
yine ve yeniden bölümden önce duyurmak istiyorum. Yeni kurgumuz TUTULMA'ya göz atmayı unutmayın olur mu?
yeni yeni giriş yapıyoruz asıl konuya çünkü. Onu da seveceğinizden eminim.
Şimdi sizi bölümle başbaşa bırakıp iyi okumalar diliyorum.
😍😍😍😍
Eylüll ayını ortalamıştık. Nişandan bu güne neredeyse iki ay geçmişti. Aylinde yaklaşık iki aydır memleketindeydi. Peki bu geçen iki ayda ne oldu derseniz. Gelin kısaca özetleyeyim.
Nişandan sonra İstanbul'a dönmeden sabah bizim evde hep beraber kahvaltı etmiştik. Öğleden sonra ya bilet aldığımız için kahvaltı arkasından birer kahve içip öyle çıkalım demiştik. Daha biz fincanları yarılamadab Murat bitirmiş ortadaki sehpaya fincanını bırakmıştı. Yerinde dikleştikten sonra ağzındaki baklayı çıkarmıştı.
"Diyorum ki.. Önümüzdeki ay düğünü yapalım"
Ha? Ne? Ne zaman?.
Ben saçmalama dememe kalmadan sağlı sollu kafasına yediği anne terlikleriyle koltuktaki yastığı kendisine siper etmişti.
"Uuuuyyhh fişki yiyenin oğliii. Ne diyisin sen"
"Nişanı yaptık. Niyetimiz belli uzatmanın ne alemi var"
"Uuhh arkamızdan atli mi kovalayi, yangundan mal gaçurur gibim. Zaten isteme dedun nişan dedun iki ayağumuzu tek pabuça soktun. Düğunde boza pişurecek paşam"
Bana gerek kalmadan anneler gerekli cevapları verince susmak zorunda kalmıştı. Ama yine de yapacağından geri kalmamıştı. Sergilediği oscarlık performansları ile dediğini yapmış yıl bitmeden düğün gününü kararlamıştı.
5 KASIM.
(sevgili yazarcığınız kendi düğün tarihini seçmiş bulunmaktadır burada☺)
Evet 5 Kasım nikah ve düğün tarihimizdi. Bütün izinleri düğün öncesi ve sonrası kullanmak istediğimiz için o zamana kadar olan her şeyi online halletmeye çalıştık.
Mesela arkadaşları ve kuzenleri aracılığı ile Rizede ki düğün salonlarını görüntülü olarak gezmiştik. Nişan kız tarafı olarak Trabzonda olduğundan düğün Rize de yapılacaktı.
Bütün salonlar kraliyet ailesine ayrılmış gibi altın işlemeli, kral tahtlı, meşaleli gibi aşırı abartılı süslemelere sahipti. Ve hepsi benim tarafımdan red almıştı. Taaki son gösterdikleri salona kadar. Oldukça sade süslemelere sahip salon yeşil ve mavi tonlarıyla dışarıdaki karadenizi resmen salonun içine taşımıştı. Krem masa örtüleri ve üzerlerine yerleştirilmiş rengarenk çiçeklerle sade ve şıklığı aynı anda gözler önüne seriyordu. İşte tamam bu dedikten sonra salonla anlaşmıştık. Nikah tarihinide belirledikten sonra gidip o güne salonu tutacaklardı.
Biraz mesleğinin getirisi birazda eş dost aracılığı ile nikah gününü bile gitmeden almıştık. Ordan mail yoluyla gönderdikleri sağlık belgelerini burda halledip yine mail yoluyla onlara geri göndermiş ve 5 kasıma gün almıştık.
3 Kasımda kına yapılacak bir gün araya dinlenme molası verilip 5 kasımda düğün olacaktı. Kına yine Trabzonda Gülten Annemin bahçesinde olmasını istemiştim.
Anneler gün yaklaştıkça hunharca çeyiz hazırlığına girişmişti. Çarşaflar, havlular, danteller, örtüler, örgüler ve daha bir çok şey seçilio alınıp ütülenip sandıklara yerleştiriliyordu. İstanbula geleceği için çok fazla bişey hazırlamamalarını özellikle belirtmiştim de onların dinlediği mechuldu.
Tabi bu arada birde ev arayışına girmiştik. Çünkü benim evim Karakola uzak kalıyordu. Onun evinde dört bekar bir arada yaşıyordu. Hem karakola hem bakanliğa ortak mesafede bir sitede 5.katta bulunan 3+1 bir daireyi kiralamıştık. Muratın babası satın almayı önersede biz bunu ileriki zamanlarda memlekette gerçekleştirmek istediğimiz için şuan kiralık ev bizim için daha uygundu.
