20. Bölüm

XVIII

Nazlı Kerçin
nzlkrcn

Evee girdiğimizde ikimizde ıslak sıçan gibiydik. Murat çok daha beter haldeydi elbette. Dikildiği yerde ufacık bir gölet oluşmuştu zira paçalarından sular damlıyordu.
"Vallahi delisiniz siz" diye söyleniyordu bize kapıyı açan Aylin. "Geçin Allâh aşkına. Kurunun. Bende sıcak bişeyler yapayım size".

Muratı hızla banyoya gönderdikten sonra salondaki konsolun alt çekmecesinden Fıratın daha önce bıraktığı kıyafetlerden bir eşofman bir tişört, çorap ve iç çamaşırı aldım. Pek oluru yoktu ama idare edecekti artık. Temiz sıfır iç çamaşırı olmasa da en azından temizdi yıkanmıştı. Banyonun kapısını tıklattım. En azından kafasını uzatmasını beklerken adam afet-ül dehşet şekilde karşıma çıkmıştı. Altında hala ıslak pantolon olsa da tişörtünü çıkarmıştı.

"Çüüüüşş" diyerek arkamı döndüğümde küçük kahkahası doldurdu kulaklarımı. Elimdekileri arkamı dönmeden ona uzattım. "Dolapta havlu vardır kurun iyice" dedikten sonra el yordamıyla kapının kolunu bulup çekip kapattım. Kendimde odama geçip hızla üstümü değiştirdim. Saçlarımı kurutarak salona geçtiğimde o koltuğun ucunda çekimser şekilde oturuyordu.

"Oldu mu üstündekiler" Yanına oturan sesimi duyunca bana baktı

"Yani biraz küçük ama idare eder. Kimin bunlar?"

"Fıraaatııınn" Dedim Gayet rahat şekilde ama onun kaşları çatılmıştı sanki. "Yani o sık sık gelir bize Aylin o ben üçlü takılırız film falan yani. Ondan bir kaç parça bişey vardı"

Pek hoşnut olmuş gibi olmasa sa başını salladı hafifçe. Aylin iki kupa ıhlamuru elimize tutuşturduktan sonra sınavım var diyerek odasına çekildi. Şimdi salonda ben ve paçalarını kısa gelmiş eşofmanla duran Murat kalmıştık. Bir süre sessizlikten sonra ilk o konuştu. Elindeki kupayı masaya koydu. Tek dizini altına alarak koltukta yönünü bana döndü.

"Kimdi o çocuk" Ah yazık hala orda mı kalmıştı

"kim? dedim anlamazlıktan gelerek.

" Yapma Laz kızı. Biliyosun kim olduğunu ama illa senden duyucam dıyosan ona da tamam. Bu akşam seni kapıya bırakan o lavuk kimdi?"

"Arkadaşıım"

"Nasıl bir arkadaşmış o acaba? Nerden arkadaş?"

"işten"

"İşten? Peki ne söyledi sana o işten olan arkadaşın" arkadaşın kısmını özellikle vurgulamıştı. "Ne anlattı sana öyle derin derin. Neden tuttu elini? Neden baktı öyle gözlerinin içine?"

"Sana ne" dedim gayet rahat bi şekilde. Bir anda dumura uğradı. Kaşlarının ortasındaki çukur iyice derinleşti.

" Ne demek sana ne? "

"Gayette sana ne? Ne diye hesap verecek mişim sana?"

"Nasıl yani?"

"Kimsin komiser sen?. Kim olarak soruyosun bana? Neden sana yaptığım şeyi açıklayayım? "

"Zeyneep" diyerek derin bir nefes aldı. "Laz kızı.. Ben az önce aşağıda boynuna atladığım adamım"

"eeee? "

"Ne eee. Zeynep ne demel istiyosun açık olur musun? "

"her boynuna atladığıma hesap verecek olsaydım ohooo-" Bir anda belimden tutarak kendine çekmesi ile ooolarım kesildi.

"Ne ohooo laz kızı. Kaç kişinin boynuna atladın sen?.. Bak sakin kalayım diyorum. Damarıma damarıma basıyosun. Buldurma o soysuzu bana. Bulurum biliyosun. Sonra da cinsini cibiliyetini si-" Avcumu dudaklarının üstüne kapatarak susturdum.

"Terbiyesiiiz" Bileğimden tutarak ağzından indirdi elimi.

"Daha bozmadım ben terbiyemi. Şimdi paşa paşa anlat ne dedi o it sana"

"Doğru konuş arkadaşım hakkında"

"Zeynep geliyolar bana sağdan soldan bak. Atıyo laz damarım. Bir okşarım arkadaşını sonra altı ay sıvı beslenir. Söyle şimdi"

"Söylemicem" Omuz silktim.

