33. Bölüm

XXVIII

Nazlı Kerçin
nzlkrcn

Gece boyunca Murat'la ilgilenmiş ateşini kontrol etmiştim. her ne kadar içime sınmese de bu sabah işe gitmek zorundayım sabah erkenden kalkıp önce kahvaltısını hazırladım olmazsa olmazı çayı demleyip ocağın üzerine bıraktım. Kalkınca ısıtır içerdi artık. Kahvaltılıkları masaya yerleştirdim. Haşladığım yumurtaları ocaktan indirdim. İçeceği ilaçları da masanın üstüne bıraktım. Çayın altını kapatmak için uzanmıştım ki kapıdan onun boğuk sesini duydum.

"Günaydın bebeğim" arkamı dönüp yanına ilerledim. "Günaydın canım. Erkendi daha neden kalktın." ateşini kontrol ettiğimde düştüğünü görünce içten bir şükür ettim.

"Çayın kokusunu aldım. İşe mi gidiyosun"

"Mecburen sevgilim. Kahvaltını hazırladım. İlaçların orda. İçmeyi sakın unutma kontrol edeceğim"

"Tamam anne". Birde dalga mı geçiyordu o benimle. İki tane ağzına çakasım vardı amma hasta olduğu içinde kıyamıyorum. Rengi hala solgundu. Gözleri bayık bayık bakıyordu.

" Şimdi anne terliğini mabadına yersen görürsün dalga geçmeyi." Kolumdaki saate bakınca acele etmem gerektiğini anladım. "Şimdi hemen otur yemeğini ye. İlacını iç ve uyuyup dinlen. Akşam gelince daha iyi görmek istiyorum seni."

"Tamam müstakbel karıcım. Aklın bende kalmasın"

Birde bu vardı ya nişanlım nişanlım diye gezmekten müstakbel karıcıma terfi etmiştik. Hoşuma da gitmiyor değildi ama ona bunu çaktıracak değildim. Onu sandalyeye oturtup çayını koydum ve son hızla evden ayrıldım.

İşyerinde neredeyae öğlen olmak üzereydi ama ben bir türkü konsantrasyonumu işe veremiyordum. Aklım sürekli Murattaydı iki kere aramış yedi kere mesaj atmıştım. İyi olduğunu söylese de sesi öyle demiyordu.

"Zeynep" Daldığım yerden kafamı kaldırdığımda karşımda başkanı görünce hızla ayağa kalktım.

"Buyrun başkanım"

"Dalgın gördüm bugün seni. Bir sorun mu var"

"Yok başkanim. Özür dilerim. Daha dikkatli olacağım"

"Hayır Zeynepçim. Öyle demek istemedim. Belli ki bir problem var. Yardımcı olabileceğimiz bişeyse çekinme lütfen"

"Teşekkür ederim başkanım. Nişanlım rahatsız dünden beri. Aklım onda kaldı. Ama işime odaklanacağım"

"Peki senin ne işin var burada? "

"Anlamadım başkanım? "

"Diyorum ki madem damat hasta. Sen neden burdasın. Yanına gitsene adamın"

"Başkanım düğün zamanı zaten izin alacağım. İşler yoğun ben o yüzden"

"İnsan mı yok çalışan kızım. Toplan hadi. Git nişanlının yanına düğüne kadar iyileşsin."

"Teşekkür ederim başkanım. Çok sağolun"

O tebessüm edip odadan çıkınca hızla çantamı toplayım bakanlıktan ayrıldım. Otobüs minibüs uğraşmadan hızla bir taksiye atlayıp eve geldim. Uyuyorsa diye sessiz olmaya dikkat edip kapıdan içeri girdim. Salonda ve mutfakta olmadığına göre demekki odasında uyuyordu. Yavaşça kapıyı araladığımda tahmin ettiğim gibi yüz üstü yatmış, yastığına sarılmış mışıl mışıl uyuyordu.

