10. Bölüm

10. Bölüm

Gelip geçen biri
okurdayazarda

Aralarındaki gerginlik konuşulmadan kapanmış, sessizlik ve herkes kendi kabuğunda iki hafta geçmişti.

 

Turan, işten gelmiş ve her zaman ki gibi odasına çekilmişti. Bir süre sonra arka odadan konuşarak çıktı. “Tamam kardeşim, görüşürüz,” diyerek telefonu kapattı. Merdivenlerden çıkarken Sıla’ya baktı.

 

“Ne yapıyorsun?” diye sordu, ardından yanından geçerken duraksadı. “Hazırlan hadi,” dedi ve odasına yöneldi.

 

Sıla, “Hazırlan” kelimesini duyar duymaz yerinde hızla döndü ve Turan’ın arkasından yürüdü. Odasının kapısında durup hafifçe başını öne eğdi.

 

“Nereye,” diye fısıldadı.

 

Turan ona kısa bir bakış attı, ardından hiçbir şey söylemeden tişörtünü çıkarıp yatağa attı. "Gezmeye," dedi. Dolabına yönelip yeni bir tişört seçmeye başladı.

 

Sıla, onun bu kadar umursamazlığına “Tamam” dedi, şaşırmıştı.

 

Turan, dolaptan bir şeyler alırken; “Dolapta annemin elbiseleri, ayakkabıları ve çantaları var. Onlara bak. Beş dakika içinde aşağıda ol.”

 

Sıla şaşkınlıkla, “Nasıl yani?” diye sordu.

 

Turan dolaptan aldığı tişörtü giymeye devam etti. “Beş dakika sonra aşağıda bekliyorum.” deyip merdivene yöneldi. “Serhat aradı, lise arkadaşlarıyla toplanacaktık. Gitmeyi unutmuşum. Oraya gidiyoruz."

 

Sıla panikle, “Orada benim ne işim var?” dedi.

 

Turan ona doğru döndü ve alaycı bir ifadeyle, “Sen benim yardımcım değil misin?”

 

“Evet, ama...”

 

“Ben öyle istiyorum,” Saatine bakıp, “Beş dakikan başladı,” dedi ve merdivenlerden aşağı indi.

 

Sıla derin bir nefes aldı ve odasına gitti. Dolaptan lacivert, küçük çiçek desenleri olan diz altı bir şifon elbise seçti. Ayakkabılarını denedi ve uygun olan bir çift seçti. Küçük bir çanta aldı ve saçlarını önden tek bir tel tokayla topladı. Ayakkabılarını eline alıp merdivenlere doğru indi.

 

Turan, merdivenlerden inen Sıla’yı bir süre sessizce süzdü. Alaycı bir şekilde, “Annemle bedenleriniz tutmuş,” Ardından kabanını giyip kapıya yöneldi.

 

Sıla, botlarını giymek için eğildi. Turan onun botlarla uğraştığını fark edip, “Harika bir kombin olmuş,” dedi alayla botlarına bakarak.

 

Sıla sakin bir şekilde cevap verdi: “Topukluları arabadan inince giyerim. Şimdiden yorulmak istemiyorum.”

 

Anahtarı kapıya yerleştirdi, kabanını giydi ve kapıyı kilitledi. Asansörün önünde bekleyen Turan’a katıldı.

 

Asansöre bindiklerinde Sıla kabanının fermuarını çekmeye çalışıyordu ama dişini bir türlü düzeltemedi. Aynaya eğilip bakmaya çalışırken Turan elini uzattı.

“Bırak, yardım edeyim,”

 

Sıla bir şey diyemeden elini çekti. Turan fermuarı kolayca çekti ve geri çekildi. Asansör zemin kata ulaşınca kapı açıldı, Turan dış kapıyı açtı ve Sıla’nın çıkmasını bekledi. Ardından ikisi de arabaya binmek üzere yürüdü.

 

Turan, şehrin dışındaki küçük bir alanda yer alan, ahşap kaplamalı iki katlı bir restoranın önünde arabasını park etti. Motoru durdurduktan sonra arabadan indi. Arkasında, ayakkabılarını giyerek botlarını arabada bırakan Sıla da dışarı çıktı. Turan, arabayı kilitledikten sonra Sıla’nın yanına yürüdü ve birlikte restorana doğru ilerlediler.

 

İkinci kata çıkmak için kullanılan ince, dönen bir merdivene geldiklerinde Sıla, karşıdan gelen insanlardan dolayı biraz zorlandı. Merdivenin dar yapısı nedeniyle bir an sendelediği sırada, Turan hızla elini tuttu ve onu yukarı doğru yönlendirdi. Bu hareketle, Turan’ın kararlı adımları ve desteğiyle merdivenleri çıktılar.

 

Üst kata ulaştıklarında, genişçe bir masanın etrafında otura yedi erkek ve dört kadın vardı. Gruptan, samimi, neşe ve kahkaha sesleri yükseliyordu. Masanın başındaki Serhat, Turan’ı görünce hemen ayağa kalktı.