"Neden ula neden" diye yükseldi sonunda.

"Açıklama yapacağim konumda değilsin. Bir nedenim yok" Saçlarımı savurarak tam dönecektim ki dönemedim. Çünkü ensemden tuttuğu gibi çekmiş dudaklarıma dudaklarını sertçe bastırmıştı. Saniyelik şoktan sonra ellerimi omzuna koyup ittim.

"Napıyosun sen?" Sesim sinirli çıkmıştı.

"Neden yaratıyorum. Boynuna atladığına değil ama öptüğüne hesap verirsin değil mi"

"Yook yeeaa" dedim gevşek gevşek. "Başka? Hem ben öpmedim seni"

"Sende öp güzelim. Ben razıyım"

" Çok beklersin. Yok öyle yağma. Kolay değil komiser o işler öyle. İki güzel lafa çiçeğe unutmam yaşadıklarımı"

"İzin vermiyosun ki telafi edeyim. Sarayım yaralarını"

"Ne desem yapacak mısın peki? "

"Yapacağim! "

"ne dersem kabul mü? "

"Kabul! "

"peki iki şartım var!."

"Emret! "

" Birincisi Aytaça karşı ön yargılarınızı yıkacaksınız. Onu tanımaya çalışacaksınız. Gerçekten tanıma! Ona fırsat vereceksiniz"

" Ulan nasıl yıkadı beyninizi bu it sizin. Karakoldaki kızlar da öyle! "

"Önce doğru konuş!. Muraat" dedim sakince " Bak bildiğiniz ya da sandığınız gibi değil hiç bişey. Aytaç sizin sandığınız gibi biri değil. İnan değil. Öyle olsa ben kendim uzak dururum. Bilmediğiniz şeyler var. Belki Aytaç bana kırılacak amaa... Murat.. Aytaç 4 tane ablayla büyümüş. Hep kızlar arasında kadınlar arasında. O yüzden kızlarla sohbeti daha iyi. Sizin sandığınız gibi bize sapkınlık yapmıyor. Bize de karakoldaki kızlara da. Ya biz kek tarifi konuşup dedikodu yapıyoruz onunla." Anlattıklarımla gözleri ve ağzı aynı açıldı.

"Madem neden gelip bize anlatmadı doğruları? "

"Sizin önyargılarınız çok büyük. Siz onu tanımayı hiç denememişsiniz ki?. Hem çok başka bişey daha var ama o çok özeline girer. Belki zamanla o anlatır size. Yani onun bir kadına sapkınlık yapması ihtimal dahilinde bile değil"

"Peki.. Tamam haklısın. Deneyeceğiz. Yani en azından ben artık arkadaş olmayı deneyeceğim. Kabul. Şimdi diğer şartını alayım? "

Yüzümde sinsi bir sırıtışla ona doğru yaklaştım. Sanki bir sır verecekmiş gibi. "Karakolun bahçesinde herkesin önünde diz çöküp benden af dileyeceksin?" Hadi bakalım komiser. Görelim bu ladar yürekli misin?"

"Neee!!!?" Şaşkınlıktan bir an ses tonunu ayarlayamadı. "Anlamadım"

"o karakol bahçesinde. Seni istemiyorum diye bangır bangır bağırdın. Herkesin içinde! Şimdi madem çok istiyor seviyorsun. Aynı herde benden özür dileyeceksin!"

"Sen ciddi misin?"

"Evet. Fazlasıyla"

"Zeynep madara olurum herkese gözünü seveyim"

"Umrumda değil komiser. Görelim bakalım. Aşkın mı büyük? Gururun mu?" Tam bişey demek için ağzını aralayacaktı ki kurutma makinesinin bitti sesi gelince ayaklandım. Islak kıyafetlerini önce yıkamaya sonra kurutmaya atmıştım.

Makineden aldığım kıyafetleri katlayarak yanına götürdüm. "Kıyafetlerin kurudu? "

"Sana yol göründü diyosun yani"

"Ee burda kalmayı mı düşünüyodun?"

"yani şimdi saatte baya geç olmuş.e bide yağmur falan"

"Eee komiser? "

"Şuraya biyere kıvrılsaydım? "

Aslında bir yandan da haklıydı. Yağmur hala şiddetli yağıyordu. Zaten bir kaç saat sonra sabah olmaya başlayacaktı..

"peki madem. Ben sana bişeyler getireyim. Sen salonda yatarsın"

"Yardım etseydim"

"sen kanepeyi aç komiser"

 

Dolaptan aldığım battaniye çarşaf ve yastığı götürüp yatağını hazırladım. İyi geceler dediktem sonra bende odama çekildim.

