
Gece boyunca ikisi de odalarında kaldılar, sessizlik tüm evi doldurmuştu. Sabah, alarm çalmadan önce Sıla odasından çıktı. İçindeki sıkıntıya rağmen Turan’la konuşup tartışmayı bir sonuca bağlamak istiyordu. Sessiz adımlarla mutfağa geçti ve kahvaltıyı hazırlamaya başladı.
Bir süre sonra, Turan kahve yapmak için mutfağa girdi. Sert yüz hatları, uykusuz bir gecenin izlerini taşıyordu. Sıla, masayı düzenlerken cesaretini toplayıp, “Kahvaltı hazır,” dedi, sesi yumuşak ama kararlıydı. Turan, bir an duraksadı, hiçbir şey söylemeden bardağını alıp kahvesini doldurdu. Gözlerini ondan kaçırarak olduğu yerde kahvesini içti ve ardından sessizce mutfaktan çıktı.
Sıla, onun bu kayıtsız tavrına dayanamadı. Peşinden gidip, “Turan, konuşalım biraz,” diye seslendi. Turan, kapıda kabanını giymeye çalışıyordu. Sıla, kapının önüne doğru geçip, “Lütfen, konuşalım,” diye ısrar etti. Sesi hafifçe titriyordu, ama gözleri kararlılıkla doluydu.
Turan, rahatsız bir ifadeyle, kapıyı açmaya çalışırken, Sıla bir anlık cesaretle elini kapıya koydu. “Özür dilerim,” dedi, sesi neredeyse fısıltı gibiydi.
Turan, Sıla’nın kolunu sertçe tutup indirdi. Kapıyı açtı ama Sıla tekrar ona doğru yaklaşıp, “Lütfen... Konuşalım,” diye yalvardı. Gözleri dolmuş, nefesi düzensizdi.
Turan, bir an duraksadı, sonra sert bir hareketle Sıla’yı arkasına itti ve kapıyı hızla çarpıp çıktı. Sıla, olduğu yerde donakaldı. Titreyen ellerini duvara dayayıp derin bir nefes aldı. İçindeki sıkışıklığı bastırmaya çalışarak tekrar mutfağa yöneldi. Masanın başına oturdu, bir süre boşluğa baktı.
Birkaç saat geçmişti. Evde sessizlik hâkimdi, ama Sıla’nın zihni bu sessizlikle bir türlü barışamıyordu. Derin bir nefes alıp kendini toparlamaya çalışırken kapı aniden çaldı. Sesi duyunca irkildi.
Kapıya doğru ağır adımlarla yürüdü. Tereddütle dürbünden dışarı baktı. Kapının ardında Haleyi görünce yüzündeki gergin ifade yerini hafif bir rahatlamaya bıraktı. İçten bir tebessümle kapıyı araladı.
“Hale...” dedi, sesi yorgun ama minnettardı. Bir dostu görmenin huzurunu hissediyordu.
Hale kapının önünde hafif bir gülümsemeyle, “Hadi hazırlan, biraz dışarı çıkalım, dolaşırız,”
Sıla şaşkın bir ifadeyle, “Nereye gideceğiz?”
Hale, karnını işaret ederek, “Son eksikleri almaya. Bebeğin gelişine az kaldı, artık hazır olmalıyım,” dedi neşeyle.
Sıla kaşlarını hafifçe çatarak, “Hasanla gitmediniz mi?”
“Hasan artık isyan ediyor. 'Doğuracaksın sokakta diye korkuyorum' diyor. Beraber gidelim. Hem sen de bakıp almalısın artık,” dedi Hale, ısrarcı bir ses tonuyla.
Sıla biraz duraksadı ve sessizce, “Turan’la alırız. Ben ne lazım olduğunu bilmiyorum,”
Hale gülerek, “Ben ne lazımsa sana söylerim. Hadi, hazırlan,” diye karşılık verdi.
Sıla başını hafifçe eğerek, “Hale, ben gelmeyim,” dedi, sesi çekingen çıkmıştı.
