5. Bölüm

5. Bölüm

Gelip geçen biri
okurdayazarda

Sabaha karşı Turan, odasına çıkmıştı. Sıla koltukta hala uyuyordu, derin bir uykunun içindeydi. Turan odasında duşa girdi, suyun sıcaklığı omuzlarını rahatlatırken düşüncelerinin de dağılmasına yardımcı oldu. Bir süre sonra duşu bitirip, yatak odasından çıkıp aşağıya indi. Arkadaki odasına geçti, bilgisayarını açıp oyun oynamaya başladı.

 

Bir kaç saat sonra, Turan’ın alarmı çaldı. Oyununu bıraktı, başını masadan kaldırarak odasından çıktı. Ama etraf sessizdi. Mutfakta kimse yoktu. Merdivene doğru yürüdü, Sıla'nın telefonunun alarmı çalıyordu, ama bir türlü kapanmıyordu. Hızla merdivenleri tırmanarak Sıla’nın odasına doğru yürüdü. Kapı açıktı, odada kimse yoktu.

 

Banyoya yöneldi, kapıyı çaldı ama içeriden hiçbir cevap gelmedi. Çamaşır odasına göz attı, ama orada da kimse yoktu. Kalbi hızla atarken merdivenlere inip salona göz attı. Koltukta Sıla’yı görünce bir an rahatladı. Hızla ona yaklaşıp,

"Sıla!" diye seslendi.

 

Sıla aniden irkilip uyandı, gözleri hala uyandığı anın şokunda. Turan, rahatlamış bir şekilde gülümsedi.

"Hadi kalk, kahvemi unutma," dedi, merdivenlere doğru yürürken.

 

Sıla, o an ne olduğunu tam olarak kavrayamadan, gözlerini ovuşturdu ve Turan’a uysal bir şekilde bakarak kalktı.

 

Sıla, mutfağa gidip Turan’ın istediği kahveyi hazırladı. Kahveyi özenle fincana koydu ve tezgâhın üzerine bıraktı. O sırada Turan, üstünü giyinmiş halde mutfağa girdi. Tezgâhtaki fincanı görünce alıp masaya geçti. Kahve fincanını masaya bırakıp Sıla’ya dönerek,

“Teşekkür ederim,” dedi. Ardından, “Akşam görüşürüz,” diye ekledi ve hızlı adımlarla evden çıktı.

 

Sıla, Turan’ın ardından masaya oturup kendi kahvesini içti. Bitirdiği fincanları alıp lavaboya bıraktıktan sonra yukarı odasına çıktı. Üstünü değiştirip odasını toparlamadan aşağı inerek temizlik malzemelerini getirdi. Önce kendi odasını temizledi; eşyalarını düzenleyip yatağını düzeltti. İşini bitirdikten sonra Turan’ın odasına geçti. Odayı toparladı, sonra banyoya yöneldi. Banyoda dağılmış birkaç eşyayı yerine koyduktan sonra Turan’ın gece çıkardığı kıyafetleri topladı.

 

Bir süre terasta durup temiz havayı içine çekti. Ardından aşağıya inerek tekrar Turan’ın oyun odasına göz attı. Birkaç kumandanın yerde olduğunu fark etti. Onları yerden alıp düzenledikten sonra odanın temizliğini tamamladı. Zaman hızla geçmişti; öğlen çoktan olmuştu. Kendine bir kahve yapmak için mutfağa gidip köşedeki koltuğa oturdu.

 

Kahvesini bitirdiği sırada telefonu çaldı. Ekranda “Patron” yazısını görünce derin bir nefes aldı ve telefonu açtı. “Efendim?” dedi, sakin bir sesle. Turan’ı dikkatle dinledi ve kısa bir süre sonra,

“Tamam, hazırlarım,” diyerek konuşmayı sonlandırdı.

Telefonu kapattıktan sonra buzdolabının dondurucu kısmını açıp bir süre içindekilere baktı. Gözleri aradığını bulduğu anda parladı.

 

Telefonuna gelen mesajı tekrar okuyup hafifçe mırıldandı:

“Anladım, tamam...”

Ardından, telefonu tezgâha bıraktı, dolaplardaki malzemeleri karıştırmaya başladı. İçinden, yemek hazırlığıyla ilgili plan yaparken zamanın nasıl geçtiğini fark etmedi.

