30. Bölüm

27. Bölüm

Gelip geçen biri
okurdayazarda

Sıla, ilacın etkisiyle ağrılarının hafiflemesi sonucu derin bir uykuya dalmıştı. Turan, seruma kan geri dönmeye başladığı için eline hafifçe masaj yapıyordu. Bir süre sonra Sıla gözlerini araladı.

 

Turan sandalyesini çekip, "Birazdan seni odaya alacaklar," dedi sakin bir sesle. Ardından gülümseyerek devam etti: "Ben de işime dönmem lazım, ama viziteden sonra tekrar gelirim. Sen o arada uyursun zaten."

 

Sıla, uykunun ağırlığıyla Turan’ın söylediklerinin ancak yarısını duyabiliyordu. Birkaç dakika sonra hasta bakıcılar içeri girdi. Yatağın hareket etmesiyle Sıla irkilerek gözlerini açtı.

 

Turan ona yaklaşarak, "Hemşire arkadaşlar seninle ilgilenecekler," dedi. Sıla, gözlerini kapatarak tekrar uykuya daldı.

 

Odaya taşındığında Sıla gözlerini açtı, bir hemşirenin damar yoluyla uğraştığını fark etti. Hemşirenin bastırmasıyla acıyla içini çekti.

 

"Acıttım, özür dilerim. Ama kan seruma geri dönüyor, sürekli tıkanıyor," dedi hemşire mahcup bir ifadeyle.

 

"Önemli değil," diye mırıldandı Sıla. Ardından, "Saat kaç?" diye sordu.

 

"Beşi geçti," dedi hemşire. Sıla, göz kapaklarının ağırlığını hissederek, "Gözlerimi açamıyorum," dedi.

 

Hemşire gülümseyerek, "İlaçlar ağır geliyor, sizi çok uyutur," dedi. Sıla yeniden uykuya dalarken, kendini çaresizce teslim etti.

 

Elindeki acıyla tekrar uyandığında, Turan’ın bastırdığını gördü.

 

"Ne zaman geldin?" diye sordu Sıla.

 

"Bir saat oldu," dedi Turan, hemşire çağırmak için acil tuşuna basarken. Hemşire hemen içeri girdi.

 

"Damar yolunu değiştirelim. Sürekli kan geri dönüyor," dedi Turan, ciddi bir ifadeyle.

 

Hemşire, "Tamam hocam, malzemeleri getireyim," diyerek çıktı. Sıla, Turan’ın hareketlerini sessizce izliyordu.

 

Hemşirenin getirdiği malzemeleri alıp yatağın kenarına koyan Turan, "Ben hallederim. Bir şey lazım olursa çağırırım," diyerek hemşireyi dışarı gönderdi. Yatağın kenarına oturup, "İyi misin?"

 

Sıla başını sallayarak, "İyiyim,"

 

"Ağrın var mı?" diye tekrar sordu Turan, yüzündeki ciddi ifadeyle. Bu sırada bileğindeki damarı dikkatle inceliyordu.

 

"Yok, geçti," dedi Sıla. Sonra ona dikkatle bakarak, "Sen iyi misin?"

 

Turan, damar yolunu açıp serum hortumunu takarken gülümseyerek, "İyiyim. Kan dönmezse daha da iyi olacağım. Damarların ne kadar inceymiş!" dedi ve yataktan kalktı.

 

Sıla, onun yorgun görünümünü fark ederek, "Yorgun görünüyorsun,"

 

Turan, koltuğa oturup içini çekerek, "Yorgunum,"

 

"Odayı nasıl ayarladın?"

 

Turan, ani bir gülüşle eğilip, "Boşver. Sen niye bu kadar meraklısın?" dedi, gözlerinde hafif bir parıltıyla.

 

Sıla, elini uzattı. Turan bir an duraksadı, sonra elini tutup sıktı. "Uyumana devam et sen, hadi," diyerek arkasına yaslandı.

 

Sıla, elini çekerken fısıldadı: "Teşekkür ederim."

 

Sıla birkaç saat sonra gözlerini açtığında, Turan’ın koltukta derin bir uykuda olduğunu fark etti. Bir an onun sakin yüzünü izledi, ardından yatakta doğruldu. O sırada hemşire içeri girdi ve elindeki serum tüpünü göstererek, “Yenisini takacaktım,”

 

Sıla, hafif kısık bir sesle, “Tuvalete gitmem gerekiyor,”

Hemşire yatağın kenarını indirdiği sırada çıkan seslerle Turan gözlerini açtı. Çevresine bakındıktan sonra, “Ne oldu?”

 

Hemşire, “Tuvalete gidecekti hocam,”

Turan hemen ayağa kalktı. “Sen bırak, ben hallederim,” dedi hemşireye.

