
Herkes seyyar satıcının küçük sandalyelerine oturmuş, sohbet ederek kokoreçlerini bekliyorlardı. Turan, arabaya doğru yöneldi, Döndüğünde elinde küçük bir örtü vardı. Sessizce Sıla’nın yanına gelip, örtüyü dizlerine örttü.
Sıla, şaşkın bir ifadeyle Turan’a baktı. O ise hafif gergin bir sesle, “Burada, gecenin bir yarısı bunca insanın içinde oturabiliyorsan,” dedi ve Osman Hoca’ya hafifçe bakarak ekledi, “Onlar sayesinde. Yoksa burada işimiz yoktu.”
Sıla, Turan’ın sözlerindeki gergin tonu fark etti ama belli etmemeye çalışarak hafifçe gülümsedi.
Turan kısa bir süre sustu, sonra sessizce başını sallayarak sohbete döndü. Aralarındaki sessizlik, etraftaki neşeli sohbetlerin aksine, daha derin bir anlam taşıyordu. Siparişler gelmiş herkes yemeye başlamıştı. Turan ilk başta tereddütle yaklaşıp almak istemese de Sıla’nın ısrarları karşısında pes etti.
Sıla, kendi ekmeğinden bir lokma alıp Turan’a uzattı. “Hadi, bir dene! Bak, hayattan zevk almaya başlayacaksın,” dedi gözlerinde muzip bir ışıkla.
Turan, küçük bir ısırık alıp çiğnedikten sonra şaşkınlıkla gözlerini açtı. “Güzelmiş!” dedi, şaşırmış bir ifadeyle.
Sıla keyifle gülerek, “Hayattan zevk almaya başladın bak!” dedi ve ekmeğinden bir parça daha ısırdı.
Turanbir ısırık daha almak için onun bileğini tuttu ve ekmeği kendine doğru çekti.
“O benim! Kendine alsana, bırak benim yemeğimi!” diye mızıldandı elini hızla geri çekti.
Turan, alaycı bir şekilde, “Seninkini yiyeceğim,” diyerek Sıla’nın ekmeğinden büyük bir lokma daha aldı ve gülerek yemeye devam etti.
Sıla homurdanarak, “O zaman bir tane daha söyle. Bittiğinde hazır olur, yerim!” Ağzındaki lokmayı çiğnemeye çalışırken hâlâ söyleniyordu.
Turan, gülümseyerek, “ Ama seninkinden yiyeceğim!” dedi ve kahkahayla başını salladı.
Sıla, Turan’ın tekrar ekmeğine uzandığını görünce sitemle, “Kendine de sipariş versene, benim yemeğimi rahat bırak artık!” dedi.
Turan, hafifçe gülerek ayağa kalktı ve kendine bir kokoreç siparişi verdi. Ancak yerine döner dönmez, yine Sıla’nın ekmeğine uzandı ve elinden çekip aldı.
Sıla, şaşkınlıkla bakarak, “Çocuk gibisin, Turan!” dedi başını iki yana sallayarak.
Turan, ekmeği geri uzatırken muzipçe gülümsedi. “Ne yapayım, çok güzelmiş!” dedi, gözlerinde yaramaz bir ışıltıyla.
Herkes yemeklerini yedikten sonra vedalaşıp arabalarına bindi. Sıla, karnını tutarak keyifle güldü. “Çok yedim, gerçekten çok yedim!”
Turan, direksiyona geçerken bir yandan Sıla’ya baktı. “Tatlı yiyor muyuz?”
Sıla, gülümseyerek başını iki yana salladı. “Yok, ya... Hiç yiyecek yerim kalmadı,” dedi, bir eliyle belini tutarak. “Hem yorulduk, biz artık eve gidelim,” diye ekledi, diğer eliyle karnını hafifçe ovalayarak.
Turan, göz ucuyla Sıla’ya baktı ve alaycı bir ifadeyle, “Sen bilirsin, ama ben yerim.”
Sıla, muzipçe gülerek, “Ağır baskı bu! Kabul edemem. Eğer ben yemiyorsam, sen de yemiyorsun!"
Turan, gülümseyerek omuz silkti. “Peki, öyle olsun,”
Eve geldiklerinde Sıla, merdivenleri çıkarken mırıldandı, “O kadar ayakta durmasaydım iyiydi…” diye hafif bir serzenişte bulundu.
Turan, onun arkasından hafifçe beline dokunup, “Çık, çık, çık! Hadi hızlı!” dedi alaycı bir sesle.
Sıla, yukarı çıkarken dönüp, “Neden böyle bir evde oturuyorsun ki? Düz ayak bir ev tercih etseydin keşke!” diye sitem etti.
Turan gülerek, “Evimi seviyorum,” dedi keyifle.
Sıla, odasına gidip yatağın kenarına oturdu, bir süre sessizce dinlendi. Ardından üzerini değiştirip merdivenlere oturdu. Bir süre sonra Turan, odadan çıkıp merdivenlerde oturan Sıla’yı fark etti. Hafif alaycı bir ses tonuyla, “Yolda ağır vasıta kalmış, trafik polisi lazım!” dedi yanına otururken.
Sıla, ona imalı bir bakış atarak, “Ağır vasıta, öyle mi?” dedi ve saçını kaşır gibi yaparak hafifçe başını salladı.
Turan, gülümseyerek omzuyla Sıla’ya hafifçe dokundu. “Saçların güzel olmuş,”
Sıla, yüzüne tatlı bir gülümseme yerleştirerek, “Teşekkür ederim, ben de beğendim,”
Turan, gözlerini ona dikerek, “Aşağı mı ineceksin? Git yat hadi,”
Sıla, yorgun bir şekilde gülümseyerek, “Aslında inecektim ama sonra vazgeçtim, o yüzden buraya oturdum, sen inecek misin?”
Turan, “Su alacağım,” deyince, Sıla hafifçe başını yana eğerek, “Bana da getirir misin, peki?” diye sordu tatlı bir sesle.
Turan, “Olur, sen git yat, getiririm ben,” diyerek merdivenlerden inmeye başladı. Sıla, ayağa kalkıp odasına gitti. Tuvalet masasının önüne oturarak yüzündeki makyajı temizledi, ardından yatağına uzandı. Tam uykuya dalmak üzereyken kapının hafifçe çaldığını duydu.
Sıla doğrularak, “Gel,” dedi. Turan elindeki su bardağıyla içeri girdi. Sıla, uzanarak bardağı aldı. Turan duvara yaslanıp beklemeye başladı.
Sıla, sudan birkaç yudum içip yanındaki komodinin üzerine koyarken, “İçerim belki, dursun burada,” diyerek tekrar yatağına uzandı.
Turan, pikeye bakarak, “Bu ince değil mi? Üşümüyor musun bununla?” diye sordu.
Sıla, gözlerini kapatarak elini pikeye uzattı. “Üşümüyorum,” dedi uykulu bir sesle.
Turan, Sıla’nın kolundan nazikçe tutup onu çekti. “Kalk, battaniye alalım. Ev serin, üşürsün,” dedi kararlı bir ses tonuyla.
Sıla isteksizce yataktan kalktı. Turan, yatağın altındaki sandığı açarak battaniyeyi çıkardı ve Sıla’nın üzerini dikkatlice örtüp, “İyi geceler,” diyerek odadan çıktı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 32.25k Okunma |
3.13k Oy |
0 Takip |
110 Bölümlü Kitap |