Önce banyoda elimi yüzümü yıkayıp mutfağa geçtim. Malzemeleri dolaptan çıkarıp çorba ve yemeği yapmaya koyuldum. Bir saatin sonunda mercimek çorbası, domates soslu makarna ve bol yeşillikli bir salata hazırladım. Şimdi sıra müstakbel kocamı uyandırıp iyileştirmeye gelmişti..

 

 

Kasım Ayı..

Bugün ayın ikisiydi. Trabzona geleli iki gün olmuştu. Yarın kına gecem vardı. Akşama Aylin yarın sabahtan da halamlar ve ekibin kalan üyeleri gelecekti. Organizasyon şirketi sabah gelip bahçeyi akşama hazırlayacaktı. Şimdi ise Muratlar kahvaltıya gelmiş yarın yapılacak kınanın detayını konuşuyorduk. Asıl konuşmak istediğimiz mesele başkaydı tabi.

"Anne biz düğünden sonra bir kaç gün yayla evinde kalalım diyoruz" İşte tam olarak buydu. Kış düğün olduğu için tatil planını yaza ertelemiştik. Bu süreyi de burda ailelerimizle sevdiklerimizle geçirecektik. Ama düğünden sonra ki. Bir kaç günü de başbaşa kendimize ayırmak istedik.

"Ha bu gış gününde gotümüzü mü donduram dediniz yavrum" Nurten anne de maşallah aklındaki neyse dilindeki de oydu.

"Önden gidip sobaları kuracam ana ben. İki üç gün kendimize vakit ayıralım dedik. Sonra zaten bir kaç günde sizinle olup işe döneceğiz."

"Oğlum aylardır gidemedi oraya toz kir içindedir"

"Temizlenir Nurten anne. Zaten alıiverişte yapıp önden yerleştirmek lazım"

"Eh siz bilursunuz. Sonra vıy anam donduk demeyunda".

Bakışlarım Gülten anneme döndüğünde. " Siz bilirsimiz kizum"demişti sadece. O bu sıralar fazla duygusaldı. Ve bir o kadar da sessiz.

Muratlar gittikten sonra Gülten annemle son kez odaları yatakları kontrol ettik. Eh evde öyle çok oda olmadığından. Halamlar burda kalacaktı ama kuzenleri eş dost komşuya dağıtmıştık. Akşam yemekten hemen önce gelen Aylinle fazla sıkmalı öpmeli sarılma faslı yaşamış. Ayrı geçen bir kaç ayı sanki hiç telefonda görüşmemiş gibi yeniden üstünden geçmiştik. Saatin iyice geç olduğunu farkedince de yataklara giriş yaptık.

 

Sabah Gülten annemin telaşlı haliyle güne merhaba dedik. Organizasyon şirketi öğlene doğru gelecek olsa da o sabah ezanıyla bizi ayağa dikti. Kahvaltıdan hemen sonra Halamlar ve kuzenler de geldi. Yurt dışındaki kuzenle de sonunda tanışabilmiştik. Organizasyon şirketi gelip iki saatte ortamı hazırlayımca tek eksik benim hazırlığım kalmıştı. Ayrı gayri sevmediğim için kınaya Muratla birlikye girecektik. Saat yaklaşınca kızlarla benim oday geçtik. Mercan bu işlerden anladığı için saçım makyajım ona aitti. Aylin bordo ojelerimi sürerken saçıma kalın maşalar yapılıyordu. Mavi gözlerimi ortaya çıkaracak bir makyaj yapıldığında aynada gördüğüm kızı fazlasıyla beğenmiştim. En son bindallımı giydiğimde artık tamamen hazırdım.

