
Turan, odasında bir süre kaldıktan sonra aşağı indi. Sıla, mutfakta televizyonu açmış vakit geçiriyordu. Turan masaya oturduğunda Sıla, ona dönüp gülümseyerek, “Dinlendin mi?” diye sordu.
Turan, aynı şekilde gülümseyerek başıyla onayladı. “Çay var mı?” diye sorarak kalktı ve ocağa yöneldi. Çaydanlığın boş olduğunu görünce hayal kırıklığıyla, “Hani çay vardı?” dedi.
Sıla kahkaha atarak, “Çay var demedim ki zaten,”
Turan şaşkınlıkla, “Ee, sen ne içiyorsun o zaman?”
Sıla gülümseyerek, “Çay,”
Turan kaşlarını çatarak, “Off Sıla, oyun oynuyorsun!” diye homurdandı, çaydanlığı alıp su doldurmaya koyuldu.
Sıla küçük bir tebessümle, “Hayır, oyun oynamıyorum. Çay içiyorum ama ne çayı olduğunu sormadın. O yüzden yanlış anladın,”
Turan durup ona baktı. “Peki, ne çayı içiyorsun, Sılacığım?” diye sordu, alaycı bir tonla.
Sıla hafifçe gülümsedi. “Bitki çayı.”
Turan, onun söylediğini yansıtarak, “Bitki çayı, he he he,” dedi ve masaya yürüdü.
Sıla, gülerek, “Çok çirkinsin,”
Turan, muzip bir ifadeyle, “Erkekler güzel olmaz zaten, yakışıklı olur,”
Sıla, yüzünü buruşturarak ona baktı. Bir süre sessiz kaldıktan sonra Turan, “Ne var? Yanlış kullanım yapan sensin,”
Sıla, telefonunun ekranını Turan’a çevirerek, “Bu nasıl?” diye sordu.
Turan, bir süre dikkatle baktıktan sonra kaşlarını kaldırarak, “Bu ne?”
Sıla, heyecanla, “Güzel mi?” diye üsteledi.
Turan, anlamamış bir ifadeyle, “Kim için güzel mi, anlamadım ki?”
Sıla şaşkınlıkla iç çekerek, “Bebek elbisesi, Turan! Geçen alışveriş merkezinde bu mağazayı görmüştüm. İnternet sitesine baktım, mağazada varsa alalım diye düşündüm,” dedi ve ekledi, “Çok güzel, değil mi?”
Turan, telefonu onun elinden alıp tekrar inceledi. “Kız bebeği için mi bu?”
Sıla başıyla onayladı. “Evet, kız için.”
Turan hafifçe gülümseyerek, “Güzel. Yarın git, bak sen al beğendiğini. Hatta bizimki için de bak artık,” dedi ve ocağa yöneldi.
Sıla kaşlarını çatarak, “Yarın ben nasıl gideceğim?” diye sordu, hafif bir endişeyle.
Turan, “Arabayı bırakırım, gidersin. Konumdan bulursun mağazayı. Artık çevreyi öğrenmenin vakti geldi,”
Sıla başını eğerek, “Araba kullanmak istemiyorum,” diye itiraf etti.
Turan, çayı demleyip tezgaha yaslanırken, kollarını bağladı. “Ne zamana kadar kullanmamayı düşünüyorsun?”
Sıla, önüne dönerek, alçak bir sesle, “Mümkün olduğu kadar hiç,"
Turan derin bir nefes alıp sustu, ardından masaya doğru yürüdü. Parmaklarıyla masanın kenarına hafifçe vurup, “Sobayı yakıyım. Terasta otururuz,” dedi ve mutfaktan çıktı.
Sıla, elindeki bardağı masanın üzerinde döndürerek içindeki gerginliği atmaya çalıştı. Sonra derin bir nefes alıp bardakları hazırladı ve Turan’ın arkasından yukarı çıktı.
Aradan üç hafta geçmişti. Günler, sıradan işlerle geçiyor, ara sıra halelere uğruyorlardı. Ancak Sıla’nın araba kullanma konusundaki ısrarla kaçınan tutumu, Turan’ı gerginleştiriyordu. Turan, her seferinde ona sabırlı davranmaya çalışsa da içinde biriken rahatsızlık, zaman zaman yüzüne yansıyordu.
Sıla ise Turan’ın bu durumdan rahatsız olduğunu fark etse de kendi korkusunu aşacak cesareti bulamıyordu. Aralarındaki bu sessiz gerilim, gündelik hayatlarının görünüşteki huzuruna ince bir çatlak bırakmıştı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 32.25k Okunma |
3.13k Oy |
0 Takip |
110 Bölümlü Kitap |