
Yola yaklaştıklarında Sıla, karnını tutarak derin bir nefes aldı ve, “Geri dönemem, çok yoruldum,”
Sesi yorgunlukla doluydu.
Turan, durup ona baktı ve gülümseyerek, “Tamam, arabayı getirtiriz,”
Telefonunu çıkarıp kısa bir görüşme yaptı.
Trafik ışıklarına doğru yürürken Sıla, “Çok yürümekten bir hoş olduk,” diye şikâyet etti.
Turan, gülerek kaldırıma yaklaştı ve işaret etti. “Geliyor araba,” dedi. Kenara durduklarında, genç bir garson arabadan indi.
Turan, Sıla’yı nazikçe arabaya bindirirken garsonun omzuna hafifçe dokundu. “Sağ olasın,” diyerek arabaya bindi.
Yolda ilerlerken yağmur hızla yağmaya başladı. Sıla gökyüzüne bakıp gülümsedi, “Şanslıyız, tam zamanında yetiştik.”
Turan kahkaha atarak, “Arabayı getiren çocuk heder oldu,”
Sıla, bir anda ciddileşerek, “Ayy, yazık ya! Keşke bıraksaydık çocuğu,” dedi üzüntüyle.
Turan omuz silkerek, “Yağmur yağacağını tahmin etmedim. Bilseydim bırakırdık,”
Trafik ışıklarında durduklarında, Sıla geçen arabalara dalgınca bakıyordu. Yanlarında duran bir tırın yüksek sesiyle irkilip başını çevirdi. Yüzünde bir anlık korku belirdi. Gözlerini kapatarak tekrar önüne döndü.
Turan, sesi duyup dönerek tıra baktı ve ardından Sıla’nın değişen yüz ifadesini fark etti. Onun gerginliğini anlayınca, dişlerini sıkarak tekrar önüne döndü.
Işıklar yeşile döndüğünde Sıla, refleksle Turan’ın kolunu tuttu. “Bekle,” dedi. Sesi titriyordu.
Turan, Sıla’ya bakarak bir süre durdu. Onun kolunda titreyen elini hissediyordu. Sıla’nın yüzündeki korku ve endişeyi görerek, “Döneceğim,” dedi sakin bir sesle.
Eve vardıklarında Sıla salona geçip koltuğun köşesine uzandı. Karnındaki hareketler dışarıdan net bir şekilde belli oluyordu. Turan yanına oturarak, “Ağrın var mı?”
Sıla hafifçe başını sallayarak, “Yok, ama çok hareket edince midem bulanıyor,” dedi gülümseyerek.
Turan da gülümseyerek, “Üstümü değiştirip geliyorum,” diyerek kalktı.
Sıla, elini uzatıp, “Beni de kaldır,”
Turan, ellerinden tutup Sıla’yı yavaşça kaldırdı. Hızla önden çıkarak odasına yöneldi. Sıla, daha yavaş adımlarla merdivenlerden çıktı ve odasına gidip yatağa uzandı. Yorgunlukla gözlerini kapattı, ama bebek bir türlü durmuyordu. Hareketler iyice hızlanınca gülümseyerek, “Aman durma sakın,” dedi kendi kendine. Üstünü değiştirip aşağı indi.
Turan’ın arka odadan gelen sesi duyuluyordu. “Oyun zamanı!” diye bağırıyordu.
Sıla mutfağa doğru yürüyerek, “Deli,” dedi alçak bir sesle ve güldü. Su için dolabı açarken Turan sabırsızlıkla, “Hadi ama!”
Sıla, “Su içeceğim, bekle geliyorum,"
Turan, “Bana da getirsene,”
Sıla kendi suyunu içip bir bardak da Turan için hazırladı ve arka odaya geçti. Turan, koltukta yayılmış bir şekilde oturuyordu. Onu görünce toparlanıp suya uzandı ve muzipçe, “Tükürmedin değil mi?”
Sıla gözlerini devirdi. “Sen ne yaşadın çocukken? Anlat dinlerim,” dedi alaycı bir sesle.