 

Kına yakılırken gözüm sadece Gülten annemdeydi. Kendini ne kadar sıkarka sıksın gözünden akan yaşlara engel olamıyordu. Bir kez bile beni doğuran kadın aklıma gelmemişti. Tek düşündüğüm Gülten annemdi. Kına yakıldıktan sonra Murat başımdaki örtüyü kaldırıp önce yanaklarımı ıslatan yaşları sildi. Sonra alnıma uzun sıcak bir öpücük kondurdu. On beş dakika sonra ise ağlayan ben değilmişim gibi göbek atmaya horon tepmeye devam ettik.

 

Gece geç saatlere kadar oturunca sabah kalkması işkence gibi gelmişti. Bugün yayla evine gidip orayı hazırlayacak olmasak belkide akşama kadar uyuyabilirdim. Tabi evde bir ordu insan olmasaydı. Aylin Aytaç Murat ve ben marketten alışveriş yapıp yayla evine doğru yol aldık. Uzun bir yolculuktan sonra eve geldiğimizde gerçekten buralar merkezden daha serindi. Gecesi daha da soğuk olacağından emindim.

Murat ilk olarak salonda kurulu olan sobayı kontrol edip onu yaktı. Üzerine hemen çaydanlığı koyduk. Aylin ve Aytaç mutfakta alınanları yerleştirirken biz diğer odaya girmiştik. Zaten bir oda birde salon vardı. Salonla mutfak iç içeydi. Soğuk suyla uğraşmamak için büyük şofbeni de açmıştık.

"Buraya sobaya gerek var mı salondaki yeterdi aslında"

Eşyaları sağa sola çekip soba için yer açan adama bakarken bir yandan da yeni aldığımız nevresimi açıyordum. Yüzünde alaylı bir gülüşle bana doğru baktı.

"Eeh zamanımızın çoğunu bu odada geçireceğimizi varsayarsak en çok bu odada lazım soba" Gözlerimi kısarak yüzüne bakmaya devam ettim.

"Edepsiiiizzz"

"Ne edepsizliğimi gördün acaba?. İki ay nerdeyse aynı evde kaldık öpmekten öteye tek adım attım mı?" atmamıştı valla. Bazen ben bile kendime zor hakim olurken o iradesini fazlasıyla korumuştu.

"Ha bide ataydun" Sanki ırzına geçmişim gibi iki elini çaprazlama göğüslerine kapatıp bir adım geri çekildi.

"Evlenmeden olmaz"

Ha? 

Ne? 

Pardon.?

Resmen dalga geçiyordu benimle.

"İyice sapıttın haa. Manyağa bak bide varmış gibi saklamaya çalışıyo" Gülerek arkamı dönünce anında belime sarıldı.

"Son bir gece ulan. Senden ayrı uyuduğum son bir gece. Hele bi kıyalım o nikahı. Bir dakika ayırırsam kollarımın arasından ne olayım. Bir kez ayrı yatarsam sensen namerdim" Boynuma ıslak bir öpücük kondurunca karnım istemsiz içeri çekildi. Oda bunu hissedinde dudakları boynumdayken güldüğünü hissettim.

Biz odayı yerleştirip temizlerken diğerleri mutfağı halletmişti. Erkekler dışarıdan odun ayarlarken bizde Aylinle salonu elden geçirdik. En son sobanın üstünde demlediğimiz çayı da içtikten sonra her iki sobayı yakıp evden çıktık. Neymiş gelince soğuk olmasınmış.

*********

Kuaförden geldiğimde evin içinde aşırı yoğun bir kalabalık vardı. Murat her ne kadar ısrar etse de Riza Trabzon arası git gel yapmaması için kuaföre Aytaçla gitmiştim. Onlar direk gelin alımına gelecekti. Aşağıdan korna seslerini duyunca yeniden gözlerim doldu. Gülten annemle zaten ayrı yaşasakta gelin olarak evden çıkmak çok daha başkaydı. Kuşağımı bağlamayı Berat abiden istemiştim. Onun yeri bende çok ayrıydı. Kuşağımı o bağlasa da Aytaçın kolunda evden çıkmıştım. Çıkmadan önce herkesle sıkı sıkı sarılıp gözyaşlarımı akıtmıştım. makyajım bozulmasa bari.