 

“Kardeşim, hoş geldin!” diyerek kollarını açtı ve Turan’a sımsıkı sarıldı. Ancak, sarhoş olduğu konuşmasından ve halinden açıkça belli oluyordu. Gözleri bir anda Turan’ın yanındaki Sıla’ya kaydı. Serhat, hemen toparlanıp dik bir duruş sergilemeye çalıştı ve “Sıla’cığım, hoş geldin!” diyerek gülümsemeyle sağ elini Sıla’nın dirseğine koydu. Yakınlaşarak yanağından öptü. Sıla, şaşkın bir şekilde ne yapacağını bilemeden geri adım attı. Serhat, diğer yanağını öpmeye çalıştığında ise Sıla hızla kendini geri çekerek, “Teşekkürler, Serhat Bey,” dedi. Ses tonu oldukça nazikti ama mesafeli bir duruşa geçti. Ardından Turan’a yaklaştı.

 

Turan, Serhat’ın bu davranışına sinirlense de, ortamın havasını bozmamak için sessiz kaldı. Hafifçe Sıla’nın beline dokunarak, onu masadakilere "Yeni yardımcım," diyerek tanıştırdı. Herkes sırayla Sıla’ya selam verdi ve onu sıcak bir şekilde karşıladılar.

 

Yemekler masaya servis edilmeye başlandığında, içkiler de açıldı. Herkes, neşeli bir şekilde sohbet ediyordu. Ancak Serhat, alkolün etkisiyle kontrolsüzleşmeye başlamıştı. Gözlerini sık sık Sıla’ya dikiyor, onunla konuşmak için her fırsatı değerlendiriyordu.

 

Serhat, “Hadi ama, bir kadeh iç bizimle!” diyerek Sıla’yı içki içmeye zorladı.

 

Sıla, nazikçe, “Teşekkür ederim ama içmek istemiyorum,” diyerek reddetti. Buna rağmen Serhat, alkol şişesini alıp Sıla’nın bardağına içki doldurmaya çalıştı.

 

Bu hareket, Turan’ın sabrını taşırdı. Hızla Serhat’ın elinden şişeyi aldı ve sert bir ses tonuyla, “İstemiyorum diyor, neden hâlâ zorluyorsun?” diye çıkıştı. Masada bir anda gerginlik oluştu.

 

Masadaki kadınlardan biri, ortamı yumuşatmaya çalışarak, “Serhat hep böyleydi. Her seferinde birini takar kafaya, sonra da ‘Ben ne yaptım?’ der,” dedi. Kadının bu sözleri, Serhat’ın sarhoşluğunu daha da belirgin hale getirdi.

 

Bu sırada, masanın ucunda oturan iri yapılı, kollarında ateş desenli dövmeler olan Halit, Sıla’ya dönüp samimi şekilde, “Kaç yaşındasın?” diye sordu. Sıla hafifçe gülümseyerek, “28,” dedi. Halit, bu cevabı duyunca kahkahayla, “Kardeşim, biz liseye başladığımızda sen birinci sınıfa başlıyormuşsun!” dedi. Bu şaka masadakileri güldürdü.

 

Yanında oturan Hale, söze karışarak, “Biz yaşlandık ama o hâlâ genç,” dedi.

 

Turan, Hale'ye dönüp, alaycı bir gülümsemeyle, “Ama doğurmayı elden bırakmadın, Hale'ciğim!” dedi.

 

Hale, gülerek, “Ama o konuda hâlâ gencim, Turancığım!” diyerek şakayla karşılık verdi. Hale, Turan’ın sözlerine alaycı bir şekilde, “Çocuk seviyoruz, şekerim,” dedi ve başını yanındaki Hasan’ın omzuna yasladı.

 

Hasan, gülümseyerek, “6 da olur, 7 de. Daha kaçıncı sanki? 5.bebeğimiz” diye ekledi. Bu sohbet, masadaki gergin havayı biraz yumuşattı.

 

Sıla, Turan’a dönerek, “Tuvalet nerede?” diye sordu.

“Gel, göstereyim,” dedi ve kalkmaya yeltendi.

“Yerini söyle, ben giderim,”

“Aşağıda. Ben de gelirim, hem sigara içerim,”

 

Merdivenlerden inerken, Turan elini yine tuttu. Bu davranış Sıla’yı rahatsız etmese de alışık olmadığı bir yakınlıktı. Aşağı indiklerinde, Turan arabaya gidip torpido gözünden bir sigara paketi aldı ve bir sigara yaktı. Sıla, sigara dumanını koklayınca kaşlarını çatarak, “İçtiğini bilmiyordum. İğrenç kokuyor,” dedi. Tuvalete girerken bu rahatsızlığını yüzünden okuyabiliyordu.

 

Turan dışarıda sigarasını bitirip bekledi. Sıla tuvaletten çıktığında, “Sıkıldın mı?” diye sordu.

 

Sıla hafif bir tebessümle, “Ayıp olmaz mı?”

 

Turan, göz kırparak, “Acil doğum var desem sorun olmaz,”

 

Sıla, bu şaka karşısında gülümseyip, “Arkadaşların tatlı insanlar aslında,”

 

Turan, başını sallayıp, “Ama Serhat biraz tatsız. Her zaman böyle. Ama biraz daha oturalım, bakalım,” dedi ve tekrar merdivenlere yöneldiler.

 

Masaya geri döndüklerinde sohbet hala sıcaktı. Kahkahalar arasında, masanın farklı köşelerinde küçük gruplar kendi aralarında konuşmaya dalmıştı.

Bölüm : 31.12.2024 16:54 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...