
Sıla, derin bir nefes alarak gözlerini yere indirdi ve titrek bir sesle konuştu: “Hastanedeki herkes senin temizlikçinle ilişkin olduğunu konuşuyormuş. O yüzden davete birlikte katılırsak...”
Turan, Sıla’nın sözlerini duyunca kaşlarını çatarak sinirle araya girdi: “Kime ne? Ben istedikten sonra temizlikçi olsan ne, doktor olsan ne?” dedi sert bir tonda.
Sıla, inatla kafasını sallayarak, “İstemiyorum, Turan. Gitmeyeceğim,” dedi kararlı ve ısrarcı bir sesle.
Turan, gözlerini Sıla’ya dikerek bir süre sessizce baktı. Sonra derin bir nefes alarak, daha sakin bir tonla konuşmaya başladı: “Kimse umurumda değil, Sıla. Ben istestedikten sonra kimseye laf düşmez.”
Sıla’nın gözleri dolmuştu ama hala direnmeye çalışıyordu. Turan, daha da yumuşak bir tonla devam etti: “Sıla, yapma. Lütfen.”
Aralarındaki sessizlik bir kez daha odayı doldurdu. Sıla’nın gözlerinden bir damla daha süzüldü, ama kafasını çevirdi, Turan’la göz göze gelmekten kaçınıyordu. Turan’ın sesi yumuşasa da içinde kopan fırtınalar yüzünden okunuyordu.
Turan kararlı bir sesle, “Yemeğini ye, hazırlan. Çıkalım. İtiraz istemiyorum,” dedi ve masadan kalktı.
Sıla, arkasına yaslanarak, “Turan, istemiyorum. Gerçekten,” dedi, sesi sitem doluydu.
Turan, “İtiraz kabul etmiyorum,” diyerek su içmeye başladı.
Sıla, sinirle gözlerini elinin tersiyle sildi, tabağını sertçe itip yerinden kalktı. Fısıltı gibi “İstemiyorum dedim!” diyerek mutfaktan çıktı ve hızla merdivenlere yöneldi.
Turan, Sıla’nın bu tepkisine şaşkınlıkla bakakaldı. Bir an afalladı, derin bir nefes alıp Sıla’nın arkasından çıkıp merdivende kolundan tutup sinirle; “Ne yaptığını sanıyorsun sen?"
"Kolumu acıtıyorsun! Bırak kolumu!” diye çıkıştı Sıla, sesi acı doluydu ama hala kararlılığını yitirmemişti.
Turan’ın yüzü öfkeyle kasılmıştı. “Tabağı itip masadan kalkmak ne demek?” diye bağırdı, sesi yankılanırken siniri kontrolsüz bir şekilde taşmaya başlamıştı. Turan, öfkesinin etkisiyle Sıla’yı aniden sarstı.
Sıla, Turan’ın sarsmasıyla afalladı, kolunu sıkan parmaklarını çaresizlikle açmaya çalıştı. “Bırak dedim, Turan! Canımı acıtıyorsun.” diye tekrarladı, ama çabaları nafileydi.
Turan, Sıla’nın kolunu ani bir hareketle bırakıp, “Ne halin varsa gör!” diye bağırdı. Siniri yüzünden okunuyordu. Arkasını dönüp arka odaya doğru yürüdü ve kapıyı hızla çarparak karanlıkta kayboldu.
Sıla, içindeki sarsıntıyı bastırmaya çalışırken, gözleri istemsizce doldu. Merdivene oturup bir süre sessizce düşündü, sakinleşmeye çalıştı.
Kalkıp mutfağa geçti. Titreyen elleriyle masayı topladı, işini bitirip odasına çıkmaya hazırlanırken, Turan mutfağa girdi.
Sıla, onun geldiğini duydu ama başını kaldırmadı. Turan, sert adımlarla dolaba yöneldi. Ona tek bir bakış dahi atmadan, dolaptan bir bardak ve içecek aldı. Yüzünde sert bir ifade vardı. Hiçbir şey söylemeden geldiği gibi çıkıp gitti.
Sıla, Turan’ın bu kayıtsız tavrıyla içinin daha da sıkıldığını hissetti. Gözleri dolsa da dişlerini sıkarak odasına çıktı. Bu suskunluk, haykırıştan bile daha ağırdı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 32.25k Okunma |
3.13k Oy |
0 Takip |
110 Bölümlü Kitap |