 

Sabah alarmın sesine söve söve açtım gözlerimi. Daha yatalı ne kadar olmuştu ki sanki. Boş boş yatakta kendime gelmeye çalışırken aklıma salondaki adam geldi. Hızla yataktan kalktım. Aynada saçımı başımı biraz topladıktan sonra odadan çıkıp salona doğru yürüdüm. Ama komseri görmeyi beklediğim salon bomboştu. Çarşaflar ve battaniye toplanmış koltuğun kenarına özenle konulmuştu. Üzerinde bir not kağıdı vardı.

-günaydın laz kızı. Dün akşam beni misafir ettiğin için çok teşekkür ederim. Çıkardığım kıyafetleri kirli sepetine attım. En yakın zamanda tekrar görüşmek üzere.. -

 

Şapşal şapşal sırıtarak battaniyeleri toplayıp dolaba kaldırdım. Kucağımda taşırken buram buram burnuma dolan koku beni mest etti. Ve bunu yapmaktan kendimi alıkoyamadım. Çarşafa yastığa sinmişti kokusu. Kendi çarşaflarımı kaldırıp bunları kendi yatağıma serdim. Gece onun kokusuyla uykuya dalma fikri fazla cazip gelmişti.

 

On gündür yoğun bir koşuşturmaca içindeydik. Bakan beyin yine seminer ayları başlamıştı. Sabah işte akşam evde sunum hazırlamaktan anam ağlamıştı resmen. Komiserde ise değişen pek birşey yoktu. Daha çok gelmeye başlamıştı bakanlık kapısına. Eğer nöbeti varda çıkışa gelemeyecekse öğle arasında damlıyordu. Yahu bu çalışmıyor muydu? Tabi asıl amacının Koraya boy göstermek olduğunu ne kadar inkar etse de gördüğü yerde öldürücü bakışlar atmaktan geri kalmıyordu. Bugün nöbet olduğu için çıkışa gelmemişti iyiki de gelmemşti. Çünkü çıkışta beni Aytaç almıştı. Birde onun tatavasını çekemeyevektim.

"Sen ne dedim Murat komisere" diye konuya dalınca dudaklarımı ısırdım.

"Ne diyebilirim canım ben ona"

"Yeme beni Zeyno. Adam birden yüzseksen derece döndü."

"nasıl yani? "

"Geçen hafta dışarı çıkacaklarmış beni de çağırdılar mal gibi baktım. Çıktık gittk bir kahveye lafladık. İki gün önce adam evine çağırdı evine! Okey yapacaklarmış. Ömerin sevgilisi mi nişanlısı mı ne gelmiş adam eksik dedi beni çağırdı. Bir gittim masada içeceği çerezi her bok döşeli. Hayır şerefsizlerin muhabbetide güzel sarıyo yani. Asıl bomba bu akşam halısahaya çağırdı lan. Üstelik kendi takımına almış beni. Zeyno ne ile tehdit ettin adamı? "

"Benle ne alakası varki" diyerek gözlerimi kaçırdım.

"Hadi be ordan. Anlarım ben öt bakalım şimdi"

"Yani şimdi şöyle ki onu affetmemi istedi bende iki şart sundum... "

"Birini anladık. Benle anlaşması içiin ikincisi ne? "

"Valla o bundan daha bok." dedim sırıtarak "karakolun bahçesinde diz çöküp af dileyeceksin dedim"

"Siktir!! Hayatta yapmaz"

"Valla kendi bilir. O zaman hiç koşmasın peşimde"

"Kızım adam komiser. Bütün façası çizilir"

"banane! Bas bas istemiyorum diye bağırırken düşünecekti."

"Sen varyaaaa" dedi sırıtarak "çok fenasın heee.. İnşaallah o an bende orda olurum" İşte bu yüzden seviyordum bu adamı. Tam benim kafadan.

 

 

Eve girdiğimde komiser aramış maça davet etmişti. Aylinle birlikte kapıda Fıratı bekliyorduk. Oda maçtaydı ama karşı takımdaydı. Bizi aldığında direk karakolun oraya geçtik. Halı saha karakolun arkasında kalıyordu. Daha çok tesis gibiydi. Polislere özel üyelikli girişi vardı. Karakolun bahçesine girdiğimizde 17 kişilik bir grup vardı. Tabi bu akşam nöbeti olan polisler hariç. Hepsi üstlerinde forma altlarında kısa şortlar bizi bekliyordu. Fırat bizi biraz arkada bırakarak hızla diğerlerinin yanına geçti. Maç iki yedişer kişilik grup arasında olacaktı. 3 tanede sivil kadın polis vardım bunları daha önce karakol içinde yada Aytaçla attıkları fotoraflardan falan görmüştüm. Biz kızların yanına geçerken onlar grupları tekrar ayarlıyordu. Kızlarla kısaca tanıştıktan sonra erkekleri beklemeye başladık. Üzerimde alt üst takım olan gri bir eşofman vardı. Sarı saçlarım tepede at kuyruğu yapmıştım. Bir anda hararetle konuşan tayfanın sesleri kesildi. Murat komiser bize doğru omuzları dik yüzünde ciddi bir ifade ile yaklaşmaya başladı. Tam önümde üç adım uzağımda durduğunda kadın polislerin biri tarafından sırtımdan hafifçe itildim bir adım Murata doğru yaklaşmış oldum böylelikle.

