
Turan, bir an duraksadıktan sonra, "Olsun, seninle ilgili merakım giderilmiş olacak," dedi ve sesindeki sakinlik Sıla’nın gerilimini biraz olsun hafifletmiş gibiydi.
Sıla hafifçe arkasına yaslanıp, "Tamam,"
Ama sesi hala tedirginlik taşıyordu.
Turan aniden, "Bebeğin babası?"
Sıla’nın yüzündeki ifade anında değişti. Gözlerini kapatıp yutkundu ve sessiz bir şekilde, "Öldü!"
Turan merakla, "Trafik kazasında mı?"
Sıla dudaklarını ısırarak başını hafifçe eğdi. "Evet," dedi kısık bir sesle.
Turan merakla, "Nasıl?"
Sıla, bardağından son yudumunu alıp sehpaya bıraktı. Derin bir nefes alarak ellerine bakmaya başladı.
"Aşırı güçlü ve kontrolcü bir aileye mensuptum,"
Sesi hem sakin hem de hafif titrekti. "Gücüne güç katmak isteyen ailelerin evlenmelerini istedikleri çocuklardık Hakan'la. Birbirimizi sevmedik. mecburiyeti bizimki."
Turan, gözlerini Sıla’dan ayırmadan onu dinliyordu. Anlatılanlar Turan’da derin bir merak uyandırmıştı.
Sıla, ellerini birbirine kenetleyerek devam etti. "Sevgisizlik bir süre sonra zorbalığa dönüştü... Kavgalarda güç kullanmaya başlandı."
Turan, bir an düşündü ve sonra doğrudan, "Dayak yedin yani?
Sıla, başını salladı. "İçince kontrolünü kaybediyordu," dedi gözleri dolmuş halde. "Ama bunu aileme söylemedim. Abim fark etti. Babama ve anneme söylemiş, sonunda aileler olaya karıştı."
Sesi biraz daha kısıldı. "Olay büyüdü, tabi ki. Karşılıklı kavgalar giderek şiddetlendi. Hamile olduğumu öğrendiğimde... söylemedim." Bir an duraksadı, boğazını temizledi ve fısıldar gibi ekledi, "Söyleyemedim. Bebek olursa bağ daha da derinleşecekti."
Turan sessizce onun söylediklerini sindiriyordu, yüzünde hem şaşkınlık hem de empati vardı.
Sıla, gözlerini yere dikerek devam etti. "Boşanmak istediğimi söyledim. Kabul etti. Anlaştık; ben boşandıktan sonra uzak bir yere gidecektim. Ama aileler kabul etmedi. Özellikle benim babam… asla olmayacağını söyledi."
Turan kaşlarını çatarak, "Sonra?"
Sesinde artan bir gerginlik hissediliyordu.
Sıla, Turan’ın "Sonra?" sorusuyla derin bir nefes aldı, ama nefes almakta zorlanıyormuş gibi yüzünü tavana çevirdi. Göğsü inip kalkıyor, bir an geçmişin ağırlığı altında eziliyormuş gibi görünüyordu.
"Sonra... Boşanmak istiyorduk, ama hamilelik belirtileri görmeye başladığımda… artık çok geçti. Boşanmaktan vazgeçti. Bebeği istediğini söyledi." dedi, sesi titrek ve kısılmıştı.
Turan dikkatle Sıla’yı izliyor, sözlerinin ağırlığını anlamaya çalışıyordu. Sıla, bir an duraksadı, ardından devam etti. "Bir tatil dönüşündeydik… evliliği kurtarmak için çıkılan bir tatil." dedi alaycı bir tonda. "Arabada kavga ediyorduk. Midem bulanınca arabadan inmek zorunda kaldım. O da arabayı kenara çekti. Ben arabadan epey uzakta, boş arazide sakinleşmeye çalışıyordum." dedi gözlerini kapatıp o an'ı tekrar yaşar gibi yüzü korku doluydu.
Turan, başını eğip biraz daha yaklaştı, sanki her kelimeyi kaçırmadan duymak istiyormuş gibi.
"Sonra?"
Sıla, gözlerini açıp ellerine indirip sesini daha da alçalarak, "Sonra... Büyük bir gürültü duydum...
Arkamı döndüğümde, arabamızın arkadan gelen bir tırın altında ezildiğini gördüm."
Bu an'ı anlatırken sesi çatlamış, yüzüne tarifsiz bir acı oturmuştu.
"Ne yapacağımı bilemedim… Ama her şey çok hızlı oldu." dedi Sıla ağlamasını bastırarak, bir an sustuktan sonra sessizce başını salladı. "Yanımızda, bir kadın daha vardı. Yardımcımız. Onun bizimle olduğunu kimse bilmiyordu."
