11. Bölüm

11. Bölüm

Gelip geçen biri
okurdayazarda

Serhat, bir an yutkunup ciddileşerek Turan’a döndü. “Beni eve götür,” dedi, sesi alkolün etkisiyle daha sersemlemiş bir tona bürünmüştü.

 

Turan, Serhat’a bakarak kaşlarını hafifçe çattı. “Buraya nasıl geldin?” diye sordu, sesinde bir sorgulama vardı.

 

Serhat alaycı bir şekilde gülerek, “Arabayla,” dedi. Bu cevabı verirken sandalyesine yaslanıp gevşek bir tavır sergiliyordu.

 

Turan, çatalını masaya bıraktı ve soğukkanlı bir şekilde konuştu: “O zaman nasıl geldiysen öyle dön. İçmeyecektin bu kadar.” Ardından yemeğine dönerek sohbete katılmadan devam etti.

 

Serhat, sarhoşluğun etkisiyle sabrını yitirmiş gibi davranarak Turan’ın omzuna uzandı ve tişörtünden tuttu. Yakasını çekerek öne eğildi. “Nasıl arkadaşsın sen? Sarhoş arkadaşına arabayla dön diyorsun! Ölüyüm mü ha, ölüyüm mü?” diye bağırdı. Sesi artık hem kendisini hem de masadaki diğerlerini rahatsız edecek kadar yüksekti.

 

Turan, yüzünde beliren bir sinirle Serhat’ın elini tişörtünden kurtardı. “İçme kardeşim, içme!” diyerek Serhat’ın elindeki bardağı almaya çalıştı. Ancak Serhat, bardağa sıkıca tutunmuştu. “Ver şunu! İçmek istiyorum!” diye bağırıyordu.

 

Masadaki diğerleri sessizce izlemeye başladı. Tüm gözler Turan ve Serhat’ın üzerindeydi. Turan derin bir nefes alıp, kontrolünü kaybetmeden ama sesini sertleştirerek, “Ne halin varsa gör, geri zekalı herif! Her seferinde rezillik çıkartıyorsun. Bana ne!” dedi ve sonra Sıla’ya doğru döndü.

 

Sıla, Turan’ın gerilmiş yüzüne hafif bir korkuyla bakıyordu. Bunu fark eden Turan, yüzünü bir anda yumuşatıp, “Bir şey yok. Her zamanki hali bu aptalın,” dedi. Ardından ona göz kırparak rahatlatmaya çalıştı.

 

Masadaki diğer kadınlardan biri olan Sevim, bu sahneyi normalleştirircesine güldü. “Aynen canım, sen gerilme. Hep böyle. Her ay toplanırız, her ay bu sarhoş olur, rezalet çıkarır, sonra kovuluruz. Biz de rahat rahat evimize döneriz,” dedi, gülüşünü sürdürüyor ama bir yandan da ciddi bir gerçekliği ifade ediyordu.

 

Sıla, Sevim’e zoraki bir gülümsemeyle karşılık verdi. Bu ortam ve olaylar ona yabancı değildi, ama nasıl tepki vermesi gerektiğini bilemiyordu.

 

Karşıda köşede oturan Musa, durumu daha fazla uzatmamak için yerinden kalktı. “Hadi arkadaşlar, kovulmadan gidelim,” diyerek masadaki herkesi toparlamaya çalıştı. Turan, bu sözleri duyunca sakince yerinden kalktı.

 

Sıla, Turan’a dönüp hafif bir çekingenlikle, “Götürecek misin?” diye sordu.

Turan ise kısa ve net bir şekilde, “Hayır,” dedi. Kabanını giymeye başladı ve Sıla’ya dönerek, “Hadi,” diye seslendi. Sıla, oturduğu yerden biraz tedirgin bir şekilde kalktı, kabanını giydi ve Turan’ın peşinden yürümeye başladı.

 

Ancak Serhat, aniden yerinden kalkarak onların peşine takıldı. “Ben de geleceğim sizinle!” diyerek Turan’a doğru bağırdı. Musa, Serhat’ı sakinleştirmek için kolundan tuttu ve kendisine doğru çekti. “Serhat, benle gel kardeşim,” dedi. Ancak Serhat, kolunu kurtarıp yeniden Turan’a yöneldi. “Ama o götürsün beni! Onunla gideceğim!” diye ısrar ediyordu.

 

Turan, bu durumdan iyice sıkılmış bir ifadeyle Sıla’nın kolundan tuttu ve “Hadi, gidelim,” diyerek önden yürümeye başladı. Serhat’ın seslerini duymamazlıktan gelerek restorandan çıkmaya yöneldi.

 

Sıla, yürürken hafif bir tedirginlikle, “Götürseydik bari, arkadaşın sonuçta,”

Bu söz üzerine Turan bir anda durdu. Yavaşça dönerek Sıla’ya sert bir şekilde baktı. Kolunu bir anda itip, sesini yükseltti.

“Sana ne Serhat’tan?! Sana ne onun rezilliğinden?!” dedi, sesi kontrolsüz bir öfkeyle yankılandı. Restoranda herkes Turan'ın Sıla'ya bağırmasıyla onlara bakışlarını çevirdi.

 

Sıla, Turan’ın bu ani patlamasına şaşkınlıkla baktı. Gözlerinde hem korku hem de alınmış bir ifade vardı. Turan, sinirle arkasını döndü ve merdivenlerden inmeye başladı.

 

Sıla, Turan’ın sert çıkışından sonra şaşkınlıkla olduğu yerde kaldı. Ne yapacağını bilemiyordu. Yüzü solgunlaşmış, gözlerinde belirsizlik ve biraz da korku oluştu. O sırada Hale ve Sevim yanına yaklaştı. İkisi de sıcak bir tavırla Sıla’nın koluna dokunarak onu sakinleştirmeye çalıştı.

 

Hale, gülümseyerek, “Takılma sen. Turan’ın siniri sana değil, Serhat’a. Hep böyle şeyler yaşanır, alışmışız biz artık değil mi? ” dedi Sevim'e bakarak. Ses tonu rahatlatıcı ve arkadaşçaydı.

 

Sevim de söze girerek, “Evet, aynen öyle. Turan sinirli görünebilir ama aslında Serhat’ı düşündüğünden böyle davranıyor. Kendini sorumlu hissediyor, ama işte bundan dolayı sana çıkıştı,” dedi ve hafifçe omuz silkti.

 

Sıla, onların bu telkinlerini duyduktan sonra hafifçe gülümsemeye çalıştı ama yüzündeki gerginlik hala geçmemişti. O sırada, merdivenlerden Turan’ın sert sesi yeniden yankılandı: “Sıla! Hadi!”

 

Sıla, derin bir nefes aldı, kendini toparlamaya çalıştı ve Hale ile Sevim’e dönerek hafifçe gülümsedi. “Tamam. Görüşürüz,” dedi, sesi biraz titriyordu.

 

Sonra kabanının yakasını düzeltip dikkatlice merdivenlere yöneldi. Adımlarını yavaş ve temkinli bir şekilde atarken, bir yandan Turan’ın sabırsız bakışlarının ağırlığını hissediyordu. Merdivenlerden aşağıya inerken yüzüne bir gülümseme yerleştirmeye çalıştı, ama bu gülümseme sahte bir maskeden öteye gidemedi.

 

Bölüm : 02.01.2025 14:40 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...