Kapı önünde siyah simokin içindeki adamı görünce ağlak yüz ifadem anında gülümsemeye geçmişti insafsız böyle de yakışıklı olunmaz ki!!. O ise beni gelinlikle ilk defa görmüştü. Horon tepebilmek için rahat bir model seçmiştim.

Aytaç'ın kolundan çıkıp Murat'ın koluna girince kemençeler çalmaya başlamıştı. Başımızdan atılan çiçek yaprakları ile gelin arabasına bindik.

Rizeye vardığımızda ilk önce eve geçmiş dini nikahımızı kıymıştık. Mehir olarak ben sade bir gram altın isterken Murat hem düğün hediyesi hemde mehir bedeli olarak hiç haberimin olmadığı araba anahtarını ortaya koymuştu.

oha arabamız mı vardı artık!!

 

En sonunda hayran olduğum düğün salonuna gelmiştik. Herkes içeride bizim girmemizi bekliyordu. Nikah memuru masada yerini almıştı. Çalan müzikle Muratın kolunda heycandan bayılmamayı umarak adımlarımı atmaya başladım. Alkışlar, ıslıklar, konfetiler eşliğinde masaya geçtik. Nikah memurunun sorduğu sorulara "EVET" cevabını verirken Murat'ın ayağına basmayı da ihmal etmedim tabiki. İşte şimdi o andaydık. Karı koca olarak ilk dansımız.

"Hayatıma, ömrüme, gönlüme, evime hoşgeldin karıcım"

yeni hitap şekli açıldı. Karıcım. Nasılda güzel.

"kalbime, hayatıma, ömrüme, evime hoşgeldin kocacım"

Bende az değilim hee..

Diğer çiftlerde dansa kalkınca her görüğümüze gülümsemekten sevgili kocama odaklanamamıştım. Dansın ardından kemençeci yaya vurunca içimde ki laz zincirlerini kırarak kendini özgür bıraktı.

Gece yarısına kadar kah horon tepmiş, kah ankara havasında parmak çıtlatmış, kah romanda kalçamı sallayarak düğünün sonuna gelmiştik. Salondan ayrılmadan önce tekrsr herkesle vedalaşmıştım. Aylin mecburen gece uçuşu ile geri dönecekti. Halamlar ise yarın sabahtan yola çıkacaktı. Ekiptekilerde öyleydi. Herkesle vedalaşıp arabaya bindik ve yayla evine doğru yola koyulduk.

Yorgunluktan ikimiznde pek sesi soluğu çıkmamıştı. Merkezde hissetmesekte yayla gerçekten geceleri çok soğuk oluyormuş. Nurten anne boşa konuşmamış demekki. Hızlı adımlarla eve girdiğimizde dünden sobaları yaktığımız için evin içi ılıktı.

"Sen duşunu al güzelim. Ben o zamana kadar sobaları yakarım"

Odaya geçip Murat'ın yardımıyla gelinliği çıkardıktan sonra tüylerim diken içim kıpır kıpır banyoya attım kendimi. Şofben hala çalıştığı için su sıcacıktı. Önce yarım saat saçımı ve makyajımı çıkarıp suyun altına attım kendimi. Tam bornozla banyodan çıkmıştım ki salonda sobayı yakan adamla gözgöze geldik. Sobabın kapağını kapatıp yanıma geldiğinde belimden tutarak odaya yönlendirdi.