 

Sıla, yemekleri hazırlarken telefonundan müzik açmış, ritme kendini kaptırmıştı. Şarkı, mutfağı coşturacak kadar yüksekti ve Sıla, hem şarkıya eşlik ediyor hem de eğlenerek dolapları düzenliyordu. Ara sıra dans eder gibi küçük adımlar atıyor, eline geçen kaşıklarla ritim tutuyordu. Eğlenmeye çalıştıkça üzerindeki gerginliği bir nebze atmış gibi hissediyordu.

 

Müziğin sesi tüm eve yayılmışken Turan’ın geldiğini fark etmedi. Anahtarlık sesi duyulmamış, Turan da sessiz adımlarla mutfağa yaklaşmıştı. Sıla tam çekmeceyi düzenlemek için elindeki kepçe ve kaşıkları karıştırırken, bir anda müzik durdu. Sesin kesilmesiyle birlikte, dikkat kesildiği ritimden kopan Sıla irkilerek elindekileri yere düşürdü. Kaşıklar ve kepçeler yere çarpıp mutfak zemininde yankılanırken, Sıla’nın kalbi yerinden çıkacak gibi atıyordu.

 

“Korkma, sakin ol!” dedi Turan, suçluluk dolu bir ses tonuyla. Sıla’ya doğru bir adım attı. “Ama sende de hemen korkmaya hazır bir hal var, biraz rahatlasan mı?” diye ekledi, yüzünde hafif bir tebessümle.

 

Sıla, elini göğsüne koyup derin bir nefes alırken, Turan, yere düşen kepçeleri ve kaşıkları toplamak için eğildi.

Sıla,

“Ben hallederim,” dese de Turan çoktan işe koyulmuştu.

 

Turan, kepçeleri toparlarken Sıla’ya bir bakış attı.

“Şarkıyı biraz fazla mı kaptırmışsın kendini?” diye sordu, hafif alaycı bir sesle.

 

Sıla hafifçe kızararak,

“Yemek yaparken şarkı dinlemeyi seviyorum. Ama sorun olursa bir daha yapmam” dedi, sakin ve ciddi bir sesle.

 

“Hayır,” dedi Turan, hafif bir gülümsemeyle.

“Ama, şarkı söyleyip dans ettiğini bilmem iyi oldu. Seni mutfağa daha sık gönderirim.”

 

Sıla, bu sözlere hafifçe gülümsedi. Turan elindekileri yerine koyduktan sonra, "Tamam, bir daha bu kadar sessiz gelmem. Yemek hazır olunca haber ver," diyerek mutfaktan çıktı.

 

Sıla, bir süre Turan’ın arkasından baktı. Hala içindeki korkunun etkisinden tam olarak kurtulamasa da Turan’ın yardımı ve tavrı biraz olsun onu rahatlatmıştı. Derin bir nefes aldı, müziği tekrar açmadan önce elindeki işlere dönmeye karar verdi.

 

 

Sıla yemekleri tabaklara yerleştirirken Turan’ın merdivenlerden indiğini gördü. Hemen seslendi:

“Yemek hazır!”

 

Turan arka odaya doğru yürürken,

“Tamam, geliyorum,” dedi ve odasına girdi. Birkaç dakika sonra masaya oturdu. Sıla çorba tabağını masaya koyarken Turan,

“Sen yemeyecek misin?” diye sordu.

 

Sıla duraksadı.

“Sonra yerim,” diye cevap verdi.

 

Turan sandalyesini çekip otururken sert bir şekilde,

“Beraber yiyeceğiz. Saçmalama,” dedi.

 

Sıla bu söz karşısında direnmedi. Bir kase çıkardı, içine çorba doldurdu ve masaya oturdu. Turan, bir kaşık çorba aldıktan sonra Sıla’ya bakarak,

“Yemeklerde yalnız olmayı sevmem,” dedi. Ardından,

“Kahvaltı yaptın mı?” diye sordu.

 

Sıla, başını olumsuz anlamda salladı.

 

“Neden?” diye üsteledi Turan.

 

“Kahvaltı yapmayı sevmiyorum. Sadece kahve içtim. Sizin için yaparken kendime de almıştım,” dedi Sıla, sakin bir sesle.

 

Turan, kaşığını tabağa bırakıp kaşlarını kaldırarak,

“Kahvaltı yapmamanı bebek onayladı mı peki?” dedi.

 

Bu soru Sıla’yı afallattı. Hafif bir gülümsemeyle,

“Nasıl yani?” diye sordu.