Dolaba gidip bir çift terlik çıkardı, ardından onları Sıla’nın ayaklarına giydirirken, hafifçe gülümseyerek, “Eve gidip biraz eşya alsam olurmuş,”

 

Sıla’nın elinden tutup ayağa kaldırdı. Ancak Sıla başı dönünce tekrar yerine oturdu. Turan yanına oturup, endişeyle, “Geçti mi?”

 

Sıla başını sallayarak, “Evet,”

Turan koluna girip ona destek oldu. “Kan ayağına sıçradı,” dedi gülerek, Sıla’yı yavaşça yürütmeye çalışırken.

 

Sıla, yüzünde bir merak ifadesiyle, “O nasıl oluyor?” diye sordu safça.

 

Turan gülerek, “Öyle derdi annem,” dedi, tuvalet kapısına geldiklerinde.

 

Sıla, kapıya yaslanarak, “Yürüyebiliyorum aslında,”

 

Turan hafif bir hınzırlıkla, “Olsun, ben her an çağırılmaya hazır olayım. Kalkamazsan falan…”

 

Sıla, hafif bir kahkahayla, “Hah hah hah, komik şey,” diyerek kapıyı kapattı.

 

Sıla tuvaletten çıktığında, Turan’ı karşısındaki duvara yaslanmış, başını dayamış bir halde beklerken buldu. Yüzündeki yorgunluk ifadesine rağmen, gözleri hâlâ dikkatle onu takip ediyordu. Sıla, kapıda durup hafif bir tebessümle, “Sen yat, biraz dinlen. Ben çok iyiyim, hatta enerjik hissediyorum,”

 

Turan gülerek doğruldu. “O kadar ilacı ben alsam, bende de enerji patlaması olurdu,” dedi, kolunu açarak Sıla’ya destek olmak için.

 

Sıla, Turan’ın koluna girerken hafifçe başını salladı. “Yatağa yürürken aynaya baktım da,” dedi, eliyle karnını tutarak. “Gerçekten… Kafan kadar olmuş,” diye ekledi, yatağa oturduğunda hafif bir gülümsemeyle.

 

Turan kahkaha attı, eğilip gözlerini ona dikti. “Kabul ettin!” dedi, gözlerinde hem bir zafer hem de eğlence parıltısı vardı.

 

Sıla, yatağa oturup yanındaki boş yeri işaret ederek, “Gel, otur,”

 

Turan gözlerini Sıla’dan ayırmadan, “Kapıyı kapatayım en iyisi,” diye mırıldandı ve kapıyı kapattıktan sonra Sıla’nın yatağa uzamasına yardım edip yanına oturdu.

 

Sıla, gözlerini Turan’a dikti. Bakışlarında hem bir sevgi hem de geçmişin getirdiği bir hüzün vardı. “Eskiden böyle kötü hissettiğimde Güral hep yanımda olurdu,” dedi. Sesi hafifçe titredi. “Yani, abim…” diye devam etti, derin bir nefes alarak. “Beni anlayan, yanımda olan hep oydu. Her kötü günün sabahında onun göğsüne yaslanıp kalbini dinleyerek hayata devam ederdim.”

 

Turan, sessizce onu dinlerken bakışlarında hem şefkat hem de hafif bir merak vardı. Sıla, bir süre sustu, ardından gülümseyerek, “Sen de Güral gibi çok yanımda oldun. Bana destek oldun,”

 

Turan, bu sözlere gülerek karşılık verdi. “Beni abin gibi mi görüyorsun?” diye sordu, şakayla karışık bir ifadeyle.

 

Sıla, bir an afalladı, ardından gülerek, “Hayır, öyle değil!” dedi. “Sadece…” diye ekledi, ama cümlesini tamamlamadı. Gözleri bir süre Turan’ın yüzünde gezindi, ardından sessizce, “Senin kalbini dinleyebilir miyim?” diye sordu. Utanarak, "Çocukluktan kalma bir alışkanlık sanırım."

 

Turan, bu beklenmedik soruya şaşırmış gibi göründü ama kısa bir süre sonra gülümseyerek başını salladı. “Tabii ki,” dedi, “İstediğin zaman, istediğin kadar.”

Turan, ayağa kalktı ve “Önce serumunu bağlayalım,” dedi. Serum hortumunu intrakete taktı. İşini bitirdikten sonra diğer tarafa geçip yatağa uzandı ve kolunu açtı.

 

Sıla, hafifçe gülümsedi. “Teşekkür ederim,” dedi ve yavaşça başını Turan’ın göğsüne yasladı. “Sıkılırsan söyle,” diye ekledi, sesi yumuşak ve huzurluydu.

 

Turan, başını hafifçe ona çevirip gülerek, “Sabaha kadar kalabiliriz,” dedi. Sözleri, içinde bir şakadan çok, onların paylaştığı anın sıcaklığını taşıyordu.

 

 

Bölüm : 17.01.2025 15:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...