28. Bölüm

XXIII

Nazlı Kerçin
nzlkrcn

"Yuuh. İyiki bodoslama dalma mevzuya dedik"

"Ne saçmalıyosunuz siz?"

Ne dönüyordu bu lanet yerde? Ne oluyordu? Ne dedi o sahi?. Murat'ta mı biliyordu?

"Güzelim gel bi otur. Konuşalim. Anlayacaksın"

"Zeynep, lütfen bir dinle"

Oturdum. Adımlarım benim irademden bağımsız yürüdü ve kalktığım sandaleye geri oturdu. Hiç bişey anlamıyordum. Biraz önce garsonun getirdiği suyu bardağa koyarak içmeme yardımcı oldu Murat. Ters bakışlarım ikisi arasında gidip geliyordu.

"Konuş" dedim duygudan yoksun sesimle. "Anlat"

Uzun uzun, her detayıyla anlattı. Teyzesi yani benim halam olabilecek kişiyle benzerliğimizden tutunda ki işk burdan şüpelenmiş. Hayat hikayemizin benzerliğinden hiç atlamadan anlattı. Kendisi hatırlamasa da ailesinin anlattıklarıyla bildiklerini anlattı. Zaten aramızda çok yaş farkı yoktu sadece 2 yaş büyüktü benden. O iki yaşındayken olan olayları ailesinin diliyle anlattı. Dayısının gidişini, ailesinin sırt dönüşünü, ölümü, sonrasını herşeyi anlattı. Hatta yetmedi benzediğimizi söylediği teyzesinin resmini gösterdi. Haklımıydı evet. Kendimin kırklı yaşlarını görmüş gibiydim. Gençlik resmi yokmuş. Oysa o hali birebir kopyammış. Belki anneye bile bu kadar benzemiyordum. Ben anne denilen o kadını da baba denilen adamı da hiç hatırlamıyorum. Herşeyi anlattı ve sustu. Bir süre sessizlik oldu.

"Hiç mi hatırlamıyosun babanı"

"Hayır. Geçmişe dair hiç bişey yok aklımda. Ne yüzleri nede başka bişey. Ama tek bişey net. Sadece tek bişey. O soğuk havada yağmurun altında o elime çanta tutuşturulup kapıya bırakıldığım anı asla unutmuyorum"

"Zeynep eğer sende istersen izin verirsen.. "

"hayır! " dedim sesimde yüzümde buz gibiydi. "Kesinlikle hayır. Hiç bir şekilde kabul etmiyorum. Ne testi nede görüşmeyi. Eğer dediğin gibi onlar akrabamsa bile umrumda değil tamam mı? "

"Ama Zeynep-"

"Kes! Ben o kapıya kaç yaşında bırakıldım. 4! Lan küçücük çocuktum daha. Şimdi kaç yaşındayım 25 kaç sene geçmiş ulan üstünden. Bu zamana kadar bir kez hatırlamayan akrabayı napayım ben?. Babalarının eteğinden çıkmaya korkan halayı, yeğenini aramayan halayı ne yapayım. 21sene yoktular şimdide olmamaları bişey ifade etmez benim için."

"Zeyn-"

"Sakın Aytaç. Sakın bu konuyu uzatma. Bir daha asla bu konuyla karşıma çıkma kırarım kalbini. Silerim seni. Bir daha sakın bu konuyu açmayın" Hırsla masadan çantamı alıp kalktım. Ayaklarımı yere vura vura çıkışa doğru yürüdüm. Tam kapıdan çıkmak üzereyken bileğimden tutulup durduruldum. Bakışım sola döndüğünde Murat hiç istifini bozmadan bileğimden elini kaydırarak parmaklarını parmaklarıma geçirdi.

"Napıyosun?"

