
Sıla, elbiseyi alıp deneme kabinine doğru yürürken bir an duraksadı, zihnindeki ağırlık adımlarını yavaşlatıyordu. Kabine girip kapıyı kapattığında bir an aynaya bakmadan durdu. Neden bu kadar tereddüt ettiğini kendine bile açıklayamıyordu.
Yavaşça elbiseyi üzerine geçirirken kumaşın bedenine uyumu bir an için hafif bir huzur hissettirdi. Ancak aynaya baktığında bu huzur yerini bir karmaşaya bıraktı. Elbisenin içinde zarif ve şık görünüyordu, ama kendini bu görüntüye ait hissetmiyordu.
Kapının ardından Hale’nin sesi duyuldu. “Hadi, çıksana! Görmek istiyorum!”
Sıla aynaya son bir kez daha baktı, sonra kapıyı çekingen bir hareketle açtı.
Hale, onu görünce gözleri parladı. “Bayıldım! Harika görünüyorsun, tam senlik!” dedi coşkuyla. Yanına gelip omuzlarından tutarak Sıla’yı aynanın karşısına çekti. “Bak, inanılmaz güzel duruyor!”
Sıla aynada kendini incelerken hafifçe gülümsedi, ama bu gülümseme gözlerine yansımıyordu. “Güzel, ama giyecek yerim yok ki...” diye tekrarladı, sesi daha da kısılmıştı.
Hale gözlerini devirdi. “Sıla, bir şeyler almak için bahaneye ihtiyacın yok. Kendin için bir şey yap! Hem belki bu elbiseyi giyebileceğin güzel bir an gelir, kim bilir?” dedi, sıcak bir ifadeyle.
Sıla, Hale’nin söylediklerini zihninde tartarken elbiseyi çıkarıp yerine asmak için kabine döndü. Hale’nin neşesi ona iyi geliyordu, ama içindeki ağırlık bir türlü hafiflemiyordu. Elbiseyi yerine astığında iç çekti.
Hale'nin sesi tekrar yankılandı. “Kendine bunu çok görme, tamam mı? Hayat bazen küçük anlarda saklıdır.”
Sıla, elinde elbiseyle kabinden çıktı. Hale dönerek, "Hadi alalım sana şunu," dedi ve kasaya doğru yürüdü.
Sıla, "Almak konusunda emin değilim," diye yanıtladı.
Hale ise gülerek, "Ama ben eminim, almalısın," dedi ve kasaya giderek ödemeyi yaptı. Ürünü alıp mağazadan çıkarken, Hale bir anda başka bir mağazaya girmek istediğini söyledi. "Bir de şık bir ayakkabı lazım buna," dedi.
Sıla, Hale'nin arkasından mağazaya girdi ve gülümseyerek, "Zorla aldırıyorsun,"
Hale, "Hadi hadi, kabul et, sen de istiyorsun," diyerek Sıla’yı teşvik etti. Birkaç ayakkabı gösterdikten sonra, Sıla beğendiği ayakkabıyı alarak kasaya yöneldi. Ürünlerin ödemesi yapıldıktan sonra, Hale gülerek, "Pilim bitti, artık çıkalım,"
Sıla, "İnandıramazsın beni buna," diye tebessüm ederek karşılık verdi.
Hale kıkırdayarak, "Hadi gidelim, seni eve bırakırım. Eve gidip yuvarlanmak istiyorum," dedi. Gülerek arabaya bindiler ve eve doğru yola çıktılar. Eve geldiklerinde, Sıla arabadan inerken Hale, evine gitmek için vedalaştı. Sıla, elbiseyi odasına yerleştirip üzerini değiştirdikten sonra mutfağa inip yemek yapmaya başladı.
Tencereyi ocağa koyarken, mutfakta yalnız kaldığında düşünceleriyle baş başa kalmıştı. Sebzeleri doğramaya başladığında bıçağın ritmik sesi, mutfağın sessizliğini doldurdu. "Keşke Turan’la konuşabilseydik," diye düşündü içinden. Aralarındaki gerginlik, üzerindeki yükü daha da ağırlaştırıyordu.
Yemek pişerken derin bir nefes alarak biraz sakinleşmeye çalıştı. Hale’nin enerjik tavırları onu güldürmüş, alışverişin temposu zihnindeki sıkıntıları geçici bir süreliğine bastırmıştı. Ama şimdi yalnız kalınca, Turan’la olan gerginlik yeniden aklına düştü.
Akşam olmuş, Sıla masayı hazırlarken dış kapının açılıp kapanma sesiyle irkildi. Turan içeri girmiş, anahtarlarını portmantoya bırakırken çıkan tıkırtı mutfağın sessizliğini bozmuştu. Sıla, kapıya dönüp bakarken Turan ağır adımlarla mutfağa ilerledi. Elinde tuttuğu küçük, uzun bir zarfı mutfak adasının üzerine bıraktı ve hafifçe itti. Ardından tek kelime etmeden dönüp çıkmaya hazırlanıyordu.
Sıla, arkasından seslendi. "Yemek hazır."
Turan duraksamadan, "O zaman sana afiyet olsun," diyerek üst kata çıktı.
Sıla, tezgâhta bıraktığı zarfı alıp eline aldı. Üzerinde "Turan & Sıla" yazıyordu. Bir an duraksadı, ardından zarfı açtı. İçinde bir hastane adı ve tarih yazılıydı; yarın için düzenlenmiş programın davetiyesiydi. Zarfı geri bıraktı, derin bir nefes alarak yemekleri tabaklara koymaya başladı.
Turan’ın iniş seslerini duyduğunda başını kapıya çevirdi. Turan montunu giyiyordu. Sıla, ne olduğunu anlamaya çalışarak ona seslendi:
"Yemek?"
Ama Turan, cevap vermeden kapıyı açtı ve dışarı çıktı. Sıla, kapının kapanmasıyla sessizliğe gömülen evde bir süre olduğu yerde kaldı. Derin bir nefes alıp masaya oturdu, iştahı tamamen kaçmıştı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 32.25k Okunma |
3.13k Oy |
0 Takip |
110 Bölümlü Kitap |