
Serhat, öfkeli bir şekilde Sıla’ya doğru ilerledi ve onu tekrar sıkıştırmak için hamle yaptı. Ancak, Sıla’nın karnını tuttuğunu fark ettiğinde bir an duraksadı. Sıla, acıyla hafifçe öne eğilmiş, karnına giren sancıdan dolayı nefesi kesilmiş haldeydi.
Serhat şaşkın bir sesle, “Sen... hamilesin,” dedi. Sıla’nın karnına bir kez daha baktı ve kafası karışmış bir şekilde geri adım attı. Sıla, duvara tutunarak nefes almaya çalışıyor, acısını dindirmek için kendini zorluyordu.
Serhat, başını iki eliyle tutarak, “Ama... Turan’ın çocuğu olmuyordu,” diye mırıldandı. Şaşkınlık içinde eliyle saçlarını karıştırarak geriye çekildi. Sıla bu sözleri duydu, ancak sancının etkisiyle tepki verecek hali yoktu.
Serhat, bir an daha Sıla’ya baktı, ardından öfkeyle, “Kahretsin!” diye bağırarak kapıya yöneldi. Kapıyı hızla açıp dışarı çıktı.
Sıla, acının şiddetiyle olduğu yere çöktü. Nefesi düzensizdi ve gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Tek yapabildiği, sancı ve şok içinde sessizce durup kendini toparlamaya çalışmaktı.
Sıla, bir süre daha acı içinde kaldı. Zorla kalkarak mutfağa doğru ilerledi ve telefonunu almak için tezgaha yöneldi. Parmakları, titreyerek telefonun ekranına dokundu ve Turan'ı aradı. Ancak acı o kadar şiddetliydi ki telefonu bir an elinden düşürdü. Dizlerinin üzerine çökerken, sesini kontrol etmeye çalıştı.
Sıla, dolaba dayanarak oturdu ve telefonu tekrar eline alıp, zorla nefes alarak "Bir şey oldu..." dedi. Acıdan dolayı çığlık atarken, sesi boğuk bir şekilde duyuluyordu.
Turan, muayene odasında Sıla'nın inleyen sesini duyduğunda panikledi. Hızla telefonunu aldı, odasından hızla çıkıp "Benim acil çıkmam gerek, hastaları sen al," diyerek yan taraftaki arkadaşına seslendi ve hızla kendi odasına geçip eşyalarını topladı. Koşarak arabaya bindi ve hızla eve doğru yola çıktı.
Sıla mutfakta yere çökmüş bir şekilde, acıyı hafifletmek için karnına baskı yaparak bazen dişlerini sıkarak kendini sakinleştirmeye çalışıyordu.
Turan arabayı kapı önüne durdurdu, motoru kapatmadan hızla indi ve asansöre bindi. Evine doğru koşarak geldi, kapıyı açıp "Sıla!" diye bağırdı.
Sıla, acı içinde tiz bir sesle, "Buradayım..." diye yanıtladı.
Turan, mutfağa koşarak girdi. Yerde acı içinde kıvranan Sıla’yı gördü ve hemen yanına giderek onu kucağına alıp hızla evden çıkıp arabaya taşıdı. Kendisini de hızla arabaya atlayıp, hastaneye doğru yola koyuldu.
Sıla, acı içinde Turan’ın kolunu sıkarak, "Hastaneye gidemem, olmaz..." dedi, nefes almakta zorlanarak.
Turan, gözlerini yolda tutarak, "Saçmalama, Sıla! Nereye gitmeyi düşünüyorsun başka?" diye cevap verdi.
Sıla, acıdan dolayı yalnızca "Çok acıyor..." diyebildi.
Turan, hızla arabayı sürmeye devam etti. Hastanenin acil kapısına geldiğinde, içeriye bağırarak, "Sedye getirin!" dedi.
Sedye hızla geldi, Sıla arabadan indirildi ve sedyeye yatırıldı. İçeriye taşıdıklarında, acilden bir doktor geldi. Turan, “Benim hastam,” dedi.
Doktor, "Tamam hocam, kolay gelsin," diyerek odadan ayrıldı.
Ultrason makinesi hazırlanırken, Turan Sıla'nın yanına yaklaşıp, yatakta acı içinde kıvranan Sıla’nın saçlarını yüzünden çekip, elini alnına koydu. Diğer elini karnına yerleştirerek, "Sakin olmalısın, ki kontrol edebilelim," dedi. Yüzünde zor bir tebessüm belirdi, ancak sesindeki ve hareketlerindeki gerginlik her halinden belliydi.
Turan, Sıla’nın t-shirtünü nazikçe kaldırıp batın kontrolü için hazırladı. Yanına otururken, ellerinin titremeden dikkatle hareket ettiğini görebiliyordu. Cihazı cildine yerleştirdiğinde oda sessizliğe büründü, yalnızca cihazın hafif sesi duyuluyordu. Bir süre sonra yüzünde hafif bir tebessüm belirdi. Sıla’ya dönüp, “Sorun yok, bak,” dedi sakin bir sesle ve kalp atışlarını dinlerken.
Odayı dolduran güçlü ve ritmik ses, Sıla’nın gerginliğini bir nebze olsun hafifletti. Yine de yüzündeki acı ifadesi silinmemişti. Turan, cihazın ekranını çevirip ona doğru uzattı. Parmaklarıyla ekrana dokunarak, “Aslan parçası... 15 hafta 5 günlük olmuş bile,” dedi, gözlerindeki sevinç parıltısıyla. Ancak bu huzur dolu an, Sıla’nın ani bir sancıyla bacaklarını karnına çekmesiyle kesildi.
Turan hemen kontrolü bırakıp dikkatlice ona döndü. Yüzündeki endişe açıkça görülüyordu. “Biraz dinlen, tamam mı? Sana iyi gelmesi için bir çözüm bulacağız,” dedi. Sıla başını hafifçe sallarken, gözleri hala acıyla doluydu. Ama o güçlü kalp atışları, ikisine de bir umut ışığı olmuştu.
Turan müdahale odasından çıktı, ardından hemşire içeri girip gülümseyerek "Geçmiş olsun, size serum ve bir kaç ilaç vericem. Bir kaç dakikaya da odaya alırlar sizi" dedi damar yolu açıp serumu bağladıktan sonra "Tekrar geçmiş olsun" diyerek odadan çıktı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 32.25k Okunma |
3.13k Oy |
0 Takip |
110 Bölümlü Kitap |