"napıyorum? "

"Bırak Murat" dedim elimi çekmek istercesine" Git işbirlikçinin yanına. Plan falan yapın. Bırak beni"

"Yok öyle bir dünya. Müstakbel karım nereye ben oraya"

"af buyur?." Dudağının bir kenarı yukarıya kivrıldı.

"Nee? ben dedim sana. Bu sene bitmeden soy adımı alacaksın diye"

"Bak bu ne" dedim tutmadığı elimi havaya kaldırıp gösterirken. "Avcunu yalarsın"

"Ben başka şeyleri yalamayı tercih ederim" Muzip bakışlarını önüne çevirip yürümeye başladı.

"Edepsiiiiizz".

O ise hiç umursamadan arabaya yürüdü ve beni ön koltuğa oturttu. Kendine oturduğunda arabayı çalıştırıp yola çıktık.

" Bak güzelim. Bende daha çok yeni öğrendim. Ama doğru olan sana benim değil onun söylemesiydi. O yüzden sana bişey demedim. Şimdi ne istersen be yaparsan arkandayım."

"İstemiyorum. Hiç bişeyi istemiyorum"

"Tamam bitanem. Nasıl istiyosan öyle olacak. Neyse onu boşver de napacağız Beratın düğün işini."

" Gideceğiz tabi ki. Cuma akşamı iş çıkışına ayarlarız bilet falan. Kına ya yetişemeyiz ama düğün cumartesi zaten. Pazar döneriz. Sen izni ayarlayabildin mi"

"Başkomserle konuştum. O güne nöbet düşürmemeye çalışacağız."

Berat abi Gülten annem için Trabzona gidince hazır siz gelmişken deyip davetiyeleri vermişti. Birde İstanbul'a yormayın beni demişti. Muratla ilişkimizi anneler hemencecik kabul etse de o ters ters bakmayı kesmemişti. Kıskanç abiliğinden ödün vermiyordu.

 

Eve girdiğimde hızla üzerimi değiştirip duşa girdim. Aklım hala kurcalanıyordu ama kararımda nettim. Beni bir kere bile aramamış insanları asla istemiyordum.

 

İş koşuşturması arasında birde düğün için elbise arayışına girmiştim. Neyse ki çok gezmeden. Siyah uzun uçuş uçuş etekleri olan sırtında çaprak ipler bulunan ip askılı bir elbise bulmuştum. Sırtı belime kadar açıktı ama çapraz geçen ipler bir nebze çıplaklığını örtüyordu.

 

Aytaçla ogünden beri hiçbir konuşmamıştık. Kırgındım ama neye kime bilmiyorum. Oda bunu bildiği için üzerime gelmiyordu belki de.

Bu hafta sonu Berat abinin bu hafta sonu düğünü vardı. Cuma günü akşam dokuza anca bilet bulmuştuk. Murat izin alabilmek için üst üste nöbete kalmıştı. İşten çikar çıkmaz hızla eve gitmiş, duş almış, çantamı hazırlamıştım. Saat çoktan yediyi bulmuştu. Murat geldiğini bildirdiğinde çantamı alıp evden çıktım. Taksiye binip havaalanına geçtik. Kontrollerden sonra uçağa bindiğimizde Murat kalkıştan hemen sonra uyuyakalmıştı. 1 saat 45 dakika sonra uçak inişe geçtiğinde Muratı uyandırdım. Kısa bir zaman uyuduğu için saf saf etrafa bakıp kendine gelmeye çalıştı. İndikten sonra valizleri alıp hava alanından ayrıldık.

Ordan tekrar taksiye binip önce bizim eve geçtik. Beni bıraktıktan sonra kendisi evine gececekti. Nurten halalar yarın geleceği için bu akşam yanlızdı. Eve gelmemiz nerdeyse 12yi bulduğu için oyalanmadan eve geçtik. Fakat Gülten annem tek başına Muratı göndermemiş, bizde kalmasına mecbur bırakmıştı. Aksi taktirde terlikle dövme riski vardı. Zaten saat iyice geç olduğu için ayaküstü kısa bir halhatır sorduktan sonra dinlenmek için odalarıma geçtik.

