30. Bölüm

XXV

Nazlı Kerçin
nzlkrcn

Arkadaşlar bölüme geçmeden önce tekrardan duyurmak istiyorum.

Yeni kurgumuz "Tutulma"ya göz atmayı unutmayın.

İlk bölümü geldi.

Hepinizi oraya bekliyorum. Orda da beni yanlız bırakmayın.

Sizi bölümle başbaşa bırakıyorum. İyi okumalar.

 

 

 

Selime hanım ve Feride hanımlarla görüşmemizin üzerinden bir ay geçmişti. Telefonlarımızı aldığımız için sık sık arıyorlar ya da mesaj atıyorlardı. Selime hanımın çocuklarını zaten Ayraçtan biliyordum. 4 ablası vardı. Üçü evliydi. En büyük ablasının bir kızı vardı. İkinci numaranın bir kızı bir oğlu vardı. Üçüncü numaranın ikiz oğlu vardı. Dördüncü numara ise şuan Amerikada doktora yapıyordu.

Feride hanımın iki oğlu vardı. Biri Muğlada doktordu. Onunda ikiz oğlu vardı. Diğeri ise spor antrenörüydü. Oda sanırım kendisi gibi antrenör biriyle nişanlıydı.

Hepsi benimle tanışmak için can attığını söylemişti Aytaç. Belki bigün kuzenler buluşması yapardık.

Bu sürede Aylin'in mezuniyetini de yapmıştık. Diploma alışı ve kep atma töreninde en önce gururla alkışlamıştım. Haa bu arada birde sanırım Aytaç beyle benim canım arkadaşım azıcık flörtleşiyor olabilir. Cilveli bakışlar, göz süzmeler falan. Ben ne ara kaçırdım bu durumu acaba?. Sanırım en yakın arkadaşım gelinimiz olacaktı.

Şimdi sırada polis haftası için düzenlecek olan balo vardı. Ben tabi ki sevgilimin davetlisiydim. Aylin isr Aytaç'ın kavalyesiydi ayy bunlar baya baya ciddiydi. Olsun olsun. Elin yabancısıyla upraşacağima en yakın arkadaşımla beraber Aytaçla uğraşırdık.

 

Balo için kural siyah giyinmekti. Öyle rengarenk parti havasında olmayacaktı. Erkekler siyah simokin giyecekti. Aylin siyah tek omuz mini bir elbise almıştı. Ben ise taşlı askıları olan yırtmaçlı uzun bir elbise seçmiştim.

(Aylinin elbisesi)

(Zeynebin elbisesi)

Bu balodan sonra Aylin malesef memleketine dönecekti. Çünkü hem memleketine aşıktı hemde ailesine çok düşkündü. Üstelik babası orada iş imkanı bile ayarlamıştı. O yüzden bu günler Aylin ile son günlerimizdi.

Evimizde akşam ki baloya hazırlanırken bize Ömer'in nişanlısı Burçe de eşlik ediyordu. O biraz daha balık model bir elbise seçmişti. Aylin saçlarını açık bırakmıştı. Burce ise sağ tarafından toplatıp soldan salmıştı saçlarını. Ben ensemde dağınık bir topuz yapmıştım. Taşlı kolyemi ve küpelerimi takınca artık tamamen hazırdık. Sadece erkeklerin gelip bizi almasını bekliyorduk. Gümüş rengi çantam ve ayakkabılarım takılarıma uyuyordu.

 

Sonunda erkekler geldiğinde hepimiz yavaşça evden çıktık. İlk çıkan Burçe olmuştu. Hızlı adımlarla nişanlısının yanına gidip koluna girmişti. Sonrasında Aylin bizi umursamadan Aytaçın yanına gidip cilve yle koluna girdi. Kapıdan son çıkan ben olmuştum. Tam karşımda siyah simokin içinde duran orman gözlü adama kitlenmişti bakışlarım. Neden bu kadar yakışıklı olmuştu ki. Şimdi herkesin gözü ona kayacaktı. Zaten heybetli olan vücudu simokin içinde daha da dehşet-ül vahşet görünüyordu. Ama eksik vardı. Mesela parmağında bir alyans.

Titreyen adımlarım onun önünde durduğunda bana bakan gözleri resmen parlıyordu. Bir elini belime atarken dudakları şakaklarıma değdi.

"Çok güzelsin" diye fısıldadı kulağıma. Sıcak nefesini boynumda hissedince huylanarak omuzlarımı kaldırdım.

"Teşekkür ederim. Sende çok şık görünüyosun." Uzun parmakları parmaklarımın arasına daldığında arabaya doğru ilerledik. Ön kapıyı açıp binmemi bekledi.

 

Kutlamanın yapılacağı yere geldiğimizde etrafta bissürü bissürü polis vardı. Üniforma içinde olmasalarda polis olduklarını bilmek insanın içine ayrı bir heyecan katıyordu. İçerisi çok şık düzenlenmişti. Uzun uzun masalar dizilmişti. Salonun diğer tarafında bir pist vardı. Pistin hemen arkasında müzisyenler klasik notalar çalıyordu.