Turan, kahkaha atarak, “Ben olsam yapardım,”
Sıla bardaktaki suya bakıp, “İğrençsin, demek ki bundan sonra su versen içmeyeceğim,”
Turan, suyu yudumlayarak, “Aa, olur mu? Vitaminli olur, iç,” dedi ve kahkahayı bastı.
Sıla, alaycı bir bakış atarak, “Bu espri olduğuna inandığın şeyleri çok düşünüyor musun?” dedi. Yüzü ciddiydi ama sesi alaycıydı.
Turan, gülmemek için kendini zor tutarak, “Defterim var, bilmiyor musun? Her gün ne espri yapacağımı oraya yazıyorum,”
Sıla, oyun kumandasına uzanırken gülmeye başladı. “Demek evi güzel temizlemiyorum,” diyerek oyun konsolunu açtı.
Turan, gülerek "İstediğin kadar ara bulamazsın" dedi muzipçe.
Gece boyunca uzun süre oyun oynayan Sıla ve Turan, oyun oynadıkları sürece tatlı bir çekişme içindeydi. Sıla, kumandayı bırakıp, "Şike yaptın!" diye Turan’a çıkıştı.
Turan ise gülerek, "Ne şikesi? Yok öyle bir şey,"
Sıla, "Kumandaları değiştirelim," diye önerdi.
Turan, gülümseyerek, "Olmaz, ben buna alıştım,"
Sıla, kumandayı almak için çekiştirdi, "Vermem, benim!" diye çıkıştı Turan.
Sıla, "Al bunu!" diyerek kendi kumandasını Turan’a uzattı.
Turan, “İstemiyorum,” diyerek kumandayı arkasına sakladı.
Sıla geri oturup, “Ayarlarını değiştirdin, değil mi?” diyerek kendi kumandasını Turan’ın kucağına koydu ve arkasına yaslandı.
Turan, "Oynamadım bir şeyle," diyerek kendini savundu ve kumandayı ona geri uzattı.
Sıla, "Oynamıyorum,"
Turan gülerek, "Oynama, ben Hasanımla oynarım," dedi oyuna dönüp.
Sıla bir süre daha oturduktan sonra masadaki bilgisayarı fark edip, "Kullanabilir miyim?"
Turan, oyuna dalmış bir şekilde, "Sorma bir daha,"
Sıla sandalye çekip bilgisayarı açtı, internete bağlanıp bir süre bir şeyler araştırdı. Düşünceli bir ifadeyle ekranı kapatıp yerinden kalktı ve “Ben yatıyorum,” diyerek odasına çıktı.
Turan gece geç saatlere kadar oyun oynadı. Sabah alarm sesiyle uyanan Sıla, mutfağa geçip kahvaltı hazırladı. Daha sonra Turan’ın odasına çıktı ve kapıyı çalarak, "Turan, uyuyor musun?"
Turan kapıyı açarken, "Uyandım,"
Sıla, “Kahvaltı hazır,” diyerek aşağı indi.
Turan, onun arkasından gelerek, "Kahve,"
Sıla, "Önce kahvaltı," diyerek çay doldurdu.
Turan, "İstemiyorum," diyerek kahve makinesine yöneldi.
Sıla alçak bir sesle, "Beni yalnız mı bırakacaksın?" diye mırıldandı.
Turan, bir an durup, "Tamam," dedi ve çay bardağını alarak masaya oturdu. Birkaç lokma yedi, çayından birkaç yudum aldı ve kahvesini doldurmak için kalktı.
Sıla, "Tamam, yeme sen," diyerek masaya oturdu.
Turan kahvesini içtikten sonra bardağı masaya, Sıla’nın tabağının yanına bıraktı. "Ben gidiyorum," dedi kapıya yürürken.
Sıla, kahve bardağına bakarak, "Bana yapmadın," dedi, arkasından kalkıp.
Turan, kapıdan çıkarken, “Karnını doyur,”
Sıla, arkasından gidip kapıya yaslanarak, "Akşama görüşürüz,"
Turan asansöre binip giderken, Sıla kapıyı kapatıp kahvaltısını tamamladı. Kahvesini yaparken kapı çaldı.
Kısa bir an durup kimin olduğunu merak etti ve kapıya doğru ilerledi.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 32.25k Okunma |
3.13k Oy |
0 Takip |
110 Bölümlü Kitap |