 

 

Sabah kahvaltısında annem bende ki durgunluğu farketmiş birazda üsteleyince olan biteni kısaca ona özet geçmiştim. Araya girmeden dikkatle dinledikten sonra masada iyice bana doğru dönüp ellerimi elleri arasına aldı.

"Güzel kızım benim.. Beni sakın yanlış anlama. Sen benim kızımsın. Kendim doğursam bundan daha çok sevemezdim. Ama benim fikrimi sorarsan bir konuş dinle derim."

"Hayır" diye direk itiraz ettim.

"Celallenme hemen bir dinle anneni. Bak ne kadar ömrüm olur bilemem. Ne kadar yaşarım bilemem. Ama ben göçüp gittiğimde seni arkamda yanlız bırakmak istemiyorm"

"Yanlız değil hala ben varım"

"Senden ötürü demedim oğlum. Zaten sen olduğun için gözüm arkada değil ama eş başka bir akraba başka. Beni anne sayıp dinliyorsan eğer, konuş onlarla. Belki de bilmediğimiz şeyler vardır. Belki de sandığımız gibi değildir. Bir konuş bırak anlatsınlar sana. İçine sinmezse eğer yine görüşme. Ama sonradan içinde keşkeler kalmasın kızım"

"Anne ben kimseyi istemiyorum. Siz yetersiniz bana. Hem ben onlarla karşılaşacak kadar da güçlü değilim"

"yooo kendine sakın haksızlık etme. Sen tanıdığım en güçlü kızsın. Eğer istersen bende gelirim senle. Beraber gideriz İstanbul'a. Onlar geldiğinde yanında olurum elini tutarım."

Bakışlarımı Murata çevirdim. Ne yapacağımı bilmiyordum.

"Ben her zaman bir adım arkandayım güzelim. Her ne karar verirsen ver. Eğer rahatsız hissedersen o an alır götürürüm seni ordan. Yorulurdan yasla sırtını bana. Ben her daim orda olacağım"

"Düşünücem." dedikten sonra anneme sıkı sıkı sarılmıştım.

 

 

Muratı kahvaltıdan sonra uğurlamıştık. O evden annesigilleri alıp düğün yerine öyle gelecekti. Bende odama geçip hazırlandım. Krem rengi kalın askılı üzerine yine aynı tonlarda uzun hırkamı giyip saçlarımı at kuyruğu yaptım. Şimdi orda koşuşturmaca vardı rahat edebilmek için spor ayakkabılarımı da giydikten sonra annemle evden çıkıp düğün evine geldik. Aslında geç bile kalmıltık. Fakat gece yarısı anca gelebilmemizden birazda sabah konuşulanlar dan dolayı anca gelebilmiştik. Çoktan yemek servisi başlamıştı. Berat abi ortalıkta yoktu. Büyük ihtimalle gelinin yanındaydı. Ordan oraya koşuşturan Hümeyra teyzeyle sarılıp ayak üstü hoşbeş ettikten sonra kadınlar tarafında yemek dağıtımına yardım ettim. Hırkamın cebinde telefonun titrediğini hissediyordum ama elim dolu olduğu için bakamıyordum. Elimdeki son tabaklarla masanın sonuna doğru geldiğimde Gülten annemi ve Nurten halayı gördüm. Yani şimdi bir gelin adayı olarak müstakbel kayınvalidemi görünce de istemedeb bir heycan olmadı değil.

"Nurten hala hoşgeldin" Yanlarına gidio elini öptüğümde sıkıca kolları arasına aldı beni.

"Asıl sen hoş geldin güzel kızım. Sana bakınıyordum bende"

Onların masaya da yemek gelmesi için ileride ki kızın elinden iki tabak aldım. Öyle tek kişilik tabletler yoktu burda. Tek tabağa sırayla yemekler konurdu. Tabakları ve kaşıkları önlerine koyuca karşıdaki Hatice Ablaya seslendim.