Evi seçtikten sonra yavaş yavaş içine uygun mobilyalarıda seçmeye başlamıştık. Mesela ilk aldığımız şey küçük ama geniş olan balkon için çay seti olmuştu. İki karadenizli çay aşığı olarak belkide burası en çok vakit geçireceğimiz yerlerden birisi olacaktı.
Tabi bu arada yeni tanıştığım kuzenlerim ve halalarım desteğini fazlasıyla hissediyordum. Neredeyse hergün ya görüntülü ya da normal şekilde konuşup fikir alışverili yapıyorduk. Gülten annem çeyiz işine giriştiği için onlar kendi aralarında anlaşmış en son bans haber verme gereği duymuşlardı. Salonu ve misafir odasını Muratın ailesi alacakken, yatak odasıni Feride hala beyaz eşyaları Selime hala alacaktı. Gerek Muratın gerek benim kuzenlerim mutfak eşyaları küçük ev aletleri yani evde gerekli çoğu şeyi kendi aralarında öleştiği için bize sadece gelinlik ve damatlık kaldı diyebilirdim. Tabi bazı ufak tefek şeyler de vardı.
Birde diğer durumlar vardi ki asıl komedi oradaydı. Mesela en çok tepkiyi veren Ömerdi. Onlar bizden önce nişanşanmış neden sıramızı beklemiyorduk. Onların önüne geçmemiz ayıptı yahu. Çünkü onlar yaz düğünü yapacaktı. Seneye hazirana gün almışlardı. Muratın cevabı ise oldukça basitti.
"Sende elini çabuk tutsaydın kardeşim! "
Birde Aytaç vardı. Canım kuzenim çoktan kendini kayınçoluğa adamıştı. Hatta bir akşam hep beraber otururken.
"Abi sen şimdi bizim damat olucan demi?" diyince Murat önce tek kaşını kaldırıp bakmış sonrasında ise
"Dışarıda evet ama karakol içinde hala komserinim" diyince Aytaç bir an düşünmüş sonra
"Olsun. Sonuçta dışarıda daha çok zaman var damadımız olduğun" diyerek aklında tilkilerin dolaştığını belli etmişti. Peki Murat bunu yer miydi. Asla!!
"Evet haklısın. Ama bu dışarıda yapacakların sana karakol içinde nöbet, görev ve emir olarak sana döneceğini unutma sevgili kayınçom" diyince Aytaçın bütün havası fıssss diye sönüvermişti. Kurduğu bütün hain hayallerin nasıl söndüğünü gözlerinde görmüştük.
Şimdi ise dünden beri ulaşamadığım nişanlıma ulaşmaya çalışıyordum. Dün en son nöbeti olduğunu söylemişti. Ama bugün akşam olmuş hala sesi soluğu çıkmıyordı. Bir kaç kez açılmayan telefon sonunda ulaşılamıyora dönünde içimdeki panik ortaya çıkmış ve kendimi Eymeni ararken bulmuştum.
"Efendim Zeyno?"
"İyi akşamlar Eymen. Akşam akşam aradım ama Murat'a ulaşamıyorum dünden beri haber alamıyorum. Nerde biliyor musun? "
"senin haberin yok mu?" Bıkkınlığı sesine kadar yansıyordu.
"Neyden?"
"Senin bu nişanlın salya sümük hasta yatıyor ve bizim canımıza okuyor"
Bunu duyduktan sonra evden fırlamam aynı anda olmuştu. Daha önce bahsetmişti Eymen. Hasta olursa ağır geçirir ve fazla nazlı niyazlı olur diye. Daha önce evlerine gitmediğim için konum isteyerek taksiyle yola koyulmuştum. Önce ne durumda olduğuna bakacak sonra duruma göre hareket edecektim. Taksi verdiğim adrese gelince ücreti ödeyip hızla balkonda gördüğüm Eymenin olduğu kata doğru çıktım.
Ben asansörden indiğim an Yusuf ve Eymen kapı önünde bekliyordu. Ömerin bu akşam nöbeti vardı. Kapıdan içeri girdiğim ilk an burnuma dolan şeyle bir an yerimde çakılı kaldım. Sigara, ayak, ter ve bozuk yemek kokuları resmen evin duvarlarına kadar işlemiş durumdaydı. Yüzümü buruşturarak adım attım. Attığım üçüncü adımda ayağıma takılan bitik pizza kutusuyla bakıştık birkaç saniye. Eymen hızla ayaklarımın önünden aldı. Aldı ve diğer yöne doğru fırlattı. Ee ne fark oldu şimdi?.