"Laz kızı" dedi tam karşımda gözlerime bakarak. Kısaca etrafı sürdükten sonra bakışlarımı ona çevirdim. Kahretsin!! Herkes bize bakıyordu.. Bir anda önümde diz çökünce gözlerim yerinden çıkacak sandım. Asla yapmaz sanıyordum. Başka yollar dener sanıyordum. Sivil tayfa kadar nöbette olan diğer polislerde pür dikkat bize bakıyordu.

"k-komiser" sesimin titremesine engel olamadım.

"Zeynep.. Ben sana yaşattığım herşey için özür dilerim.. Eğer beni affetmen için önünde diz çökmem lazımsa ona da kabul laz kızı. Değil bu karakol sen iste bütün emniyetin önünde diz çökeyim karşında. Sen yeterki affet bu dağ ayısını!" Bir elini arkaya doğru uzattığında nerden çıktığını anlamadığım kocaman bir çiçek buketi verdiler. Eline aldığı buketi hala tek dizinin üstündeyken bana doğru uzattı. "Şimdi herkesin gözü önünde tekrar ediyorum. Seni üzdüğüm, ağlattığım, cabını yaktığım her an için tekret tekrar özür dilerim. İzin ver hepsini telafi edeyim. İzin ver ellerini tutayım. Laz kızı.. Bu aptal aşığı affeder misin? Benim sevgilim olur musun Zeynep?"

Dilim tutulmuş gibiydi. Sanki cümle kurmam gereken bütün kelimeleri u unutmuştum. Adam resmen çıkma teklifini geri getirmiş. Üstüne boyut atlattırmıştı. Gözlerim tekrar etrafı gezdiğinde kızlar melül melül bize bakıyordu. Etraftaki polisler şaşkınlıktan olduğu yerde donmuştu. Ömer, Yusuf ve Eymende bi gurur vardı sanki. Aytaç ise sırıtarak kameraya alıyordu. Hala cevap vermeyince Aylin arkadan dürttü.

"kızım cevap versene adamın dizi çürüdü" diye fısıldadı. Baktığımda haklıydı şortı kısa olduğu için çıplak dizi taşlı yolda yere değiyordu. Önce elindeki çiçeklere uzandım. Gözlerim zaten dolu doluydu. Bir elimle çiçeği alırken diğer elimle elini tutup yerden kalkmasını sağladım.

"Şaşırttın beni komiser. Bunu yapmanı beklemiyordum."

"senin istediğin benim için emirdir. O gün boşuna emret demedim laz kızı" sesi yumuşacık bakışları derindi.

"Eh madem şartlarımı yerine getirdin" diyerek çiçekleri göğsüme basırdım. Nazlı nazlı sağa sola süzüldüm. "Bende affettim seni komserimm"

Bunu dememle etrafta bir aklış tufanı koptu. Aramızda kalan iki adımlık mesafeyi kapatarak anında dibimde bitti. Yanaklarımı avcunun içine aldı. Sıcak ve ıslak dudaklarını alnıma basırdı. Yüzünü çok fazla uzaklaştırmadan gözlerime bakarak. "Seni buna asla pişman etmeyeceğim güzelim. Namusum üstüne yemin ederim. Bugün bana burda evet dediğin için asla pişman olmayacaksın" Tekrer dudaklarını alnıma bastırınca gözlerimi kapattım. Benden uzaklaşınca çapkın çapkın göz kırptı. "Bugün attığım bütün goller senin şerefine.. "

 

 

Selaaam. Ben geldiiiim.

Evet bir Bölümün daha sonuna gelmiş bulunmaktayız. Hani oylar hani hani?

 

komiseden bunu bekler miydiniz?

nasıldı peki?

yorumlarda buluşalım canlar.

bir sonraki bölümde ikiliyi yine karadeniz macerası bekliyor. İşin içine ailelerde girince bakalım neler olacak

yeni bölümde görüşmek üzere...

💕💕💕

Bölüm : 15.05.2025 23:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...