
Kahkahalarla birkaç saat oyun oynadılar. Sıla, sürekli yeniliyor olmanın verdiği sinirle, "Ya oynamıyorum!" diyerek kumandayı bırakıp küsmüş gibi yaptı.
Turan gülerek, "Kalk, kalk, geç kaldık," dedi ve hızla kalkıp Sıla'nın kollarından tutup çekti.
Sıla, merdivenden çekilirken, "Saat kaç oldu?"
İkisi de odalarına girdikten birkaç dakika sonra, aşağı inip oyun kollarını toparlarken Sıla da aşağı indi. Turan, kapıda Sıla'yı süzdü. Turan'a bakıp, "Olmamış mı?" diye sordu merakla.
"Güzel olmuş," dedi Turan, ayakkabılarını alıp kapıyı açarak çıktı. Sıla da arkasından çıkıp asansöre binip arabaya bindiler. Arabayı çalıştırıp güvenlikten çıktıklarında, Turan yola odaklanmış bir şekilde, "Üç yıl önce evliliğimi bitirdim," dedi. Bir an Sıla'ya dönüp, "Hani biri bir şey söylerse, bilmiş ol," diye ekledi. Sıla başıyla onayladı.
"Güzel bir ilişkim vardı, ama çocuğum olmuyor diye ayrıldı. Çocuk istiyormuş," diye devam etti Turan. "Çocukken bir rahatsızlık geçirmişim, o zaman bilememiş doktorlar, ilerlemiş zamanla da. Üniversitede okurken öğrendim, çocuğumun olma olasılığı çok düşük, belki %5 falan, belki daha az. Evlendikten sonra söyledim. Bir süre sorun etmedi ama sonra çocuk istiyormuş, ayrılmak istedi. Kabul ettim, ayrıldık. Beş yıl evli kaldık," diye bitirdi Turan.
Sıla, Turan'a bakarak, "Bu bebekle ona kendini mi kanıtlayacaksın?" diye sordu.
Turan sinirle Sıla'ya bakıp, arabayı kenara çekip durdurdu. "Ne saçmalıyorsun sen?" diye bağırdı. Sıla, korkuyla kapıya çekildi.
"Ona kendimi neden kanıtlama ihtiyacım olsun? Kaldı ki, Türkiye'de bile değil, bir bağımız yok," dedi. "Bilip bilmeden ne saçmalıyorsun sen?" diye bağırmaya devam etti Turan.
Sıla, korkudan nefesi kesilmiş gibi kesik kesik nefes alıyordu. Turan sinirle direksiyona yumruk attı. Arabayı hızla yola çevirip devam etti, ancak Sıla hala kapıya doğru sinmişti ve korkuyla ses çıkaramıyordu.
Biraz ilerledikten sonra, Turan bir pastane önünde durup arabadan inip kapıyı sertçe vurup pastaneye girdi. Sıla, bir rahatlama hissiyle içini çekip nefes aldı. Zor tutuyordu kendini ve ağlamak istemiyordu. Söylediğinin Turan’ı bu kadar kızdıracağını tahmin etmemişti, dudaklarını ısırıp gözlerini elinin tersiyle sildi. Aynada Turan’ı gördü, yüzünü dışarıya döndü ve sakin kalmaya çalıştı.
Turan, arka koltuğa kutuyu koyup arabaya bindi. Sıla'nın kesik kesik nefes alışlarını fark etse de bir şey demedi. Sessizlik içinde Halelerin evine geldiklerinde, Turan kapıyı açıp indi. "Hadi," dedi Sıla'ya.
Sıla sessizce inip, Turan'ın yanına geldi. Beraber apartman kapısından girip, giriş kattaki kapıyı çaldılar. Kapıyı, Hale'nin neşeli edalarıyla açtı, neşeyle Sıla'ya sarılıp, "Özledim seni,"
Hasan da Turan'la görüştü. Hale, Turan'a sarılıp, "Doktorum da geldi, bu gece doğurursam sorun olmaz," dedi gülerek.
Turan, "Hazır hissetmiyorum, yarın doğur, bugün izinliyim,"
Hale'ye sarılırken, Hasan Sıla'ya elini uzatıp, "Hoş geldin Sılacığım," dedi ve elini sıktı.
İnce koridordan sol taraftaki kalabalığa geçmeleri için önden gitti Hale. "Gelin hadi," diyerek çağırdı.
Turan, elindeki kutuyu Hasan'a uzatıp, Sıla'nın beline sarıldı ve hafifçe çekerek içeri geçmesi için yönlendirdi. Sıla, Turan’ın yakınlığından memnun olmasa da bir şey diyemeden devam etti.
İçeri girdiklerinde, aynı kalabalık ve neşeli ortam vardı. Köşede Serhat’ı görünce, Sıla endişeyle gözlerini kaçırıp yutkundu. Zaten gergindi; Serhat’ı görmek, onu daha da germişti. Serhat da Sıla’yı görünce afallayıp etrafına bakındı ve hızla odanın diğer köşesine geçti.
Görüşme faslı bitince, Turan koltuğun ucuna oturup, Sıla’yı yanına oturması için kolundan hafifçe çekip oturttu. Turan, arkasına yaslanıp kolunu Sıla’nın sırtına koydu ve saçlarıyla oynayarak sohbet etmeye başladı.
Hale, odadaki neşeli kahkahalarından birini atarak Sıla’ya dönüp, şok olmuş bir sesle, "Sen hamile misin?" diye sordu. Herkes bir anda susup, Sıla’ya bakmaya başladı.
Sıla afallayıp, "Şey..." dedi, oturduğu yerde toparlanıp Turan’a baktı. "Ben..." diye devam edemedi. Sonunda, "Evet," dedi, ellerini birbirine bağlayıp bacaklarına koydu. Herkes sırayla Turan’a ve Sıla’ya bakıyordu ama kimse bir şey söylemedi.
Hale, gülerek, "Çok sevindim canım!" diyerek Sıla’ya sarılmak için yaklaştı.
Sıla şaşkın bir şekilde Hale’nin geri çekilmesinin ardından, "Teşekkür ederim," dedi.
Hasan, "Sofra hazır, hadi kabanlarınızı alın, bahçeye," dedi.
Herkes hep birlikte kalktı ama Sıla ve Turan bir süre beklediler. Turan hâlâ Sıla’nın saçlarıyla oynarken, "İyi, kimse üstelemedi. Daha ilerleyen saatlerde soru yağmuruna maruz kalacağız. İki saat daha rahatız," dedi, başından öpüp elini tutarak kalktı. Sıla, gergin ama bir şey demeden Turan’ın arkasından kalktı.
Hasan, Turan ile Sıla'yı izliyordu kabanlarını uzatarak Turan’ın kolunu sıktı, "Çok sevindim," dedi, samimi bir gülümsemeyle.
Turan, "Sağ ol kardeşim," diye cevap verdi.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 32.25k Okunma |
3.13k Oy |
0 Takip |
110 Bölümlü Kitap |