İçerisi sıcacıktı. Odunların çıtırtısı kalbimin kıpırtısıyla yarışıyordu sanki. Boynuma ıslak bir öpücük kondurup uzaklaştı. "Sen üzerini giyin yavrum. Bende bir duşa gireyim. Sonra bişeylee atıştıralım olur mu. Acıkmışsındır"

Üzerimdeki bornozla pek konuya hakim olamasam da başımı sallayarak onu onayladım. O banyoya geçerken hemen üzerimi giyindim. Bu gece için aldığım geceliği giydikten sonra üzerine sabahlığı çektim. Heryer fazlası ile sıcaktı üşünecek durum yoktu. Ki soğuk olsa ne fayda asıl soba benim içimde yanıyordu. Saçlarımı tarayıp üstün körü kuruttuktan sonra odadan çıkıp mutfağa doğru ilerledim. O çıkana kadar birer sandaviç hazırlasam yeterdi.

İkinci sandaviçe geçmiştim ki ayak seslerini duyup başımı çevirdim. Tövbeler olsun bu adamın üstü nerdeydi? Peki o eşofman, şöyle hafif çekelesem yeri boylayacak gibiydi. Boğazımdan yukarı yükselen sıcaklıkla yutkundum. Onu baştan aşağı süzerken oda tıpkı benim gibi beni süzüyordu. Yutkunduğunu hareket eden ademelmasından anladım.

"Sen aklımı başımdan alayım diye mi varsın yavrum" derken elleri çoktan belimi bulmuştu. Ne vardı cabım sanki üstümdekinde?!?

Kıkırdayarak kolları arasından çıkıp sandaviç tabaklarını eline verdim. Meyve suyu almak için dolaba yöneldim. O tabakları içeri götürken bende meyve suyu ve bardakları alarak sobanın yanına koltupa kurulduk.

Hem karnımızı doyurup hemde çekilio paylaşılan resimlere baktık. Murat bulaşıkları mutfağa götürürken ben ağrıyan bileklerimi ovuyordum. Anca anca çökmüştü ağrısı.

"çok mu ağrıyor" Koltuğa oturup ayaklarımı dizlerine koyup ovalamaya başladı.

"Anca çöktü acısı."

"Kıyamam ben karımın minik ayaklarına." Bileğime öpücük kondurduğunda geri çekmek istesemde izin vermedi. Ne olduğunu anlamadan kendimi onun kucağında yanlama oturur bulduğum da yeşilleri daha da koyu bir hal almıştı. Açılan omzuma minik minik öpücükler kondururken bir yandan da belimi okşuyordu. Tabi bu hareketle yırtmaç iyice açılıp bir bacağımı tamamen çıplak bırakmıştı.

"Odaya geçelim mi karıcım" Başımı onaylar şekilde sallayınca kucağında benimle ayağa kalktı. Kollarımı anında boynuna doladım.

"Geçelim kocacım. Yorgunuz çok uyusak iyi olur" Hınzır bir gülüşle yüzüme bakarken gelecek cümleyi tahmin ediyordum.

"Tabi karıcım. Seni biraz daha yorduktan sonra kaslı kollarımın arasında uyutacağımdan hiç şüphen olmasın"

ben demiştim.

Attığım kahkaha onun dudakları arasında kaybolduğunda saniyesinde öpüşüne karşılık vermiştim. Odaya girince beni indirmeden ayağıyla kapıyı kapattı.

Eh biraz yüzünüze kapatmış gibi oldu ama sizde kusura bakmayın artık. Burdan sonrası mahremiyet bölgesi. 🤗

 

Heelllo canlarım.

Gecikmiş bir yeni bölümle karşınızdayız.

Sonunda laz kızı ve dağ ayısını evlendirdik.

Beğendiniz mi bölümü.

Ee o zaman oylarınızı ve yorumlarınızı unutmayın.

tesadüftür ki siz unutunca bende ne yazacağımı unutuyorum. Tüh 😲🤭

Neyse size güveniyorum. Bu konuda beni yanıltmazsınız.

size küçük bir spoi vereyim mi?!?

yeni bölümde şok ve kaoslar olacak 🤗🤗

o zamaaan yeni bölümde görüşmek üzere canlarım.

hepiniz öpüldünüz 😘😘

 

Bölüm : 08.08.2025 01:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...