Hale gözlerini devirip hafif bir kahkaha attı. “Hasan yalnız gitmeme izin vermedi. Sıla’yla birlikte gideyim,' dedim. Hadi kırma beni, birlikte gidelim,” diye ısrar etti.
Sıla, Hale’nin isteğine karşı koyamayacağını anlayınca hafifçe iç çekti. “Turan’a sorayım,” dedi. Ardından salondan mutfağa doğru yürüyüp telefonunu eline aldı,aradı ve beklemeye başladı.
Turan telefonu kısa bir “Evet?” diyerek açtı.
Sıla, bir an duraksadı, sonra sesi hafifçe titreyerek, “Hale geldi de...” dedi, cümlesini toparlamaya çalışırken nefesi düzensizleşti.
Turan, soğukkanlı bir şekilde, “İyi,” diye yanıtladı.
Sıla, çekinerek devam etti. “Bebeğe bir şeyler alacakmış... Beraber gidelim diyor,” dedi, sesindeki çekingenlik açıkça hissediliyordu.
Turan bir süre sessiz kaldı, ardından soğuk bir tonla, “Ne istiyorsan onu yap,” dedi ve telefonu kapattı.
Sıla, elindeki telefona boş gözlerle bakakaldı. Ne hissetmesi gerektiğini bilemiyordu. Birkaç saniye sonra toparlanıp tekrar aradı. Telefon açıldığında Turan’ın sesi bu kez daha sertti. “Hastalarım var,” dedi kısa ve keskin bir şekilde.
“Gitmek istemiyorum,” dedi Sıla, neredeyse fısıldayarak.
Turan, karşı taraftan hemen yanıt verdi. “Gitme o zaman.”
Sıla, çaresizce, “Turan, lütfen...” dedi, ama Turan onun sözünü bitirmesine izin vermeden, “Gideceksen, kutudaki kartı al,” diyerek tekrar telefonu kapattı.
Sıla derin bir nefes aldı, gözleri dolmuştu. Tezgâha yaslanıp bir an kendini toplamak için bekledi. Ardından kartın olduğu kutuyu açıp içinden kartı aldı. Yavaş adımlarla merdivenlerden yukarı çıkarken Hale’ye seslendi, “Üzerimi değiştirip geliyorum.”
Sıla, üstünü değiştirdikten sonra aşağı indi. Hale hemen ayağa kalktı ve ikisi birlikte evden çıktılar. Halenin arabasına binerek büyük bir mağazaya doğru yola koyuldular.
Bebek mağazasına geldiklerinde Hale, bir kaç ürünü hızlıca toparladı. Ardından, bir başka mağazayı işaret ederek, “Şuraya da bakalım,” dedi ve Sıla’yı kolundan çekiştirerek içeri girdi.
Mağazanın içinde kıyafetler arasında dolaşırken Hale, eline aldığı birkaç parçaya göz attı. Bir yandan da Sıla’ya bakıp gülümseyerek, “Sen neden bir şey almıyorsun? Turan’ı beklersen hiçbir şey alamazsın. İstediğini sen söyleyeceksin, o da alacak tatlım,” dedi kıkırdayarak.
Sıla, bir askıda duran elbiseye gözü takıldı. Elbisenin zarif detaylarını incelerken Hale hemen dikkat kesildi. “Çok güzelmiş! Denesene,” diye teşvik etti heyecanla.
Sıla hafifçe gülümsedi, ama gözleri dalgındı. “Ben de beğendim ama... giyecek yerim yok,” dedi sessizce.
Hale, elini beline koyarak, “Saçmalama! İlla ki bir yer çıkar. Hadi, denesene,”
Elbiseyi askıdan alıp Sıla’nın bedenine uygun olanı ararken yüzünde kararlı bir ifade vardı.
Sıla, Hale’nin bu neşeli ve ısrarcı tavrına karşı koyamadı. Hafifçe başını sallayıp deneme kabinine doğru ilerledi.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 32.25k Okunma |
3.13k Oy |
0 Takip |
110 Bölümlü Kitap |