"Üüfff bu ne beeee. Açın şu camı pencereyi." diyerek salona ilerledim. "Nerde Murat" dediğimde ikiside cam açmakla meşguldü. Gösterdikleri kapıdan içeri girdim. Ve gördüğüm manzarayla dudağım büzüldü. Benim dağ gibi kocaman nişanlım yatakta yorganın içinde büzülmüş bembeyaz olmuş yüzüyle titreyerek uyuyordu. Uyurken bile çatık olan kaşlarından ağrısı olduğu belliydi. Önce şöyle bi odaya göz attım iki tane tek kişilik yatak, iki komodin ve iki tane tek gözlü dolap vardı. Burayı Ömerle ikisi paylaşıyordu. Diğer odayı ise Eymen ve Yusuf. Oda resmen iki ayrı dünya gibiydi. Ömerin yatak darmaduman, yorganı yerde, dolabın açık olan tek kapağından gördüğüm kadarıyka darma duman kıyafetler ve komodinin üstünde, yerlede yenilip atılmış çöpler. Birde Muratın tarafı vardı. Yatakta yatıyor olmasına rağmen toplu bir yatak. Tertemiz etrafı düzenli masası ve üzerinde bizim nişandan bir resim çerçevemizin bulunduğu derli toplu bir komodin. Daha fazla incelemeyi bırakıp hızlı adımlarla yatağın yanına çöktüm. Kafasına kadar çektiği yorganı hafif açmak istediğimde homurdanarak daha çok kafasına çekti.
"Murat" Önce kaşlarını çattı derince ve sonraa.
"Eymen sikerim belanı bidaha yemezler birader. Donuyorum zaten siktir git" Dumur olmul şekilde bakakaldım bir kaç saniye yüzüne.
"Sevgilim" Diyerek boşta kalmış alnına elimin tersini bastırdığım an cayır cayır yandığını farkettim. Hızla yorganı üstünden aldığımda oda gözlerini aralamış
"Zeyneep" diye mırıldanmıştı. O gerçekliğimi sorgularken ben çoktan boynuna yanaklarına ellerimi bastırarak ateşini ölçmeye çalışıyordum. Çok yüksekti ateşi.
"Kalk bitanem. Çok ateşin var"
"gerçek misin sen?" Çocuk gibi mırıldanmasıyla dudaklarımın kıvrılmasına engel olamadım. Dudaklarımı alnına bastırdım
"Gerçekmiy mişim"
"yaklaşma sana da bulaşır" diye tekrar yorganı çekecekken engel oldum "üşüyorum"
"Çünkü ateşin var."
"Geçer birazdan" Tekrar yorganı çekecekken aldığım gibi Ömerin yatağına fırlattım. Ve dolabına yürüdüm. Tam tahmin ettiğim gibi rengi rengine düzenliydi. Önce siyah bir alt eşofman üstüne gri bir tişört alarak yatağa döndüm.
"Üstünü değiştir hastaneye gideceğiz"
"hayır.gitmem"
"Evet gideceğiz"
"Hayır! "
"evet"
"hayır! "
"EVET! "
Şuan acilde müşade odasında önce kıçına yediği bir iğne ve daha sonra koluna takılan serum sonrası uyuyordu. Yarım saat inatlaştıktan sonra giyinmesine müsade verip sürükleyerek evden çıkarmış Eymen ve Yusufla birlikte hastaneye gelmiştik. Ateşi 40 dereceyi bulmuştu. Ben gitmesem belkide sabaha kadar bu şekilde kıvranacaktı.
İki saatin sonunda reçeteyi de alarak hastaneden ayrıldık. Acilden çıktığımızda.
"Biriniz eve gidip Murat için küçük bir çanta hazırlar mısınız. Birinizde bana yardım edin benim eve götürelim" İkisi boş boş bana bakarken Murat hala tam olarak kendinde olmadığı için durumu pek idrak edemiyordu.
"Ne bakıyosunuz. O mikrop yuvasına geri gönderir miyim ben müstakbel kocamı" Murat iyi ki de kendinde değildi. Zira bu dediğimi duysa çoktan şımarık erkek çocuğı moduna girerdi.
