"Zeyno!" Ömer hızlı adımlarla yanımıza geldi
"Efendim Ömer."
"Nasılsınız" Hepimize yönelik bu soruyla kısa bir hal hatır sohbetinden sonra.
"önümüzdeki hafta sonu nişanım var. Bursa da memlekette. Sizi de davet etmek istedim. Gelirseniz çok mutlu olurum."
"senin sevgilin mi vardıı?" Şaşkınca bu soruyu soran bendim.
"Yani tam öyle değil ama ayaküstüde konuşulacak şey değil. Anlatırım bir ara gelirsiniz değil mi? "
"Benim tam sınav haftam kusura bakma olur mu" Diyen Aylindi.
"Ben okeyim Ömerim. Severim düğünleri" Fırat onaylayınca gözler bana döndü.
"Geliriz tabi. Sen yakın sayıp davet etmişsin. Gelmemek olur mu? "
"Ben Zeynoyu alır gelirim. Sen bize konum at yeter. " Fıratın söylemi ile vedalaşıp ayrılmıştık.
Hafta içi giyeceğim elbiseyi almıştım. Beyazın üstüne bordo çiçekleri olan kare yakayaka diz üstü uzun kollu elbisenin altına bordo topuklu ayakkabıyla kombinlemiştim. Küçük el çantama hazırladığım yedek kıyafetlerle birlikte yerleştirdim.
Cumartesi günü öğleden sonra Fırat'la Birlikte yola çıktık. Güle eğlene yolculuğumuzu tamamladık Bursa'yı sınırın içerisinden girdiğimizde atılan konumla Ömer'in ailesinin olduğu eve geldik zaten diğer arkadaşları orada hazırdı ailesiyle kısa bir hoş sohbetten sonra karnımızı doyurup Ömer'in Kuzenleri ile hazırlanmaya başladık bize ayrılan odada elbisemi giyip saçlarımı şekil verdim kalın dalgalar yaptırdım saçımı önden bir iki tutam alarak arkadan birleştirdim gözlerimi hafif bir makyaj yapıp dudaklarımı bordo rujla patlattım. Ayakkabılarımı da giydikten sonra artık tamamen hazırdım küçük el çantama telefonumu Cüzdanımı ve lazım olabilecek birkaç eşyayı koyarak odadan çıktım salona geçtiğimde bütün erkeklerin Zaten hazır olduğunu gördüm Fırat Beyaz gömleğin altına siyah kumaş pantolon giymişti Ömer gri takım elbisenin içerisinde damat olduğunu belli ediyordu ekibin diğer üyeleri ise siyah pantolon ve siyah gömlekle Bir uyum içerisindeydi Komiser Bey ise aynı kıyafetleri giymiş olmasına rağmen aralarında ben buradayım diye resmen bağırıyordu
herkes hazır olduktan sonra Ailesi nişan yapılacak mekana geçerken Bizler gelin almak için kız evine doğru ilerledik Ömer'in nişanlısı Burçe gerçekten çok güzel bir kızdı Ömer'e göre yaşı biraz küçüktü ama yanına çok yakışıyordu giydiği pudra pembe elbise kumral saçları pembe tonunda makyajıyla Barbie bebekleri andırıyordu onlar kol kola nişan arabasına binerken biz geri kalanlar arabalarımıza bindik Murat Komiser Eymen ve Yusuf bir arabaya binerken ben yine Fırat'la aynı arabadaydım Tabii bizim yanımızda Ömer'in kuzenlerinden iki kız daha vardı
mekana geldiğimizde ortam tamamen geline uyum sağlamıştı pembe çiçekler pembe mumlar Masal Şatosu gibiydi biz yerlerimizi oturup gelin ve damadı beklemeye başladık Herkes kendi arasında sohbet ederken komiserin gözleri sürekli üzerimdeydi bunu ne kadar hissetsem de bakışlarımı ona değdirmemeye çalışıyordum hala çok kırgınım Her ne olursa olsun böyle bir muameleyi hak etmemiştim
salonda birden müziğin yükselmesi ile Ömer ve Burçe elele giriş yaptı O Kadar Güzel görünüyorlardı ki bir an kendimi onların yerinde Hayal etmekten geri duramadım ilk danslarını Gözlerinin içine bakarak yaparken gerçekten birbirlerini sevdikleri belli oluyordu ikinci dans müziği çaldığında Komiser Bey ayaklanmadan ben Fırat'ın elini tutup onu dansa kaldırdım her ne kadar sert bakışların üzerinde hissetsem de dönüp ona bakmadım o tren çoktan kaçmıştı öyle kolay değildi kırılan kalbi onarmak 40 fırın ekmek yemesi lazımdı 2 güzel söz bir buket çiçekle kanacak kadar aptal değilim.
