
Osman Bey yemeğini bitirince sandalyesine yaslanıp Sıla’ya döndü. “Neden yemedin kızım? Beğenmedin mi yoksa?” diye sordu.
Sıla, yüzüne bir gülümseme yerleştirmeye çalışarak, “Doydum hocam, çok teşekkür ederim,” Sesindeki yorgunluk, gülümsemesini gölgeliyordu.
Turan yerinde huzursuzca kıpırdandı. “Kalkalım mı hocam? Sıla’yı eve bırakmam gerekiyor,” diyerek masadan kalkmaya davrandı.
Osman Bey’in sert bakışları Turan’ı olduğu yere çiviledi. “Otur yerine, oğlum. Ben davet ettim sizi, otur,”
Turan istemsizce yerine otururken, “Peki, hocam. Sağ olun,” diye mırıldandı. Elleriyle bacaklarını sıvazlıyor, gözlerini kaçırıyordu.
Sıla, ortamın gerginliğini fark etmişti. Hızla toparlanıp masadan kalktı. “Lavaboya gidiyorum, hemen dönerim,” dedi ve uzaklaştı.
Sıla masadan uzaklaşır uzaklaşmaz, Osman Bey Turan’a doğru eğildi. “Neyi bekliyorsunuz, oğlum?” diye alçak sesle sordu.
Turan, ellerini sımsıkı dizlerine bastırdı, sıkıntıyla nefes alarak, “Hocam, bu... bu bizim aramızda çözmemiz gereken bir konu,” dedi. Gözleri yere bakıyordu.
Osman Bey’in yüzü buruştu. Arkasına yaslanarak, “Haklısın,” dedi. Sesinde hayal kırıklığının açık bir izi vardı. “Ama ben seni yıllardır tanırım, oğlum gibi bilirim. O yüzden böyle davranmam normal, değil mi?” diye ekledi, bozulduğunu gizleyemeyerek.
Sıla geri döndüğünde masanın üzerindeki ağır hava hemen fark ediliyordu. Ama o, gülümsemeye çalışarak durumu hafifletmek istedi. “Hadi, siz gidin artık. Benim işlerim var,” dedi ve Osman Bey’e nazik bir şekilde başını eğerek izin verir gibi baktı.
Sıla, Turan’ın arabanın anahtarını çevirdiği anda yüzündeki gerginliği fark etti. Direksiyonu sımsıkı tutuyor, gözlerini yola dikmişti. Araba ilerlemeye başladığında, Sıla sakin bir sesle, “İyi misin?”
Turan, gözlerini yoldan ayırmadan başını hafifçe salladı. “İyiyim,” dedi, ama sesindeki tedirginlik Sıla’nın dikkatinden kaçmamıştı.
Sıla, onun zorlandığını hissetti. Daha fazla üstelemek yerine başını çevirip önüne döndü. Yol boyunca konuşmadan ilerlediler; sadece motorun mırıltısı ve lastiklerin yola değdiği yerdeki hışırtılar duyuluyordu. Sessizlik, arabanın içinde yoğun bir hava yaratmıştı.
Turan, evin önünde durduğunda, Sıla kapıyı açarak dışarı adım attı. Hafifçe gülümseyerek arkasına döndü. “Akşam görüşürüz,” dedi, sesine bir parça rahatlık katmaya çalışarak.
Turan, derin bir nefes alıp “Görüşürüz,” dedi. Dudaklarını ısırdığı an, Sıla bunu fark etti ama üzerinde durmadı.
Kapıyı kapatıp apartman girişine doğru ilerlerken istemsizce arkasına döndü. Turan’ın hâlâ orada durduğunu, gözlerinin onu takip ettiğini gördü. Bu anlık bakış, ikisi arasında söylenemeyenleri bir kez daha hissettirdi.
Sıla bir süre öylece durdu, sonra hızla içeri girdi. Eve çıktığında kendini salonun ortasındaki koltuğa bıraktı. Etrafındaki sessizlik kulaklarında yankılanıyor, kafasındaki düşünceler daha da gürültülü hale geliyordu. Gözlerini kapatıp birkaç kez derin nefes aldı, ama o sessizliğin içinde bir türlü huzur bulamadı.
Akşam olmuş, Sıla Turan’ın gelmesine yakın masayı hazırlamış, mutfakta kalan işleri tamamlıyordu. Tencereden yükselen buhar mutfağı doldurmuştu. O sırada mutfak kapısına yaslanan Turan hafifçe, “Selam,”
Sıla, ona dönerek gülümsedi. “Hoş geldin,” dedi, sesinde sıcak bir ton vardı.
Turan, Sıla’nın gülümsemesine karşılık vererek, “Teşekkür ederim,” dedi ve ocağa doğru ilerledi. Tencerenin kapağını aralayarak içine baktı. “Ne var menüde?” diye sordu, biraz umutsuz bir tonla.
Sıla, omzunu silkerek muzipçe cevap verdi. “Her zamanki gibi harika şeyler!”
Turan, tenceredeki yemeği görünce yüzünü buruşturdu. “Ama ben bunu sevmem,” diyerek kapıya yöneldi.
Sıla, arkasından hafif bir kahkaha ile seslendi. “Ben yaptım, eminim seveceksin!”
Turan kapının eşiğinden çıkarken omzunun üzerinden dönüp, “Her zaman aynı,” diye mırıldandı.
Bu söz Sıla’nın neşesini kaçırmıştı. Olduğu yerde duraksadı, elindeki kepçeyi yavaşça tezgâha bıraktı. Turan’ın bu tepkisi, Sıla’yı incitmişti. Masayı tamamlamadan önce onun gelip gelmediğini kontrol etmek için yukarı çıktı.
Turan’ın kapısını çaldığında birkaç saniye boyunca hiçbir ses gelmedi. Tam geri dönecekken kapı açıldı. Turan, ona ifadesiz bir yüzle bakıyordu.
Sıla, tereddütle gülümsedi. “Yemek hazır. Geliyor musun?”
Turan, başını iki yana sallayarak kısa ve soğuk bir cevap verdi. “Hayır, yemek istemiyorum.”
Sıla, onun içeriye döndüğünü görünce kapı eşiğine yaslandı. “Bir sorun mu var?” diye sordu, sesinde endişe vardı.
Turan, yatağın ucuna oturup başını eğdi. Birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra dişlerini sıkarak, “Evet, bir sorun var,” dedi ve Sıla’ya baktı.
Sıla, kapıyı biraz daha itip içeri girdi. “Ne oldu?” diye sordu, gözlerinde karışık bir ifade vardı.
Turan, ona bir süre baktı. Ardından kısa bir nefes alıp, “Boş ver,” dedi. Yavaşça yerinden kalktı, Sıla’nın yanından geçerken koluna hafifçe dokundu ve yatağa uzandı.
Sıla, onun bu tavrına ne yapacağını bilemedi. Olduğu yerde durdu, bir süre Turan’a baktı, sonra sessizce odadan çıktı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 32.25k Okunma |
3.13k Oy |
0 Takip |
110 Bölümlü Kitap |