Turan’ın gözleri kısıldı.
"Yani... onun sen olduğunu mu sandılar?"
Sıla yavaşça başını salladı. "Evet," dedi, gözleri bir noktaya sabitlenmiş halde. "Cesetler tanınamayacak kadar kötü durumdaydı. Benim de öldüğümü düşündüler."
Turan, alnını ovuşturarak geriye yaslandı. "Korkunç," dedi sessizce. "Peki, bunları ne zaman yaşadın?"
Sıla, boş bardağına bakarak fısıldar gibi konuştu. "Seninle tanışmadan iki-üç hafta önce."
Turan, bir süre hareketsiz kaldı, ardından yerinden kalkarak Sıla’nın boş bardağını aldı. Bardağa çay doldururken, omuzları gerilmişti, ama sesine bir sakinlik eklemeye çalıştı. "En azından katil değilsin," dedi bardağı geri uzatırken.
Sıla, hafif bir irkilmeyle Turan’a baktı. Onun yüzünde beliren ciddi ifadeyi görünce derin bir nefes aldı. Turan, Sıla’nın gözlerindeki yorgunluğu görmüş gibi sessizce yerine oturdu ve bardağını masaya koydu.
"Bu kadar şey yaşayıp hala bu kadar güçlü kalabilmek… İlginçsin!"
Sıla dudaklarının titremesini engellemeye çalışarak zorla gülümsedi. “Güçlü olmak zorunda hissediyorum aslında,” dedi Turan’a bakarak. Sesinde belli belirsiz bir kırılganlık vardı. “Arabaya binmekten korkuyorum, dışarıda olmaktan korkuyorum… beni bulmalarından korkuyorum.”
Bardağını elinde döndürdü, sonra titreyen ellerine rağmen bir yudum aldı. Sesi iyice alçalarak, “Rüyalarımda o anı tekrar tekrar yaşamaktan korkuyorum...”
Sözcükler sanki zorla dudaklarından çıkıyordu; gözlerini bir noktaya sabitlemiş, nefesini kontrol etmeye çalışıyordu.
Turan, gözlerini bir an bile Sıla’dan ayırmadan yanına yaklaştı. Usulca elini Sıla’nın sırtına koyup sıvazladı.
“Burada sana kimse zarar veremez,” dedi, sesi yumuşak ve sakin bir güvenle doluydu. Hafifçe Sıla’ya doğru eğilip omuzlarına şefkatle dokundu. “Elimden geldiğince yanında olurum.”
Turan’ın sesindeki merhamet ve şefkat, Sıla’nın gözlerindeki gerginliği bir nebze olsun azaltmış gibiydi. Sıla derin bir nefes aldı, dikleşerek oturup Turan’a baktı. Gözlerindeki minnet açıkça görülüyordu. “Teşekkür ederim,” dedi, sesi biraz daha sağlam çıkmıştı. Elinin tersiyle gözlerini hızla sildi, ardından ince bir gülümsemeyle kendini toparladı.
Turan, Sıla’nın toparlanmaya çalıştığını fark etmiş gibi hafifçe gülümseyerek, “Çaydan sıkıldım, kahve yapacağım. İçer misin?” diye sordu ve kalktı. Arkasını dönüp mutfağa doğru yürürken.
“Günde bir tane içmeme izin vermiştin. Ama Tabii ki de içerim,” diye seslendi ardından.
Turan, merdivenden inerken seslendi: “Kaçırma fırsatı, hemen atla!”
Sıla hafif bir tebessümle çayından bir yudum aldı ve arkasına yaslandı. Gökyüzüne bakarken yüzündeki gülümseme, içindeki karanlık düşüncelerin biraz olsun hafiflediğini hissediyordu. Ama gözlerinin derinliğinde, hâlâ geçmişin izleri saklıydı.
Turan elinde iki fincanla terasa girdi. Hafif bir esinti yüzüne vururken, “Burası serinlemiş gibi,” dedi çevresine bakarak.
Sıla kazağının kolunu çekiştirip fincanına uzanırken, “Bilmem, ben hissetmedim. Kazak giyiyorum ya,” dedi gülümseyerek.
Turan bir an duraksayıp kaşlarını hafifçe çattı, sanki bir şey hatırlamış gibi gözlerini açtı. “Unuttum bak, ne zamandır...” diyerek aniden yerinden kalktı ve hızla odasına yöneldi.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 32.25k Okunma |
3.13k Oy |
0 Takip |
110 Bölümlü Kitap |