Soldaki masaya yerleştiğimizde Eymen ve Yusufu gördüm. Yine her zaman ki gibi didişiyorlardı. Masanın başında Muratların baş komiserini görünce başımla küçük bir selam verdim. Yanında siyah midi boy elbise giyen kadın büyük ihtimalle karısıydı. Kadının yanında yaklalık 10 yaşlarında simokin giymiş ama boynundaki papyonunu sürekli çekiştiren yakışıklıda oğlu olmalıydı.

Yemekten önce ilçe emniyet müdürünün yaptığı konuşma sonrası bir kaç polis memurunun aldığı ödülleri ve rütbe yükseltilen polisleri alkışladık. En son yemeklerimizi yerken salonda duyulan çatak biçak seslerine kısık tonda konuşma uğultuları eşlik ediyordu.

Terbiyeli tavuk suyu çorbasından sonra masaya gelen et sote ve pilav ikilisi çok lezzetliydi. Pilava biraz kara biber eklemek için gözlerimi masanın üstünde gezdirdim. Solda tanımadığım bir adamın önündeydi. Uzansam eremezdim. Ama yanımdaki yakişikli adam erebilirdi. Hafiften ona doğru yaklaştım. Bunu anında farkederken oda bana doğru eğildi.

"Aşkım, şu karabibere uzanabilir misin? "

"Ne dedin sen? "

"Şu karabib-"

"Hayır, o değil. Ondan önce"

Anında utanç perileri etrafımı sardı. Bakışlarımı yüzüne kaldırdığımda gözlerinde tekrar duymayı bekleyen hevesli bakışlar vardı.

"Aşkıımm" Sesim oldukça kısık çıkmıştı.

"Aşkın kurban sana" dedikten sonra uzanıp karabiberi önüme koydu. Ee ben doydum zaten. Zor bela yemeğimi yedikten sonra gelen tatlılarla resmen aşk yaşıyordum. Çeşit çeşit şerbetli sütlü tatlılar masayı donatmıştı. Yaklaşan reglim içimdeki tatlı canavarının zincirlerini boşaltmış olmalıydı zira tabağıma doldurduğum bunca tatlının başka bir açıklaması yoktu. Sandalyemi iyice masaya yerleştirdiğimde dudaklarımı yalayarak çatalı elime aldım. Önümdeki fıstıklı baklavayı ağzıma atınca gözlerim kapandı. Üüffff nasılda çıtırdı ama. Tam ikinci dilime çatalımı batırmıştım ki çıplak bacağımda hissettiğim soğuk elle çatal elimde kaldı. Gözlerim kocaman açıldı. Bakışlatımı tabaktaki tatlılardan çekemiyordum. Kendimi toparlamaya çalışırken ikinci darbe geldi. Bacağımda duran el aşağı yukarı hareket ederek beni dumura uğratıyordu. Yapma be adam zaten hormanlar zirve de. Oynamasana ayarlarımla. Başımı yavaşça ona doğru döndürdüm. Ama beyefendi sanki hiiiç bişey yapmıyomuş gibi gaayet rahat şekilde karşisinda ki adamla sohbet ediyordu. Elimi bacağımdaki elinin üstüne koyarak ordan kaldırdım ve kendi bacağının üstüne bıraktım. Dudağı saniyelik kıvrılsa da hemen toparladı ve daha ben elimi çekemeden kendi avcunun içine hapsetti. Bu akşam bana bir garezi vardı ya. Neyse!!

Masalar tekrardan toplanmış bu defa içecekler gelmişti. Herkes kendi halinde birileriyle sohbet ediyordu. Aylin ve Aytaç yanyana ciddi bir konuşma içindeydi. Ben etrafı inceleyerek önümdeki içeceği içiyordum. Kimileri ise pistte eşleriyle dans ediyordu.

Murat bir an Eymene kaş göz işareti yapınca hızla masadan kalkmıştı. Daha sonra Murat oturduğu sandalyeden kalktı. Ceketinin düğmesini ilikleyerek bana döndü. Sağ elini bana uzattığında yüzüne bakıyordum.

"Bu dansı bana lütfeder misin laz kızım?"

Dudaklarım iki yana kıvrılırken elimi elinin içine bıraktım. Biz sahneye giderken tanıdık bir melodi salonda yankılanmaya başladı. Pistin ortasına gelince bir eli belimi bulurken ben elimi omzuna atmıştım. Zaten diğer elim avcunun içindeydi.

Resul Dindarın sesini duymaya başladığımızda bizde dans etmeye başkamıştık.

 

 

 

🎶🎶Ayriluk ateşinde

 

 

 

Yakma bi' daha, yakma

 

 

 

Yüreğum ellerunde

 

 

 

Sakın daha bırakma

 

 

 

Ayriluk ateşinde

 

 

 

Yakma bi' daha, yakma

Şarkı usul usul çalarken ben karşımdaki adamın gözlerine dalmıştım. Sanki koca salonda bizden başka hiç kimse yok gibiydi.