"Hatçe abaa. Çorba getiresun buraya"

"Getireyum gülüm. Amma dibi galdi soğuktur. Bekleyesun sıcak getireyum"

"Tamam aba bekliyrum"

Ben tekrar annemle halay döndüğümde ikiside sırıtarak beni süzüyordu.

"Ha benim kocari seni arıyordu. Gördün mü"

"Yok valla hala yemek telaşından görmedim." Elimi hırkanın cebine atıp telefona baktım. 5 mesaj vardı.

-güzelim nerdesin?

-laz kızım biz geldik düğün evine. Seni göremiyorum.

-bebeğim. Mesajlarımı görmüyor musun?

-işte gördüm. Nasılda ceylan gibi sekiyor be!

-yavaş yavrum. Düşeceksin.

Gülümseyerek mesajları okuduktan sonra cevap yazdım.

 

-nerdesin?

-tam karşında.

kafamı kaldırıp baktığımda erkeklerin tarafında duvara yaslanmış sırıtarak bana bakıyordu. Göz göze gelince çapkınca göz kırptı. O ara Hatice abla çorbayı getirmiş tabaklara doldurmuştu.

Yemekler yendikten sonra Gülten annemle eve geçmiştik hazırlanmak için. Aldığım elbiseyi giyip saçlarımı kalın maşayla dalgalandırdım. Makyajımı da yapıp topuklu ayakkabılarımı ve çantamı elime alıp odamdan çıktım. Annem çoktan hazırlanmıştı. Şimdi Muratları bekliyorduk.

Onlarda geldikten sonra hep beraber düğün salonuna doğru yola çıktık. Babası işleri olduğu için bu defa gelmemişti. Eh ön koltukta bana kalmıştı. Elbisenin önden pek bir şeyi olmasa da sırtı fazlasıyla dekolteyi yüklenmişti. Çapraz ipler olsa da çıplaklığı ortadaydı. Ve sanırım bu komiser beyin pek hoşuna gitmemişti. Asık suratından bunu tahmin ediyordum.

Düğün salonuna girdiğimizde masalardan birine oturduk. Salon gayet geniş ve ferahtı. Kapalı olmasına rağmen havasızlık yoktu. Altın sarısı ve mor süslemeler çok hoş görünüyordu.

 

Herkes birileriyle sohbet ediyor, selamlaşıyorken benim gözüme takılan detay çok farklıydı. İki sol çapraz masadaki iki kız resmen süze süze yanımdaki adama bakıyordu. Öyle göz değdirmekte değil. Öyle gözlerini dikmiş bakıyorlardı. Tren miydi bu adam? Ben ise konumu mu göstermek için sandalyemi ona daha çok yaklaştırıp elimi koluna atacakken o ani bir hamle ile kolunu omzuma atıp beni göğsüne doğru çekti. İkimiz de bu hamleyle önce birbirimize baktık. Sonra birbirimizin baktığı noktaya. Onun kaşlarını çatarak baktığı yerde iki üç erkek vardı. Benimkinde ne olduğu malum. Bakışlarımız tekrar birbirini bulunca ikimizde gülümsedik. Amaçlarımızı anlamıştık. Artık kızlar bakmıyordu. sıkıysa baksın. Sanırım erkeklerde bakmıyordu ki oda rahattı.

Çok beklemeden salonda yükselen müzikle gelin damat salona giriş yaptığında onları dolu gözlerle izledim. Berat abi. Benim öz abim gibiydi. Gerçekten çok seviyordum onu. Ferhan abla kızıl saçlarını ensesinde toplatmıştı. Bembeyaz gelinlik saçlarını daha da çok parlatmış gibiydi. İlk danstan sonra çiftlerde de davet edilince bu defa Murat beklemeden beni dansa kaldırmıştı. Birazda etraftakilere boy gösterisi yapar gibi ortaya çıktığımızda belimi sarıp bedenine yapıştırmıştı.