 

“Senin canın istemiyor diye bebeğin acıkmayacağını mı düşünüyorsun?” diye sordu Turan, ciddiyetle.

 

Sıla, düşünceli bir şekilde cevap verdi.

“O benden ihtiyacını karşılıyor nasılsa.”

 

Turan çorbasından bir yudum daha aldı.

“Peki, karşılayamadığında ne olacak?” dedi, sanki bir ders verir gibi.

 

Sıla şaşkınca omuz silkti.

“Kahvaltı yapmayı sevmiyorum,” diye tekrar etti. Sonra hızlıca ekledi:

“Hem siz de sevmiyorsunuz!”

 

Turan gülümsedi.

“Ama ben hamile değilim,” dedi ve biten çorba kasesini masanın ucuna itti.

 

Sıla mahcup bir şekilde kaseyi alıp tezgâha bıraktı. Ardından Turan’ın tabağını masaya koydu. Turan tabağa bakıp,

“Benim dediğim gibi yapmamışsın,” dedi, hafif alayla.

 

Sıla şaşırdı.

“Yemediniz ki nasıl anladınız?” diye savunmaya geçti.

 

“Buna ne koydun?” diye sordu Turan.

 

Sıla, hafifçe gülerek,

“Ne istediyseniz onu,” dedi.

 

Turan kaşlarını kaldırarak tekrar sordu: “Peki, ne istemedim ama içinde var?”

 

Sıla, hafif sinirle gülümseyip,

“Kajun koydum,” dedi.

 

“Kajun mu?” dedi Turan, şaşırarak.

“Ben hiç kullanmadım o baharatı.”

 

Sıla gülümseyerek,

“Markette görüp almıştım. Çok seviyorum onun aromasını,” dedi.

 

Turan, yemeği burnuna yaklaştırıp kokladı. Sıla, heyecanla ona bakıyordu. Turan bir lokma aldı, çiğnerken yüzünde hiçbir ifade yoktu.

 

“Nasıl?” diye sordu Sıla, sabırsızlıkla.

 

Turan lokmayı yutup kısaca,

“Güzel,” dedi.

 

Sıla hayal kırıklığıyla,

“Sadece güzel mi?” diye üsteledi.

 

Turan, Sıla’ya bakıp gülümsedi.

“Tamam, tamam! Çok güzel olmuş. Baharatın güzel bir kokusu var, farklı bir tat katmış. Beğendim,” dedi.

 

Sıla, bu övgüyle hafifçe gülümsedi.

“Afiyet olsun,” diyerek yemeğine devam etti.

 

Turan yemeğini bitirip kalktı.

“Ben odama gidiyorum, sana kolay gelsin,” diyerek masadan ayrıldı.

 

Sıla, tabakları toplarken Turan tekrar kapıda belirdi.

“Film izler misin?” diye sordu.

 

Sıla şaşkınlıkla,

“Evet, çok severim,” dedi, heyecanla.

 

“Ne tür filmleri seversin?” diye sordu Turan.

 

Sıla bir an düşündü.

“Bilim kurgu, gerilim, aksiyon... Biraz da komedi,” dedi.

 

Turan, hafif bir gülümsemeyle,

“Bilim kurgu mu? Enteresan,” dedi.

“Tamam, işini bitir, bir şeyler hazırla, gel film izleyelim.”

 

Sıla hızlıca mutfağı toparladı, atıştırmalıklar hazırladı ve Turan’ın odasına geldi. Kapıyı çaldığında, Turan içeriden,

“Kapı açık,” diye seslendi.

 

Sıla kapıyı hafifçe itti ve içeri girdi. Turan, yerde oturmuş, oyuna dalmıştı. Sıla tepsiyi yere bırakırken,

“İsterseniz sonra izleriz. Oyunun heyecanlı yerindesiniz galiba,” dedi.

 

Turan, “Birazdan biter,” dedi ama o anda ekrandaki bir hareketle, “Kahretsin!” diye bağırdı.

 

Sıla, Turan’ın bu kadar sinirlenmesine gülmeden edemedi. Hafif bir kahkaha attı.

 

Turan dönüp ona baktı. “Ne gülüyorsun ya?” diye sordu.

 

“Koca adam, oyuna bu kadar sinirleniyor,” dedi Sıla, hala gülerek.

 

Turan, omuz silkip ekrana bakmaya devam etti. “Hadi bakalım, film seç,” dedi, oyun kumandasını kenara koyarken.

 

 

Bölüm : 26.12.2024 10:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...