 

 

 

Yüreğum ellerunde

 

 

 

Sakın daha bırakma

 

 

 

Umudumsun, yolumsun

 

 

 

Kanadumsun, kolumsun

 

 

 

Sevdan huzurdur bana

 

 

 

Sen benum en sonumsun

Öyle güzel bakıyordu ki Karadeniz'in ormanlarında kaybolmuştum.

 

 

 

Umudumsun, yolumsun

 

 

 

Kanadumsun, kolumsun

 

 

 

Sevdan huzurdur bana

 

 

 

Sen benum en sonumsun

 

 

 

Ben sensuz edemedum

 

 

 

Uzağa gidemedum

 

 

 

Kendumden vazgeçtum da

 

 

 

Senden vazgeçemedum

 

 

 

Ben sensuz edemedum

 

 

 

Uzağa gidemedum

 

 

 

Kendumden vazgeçtum da

 

 

 

Senden vazgeçemedum

"çok seviyorum seni laz kızım"diye fısldadı kulağıma. "Çok seviyorum"

 

 

 

Umudumsun, yolumsun

 

 

 

Kanadumsun, kolumsun

 

 

 

Sevdan huzurdur bana

 

 

 

Sen benum en sonumsun

 

 

 

Umudumsun, yolumsun

 

 

 

Kanadumsun, kolumsun

 

 

 

Sevdan huzurdur bana

 

 

 

Sen benum en sonumsun

"çok seviyorum seni komiserim."diye cevap verdim. Çok seviyordum gerçekten.

 

 

 

Umudumsun, yolumsun

 

 

 

Kanadumsun, kolumsun

 

 

 

Sevdan huzurdur bana

 

 

 

Sen benum en sonumsun

 

 

 

Sevdan huzurdur bana

 

 

 

Sen benum en sonumsun🎶🎶

 

 

Müzik bittiğinde hafif geri çekilerek iki elimi elleri arasına aldı.

"Laz kızım, belki geç geldim sana ama artık daha fazla geç kalmak istemiyorum. O kadar çok seviyorum ki seni. Öylesine değik ölesiye. Bundan sonra yaşayacağım tek bir saniyem bile senden ayrı geçmesin istiyorum. Benim ol istiyorum. Benimle ol istiyorum."

Elini simokinin cebine atarak kadife bir kutu çıkardı. Tek dizini kırarak yere çöktüğünde kutunun kapağını açtı

"Sen iste tüm emniyetin önünde diz çökerim derken ciddiydim. Şimdi herkesin gözü önünde soruyorum sana. 'Benimle evlenir misin güzelim'"

Bakışlarım bir saniyelik etrafı taradı. Gerçekten de komiseri, amiri, Emniyet müdürü hepsinin gözü bizim üstümüzdeydi. Yanımızda dans edenler bile kenara çekilmiş bizi izliyordu. Bakışlarım tekrardan önümdeki adamı buldu. Dudaklarında gülümseme, gözlerinde merakla cevabımı bekliyordu.

Uzatmanın anlamı yoktu. Ben zaten tüm kalbimle teslim olmuştum ona.

"Evet" dedim dolan gözlerimle. Daha sonra sesimin kısık olduğunu düşünerek tekrarladım. Bu defa daha gür bir şekilde. "Evet! Evlenirim seninle evet!"

Gülümsemesi büyüdü. Hatta neredeyse kıkırdadı bile. Diz çöktüğü yerden kalktı. Kutudan yüzüğü çıkardıktan sonra kutuyu cebine koydu. Sağ elimi avcunun içine alarak psrmağıma yüzüğü taktı. İki elini yanaklarıma koyarken sıcak dudakları alnımı buldu. Gözlerim kapanırken kirpiklerimin arasından bir damla yaş ellerine düştü.

İşte tam o an tüm salonu çınlatan bir alkış tufanı koptu. Bende ki cesaret buraya kadardı. Topladı bavulunu bana müsade diyerek ortamı terketti. Yerine ise parlak kırmızı bavuluyla utanç geldi. Yanaklarım bavulu ile aynı renk olmuştu. Hafiften ertafı kolaçan ederken bütün salon alkışlarayak bizi izliyordu. Başımı hızla göğsüne gömdüğümde deve kuşu gibi göründüğüme emindim. Önce yaslandığım göğüsten, sonra tüm salondan kıkırtılar yükseldi.

Ne var canım! Sanki herkes 200 kişilik bir polis ordusu önünde mi evlilik teklifi alıyordu?? .

 

Selaaamm canlarııım.. 🥰

Nasılsınız bakalım.

Komisere bak sen hele reddedemesin diye tüm emniyeti kullandı. 🤭

Nasıldı evlilik teklifi?

Beğendiniz mi bölümü?

Lütfen altınlarını şimdiden hazırlayın bir kaç bölüme düğünümüz var a dostlar. 🤗

Tabi öncesinde Aytaçın Muratı delirtmesini es geçmeyeceğiz

Neyse fazla spoi vermeyeyim de heycanı kaçmasın.

O zaman napıyoruz. Oyları ve yorumları unutmuyoruz.

Yeni Bölümde görüşmek üzere.

kendinize cici bakın 🤗🤗

Bölüm : 05.07.2025 11:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...