
Turan işe gitmişti. Sıla, evde vakit geçirirken kapının açıldığını fark etti. Turan’ın erken döndüğünü düşünerek kapıya yöneldi, ancak karşısında iki yabancıyı görünce bir anda duraksadı. Kalbi hızla çarpmaya başladı ve içgüdüsel olarak birkaç adım geriye çekildi.
Karşısındaki adam, yaşına rağmen dik duruşu ve otoriter havasıyla dikkat çekiyordu. Gözlerinde dikkatli ama sert bir bakış vardı. Yanındaki kadın ise daha temkinli ve ölçülü duruyordu.
Önde duran adam, Sıla’nın tedirginliğini fark etmiş olacak ki sakin bir ses tonuyla konuştu:
"Merhaba. Ben Turan’ın babasıyım. Adım Haldun."
Sözlerinin ardından elini hafifçe uzattı. Sıla, korkunun verdiği gerginlikle ne yapacağını bilemez haldeydi. Kalbi hızla çarpmaya devam ederken dizlerinin titrediğini hissetti. Derin bir nefes aldı ve "Oturursam iyi olacak…" diyerek yavaşça salona doğru ilerledi. Sonunda kanepeye ilişti, elleri istemsizce titriyordu ve birbirine kenetlenmişti.
Haldun Bey, kapının eşiğinde durmuş, onu dikkatlice süzüyordu. Karısı Eflin hanım ise Sıla’nın bakışlarındaki tedirginlik ona yabancı gelmiyordu. Hafifçe iç çekti ve ağır adımlarla içeri doğru ilerleyerek sakin bir sesle bebeği işaret ederek, "Ne kadar?" diye sordu.
Sıla, gergin bir sesle, "Yirmi dört haftalık,"
Eflin Hanım kaşlarını çatıp etrafına göz gezdirdi. "Turan nerede? İşte mi?"
Sıla, başını hafifçe onaylar gibi salladı.
Tam o sırada Haldun Bey hafifçe iç çekerek, "Sıkıştırma kızı, hanım. Biz odaya çıkalım," dedi ve valizlere yöneldi.
Sıla, heyecanla bir adım öne çıktı. "Ama… Odada benim eşyalarım var," diye mahcup bir ifadeyle mırıldandı.
Eflin Hanım kaşlarını kaldırıp sorgulayan bir sesle, "Sebep?"
Sıla, gözlerini kaçırarak "Turan’ın dolabına sığmadı," diye geçiştirdi.
Eflin Hanım, dikkatlice Sıla’yı süzmeye devam ederken sesi daha da soğuk bir tona büründü.
"Bebek gerçekten Turan’dan mı, emin misin?"
Sıla’nın nefesi kesildi, yüzüne düşen gölgeyle birlikte ellerini istemsizce yumruk yaptı. Tam bir şey söyleyecekken Haldun Bey’in sesi sert bir şekilde yükseldi: "Eflin!"
Kadın, eşine kısa bir bakış attı ama sessiz kalmadı, gözlerini Sıla’ya dikerek kararlı bir şekilde konuştu: "Turan’ın çocuğu olmuyordu, unuttun mu?"
Bu sözler doğrudan Sıla’ya yöneltilmişti, ancak cevabı Haldun Bey değil, Sıla almıştı.
Sıla, içindeki öfkeyi bastırmaya çalışarak gergin bir şekilde Eflin Hanım’a döndü ve net bir sesle, "Oğlunuzla konuşun,"
Sessizlik bir anlığına odayı doldurdu. Eflin Hanım kaşlarını çatarken, Haldun Bey ise ağır bir nefes aldı. Artık ortamdaki gerilim iyice hissediliyordu.
Sıla, sessizce yerinden kalkıp mutfağa geçti. Telefonunu eline alarak hızla Turan’ı aramaya başladı. O sırada, Eflin Hanım kapının eşiğinde durup onu izlemeye başladı. Bakışları sorgulayıcı ve soğuktu.
Sıla, sandalyeye oturup telefonun çalmasını beklerken içindeki gerginliği bastırmaya çalıştı. Eflin Hanım ise ona görünmeden sessizce dinlemeye koyuldu.
Telefonun kapanma sesi duyulduğunda, Sıla hayal kırıklığıyla cihazı masaya bıraktı. Yorgun bir şekilde alnını sıvazladı. Birkaç dakika sonra telefon çaldığında, hemen açtı. Daha Turan bir şey söylemeden, Sıla aceleyle konuştu: "Annenle baban geldi."
Turan, şaşkın bir ses tonuyla, "Ne?" diyebildi.
Sıla, sesi titreyerek sordu: "Gelebilir misin?"
Turan’ın sesi mecburiyet ve sıkıntı doluydu: "Gelemem."
Sıla, derin bir nefes alıp hayal kırıklığını gizlemeye çalışarak, "Tamam, o zaman akşam görüşürüz," dedi ve telefonu kapattı.
Bu sırada Haldun Bey, valizleri yukarı çıkarıp Sıla’nın odasına koyarken odanın kullanıldığını fark etti. Kalan eşyaları almak için tekrar aşağı indiğinde kapının önünde duran Eflin Hanım’ı görünce, sert ama sessiz bir şekilde uyardı: "Yapma."
Sesi, hem sabır hem de otorite doluydu. Eflin Hanım ona kısa bir bakış attı ama geri adım atmadı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 32.25k Okunma |
3.13k Oy |
0 Takip |
110 Bölümlü Kitap |