Danstan sonra ortada göbekler atılmış, horonlar tepilmiş, kurtlar iyice dökülmüştü. Takı merasimi geldiğinde Muratla beraber sıraya girdik. Ben geline bir bilezik takarken o Berat abiye bir saat takmıştı.

Düğün bitmiş eve gelmiştik. Nurten hala arabada oğlunu bekliyordu. Gülten annem içeri girmişti. Muratla kapıda kısaca vedalaşırken o kısaca etrafa göz atmış ve dudaklarıma sıkı bir öpücük kondurmuştu.

"Yarın görüşürüz sevgilim" dedikten sonra kapının önünden ayrılıp arabasına bindi ve gitti.

Ben sırıtarak içeri girdim. Odama geçip uykuya kendimi bıraktım. Sabah Murat önce annesini otogara bırakacak sonra gelip beni alacaktı. Havaalanına geçecektik.

 

Kahvaltı ettikten sonra Muratı beklerken Gülten annem İçeriden küçük bir çantayla çıkıp geldi. "Anne?" Diye sorduğumda çantayı dış kapının yanında benim çantamın yanına koydı

"Bende geliyorum"

"Ama anne"

"dün dedim Murat oğluma bana da bilet buldu. Dediğim gibi ben her zaman yanındayım güzel kızım"

Gözlerim dolmak üzereyken o hızlıca yanıma gelio kollarını bana sarmıştı.

"Ağlama kızım. Sakın ağlama. Dinleyelim bakalım neymiş doğrular. İçimize sinerse düşünürüz. Eğer sinmezse bir daha kimseyle yüzyüze gelmeyiz"

Gülten annem bu konuda ısrarcıydı. Daha fazla onu kırmak istemiyordum. Yalan yok ya bir yandan da merak ediyordum. Biz kapı önüne sarmaş dolaşken kapı çaldi. Murat gelmiş olmalıydı.

Kapıyı açınca tahminin doğru olduğunu gördüm. Murat ikimizin çantasını alıp arabaya geçti. Araba kuzeninindi. Düğün boyunca kullanmıştı. Şimdi ise kuzeniyle beraber bizi havaalanına götürmek için gelmişlerdi. Kısaca onunla da tanıştıktan sonra hep beraber yola çıktık.

Bakalım bizi İstanbulda neler bekliyordu.?

 

herkese merhaba.

çok beklettiğimin farkındayım. Ama inanın ki normal bir durum içinde değildim. Değil bölüm atmak uygulamaya bile giremedim.

bazı kırıcı yorumlar da canımı fazla sıktı. Ben neyle uğraşıyordum bilmeden yapılan yorumlar üzdü açıkçası. Bütün hevesimi istediğimi kaçırdı. Bile isteye yazmamazlık, atmamazlık yapmadım anlayacağınız. Haber vermek bile aklıma gelecek son şeydi.

Neyse. Geldi geçti şükür diyelim şimdilik. Ama sizden ricam eğer bölüm geciktiyse direk yargılamadan önce bir durun düşünün, en kötü ihtimalle sorun. Ama hemen yaftalamayın. Lütfen.

haa birde yorum istemem fazla gelmiş sanırım. Hakkım değil mi peki? Daha kaç yorum bekliyosun deniliyor. Yorum sayısı 9 dümdüz 9. Ben sınır koymak istemiyorum. Sizi üzmek kırmak istemiyorum. Ama beni de motive eden yazmaya teşvik eden şeyler bunlar.

Birde böyle deneyelim ozaman.

30 oy

20 yorum

sonra yeni bölüm gelir arkadaşlar.

 

anlayışınız için teşekkür ederim.

 

yeni bölümde görüşmek üzere . .

 

 

 

Bölüm : 22.06.2025 20:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...