"Aşk olsun Zeyno. O kadar da değildi"
"Taabii canım. Mutfaktaki bulaşıkları kendi özgürlüğünü ilan edip yeni bir medeniyet kurmuştu orda. Hiç o kadar olur mu?"
Daha fazla onlarla uğraşmadab Yusuf eve eşya almaya gidince bizde taksiyle benim eve geçmiştik. Muratı önce salondaki koltuğa yatırıp ben Aylinden kalan odayı Murat için ayarlamıştım. Krem rengi nevresimleri yatağa geçirip yorgan yerine ince bir battaniye çıkarmıştım. Eymenin yardımı ile onu yatağa yatırıp tekrar salona geçtik. Yusuf gelene kadar bir tencere çorba yapmıştım. Hem gitmeden onlar içerdi. Daha sonra da Murata içirip ilaçlarını içirirdim.
Yusuf geldiğinde onlar çorbalarını içip gitmişti. Ben Murata tepsi hazırlarken Nurten anne. Evet artık hala değil anne. Oğluna ulaşamadığı için beni arayınca durumu kısaca ona özet geçince.
"işte şimdi içim rahat gözüm arkada değil." dyip telefonu kapattık.
Tepsi içine bir kase çorba. Yanına iki dilim ekmek koca bir bardak su ve ilaç poşetini alarak önceden Aylin'in şimdi Muratın olan odaya girdim. Yatağa yüz üstü yattığı için büzülen dudaklarına bakıp iç geçirdim. Nasılda öpmelik duruyorlardı ama. Kafamı sağa sola sallayıp aklımdaki düşünleri dağıtıp yanına yaklaştım. Elimdeki tepsiyi komodinin üstüne koyup yanağına bir öpücük kondurdum.
"Sevgilim"
Yatakta kıpırdanarak gözlerini araladı. Önce nerde olduğunu anlamaya çalışarak etrafına bakındı.
"Benim evimdesin" Serum biraz işe yaramış olsa gerek muzipliği yüzünde yer almıştı.
"Beni eve mi attın" Ufak bir kahkaha atarak yatakta doğrulmasına yardımcı.
"Hee yaa. Şimdi sana ilaçlı çorba içiricem"
"gazoz değil miydi o? "
"gazoz kalmamış. Bende tavuk suyu çorbaya katem dedim"
Tepsiyi kucağına bırakınca önce Kucağındaki tepsiye sonra bana baktı. Dudaklarını büzdü, kaşlarını düşürdü.
"Hiç kolumu kaldıracak halim yok"
Derdinin ne olduğunu bildiğim için önce çorbayı ardından ilaçlarını içirip yatağına yatırdım.
"Keşke eve bıraksaydın beni. Sana da yük oldum burda"
"Seni bir daha o eve gönderir miyim ben? "
"o niye"
"ev çöp evden hallice. Senin tarafını istisna geçiyorum. Eve ilk girince kokudan burnum düştü sandım." Ufak bir kahkaha atarak yattığı yerden yan dönerek bana bakmaya başladı.
"Hiç bakma öyle. Şurda kalmış düğüne bir aydan az fazla bişey. Müstakbel kocamı o çöp eve gönderip yeniden hasta olmasına göz yumamam"
"Ne dedin sen?" Ağzımdan çıkan kulağıma anca ulaşınca gözlerimi kaçırdım.
"Demedim bişey uyu hadi" Üstünü örtüp odadan çıkacağım vakit mırıldanarak söylediği şeyle dudaklarım kıvrıldı.
"Şuan bunu deşecek mecalim yok ama yarın daha iyi olduğumda üstüne düşeceğim müstakbel karıcığım"
Heelloooo biz geldik canlarım.
nasılsınız bakalım.
hızlandırılmış bir bölümle ordan oraya atlayarak bölüm sonuna ulaştık.
diğer bölümde düğünümüz var a dostlar. Davetiyeleri aldınız mı? Takılar hazır mı?
Murat komiser dediğini yaptı. Yıl bitmeden bizim kızı kendine gelin edecek.
topuklularınız yüksel olmasın bolca horon çekeceğiz çünkü.
peki son sahneden sonra komiser uyanınca ne yapacak sizce?
evet bölüm hakkındaki yorumlarınızı alayım?
oyları ve yorumları unutmayın olur mu? Her biri beni çok mutlu ediyor çünkü.
o zaman yeni bölümde görüşmek üzere kendinize cici bakın canlarım
🥰🥰🥰🥰
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |