12. Bölüm

12. Bölüm

Gelip geçen biri
okurdayazarda

Merdiven ortasında bekleyen Turan, Sıla yanına gelince hızla onun kolunu tekrar tuttu ve sert bir hareketle aşağıya indirdi. Sıla, onun elinin sıkılığını hissettikçe kolunda acı bir sızı duydu ama bir şey söyleyemedi. Merdivenlerden inerken, Turan’ın sinirli tavırları nedeniyle adımlarını atarken dengesini bulmakta zorlanıyordu.

 

Aşağıya indiklerinde Turan, Sıla’yı neredeyse sürüklercesine park alanına doğru çekmeye devam etti. Sıla, kolundaki acıya dayanamayıp sonunda mırıldandı: “Turan, yavaş! Canım acıyor...”

 

Turan bu uyarıyı duyunca kısa bir an duraksadı ama hiçbir şey söylemeden, onu arabanın yanına kadar götürdü. Kapıyı açıp Sıla’yı içeri soktuğunda sert bir şekilde kapıyı kapattı ve diğer tarafa geçip hızla direksiyona oturdu.

 

Arabayı çalıştırıp park alanından çıkarken, içindeki öfke açıkça yüzüne vurmuştu. Sıla, bu gerginlik içinde sessizce oturuyor, ne yapacağını bilemiyordu.

 

Turan aniden başını Sıla’ya çevirerek, dişlerini sıkarak konuşmaya başladı: “Sana ne Serhat’tan?” Ses tonu kontrolsüz bir öfkeyle doluydu, ama bağırmamaya çalışıyordu.

 

Sıla irkilerek cevap verdi, sesi korku ve tedirginlikle doluydu: “Ben sadece... arkadaşın olduğu için söyledim…”

 

Bu yanıt Turan’ı daha da çileden çıkardı. Direksiyonu sıkarak ve bağırarak cevap verdi: “Sana ne diyorum! Sana ne!”

 

Sıla, bu sert çıkış karşısında daha fazla konuşmaya cesaret edemedi. Yutkundu ve derin nefes almaya çalıştı, ama gözleri dolmuştu bile. Gözyaşlarını tutmak için büyük bir çaba gösterse de, yanaklarından aşağı süzülen yaşları durduramıyordu.

 

Kendini toparlamaya çalışarak yüzünü camdan dışarı çevirdi. Derin derin nefes alıp sakinleşmek istercesine ufka bakıyordu, ama gözyaşları durmadı. Çantasını açıp içinden bir peçete aramaya koyuldu. Ellerinin titrediğini fark ettiğinde, ağlamasını kontrol etmenin ne kadar zor olduğunu bir kez daha anladı.

 

Turan, Sıla’nın çantasını karıştırmasını fark edince göz ucuyla ona baktı, ağladığını gördü ama hiçbir şey söylemedi. Gözlerini tekrar yola çevirip direksiyonu sıkıca kavradı. Sessizlik içinde süren bu yolculuk, aralarındaki gerginliğin en somut ifadesiydi.

 

Eve vardıklarında yağmur şiddetini artırmıştı. Turan arabayı park ederken Sıla hızla kapıyı açıp dışarı çıktı ve binaya doğru yürümeye başladı. Üzerine düşen yağmur damlalarını umursamıyordu; aklında yalnızca bir an önce içeri girip Turan’dan uzaklaşmak vardı. Ancak botlarını arabada unuttuğunu fark etmemişti.

 

Turan, onun botlarını geride bıraktığını görünce kısa bir an duraksadı. Derin bir nefes alarak eğildi ve botları aldı. Arabadan indiğinde yağmur altında koşarak Sıla’nın peşinden binaya girdi. Sıla çoktan girişe ulaşmıştı, tam merdivenlere yönelmek üzereyken Turan onun yanına geldi. Elindeki botları uzattı, ama Sıla almak için elini uzattığında botları geri çekti.

 

"Taşırım, sorun değil," dedi, ses tonunda hafif bir yumuşama vardı. Yüzüne dikkatlice bakıyordu, ama Sıla ona bakmamaya kararlıydı. Başını eğdi ve bir şey demeden ilerlemeye devam etti.

 

Asansörün önüne geldiklerinde kapı açıldı. Sıla hızlıca içeri girdi ve çantasından anahtarını çıkarmaya koyuldu. Turan da arkasından asansöre girip kapının kapanmasını beklerken ona bakmaya devam etti.

 

Sıla, anahtarını bulmaya çalışırken burnunun ucunu eliyle silip derin bir nefes aldı. Turan, bir süre sessiz kaldıktan sonra gergin atmosferi dağıtmak istercesine alaycı bir sesle konuştu:

"Sümüklü."

 

Sıla, bu sözlere ne başını kaldırarak baktı ne de cevap verdi. Çantasındaki anahtarı bulur bulmaz eline aldı ve avucunda sıktı. Hâlâ dişlerini sıkarak duruyordu, gerginliği hiç azalmamıştı. Turan’ın bu alaycı şakası bile ona ulaşamamıştı; o an sadece bir an önce asansörden çıkıp odasına sığınmak istiyordu.

 

Turan, Sıla’nın suskunluğunu fark etti ve yüzündeki ifadeyi biraz değiştirerek arkasına yaslandı. Yağmur damlalarının asansörün zeminine damlayışını izlerken bir şey söylemedi, ama içinde bir huzursuzluk vardı. Sıla’nın soğuk ve kaçamak tavırları, içinde bir ağırlık hissetmesine neden oluyordu.

 

Asansör durup kapı açıldığında, Sıla hızla dışarı çıktı. Turan, arkasından bir şey söylemek istese de sustu ve onu takip etmeye devam etti.

 

Sıla, kapıyı açıp içeri girdiğinde bacaklarından aşağı süzülen yağmur damlaları halıyı ıslatıyordu. Üstü başı tamamen sırılsıklam olmuştu. Ayakkabılarını çıkartıp kenara koydu, ardından kabanını çıkardı ve sessizce merdivenlere yöneldi. Her adımında su damlaları dökülüyordu.

 

Turan, kapının önünde durmuş, Sıla’nın merdivenlerden yukarı çıkışını sessizce izliyordu. Kendi de ağır adımlarla yukarı çıktı. Üzerindeki kaban da en az Sıla’nınki kadar ıslaktı. Çamaşır odasına girip kabanını bir tele astı. Tam o sırada Sıla arkasından içeri girdi, ama yüzü ağlamaktan kızarmıştı.

 

Turan arkasını dönüp baktığında, Sıla elindeki kabanıyla sessizce dışarı çıktı. Bir an ne yapacağını bilemeden durdu, sonra onun peşinden yürüdü.

"Sıla, konuşalım mı?"

 

Ancak Sıla hızlanarak odasına geçti ve kapıyı sertçe kapattı. Turan, kapının ardından gelen boğuk ağlama seslerini duydu.

Pişmanlıkla kapının önünde durdu, derin bir nefes alarak,

"Sıla, lütfen. Çık, hadi konuşalım,"

Ama içeriden bir yanıt gelmedi. Turan, biraz daha bekledi, ardından bir kez daha, "Girebilir miyim?"

Sıla bu kez hayır demek istese de boğazına düğümlenen duygular izin vermedi, hiçbir şey diyemedi.

 

Turan, cevapsız kaldığını anlayınca tekrar, "Sıla, geliyorum,"

Kapının kolunu yavaşça tutarken buzlu camın arkasından Sıla’nın kapıya yaslanmış silueti göründü. O an durakladı, elini kapının kenarına yumruk yaparak hafifçe vurdu ve derin bir nefes aldı. Alnını kapıya yaslayıp yavaşça, "Özür dilerim,"

 

İçeriden hâlâ sessiz ağlama sesleri geliyordu. Turan bir süre daha bekledi, ama ne yapacağını bilemediği için "Peki, gidiyorum," diyerek kapının önünden ayrıldı.

 

Kendi odasına geçtiğinde hemen duşun altına girdi. Sıcak suyun vücudunu rahatlatmasını umuyordu ama zihni çok karışıktı. Suyun altında alnını fayansa dayayarak, "Kızın ne suçu vardı sanki? Neden böyle davrandım?" diye mırıldandı.

 

Turan’ın kafasında bu düşünceler dönerken, bir süre daha sıcak suyun altında kaldı. Ama su ne pişmanlığını ne de Sıla’ya karşı duyduğu kırıklığı hafifletebildi.





 

Bölüm : 02.01.2025 16:21 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...