nişan sonunda Biz Fırat da geri dönmeyi düşünürken Burçe koluma yapışmış beni bırakmamakta ısrarcıydı Ömer'in de ısrarı ile Yarın bir Bursa turu yapıp biraz gezip eğlenip Ondan sonra dönmeye karar verdik Fırat ömerlerle geçerken Burçe beni bırakmadı. Ben Burçe ve ailesinin evinde kuzenleriyle beraber onun odasında kız kıza gün değerlendirmesi yapıyorduk Tabii ben dönmeyi düşündüğüm için yanıma pijama almamıştım Burçin'in verdiği pembe çiçekli pijamalarla yere serilen yatakta hep beraber uzandık Burçe düğünden sonra İstanbul'a yerleşeceği için biraz daha benimle tanışmak vakit geçirmek istedi En azından yabancı bir memlekette bir arkadaşının olması onu yalnız hissettirmeyeceğini düşünüyordu
Sabah erkenden kalkıp Burçe ile ikimiz kahvaltıdan önce Evden çıktık kapının önünde 3 araba vardı Ömer nişanlısını arabasını alıp yola çıktı Ben Fırat'ın arabasına geçerken Diğerleri de bizi arkamızdan takip etti önce merkezde güzel bir kahvaltı ettik ardından Ulu Cami, Orhangazi Osmangazi türbeleri Bursa Kalesi Tophane Meydanı gibi birçok yeri gezdik öğlen Bursa'ya özgü Cantik yedikten sonra gezimize kaldığımız yerden devam ettik yorucu ama güzel bir günün sonunda Akşam yemeğini yedikten sonra Ömer'in peşine takılıp çok güzel bir mekanda çay içmeye geldik mekan bir tepeye kurulmuş kafeydi ama manzarası insanın hayran bırakıyordu sanki bütün Bursa ayaklarının altında gibiydi ışıl ışıl manzaraya karşı sohbet ederek çaylarımızı içtik Biraz hava almak biraz yalnız kalmak Belki de düşünmek için masadan ayrılıp Demir korkulukların yanına kadar gittim Gözlerimi kapatıp rüzgarın tenime işlemesini izin verdim bir süre sonra yanımda varlığını hissettiğim kişi kokusundan kendisini belli ediyordu zaten bakışlarım ona çevirdiğimde o zaten o zaten bana bakıyordu.
"Biraz konuşabilir miyiz?"
"Tabi" Sanırım bugünkü yorgunluk onunla didişemeyecek kadar fazlaydı.
"Çok kırdım seni biliyorum. Ama izin ver bana bütün kırıklarını onarayım. İncittiğim her yaranı iyi edeyim"
"Kırılan şeyler öyle kolay tamir edilmez komiser"
"Biliyorum. Zordur kırdığın şeyleri onarması. Zaman gerektirir, emek gerektirir. Ama imkansız değildir" Birden arkamızdaki masaya uzanıp bişey aldı. Loş ortamda tam ne olduğunu anca önüme gelince anladım. O gün mutfakta kırdığım saksı ve çiçekti.
"Çabalarsan emek verirsen eğer kırdığın şeyleri onarabilirsin."
"Ama izi kalır" dedim saksıdaki çatlakları göstererek.
"Evet izi kalır. Herşey hayatımızda iz bırakmazmı zaten. Mesele o izleri kötü değil iyi şeylerle onarabilmek" Gündüz olsa belki farkedilmeyecek ama gece ay ışığında çatlakların arasını doldurduğu şey her neyse ışıl ışıl parlıyordu. O kırdığım sıradan saksı bu detayla çok daha güzel görünüyordu.
"Saksıyı birleştirmek zordu. Ama kırılan çiçeği yeniden canlandırmak daha zordu Zeynep. İncinmişti, dalları kırılmıştı. Aynı toprapa aynı saksıya tekrar ektim. Düzenli olarak suladım. Konuştum, özür diledim. Sevgimi sundum ona. Sevginin iyileştirmeyeceği hiç bişey yoktur Zeynep. Yürekten gerçek bir sevgi herşeyi onarır. İzin ver sevgimle seni de iyileştireyim kırdığım kalbini sevgimle onarayım." Tam ağzımı açıp bişey diyecekken saksıyı elime tutuşturdu. "Şimdi bişey deme lütfen. Düşün sadece bu saksıy bu çiçeğe bakarak düşün. Gündüz acılar kendini göstermez çok fazla ama gece yanlız kalınca çıkar ortaya. Camının önüne koy bunu. Gece ay ışığı vurduğunda ortaya çıkan kırgınlıklarınla bu saksıdan sızan parlamalara bak. Tıpkı bunun gibi seninde kırgınlıklarını onarmama izin ver. Şimdi sende bıraktığım bütün soluk izleri böyle parıltılarla onarmama izin ver" Saksıyı tutan ellerimin üstünü baş parmaklarıyla okşayıp uzaklaştı.
"Hadi masaya geçelim" dedikten sonra ben cümle kuramadan masaya geçtik. Kimse elimdekinin ne olduğunu sorgulamadı. Biraz daha oturduktan sonra saat iyice geç olunca ordan ayrıldık. Ömer bir kaç gün daha izinliydi. Onu bırakıp Bursa'dan ayrıldık. Murat Yusuf ve Eymen kendi arabaları ile bende Fıratla İstanbul'a dönmek için yola çıktık.
Yol boyu elimde parlayan saksı herşeye rağmen canlılığını koruyan çiçeği izledim. Fırat tek kelime etmedi. Sormadı sorgulamadı. Beni düşüncelerimle başbaşa bıraktı.
Eve geldiğimde Aylin çoktan uyumuştu. Komserin dediği gibi saksıyı camın önüne bırakıp kendimi uykunun kollarına teslim ettim.
Seelaaamm. Ben geldiiiim.
Nasılsınız bakalım. 💕
Bölümü beğendiniz mi? 🤗
Murat komserin yaptığı şey için ne düşünüyorsunuz? 🤨
Zeynep şimdi ne yapacak? 🤨
Onarılırmı kırılan kalpler.? ❤🩹
Yorumlarda buluşalım canlarım.
Yıldıza basıp oy vermeyi unutmayın lütfen. 🤗
Yeni bölümde görüşürüz. 👋👋
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |